Ardahan'in Kültürü

Son güncelleme: 28.08.2007 12:35
  • HALK MUTFAĞI Anadolu'da her yörenin kendine has yemek kültürü ve damak zevki olduğunu görürüz. Bu kültür, yörenin coğrafi ve iklim özelliklerini üzerinde taşır. Bu nedenle Ardahan'da da tarım ve hayvancılığa dayalı bir mutfak kültürü gelişmiştir. Yörenin yemek kültürü ağırlıklı olarak tahıl, et ve hayvansal ürünlere dayanmaktadır. Tahıl ürünü olarak en çok arpa ile buğday kullanılır. Kaz etinin yörede ayrı bir yeri bulunmaktadır. Sığır ve ko*yun eti de yaz aylarında taze, kış aylarında da kavurma olarak fazlaca tüketîlmektedir. sebze cinsîn*den gıda maddelerinin başında ise patates, kuru fasulye ve soğan gelir. Yörenin kendine özgü birçok yemek çeşidi bulunmaktadır. Bunlardan çorba olarak ayran aşı, hel-le aşı ve püşrük aşını, hamur işi olarak bişi, mafiş, kayıtma, hingal, kete ve katmeri, tatlı olarak da, baklava, lokum tatlısı, irmik helvası, un helvası ve hasutayı sayabiliriz.



    ETLİ MANTI MALZEMELERİ:1Kilogram kıyma, 2 baş soğan, 2 yumurta, yeteri kadar un, tuz , su, kıymaya katmak için karabiber, kimyon ve nane.

    YAPILIŞI: Unu 2 yumurta tuz ve suyla kulak memesi kıvamından daha sert bir hamur elde edilir. Üç dört pazıya bölünür.Yufkalar halinde açılarak karelere bölünür. Diğer tarafta kıyma baharat, soğan ve tuzla hazırlanır. Karelere fındık büyüklüğünde yerleştirilir. Üçgen şeklinde kapatılır. Bir tencerede su tuz ilave edilerek kaynatılır. Kaynayan suya mantılar atılır.15-20 dakika bu şekilde pişirilir. Pişen mantıları süzdürerek servis tabağına alınır. Üzerine önce yoğurt sonra kızdırılmış tereyağı dökülerek servis yapılır.

    FESELLİ MALZEMELERİ: Un, su, maya, tuz,

    YAPILIŞI: Malzemeler birleştirilir. Yoğrularak hamur haline getirilir. Kulak memesi yumuşaklığında yoğrulur. Biraz bekletilir. Hamur küçük küçük kesilerek künt (pazı) yapılır. Oklava ile yufka halinde açılır. Yufkanın içinin yağlayarak rulo halinde bükülür. Tekrar yuvarlak hale getirilir. Yeniden açılır istediği incelikte olabilir. Sacda kısık ateşte pişirilir, isteyen tekrar yağlayabilir.

    KATMER MALZEMELERİ: Un, Su, tuz, yağ, maya

    YAPILIŞI: Malzemeler karıştırılıp yumuşak hamur haline getirilir. İyice yoğrulur. 10 Dakika bekletilir.Hamur küçük küçük kesilerek künt (pazı) yapılır. Oklava yardımı ile ince yufkalar açılır.Yufkalar tek tek yağlanarak üst üste dizilir. 6 yufka dizilir.rulo halinde bükülerek yuvarlak haline getirilerek tepsi büyüklüğünde elle açılır, üzerine yoğurt yada yumurta sürülerek 200 derece kızgın fırına sürülür. Pişmeye bırakılır. Fırından çıkartılan katmer ılındıktan sonda dilim halinde kesilerek servis yapılır.



    KESME AŞI MALZEMELERİ: 1 kg un, tuz , 2 yemek kaşığı salça , karabiber, nane ve kekik, 2 yemek kaşığı tereyağı

    YAPILIŞI: Un içine tuz ve su konularak kulak memesinden daha sert bir hamur yoğrularak 2 yada 3 pazı yapılır. Pazının biri diğerlerinden daha küçük olarak ayrılır. Pazılar biraz dinlendirilir. Fazla ince olmayan yufkalar açılır. 5-6cm uzunluğunda kesilir bu şeritler daha sonra enine eriştelik doğranır. Bir tencerede suya tuz ilavesiyle kaynatılır. İçine erişteler atılarak pişirilir. Diğer taraftan ayırdığımız küçük pazıyı küçük parçalara ayırıp yuvarlayarak l er cm uzunluğunda doğranır.(halk dilinde nuğul denir.) Tavada yağ eritilir. Nuğullar yağda kızartılır.Salça ve diğer baharatlar katılır, yemeğin üzerine dökülüp sıcak servis yapılır.



