Ölümsüz Kırmızı Güller

Son güncelleme: 06.09.2004 15:19
  • Kan rengi, kıpkırmızı güllere bayılırdı. Zaten onlarla
    adaştı da. Rose... Gül... Kocasının sevgili Rose'u... Her yıl
    Sevgililer Günü'nü kapının önünde bulduğu enfes fiyonklarla
    süslü kucak dolusu kırmızı güllerle kutlardı. Hiç aksamadan.
    Hatta, eşini kaybettiği yıl dahi kapısı çalınmış, gülleri kucağına
    bırakılmıştı..Tıpkı geçmişte olduğu gibi, küçük bir kartla birlikte..
    Her yıl güllere iliştirdiği karta aynı cümleleri yazardı:
    "Seni, geçen sene bugünkünden, daha çok seviyorum..."
    Birden, bunların son gülleri olduğunu düşündü.. Önceden
    ısmarlanmış olmalıydı.. Öleceğini nasıl bilebilirdi?..
    Zaten her seyi önceden planlamayı ve yapmayı severdi,
    yumurta kapıya gelmeden...

    Gülleri özenle içeri taşıdı..saplarını kesti, vazoya yerleştirdi..
    Vazoyu da konsolun üzerine, eşinin kendisine gülümseyen
    fotoğrafının yanına koydu. Orada kocasının koltuğunda
    oturup saatlerce güller ve fotoğrafı seyretti sessizce.. Bitmek
    bilmeyen bir yıl geçti.. Yapayalnız ve hüzün dolu bir yıl..
    Sonra bir sabah kapı çalındı.. Tıpkı eski günlerde olduğu gibi..
    Kırmızı gülleri, üzerinde küçük kartıyla birlikte eşikteydi..
    Sevgililer Günü'nü kutluyordu. Gülleri içeri aldı. Şaşkınlık
    içinde doğru telefona gitti. Çiçekçi dükkanını aradı...
    Onu bu kadar üzmeye kimin hakkı vardı ?

    "Biliyorum" dedi, çiçekçi.. " Eşinizi geçen yıl kaybettiniz..
    Telefon edeceğinizi de biliyordum.. Bugün size yolladığım gülleri
    çok önceden ısmarlamış, parasını da ödemisti.. Hep öyle
    yapardı zaten, hiç şansa bırakmazdı. Dosyamda talimat var.
    Bu çiçekleri size her yıl yollayacağım. Bir de özel kart vardı,
    kendi el yazısıyla. Bilmeniz gerek diye düşünüyorum..
    Ölümünden sonra çiçeklere iliştirmemi istediği kart..."
    Rose hıçkırıklar arasında teşekkür ederek telefonu kapattı.
    Parmakları titreyerek zarfı açtı..

    " Merhaba gülüm" diye başlıyordu, kart.. " Bir yıldır ayrıyız.
    Umarım senin için çok zor olmamıştır. Yalnızlığınıı ve acılarını
    hissedebiliyorum. Giden sen, kalan ben olsaydım neler çekerdim
    kimbilir? Sevgi paylaşıldığında yaşamın tadına doyum olmuyor.
    Seni kelimelerle anlatılmayacak kadar çok sevdim. Harika
    bir eştin dostum, sevgilim benim... Sadece bir yıldır ayrıyız.
    Kendini bırakma. Ağlarken bile mutlu olmanı istiyorum.
    Onun için bundan sonraki yıllarda güller hep kapımızda olacak.
    Onları kucağına aldığında paylaştığımız mutluluğu ve
    kutsandığımızı düşün. Seni hep sevdim.. Her zaman da
    seveceğim. Ama yaşamalısın. Devam etmelisin... Lütfen..
    Mutluluğu yeniden yakalamaya çalış. Kolay değil,
    biliyorum ama bir yolunu bulacağına eminim....

    Güller, senin kapıyı açmadığın güne dek gelmeye devam
    edecek. O gün çiçekçi beş ayrı zamanda gelip kapıyı çalacak,
    eve dönüp dönmediğini kontrol edecek. Beşinciden sonra
    emin olarak gülleri ona verdiğim yeni adrese getirip
    seninle yeniden ve ebediyyen kavuştuğumuz yere bırakacak..
    SENİ SEVİYORUM GÜLÜM..."
#06.09.2004 14:53 0 0 0
  • ..Güllerin de ağladığı bir zaman vardır.
    Ama bir gül var ki onun gözlerinde her zaman gözyaşı vardır. Geceler
    onun
    gözyaşlarını kendine saklar. Ama gündüzün aydınlığında nemlenen gözleri
    onun
    hüzünlerini fısıldar. Denizler onun gözyaşları gibi ıslak; güneşler
    hüzünleri kadar sıcaktır.

