Şanlıurfa'da Yaşayan Ahilik Kültürü

Son güncelleme: 28.02.2010 14:29
  • Şanlıurfa'da Yaşayan Ahilik Kültürü

    Uygarlığın Doğduğu Şehir: Şanlıurfa

    Halk Kültürü
    Şanlıurfa'da Yaşayan Ahilik KültürüAhilik nedir?
    Ahilik,sanat, ticaret ve mesleğin; olgun kişilik, ahlak ve doğrulukla iç içe girmiş bir karışımıdır. Buna göre, Ahi kesin olarak bir sanat, ticaret veya meslek sahibidir. O bununla birlikte olgun, ahlaklı, merhametli, iyiliksever ve her işinde, her davranışında dürüst ve güvenilir bir kişidir.
    XIII. yüzyılın ilk yarısında Anadolu Selçuklu Türkleri'nin ekonomik yaşamında çok etkin bir rol oynayan ahilik, yüzyıllarca Türk ahlakının da simgesi olmuştur.
    Ahlakla sanatı ve onun dallarını yoğurarak, kişinin ruhunda, etinde, kemiğinde özümlemiş bir kurum olan ahilik, Türkler dışında hiçbir ulusta yoktur.
    Şanlıurfa Esnafındaki Ahilik Geleneği
    Osmanlı döneminde, taht merkezinden çok uzakta olan Şanlıurfa'da -farklı da olsa- yüzyıllarca devam eden, kökü ahiliğe dayalı bir esnaf veya ahilik kültürü mevcut idi. Bu kültür, tarih içinde değişmiş olup kısmen günümüzde de sürdürülmektedir.
    Şanlıurfa'nın Haşimiye Meydanı'nda, yönümüzü güneye doğru çevirdiğimizde, mevcut olan dört yol bizi, efsâneye göre Hz. İbrahim'in ateşe atıldığı yerde oluşan Balıklıgöl ve Aynzeliha gölü ile yine o çevre içerisinde yerleşmiş birçok çarşı, pazar, handan meydana gelen tarih imekânlara ulaştırır.
    Bu tarihi mekânlar, Şanlıurfa el sanatlarını icra eden esnafın yoğunlaştığı yerlerdir.
    Buralarda dolaşan kişi, bu mekânlardaki mistik ve tarihi havayı teneffüs ederek mutlaka etkilenir. Esnafın cana yakınlığı ve dürüstlüğü ayrıca kayda değer bir husustur.
    Esnafın hemen hemen tamamı, usta çırak geleneğine göre yetişmiş ve yıllardır o mesleği yapan insanlardan oluşur. Babası çocuğunu aynı meslekten bir ustanın yanına "Eti senin kemiği benim" diye koyar. Usta, çocuğa babasından daha yakındır.
    Mesleği ile ilgili incelikler başta olmak üzere, hayattaki birçok muaşeret kuralını, mesleği ile ilgili birçok geleneği çocuk, ustasından öğrenir. Askere gidip geldikten sonra ustasının öğrettiği kurallar çerçevesinde mesleğini kendi başına devam eder. Kendisi usta olsa dahi, ustasını gördüğünde hürmette kusur etmez. Her gördüğünde elini öper ve hayır dualarını alır.
    Gelenek ve göreneklerin halen canlı olarak yaşatıldığı bir esnaf gurubu Sipahi Pazarı esnafıdır. Sipahi Pazarı'nda karşılıklı olarak yaklaşık elli dükkân bulunur ve dört kapısı vardır. Bu çarşının bir kapısı neçek ve dokuma işlerinin satıldığı Bedesten'e, bir kapısı İsotçu pazarına, bir kapısı ise Eskici Pazarı'na bir kapısı ise Sobacı Pazarı'na açılır. Bu çarşıda halı, kilim, diğer ev sergileri, kürkten yapılmış giyim eşyaları ve halı yastıklar alınıp satılır.
    Bu esnafın bir başkanı (Şeyhi); bir de idare heyeti vardır. Bu pazarda alışverişler belirli kurallara bağlıdır. Bu kurallara uymayanlar idare heyeti ive Şeyh tarafından çeşitli cezalara çarptırılır. Sipahi Pazarı dellal başı yetmiş yaşlarındaki Hacı Reşit Beyazatlı, bu çarşının bazı geleneklerini şöyle anlatıyor: "Bu çarşıda esnaftan başka evindeki halısını çeşitli nedenlerle satmak isteyen kişiler, halı almak isteyen kişiler, yaptığı kürkü satmak isteyenler, dokuduğu halısını satmak isteyen kişilir gelir. Bir de bu satışı yapacak olan bizim gibi dellallar vardır. Bu sipahi Pazarı her sabah dua ile açılır. Dellalbaşı dua etmek üzere "Haydi kardeşler mezat başına" diyerek dellalları çarşının girişine çağırır. Yanlarında da esnafın şeyhi vardır. Dellalbaşı ellerini kaldırarak yüksek sesle duaya başlar. "Evvela, Euzubillahimineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Ehli İman ve ehli İslâm ervahı şerifleri için, Allah rızası için el Fatiha...." Hazır bulunanlar Fatiha süresini okuduktan sonra duaya devam eder: "Yarabbi Hayırları fethedesin, şerleri def'edesin, münkir, münafık zalimin şerrinden Hıfz-ı emin edesin, Gözedin, kefili almadan parasını vermeyin, mal sahibinin harcını unutmayın, cümleten hayırlı işler" diyerek duayı bitirir.