    GEVREK MALZEMELERİ: Un, kaymak, tuz (Malzemeler isteğe yada kişi sayısına göre ayrılır.ölçüsüzdür)

    YAPILIŞI: Bir kapta kaymak, un ve tuz konularak kulak memesinden biraz yumuşak hamur hazırlanır. Yumurta büyüklüğünde kütler (pazı) hazırlanır. Oklavayla açılan yufkalar bir taraftanda orta ısıda hazırlanmış olan saçta pişirilir. Servisi peynir, çay, yada salatayla yapılır.

    PİŞİ MALZEMELERİ: Un, tuz, maya, su.

    YAPILIŞI:Bütün malzemelerin katılımıyla kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edilir. Mayalanmaya bırakılır. Hamur mayalanınca, derince ve büyük bir tavanın yarısına kadar yağ doldurulur, bu yağ yüksek ateşte kızdırılır, hamurdan pazılar alarak oklava yardımıyla tavanın genişliğinde açılır, ortasından delinir. Kızgın yağda kızartılır. Servisi sıcak yapılır.

    AYRAN ÇORBASI MALZEMELERİ: ½ Kg. Un, 1 yumurta, 250 gr. Süzme yoğurt, tuz, nane, kırmızı biber, 2 yemek kaşığı tereyağı, su

    YAPILIŞI: Un, yumurta, tuz suyla kulak memesinden daha sert yoğrulur, yufkalar açılır, eriştelik doğranır, bir taraftan tencereye 3 lt. su konur, tuz ilave edilerek kaynatılır. İçine erişteler atılarak pişirilir, diğer taraftan süzme yoğurt suyla açılarak ( yemeğin suyu fazlaysa bu sudan da alınıp kullanılabilir) kalınca bir ayran haline getirilir. Pişen yemeğe katılır, diğer taraftan tereyağı bir tavada eritilir, içine nane ve kırmızı biber katılır, ayran aşının üzerine dökülür, sıcak servis yapılır.



    YÖRESEL HALK OYUNLARI Ardahan'ın bütün yörelerinde hemen hemen aynı oyunlar oynanır. Enstrüman olarak genellikle davul ve zurna, Kafkas oyunlarında ise Akordeon ve Nagara adı verilen davul kullanılır. Ardahan yöresi genelde halay ve bar şekli oyunlar oynar. Bu oyunların oynandığı toplumsal olaylar ise şöyle sıralanabilir; düğün, nişan, asker uğurlama, üzüntü, sevinç gibi duyguların ifade edildiği durumlar. Yöremizde oynanan belli başlı oyunlar ise şunlardır.


    A. BAR OYUNLARI B. TEK OYUNLAR
    Ağır Bar Ondört
    Sallama Şeyh Şamil
    Temur Ağa Ay Gizi Bir Mezara Doldurur
    Nare Beş Açılan
    Lorke Karabat
    Şeker Oğlan Hanım Yaylada
    Sarı Seyran
    Kaççıke
    Tavuk Barı
    Gazelo
    Hoş Bilezik
    Haran
    Döne
    Kıskanç
    Kürdün Kızı
    Ardahan'ın Yolları (Dümme)
    Hafif Bar
    Paşa Göçtü