    Güllerin de kokmadığı bir zaman vardır.
    Ama bir gül var ki onun sevgi saçan kokusu her zaman vardır. Kokusu
    sevgiden, rengi hasretten bir güldür. O, kalbi hasretle yanmış ama
    sönmemiş,kül olmamış, kor olmuştur ve Allah adini kırmızı gül
    koymuştur.

    Güllerin de seviştiği bir zaman vardır.
    Ama bir gül var ki sustuğu an bile sevgiyi yaşayan bir kalbi vardır.
    Onun
    gülerken bile yaprağında gözyaşı vardır.Ama o gözyaşlarında bile
    sevgiden
    gelen bir sıcaklık vardır.
    Onun gözünde vazolara girmenin bir anlamı yoktur.
    Ama onun hüznünü ve sevincini paylaştığı kır çiçekleriyle arkadaşlığı
    vardır.

    Güllerin de uyuduğu bir zaman vardır.
    Ama bir gül var ki onun geceleri bile kapanmayan gözleri vardır.
    Sevgisi
    gece gündüz yoldadır, duası, kokusu anbean sevdiğine varır.

    Güllerin de solduğu bir zaman vardır.
    Ama bir gül var ki kokusu sevgilinin yüreğine işlemiştir de
    bu yüzden ölümsüzlük sırrına kadem basmıştır.
    Ve onun mezar taşına şu yazılmıştır:

    SEVMEYEN İNSANLAR ÖLÜR AMA,
    SEVEN GÜLLER SOLMAZ,
    ONLARIN KABRİ DE OLMAZ....
#06.09.2004 15:15 0 0 0
  • Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar.

    İlk önceleri güzel bir arkadaşlık olarak devam eder
    birliktelikleri, tabii zaman lâzımdır birbirlerini tanımak için.

    Gel zaman, git zaman çiçek o kadar mutlu olur ki, mutluluktan
    içi içine sığmaz artık ve anlar ki, su'ya aşık olmuştur.

    İlk kez aşık olan çiçek, etrafa kokular saçar,
    "Sırf senin hatırın için ey su" diye...

    Öyle zaman gelir ki, artık su da içinde çiçeğe karşı
    birşeyler hissetmeye başlamıştır. Zanneder ki,
    çiçeğe aşıktır ama su da ilk defa aşık oluyordur.

    Günler ve aylar birbirini kovalalar ve çiçek acaba
    "Su beni seviyor mu?" diye düşünmeye başlar.

    Çünkü su, pek ilgilenmez çiçekle... Halbuki çiçek,
    alışkın değildir böyle bir sevgiye ve dayanamaz.

    Çiçek, suya "Seni seviyorum der. Su, "Ben de seni
    seviyorum" der. Aradan zaman geçer ve çiçek
    yine "Seni seviyorum" der. Su, yine "Ben de" der.
    Çiçek, sabırlıdır. Bekler, bekler, bekler...

    Artık öyle bir duruma gelir ki, çiçek koku saçamaz
    etrafa ve son kez suya "Seni seviyorum." der.

    Su da ona "Söyledim ya ben de seni seviyorum." der
    ve gün gelir çiçek yataklara düşer. Hastalanmıştır çiçek
    artık. Rengi solmuş, çehresi sararmıştır çiçeğin.
    Yataklardadır artık çiçek. Su da başında bekler
    çiçeğin, yardımcı olmak için sevdiğine...

    Bellidir ki artık çiçek ölecektir ve son kez zorlukla
    başını döndürerek çiçek, suya der ki; "Seni ben,
    gerçekten seviyorum." Çok hüzünlenir su bu durum
    karşısında ve son çare olarak bir doktor çağırır
    nedir sorun diye...Doktor gelir ve muayene eder
    çiçeği. Sonra şöyle der doktor: "Hastanın durumu
    ümitsiz artık elimizden birşey gelmez."

    Su, merak eder, sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalık
    nedir diye ve sorar doktora. Doktor, şöyle bir
    bakar suya ve der ki: "Çiçeğin bir hastalığı yok dostum...
    Bu çiçek sadece susuz kalmış, ölümü onun için" der.


    Ve anlamıştır artık su, sevgiliye sadece
    "Seni seviyorum" demek yetmemektedir...
#06.09.2004 15:19 0 0 0