    Böylece dua ile açılan mezat başlar. Üretici veya müşteri malını orada bulunan bir esnaf aracılığıyla bir dellaha vererek sattırabilir veya doğrudan bir dellala vererek sattırabilir. Malını sattıracak kişi tanınan bir kişi değilse hırsızlık veya diğer hususlara karşılık mal satışa çıkarılmadan bir kefil istenir. Kefil verebilirse malı mezata çıkar. Malı dellahlar sırtına alarak oradaki esnafı dolaşır. Esnaftan biri mal için bir kapı açar (bir fiyat söyler), bunun üzerine diğer esnaflar açık arttırmaya girerek malı almaya çalışır. Malın çilesi dolunca (dellal malı dolaştırdığı halde artık para söyleyen kalmadığından kim en fazla para söylemişse mal onda kalır. Dellal malı o kişiye vermeden diğer para söyleyenlere uğrayıp "Malı gilan kişiye bi kadara endıriyem" der. Yine de arttıran olmazsa mal sahibine danışır. Mal sahibi malını o fiyata satmaya razı olursa malı alandan gidip parasını alır. Bu paradan %5 Belediye harcı ve %5 de dellallık kesildikten sonra mal sahibine parası ödenir.
    Bu pazardan mmalın satılışı, paranın alınışı, mala para söylenişi gibi hususlar belirli kurallara bağlıdır. Bu kurallar herhangi bir dellal veya esnaf tarafından ihlal edilirse esnaf idare heyeti arcılığıyla çarşının şeyhi, o kişinin "harcını keserek" ceza verir. O esnafın harcının kesilmesi demek harcının kesildiği gün kadar kendisine dellal tarafından mal getirilmemesi demektir. Yani ceza müddetince o esnaf pazardaki açık arttırmadan mal alamaz. Esnaf daha ağır bir suç işlerse dükkân kapatma cezası dahi verilebilir.
    Dellalbaşının naklettiğine göre yakın zamanda şöyle bir hadise olmuş; "Mezatta bir halı geziyormuş. Bir müşteri, bir esnafın yanına oturup bu malı kendisine almasını söylemiş, O esnaf da o halıya para söylemiş. Halı en fazla fiyatla kendisinde kalınca halıyı alarak müşteriye teslim etmiş. Sonradan mezatta satılan ve esnafın para söylediği malın yine o esnafa ait olduğu anlaşılmış bunun üzerine o esnafın şeyh tarafından onbeş gün harcı kesilmiş." Oradaki bir kurala göre esnaf kendi malına para söyleyemez, çünkü malın fiyatını haksız olarak yükseltmiş olur. Kendi malına para söylediği tespit edilirse, harcı kesilerek cezalandırılır. Harcı kesilen esnafa dellal mal götüremez. Mal götüren dellal olursa ona da ceza verilir.
    Malı satan dellal malın eskiliğini, yırtık ve yanık gibi arızalarını para söyleyen esnafa bildirmek zorundadır. Yine esnaf malının müşteriye satarken malının arızasını söylemek zorundadır. Arızasını bilerek para söyleyen esnaf, mal kendisinde kalınca bu malı almak zorundadır. Malı almaktan kaçınırsa bu esnafa ceza verilir. İşte bu ve buna benzer alışveriş kuralları vardır. Bu kurallar sıkı sıkıya taviz verilmeden halen uygulanmaktadır. Sipahi Pazarı esnafı arasında büyük bir dayanışma ve yardımlaşma da vardır. Esnafın fakirleri gözetilir, giydirilir, evinin ihtiyaçların karşılanır. Bir ihtiyaç olduğunda şeyhin emri ile hemen esnaftan para toplanır ve ilgili hayır işine sarfedilir. Esnaf buna itiraz etmez, memnuniyetle katılır. Dellalbaşının anlattığına göre, geçenlerde halıyı satarken düşüp ölen bir dellalın cenazesini esnaf kaldırmış. Cenaze masrafları karşılanmış ve ailesine de bir miktar yardım yapılmış.
    Yine esnaf yılın belirli günlerinde "Tirit" denen yemek yaparak fakir fukarayı doyurur. Bu ve buna benzer birçok ahilik geleneği, bütün canlılığıyla Şanlıurfa'da halen yaşamaktadır.
#23.08.2007 16:12 0 0 0
  • Ya hiç bi şe anlamadm
#28.02.2010 14:29 0 0 0
  • bİZ KÜrtmüyüzde şanlıurfaymışş :D
#28.02.2010 14:29 0 0 0