    ARDAHAN AĞZI

    LEYAKIL DÜŞMEK :Yorgun düşmek

    ŞOGURT :Salya

    YEĞİN :Çalışkan titiz

    ENDEZE :OLMAK Oyalanmak

    TUSMAK :Sinmek

    MURUSLARINI DÖKMEK : Suratını asmak

    YÜNGÜL :Hafif

    AĞZINI GÖZÜNÜ TUZ GİBİ YALAMAK :Çok özlenen kimseler için söylenir

    GOMBA DÖNMEK :Takla atmak

    GIGIL YÜZLÜ :Yüz yapısı küçük olan kimseler için söylenir

    HERSLENMEK :Sinirlenmek

    ABURSUZ :Rezil

    PÜRÇEK :Saç Tutamı

    GOLOP :Ağaçtan yapılmış yoğurt kapı

    SİTİL :Yoğurt Kabı

    GAGAÇ : Zayıf kimseler için söylenir

    BİTİG :Köpek yavrusu

    CİRTAKOZ :Deli

    GANFET :Akide Şekeri

    FARS :Kötü rezil kadin

    ÇAĞILDAMAK : Gülmek

    CİCİP :Ağız kenarında ve yüzde çıkan yaralar

    TEŞT :Saç leğen

    GEŞLENMEK :Donmak,Üşümek

    SOYHA, ANDIR, MERET : Uğursuz şeyler için söylenir

    HINGILIM ATMAK :Gereksiz hareket ve işler

    KÖÇMEK :Evlenmek

    DILDIBIL :Çırılçıplak

    GURUĞ TAVUK Anaç tavuk

    HARO :Kiler,ambar

    OBBAZ :İşe yaramaz aylak

    SEĞİRTMEK : Çabuk davranmak

    PELLÜK :Ayaktaşi oyunu

    YAŞIK :Ağaçtan yapılan kasa

    GOPPAL :Büyük burun

    PORTLAK :Göz Yapısı büyük plan

    VEDRA :Kova

    BİBİ :Hala

    CUCUL :Civciv

    DOY DOY :Güvercin

    PEŞ GÜN :Sofra

    GUŞGANA :Tencere

    CİNCAR :Isırgan Otu

    ZIRZA :Aşmalı kilit

    BİJLİ :Sivri

    PALAZ :Bez

    HERZAL :Tekerleksiz el arabası

    ZAĞAR :Küçük köpek

    İSTOL :Yer sandalyesi

    GIJİK :Kıvırcık saç

    ÇİRNAĞ :Tırnak

    YEKTİ :Yetim

    MUÇURLAMAK :Buruşturmak

    ŞARILDAYAN :Yıldırım

    COPLANMAK :Şişmek

    PEŞKİR :Havlu

    GIDİK :Oğlak

    GUDİK :Küçük Köpek

    KARTOPU :Patates

    BİŞKA :Kibrit

    CAMUŞ :Manda

    LAZUT :Mısır

    BEDASIL :Soysuz

    TEVÜR :Çeşit

    GUNÇUL :Uç

    GULLEP :Menteşe

    GODET :Süpürge sapı

    GOTİK :Manda Yavrusu

    GAGAL :Göz

    SEKÜ :Divan

    FURĞUN :Öküz Arabası

    KOR ARABA :Kağnı

    GAŞGA :At Arabası

    İŞKAP :Dolap

    CİCE :Büyük Abla

    GİZLENGUGİ :Saklambaç

    BEYABUR Rezil

    BAÇ ETMEK :Öpmek

    GIJGIRMAK :Yoğurdun ekşimesi

    HARMUTLAMAK :Suyu ılıtmak

    GİDİL :Küçük

    PİŞİK :Kedi

    MOZİK :Dananın büyüğü

    GARABAN :Köy evinin girişi

    KERSEN :Hamur teknesi

    GODA :Büyük zar

    FANTİ :İskambil

    HERG :Sürülmüş Tarla

    HAROS :Nadasa bırakılmış tarla

    PULUL :Ot Yığını

    GALAMAK :Yakmak

    GALAK :Tezek Yığını

    KOTETE :Tabure

    CEMSE :Askeri araç konvoyu

    KAVÇAL :Uzun çene

    NİGART :Tavuğun gagası

    TAR :Tavukların kümeste üzerine çıktıkları yer

    ÇİMMEK :Banyo yapmak

    TEREK :Raf GUZUK :Kambur

    DILLO :Hafifmeşrep

    ÇIKMAK :Yırtmak

    GATAKLAMAK :Kovma, Uzaklaştırma

    MURUSLARINI DÖKME :Suratını asma

