İnsanlığın hidayet rehberi Kuran

Son güncelleme: 04.07.2016 03:25
  • Allah'ın âlemlere olan rahmeti sonucu göndermiş olduğu Kuran ile nasıl bir ilişki içindeyiz?

    Maalesef, Müslümanların önemli bir kısmı Kuran’dan pek de haberdar değil.

    noimage

    Oysa Kuran ile ilişkimiz, Kuran’ın ortaya koyduğu gibi olmalıdır. Ancak bunun için, Kuran’ı anlamak üzere okumak ve ayetleri üzerine derin derin düşünerek, Kuran’ın nasıl bir kitap olduğunu ve gönderiliş amacını bilmek gerekir.

    Ayetlerine baktığımızda, Kuran’ın nasıl bir kitap olduğuyla ilgili birçok tarif ile karşılaşırız.

    - Kuran; doğruya ulaştıran rehberimiz (huda), yolumuzu aydınlatan ışığımız (nur), hayatımıza canlılık kazandıran (ruh), doğruyu yanlıştan ayıran ölçümüz (furkan), gerçeği getiren ve temsil eden (hakk), ayrılık ve anlaşmazlık içinde kalanlara bir delildir (ilim).

    - Kuran; insanlığın tamamı için bir mucize (ayet), manevi hastalık ve aksaklıklarımızı gideren (şifa), Allah yolunda ve zorluklara karşı mücadele etmek için bir müjde (büşra), okunsun anlaşılsın diye kolaylaştırılmış, apaçık kılınmış kitap (mübin), din adına gerekli olan her şeyi detaylı bir şekilde açıklayan bir yasa (mufassal), apaçık ifadeler ile beyan eden kitaptır (tıbyan).

    - Kuran; düşünenler için bir bilgelik kaynağı (hikmet), gerçeği belirleyen bir kanıt (beyyine), insanlar arasında adaleti sağlayan evrensel bir yasa (hüküm), inananları dosdoğru yol üzerinde birleştiren Allah’ın yeryüzündeki ipi (hablullah), insanlara kıyamete kadar yol gösterecek olan önder (imam), öğüt verici ve hatırlatıcı öğretmenimizdir (zikir).

    KURAN HAYATIMIZIN NERESİNDE?

    Böyle muhteşem özellikleri olan bir kitap olmasına rağmen maalesef toplumun genel uygulamasına baktığımızda, Kuran; evimizin en güzel köşesinde ya da en yüksek yerinde duran bir süs, çoğunlukla korumalı bir kap içinde el değmeden muhafaza edilen bir sembol, bazen kitap halinde bazen de kimi ayetleri çerçeve içinde tablo haline getirilerek duvara asılan bir eşya, bazen çok küçük boyutta arabamızın aynasına ya da çocuğumuzun boynuna astığımız bir koruma, nadide bir nüshası müzayedede satılabilen antika bir eser, gizemli, tılsımlı, yanı başımızda durmasına rağmen kendimizden uzak tuttuğumuz bir kitap haline getirilmiş.

    KURAN-I KERİM ZİYAFETİ

    Toplumun Kuran ile ilgili genel yargılarına baktığımızda, onun en güzel şekilde seslendirilmesi gereken, genellikle ölülerin arkasından okunan, herkesin anlayamayacağı, anlaşılması için özel ilimler gerektiren bir kitap olduğu görülür.

    Örneğin sık sık ‘Kuran Ziyafeti’ başlığı ile güzel sesle Kuran okuma yarışmaları yapılır.

    Oysa Kuran, aklımız ve gönlümüz için bir ziyafettir. m Ancak maalesef Kuran, çoğu kişi için, güzel sesle seslendirilen ya da dinlenen ve bu şekilde sevap umulan bir kitap olmanın ötesine geçemez.Hayatımızın merkezinde olması gereken değerlerimizden uzak olmamızın sebebi, Allah’ın âlemlere rahmet ve bereket kaynağı olarak indirmiş olduğu vahyinden bu kadar uzak olmamız olabilir mi?

    Kuran ruhumuzun şifası olduğunu unutup, hangi ayetin hangi hastalık ya da derde iyi geldiğini söyleyerek onu üfürük kitabına çevirmeye çalışanlar, hesap günü Allah’ın huzurunda nasıl duracaklar?Halk arasında ‘Kuran çarpar’ şeklinde yaygın bir inanç ve ‘Kuran çarpsın’ türünden bir yemin vardır.Oysa Kuran, çarpan değil, çarpıklıkları düzelten bir kitaptır. Kuran’a saygı göstermek isteyen biri onu okumalı, anlamalı ve hayatına yansıtmalıdır.