    MÜRGÜLEMEK :Uyumak

    GAJ GÖZ :Çakır göz

    CİNDAL :Kedi Yavrusu

    GORUĞÇU :Kır Bekçisi

    LOBYE :Fasulye

    GIJO :Kozalak

    BED :Çirkin

    CANCUR :Erik

    LIBBIZ :Parasız, Züğürt

    KAYIŞ :Kemer

    TELLÜK :Yünlü takke

    MİNTAN :Gömlek

    ÇENKÜRMEK :Küçük Köpeğin Havlaması

    GOCİK :Kaban

    ŞOŞARTMAK :Abartma

    ŞUŞLANMAK :Fazla yatma

    AĞBUN :Gübre

    AKHORA :Yakın bir yer

    BADİYE :Geniş ağızlı tas

    BULUZ :Elbise

    CİCLOBA :Arpacık

    ÇİNÇAVAT :Varyemez, cimri

    DEYHORA :Uzağı tarif eden işaret zamiri

    GÜZGİ :Ayna

    ĞUĞUN :Ağlama

    HELHEL :Havai kimse

    AGOZ :Sabanın açtığı iz

    JUJUN :Tatlı kaşıntı

    KERSEN :Hamur teknesi

    KOLOPA :İçi oyulmuş kap

    KÜSGİ :Ağaç sırık

    GARAVUL :Bekçi

    LÖK :Büyük

    PÖRÇÜK :Tırpanı sapına bağlayan yeri

    SOKO :Mantar

    SAKO :Kolsuz ceket

    ŞÜŞİT :Huni

    ŞİNEL :Palto

    ŞÖHE :Siyah boncuk

    TAPUL, PULUL :Ot demeti

    TAT :Çorabın ayağa giyilen daban kısmı

    TORHOLA :Kabuk tutmamış yumurta

    TIĞ :Saman ekin karışımı yığın

    DINAZA :Alay etme

    ÜLEŞMEK :Bölüşmek

    YABA :Beş parmaklı ağaç dirgen

    ZAĞ :Keskin sivri

    ZABUN :Fakir

    ZANGAL :Tabansız uzun çorap

    ZEDA :Tarlanın sürülmemiş tarafı

    GUZUK :Kambur

    ZURGANA :Eğri büğrü vücutlu

    ZENNE :Kadın

    ZUBUN :Mintan

    POCİLEMEK :Baltayı taşa vurma

    MÜRGÜLEME :Otururken hafif uykuya dalma

    TAĞAYİRLENME :Kendinden geçme

    CENÇİKLERİN GEVŞEDİ :Hoşuna gitme

    SINAMA :Deneme



    YÖREMİZDE EFSANELER

    KÜR ÜZERİNDEKİ UĞUZ TAŞI EFSANESİ Ahıska Nekeleye köyü Hırtıs arasında Ardahan'dan gelen Kura suyunun üzerinde Uğuz taşı denen iki kapı boyunda bir kesme taş vardır. Uğuzlar'dan iki kardeş o koca kaya gibi taşı bir taş ocağından keserek buraya köprü kurmak için getiriyorlar. Bunlar taşı kesip Kura'nın kıyısına koyduktan sonra öğle yemeği için evlerine giderler. Bu sırada Uğuzlar'a göre ufak yapılı bir adam da onların evine konuk gider.Uğuz'un atının torbası bir Somar (320-330 kg. kadar) arpa alır. O ufak adam Uğuz'un gözünün koca bir kilim gibi duran atın torbasını doldurduktan sonra gücü yetmediğinden atın başını eğdirir ve kolaylıkla arpa dolu torbayı hayvanın başına takar. Uğuz'un anası bunu görünce oğullarına der ki "Sonunda dünyayı bunlar ele geçirip yiyecekler". Bu durumu gören iki Uğuz kardeş de ufak adamın gücü ile büyük işleri başardığını bu at torbası olayında gözleri ile gördüğünden Kura üzerinde kurmak istedikleri taş köprüyü yapmaktan vazgeçerler. Sonradan o uzun ve dev yapılı Uğuzlar saflık ve hile bilmezliklerinden zamanla yok olup giderler. Uğuzlar sık sık uyumazlarmış. Uyudukları zaman da yedi gün aralıksız uyurlarmış. "Uğuz'un uykusuna yattığı" sözü buradan kalmadır.

    ÇILDIR GÖLÜ DİBİNDEKİ ESKİ ŞEHİR Eskiden Çıldır Gölü'nün dibinde bir şehir varmış. Buranın beyi Akçakala'da otururmuş. Çukurda kurulmuş olan bu şehrin, dokuz burma musluklu çeşmesi varmış. Bey "Gece gündüz çeşmeden su alanlar sakın çeşmeyi kapatmayı unutmasınlar yoksa şehri su basar" demiş. Şehirde kadın erkek bu buyruğa uyarmış. Bir gün akşamın karanlığı basmışken çeşmeden su doldurmakta olan bir kıza yedi yıldır gurbette olan ağabeyinin geldiğini müjdelemişler. Dokuz burma musluklu çeşmenin bir musluğundan su dolduran kız sevindiğinden evine koşup giderken burmayı kapatmayı unutur. O gece karanlığında çukur yerlerdeki evleri su basarken artık dokuz burmalı çeşmenin yeri de belli olmaz. Evi biraz yüksekte olanlar işin farkına varınca çoluk çocuğun elinden tutarak hiçbir eşya almadan yokuş yukarı kaçarlar. Ertesi gün şehirden ancak kilisenin kümbeti görülür ve akşama kadar onlarda sular altında kalır. Şehirden sağ kurtulup kaçanlar Akçakala adasına gelirler. Çıldır gölü işte dibindeki o dokuz burmalı çeşmenin suyundan ortaya çıkmıştır. Eğer (güneydeki) Taşbaşından bu gölün ayağı Zarşat'a doğru akmasaydı Akçakala adası ile öteki köyleri de su basardı.

    UĞUZ ÇAYIRI VE UĞUZ DAĞI EFSANESİ Eskiler der ki Gürcülükten bile önceleri Cınıvızlar (Cenevizli-Romalılar) daha görünmeden Uğuz dağı ile çevresindeki yaylalarda Uğuz (Oğuz) denilen çok iri yapılı bir millet yaşarmış. Bu Uğuzlar'ın bir beyi varmış ki bütün Ardahan ve Cavk da denilen Akhılkelek ile Zegan (Posof'un Ilgar ve Cin Dağı kesimleri ile Şavşat sınırlarındaki Arsiyan dağı etekleri) bunun mülkü imiş. Bu Uğuz'un dağı ile çevresinde ve Kura suyu üzerindeki kışlaklar bu beyin has otlağı imiş. Öteki dağlar ve anılan yerlerde o zamanlar hep çamlık ve ormanlık imiş. Uğuz dağının yanında her yıl 300 araba ot biçilmekte olan Uğuz'un çayırını bu bey her yaz bir Uğuz'a biçtirirmiş. Biçen adam buralarda yaylayan ve çok iri birisiymiş. Bu Uğuz, Uğuz çayırının 300 arabalık otunu bir günde hem biçer hem de yığarmış. Uğuz bir yaz günü buraları tırpan ile biçerken bacısı kendisine öğle yemeği getirir. Sıcakta biçen*le uğraşırken kendi terinin buğusu gözlerini bürüyen Uğuz çayırın gür bir yerinde kızgın kızgın çalışır. Bu sırada omzunda heybesiyle öğle yemeği getiren ve yanına yaklaşan bacısını gözü görmez ve otlarla birlikte onu da ikiye biçer ve bunu yaparken bile farkına varmaz. Kol başına geldiğinde bel den çıkarttığı masatını tırpanına vurmaya çalışan Uğuz bir de görür ki tırpanı al kana boyanmış. "Bir hayvanın canına mı kıydım" diyerek yazıklanırken hemen o kol boyunu dolaşır. Bir de ne görsün öğle yemeğini getirmiş olan bacısını ikiye biçmiş. Hiddetle masatı yere vurur aktaştan olan mastın yarısı çayıra saplanır. Bugün dışarıda kalan kesimi bir adam boyundan yüksektir. Ellerini yere vurup tırpanı da bırakarak hemen bacısının iki parçasını birleştirip masatın dibine gömer. Kendisi kederinden Uğuz dağının tepesine çıkar ve orada ölür.

    KURŞUN ASKER EFSANESİ Posof ilçesine bağlı secede de Kahraman Mehmetçik hudut karakolunda nöbetçidir. Kulağına sesler gelir ve karşı tepeden düşman görünür. Arkadaşları duysun diye silah atar, onlar gelinceye kadar düşman sarar. Ruslar kurşun yağmuruna tutulur. Bu köye "Kurşun Çavuş" denmiştir.