    Kuran insanları dosdoğru yola iletir: ‘Allah’a iman eden ve O’na (O’nun vahyine) sımsıkı sarılanları (Allah), rahmeti ve lütfu ile kuşatacak ve dosdoğru bir yol ile kendisine yöneltecektir.’ (Nisa suresi 175)

    OKUDUN MU? DÜŞÜNDÜN MÜ?

    Rabbİmİz, kitabında, ‘Oku ve hem indirdiğim hem de yarattığım ayetler üzerine düşün’ dediğine göre, hesap günü ahirette ‘Okudun mu?’ ve ‘Düşündün mü?’ diye soracak bize.

    Bir kişinin faydalı olan her türlü kitabı okuması ve bilgi sahibi olması son derece güzeldir.

    Ancak hesap günü Kuran dışında hiçbir kitap için ‘Bunu neden okumadın?’ diye sorulmaz insana.

    Hayatımız boyunca birçok kitap okuruz. Mesela bilgi ve görgü sahibi olmak için Doğu ya da Batı klasikleri olarak meşhur olmuş kitapları baştan sona yazarları, isimleri ve içerikleri ile bilmek isteriz. Tüm bunları ve benzerlerini bilmek isterken Allah’ın Kitabı’ndan habersiz kalarak kendimize yazık ederiz.

    Muhammed Gazali’nin (ö. 1996) tespiti çok yerindedir:

    ‘Dünyanın her yerinde insanlar bir şey öğrenmek için okurlar. Müslümanlar ise Kuran’ı sadece okumak için öğrenirler.’

    ‘Biz Kuran’ı anlayamayız. Kuran anlaşılmaz’ diyen insanlar farkında olmadan ‘Allah bu kitabı göndermiş ama ne anlatmak istediğini yeterince anlatamamış’ dediklerinin ve Kuran’daki bunca ayeti bilmeden bu şekilde bir iddiada bulunduklarının farkında değiller

    Mesela Rabbimiz Kuran’da bize: ‘Biz bu Kuran’ı sana güçlük çekesin diye indirmedik. Ancak (Allah’tan) korkanlara bir öğüt (olarak indirdik).’ (Taha suresi 2-3)

    ‘Yemin olsun ki, biz, Kuran’ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?’ (Kamer suresi 17)

    (Bu) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından ‘birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış’(fussilet) bir Kitap’tır.’ (Hud suresi 1) diyorken, yani Kuran’ın apaçık olduğu ve açıklanmasının da detaylandırılmasının da bizzat Allah tarafından yapıldığı bildiriliyorken, Allah’a ve Kuran’a iman etmiş biri bunun aksini iddia edebilir mi?

    Allah’ın sözleri eksik değil ki başkaları onu tamamlasın.

    Kuran net bir şekilde dikkat çekiyor: ‘Rabbinin sözü hem doğruluk, hem adalet bakımından tamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur.’ (En’am suresi 115)

    ‘Biz bu Kitap’ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde toplanıp bir araya getirilirler.’ (En’am suresi 38)Yine Allah bize açık bir şekilde hesap günü sorumlu tutulacağımız şeyin sadece Kuran olduğunu bildiriyor:

    ‘Gerçek şu: Bu Kuran, sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız.’ (Zuhruf suresi 44)

    ‘BANA ANLATILAN GİBİ YAŞADIM’ DİYEMEYİZ

    Dinimizi, Allah’ın bildirdiği gibi yaşamazsak, insanların anlattığı gibi yaşarız. Oysa hesap günü insanların anlattığından değil, Allah’ın bildirdiğinden sorulacağız.

    Hesaba çekilirken şayet Allah’ın bildirdiği gibi yaşamışsak: ‘Rabbim senin bildirdiğin gibi yaşadım’ diyebiliriz ama Allah’ın bildirdiği gibi yaşamamışsak:m ‘Rabbim bana anlatılan gibi yaşadım’ diyemeyiz.

    Rabbimiz ayetinde: “Hâlbuki Allah’tır sizin gerçek ve tek Rabbiniz! Şimdi söyler misiniz: Hakikati çıkarırsanız, geriye sapıklıktan başka ne kalır? Buna rağmen, nasıl oluyor da (hakikate) böylesine mesafeli durabiliyorsunuz?” (Yunus suresi 32) diye soruyor bize.

    Gerçekten de hakikatten yüz çevirene sapkınlıktan başka bir şey kalmaz.Müslümanların bu konuda dikkatli olması ve birlik ve beraberlik içinde dosdoğru olan yola kılavuzlanmak için Allah’ın vahyi olan Kuran’a sarılması gerekir.

    Maalesef bugün eylemlerine ve söylemlerine bakıldığında Müslümanların önemli bir kısmının asıl sorunu, ‘Allah var’ deyip yok gibi yaşaması ve Kuran’a iman edip ondan haberdar olmamasıdır.

    Emre Dorman
#04.07.2016 03:25 0 0 0