    TEKÇAM EFSANESİ İlimizin merkeze bağlı Ovapınar Köyü dağlarında bulunan ormanlık bir alan zamanla yok olur, ancak bir tane çam ağacına kimse dokunmaz. Geceleri ağacın etrafında mumların yandığını gören yöre halkı bu çam ağacının kutsal olduğuna inanır ve dilek dilemek için buraya gelir. Ancak bir gün çevredeki köylerden birinde yaşayan bir adam ağacı kesmeye karar verir. Ağacın yanına gelerek baltasıyla kesmeye başlar ve baltayı vurduğu yerden kan gelir. Ağacı kesmeye kararlı olan adam vazgeçmez ve ağacı keserek evine götürür. O günün akşamında bu bölgeye görülmemiş derecede bir yağmur yağar ve adamın yaşadığı köyden bir sel geçer. Sel köyden sadece bu adamın evini ve ailesini götürürken, başka kimseye zarar vermez Bugün ağacın bulunduğu yerde "Tekçam" denilen bir çeşme akmakta ve yöre halkı yağmur yağmadığı zaman buraya gelerek yağmur duası etmektedir.



    HOCA

    Eskiden hocalar maaş alamazlarmış, üç hoca bir eve misafir olmuşlar, akşam yemeği hafif yenir.Birisi yatsıdan sonra acıkmış, sayıklama numarası yapmış;
    "Kapan geldi üç molla, dosta hediye yolla , yassuluğa helva gele,topar laha" demiş, ev sahibi cevap vermiş;
    "Senin dediğin hağdur, o da bizde yoktur. Kavuğunu koltuğuna sığdur.Sayığla , dur sayığla."

    MERTEK

    Ölüm döşeğinde yatan adam çocuklarını çağırarak;
    -Ben öldükten sonra mezarımın üzerini eski merteklerle (evlerin üzerini örtmekte kullanılan tahta) örtün der.
    Çocukları bunun köylü tarafından hoş karşılanmayacağını ve kendileri için bir ayıp olduğunu söyleseler de adam eğer vasiyetini getirmezlerse hakkını helal etmeyeceğini söyler ve bir müddet sonra ölür. Bunun üzerine çocukları babalarının vasiyetini yerine getirir ve mezarın üzerini eski merteklerle örterler.
    Toprağa verilen adamın yanına melekler gelir ve ilk sorgusunu yapacaklarını söylerler. Hazırlıklı olan adam meleklere çıkışarak;
    -Bu ne biçim iştir kardeşim, kaç defa hesap vereceğiz.Beni hatırlamıyorsunuz, şu üzerimdeki tahtaları da mı görmüyorsunuz?Diyerek melekleri geri gönderir.

    BUJLANMA

    Annesi hastalanan adam, oldukça yaşlı olan annesini doktora götürür.Hastasını muayene eden doktor, nineye;
    -Şikayetin ne teyze , diye sorunca,
    Yaşlı kadın:
    -Ayağlarım bujlaniyir oğlum der.
    Bu yöresel terimden hiçbir şey anlamayan doktor bu sefer oğluna sorar.Adam
    -Yani doktor bey,demek istediki;Ayağlarım gejerleniyir,tikine duramiyirim.

    Gejerlenme-Bujlanma=Uyuşma



    TÜRKÜLER

    DİMME

    Ardahan'ın yollarında
    Güller açar bağlarında
    Öyle bir yar sevmişim ki
    Orıüç ondört çağlarında Eyvah dimme dimme nazlı yar dimme
    Ben özüm sarhoş sen şarap verme Dimmeyi ben çayda gördüm
    Elinden bir fayda gördüm
    İki öptüm bir sevdim
    Ondan vefayı da gördüm Eyvah dimme dimme nazlı yar dimme
    Ben özüm sarhoş sen şarap verme Semavarı alıştırın
    Maşa alıp karıştırın
    Yarim benden küsüp gitmiş
    Onu benle barıştırın Eyvah dimme dimme nazlı yar dimme
    Ben özüm sarhoş sen şarap verme Semavarı al eyledim
    Şekeri bal eyledim
    O yar gelecek diye
    Koçu kurban eyledim Eyvah dimme dimme nazlı yar dimme
    Ben özüm sarhoş sen şarap verme



    BU GELEN NAHIR MIDIR

    Bu gelen nahır mıdır, Ay maral maral maral
    Saralan tahıl mıdır, Kız mısın gelin maral
    Dediler yarin gelir, Ay maral maral maral
    Menzili yakın mıdır, kız mısın gelin maral

    Bu dağda maral gezer, Ay maral maral maral
    Telini tarar gezer, kız mısın gelin maral
    Dağ bizim maral bizim, Ay maral maral maral
    Avcı burda ne gezer, kız mısın gelin maral



    GÖLELI GELİN

    Hele sen Göle'nin neyini gördün
    Altmış kız gelinin boyunu gördün
    Sürüden ayrılan koyunu gördün Göle'li gelin, elleri kınalı gelin
    Göle'li gelin edalı gelin
    Kaşları gözleri sürmeli gelin On parmağın onu birden kınalı gelin
    Göle'nin dağları, bağlı meşeli
    İçlerinde biter, gül menevşe
    Yardan ayrılması çetin bişedir. Göle'li gelin edalı gelin
    Kaşlari gözleri sürmeli gelin On parmağın onu birden kınalı gelin
    İçlerine girsem ne derler
    Sevmedikleriyle alay ederler, Göle'li gelin edalı gelin
    Kaşları gözleri sürmeli gelin Göle'nin dağlan, kardan geçilmez
    Soğuktur suları bir tas içilmez Göle'li gelin edalı gelin
    On parmağı birden kınalı gelin.



    ÇAYDA ÇINAR AĞACI (TELLO)

    Çayda çınar ağacı tello
    Çift gezer iki bacı tello
    Büyüğü hele mele tello
    Küçüğü can ilacı tello Hop tello can tello can tello
    Yaktın beni suna can tello Suda balık yan gider tello
    Açma yaram kan gider tello
    Buna tabib neylesin tello
    Ecel gelmiş can gider tello Hop tello can tello can tello
    Yaktın beni suna can tello Arpa çayın kenarı tello
    Aktı söndü feneri tello
    Ben bu derdi çekemem tello
    Bölüşek yari yari tello

    Hop tello can tello can tello
    Yaktın beni suna can tello



    ARDAHAN

    Nasıl Metedeyim Ardahan seni
    Düz ovan geniş, gezmek isterim
    Bahar gelince çayır çimen açılır
    Sanki gül bahçesi, türlü çiçek açılır. Yağ peynirinden, Anadolu geçinir.
    Malı koyunları sürü sürü geliyor
    Yaylan senindir, gönül eğliyor
    Kız gelinin halay tutmuş oynuyor Dadalar sabaş söylüyor, davulcu vuruyor
    Yayla suyun serin akıyor, neşe saçıyor
    Nuri bu sözleri, böyle söyledi.
    Gezdi dağı, bucağı gönül eğledi.



    TOYUĞUM

    Benim toyuğum ağıdı balam
    Derisi dolu yağıdı balam
    Dün bu zaman sağıdı balam
    Seni yanaşın toyuğu tutan
    Oğlanasan toyuğu çalan Benim toyuğum çil çildi
    Kanatları tel tel idi.
    Toyuğ değil bir fil idi.
    Seni yanaşın toyuğu tutan.
    Oğlanasan toyuğu çalan. Zübeyde hala çıhdı dama
    Bir sağa bahdı bir de sola
    Toyuğu tuttu attı dama
    Adlanasan toyuğu tutan.
    Oğlanasan toyuğu çalan.



    AĞITLAR

    1915 ARDAHAN AĞITI

    Ardahan'ı dağıttılar
    Onbin altın nakd ettiler
    Bazıları kaçtı gece,
    Kimi zehir diller içe,
    Nazlı nazlı kız gelini,
    Tipiler tuttu yolunu,
    Camii, mescid doldu şivan
    Kırdı nafı "Agop" "İvan"
    Kırdılar bütün erleri,
    Soldu açılmış gülleri
    Beylerini çağırttılar
    Yandı günahtan Ardahan
    Yandın fizahtan Ardahan
    Karlı dağlar açtı gece
    Ne günler gördün Ardahan
    Hani şenliğin Ardahan
    Kazaklar büktü belini
    Kız, gelin hani Ardahan
    Yetim meskeni Ardahan
    Orda kuruldu bir divan,
    Hani zenginlerin Ardahan
    Misafir seven Ardahan
    Kazakları görüp sızlar,
    Neler gördün sen Ardahan
    Oldun hep viran Ardahan
#28.08.2007 12:35 0 0 0