Organize Sanayi Bölgeleri

Son güncelleme: 21.04.2010 20:12
  • ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİ


    Giriş

    Ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınmasının temel dinamiklerinden birisi de sanayileşmedir. Sanayileşmenin bütün bölgeler arasında dengeli yürütülmesi, kırsal kesimlerden şehirlere göçün durdurulması, bölgeler arasındaki gelişme farklılıklarının giderilerek sosyal ve ekonomik dengenin sağlanması gibi amaçlarla hükümetler, çeşitli kalkınma ve sanayileşme yolları izlemektedir. Bu yollardan biri OSB'dir.
    Günümüzde ekonomik kalkınma, sanayileşme ile paralel gitmekte ve birbirini etkileyerek gelişmektedir. Bu gelişme, sadece ekonomik yapıyı ve üretim tekniklerini değil, aynı zamanda hayatın her yönünü etkileyerek değiştirmektedir. Toplumların yapısı, insanların düşünce ve davranış şekli, hayat standardı, şehirleşme düzeni ve nüfus hareketleri üzerinde sanayileşmenin etkili olduğu ve bir takım değişmelere yol açtığı bilinmektedir.
    Çok yönlü yansımaları bulunan söz konusu değişimin denetlenmesi ve yönlendirilmesi için, sebeplerin odak noktası olan sanayileşme hareketinin, belirli bir çerçevede plan ve programlara bağlı olarak yürütülmesi gerekmektedir. Bu anlamda "Organize Sanayi Bölgeleri" uygulaması, düzenli şehirleşmeyi sağlamada ve sınai üretim faaliyetlerini aynı alanda toplamada kullanılan bir araç olarak ortaya çıkmaktadır.
    Ülkemizde de bölgeler ve iller düzeyinde planlı ve programlı sanayi tesislerinin kurulmasının sağlanması, düzenli şehirleşmenin temin edilmesi, uygun altyapı tesislerinin hazırlanması suretiyle çevre kirliliğinin önlenmesi ve tabii çevrenin korunması, sanayimizin temel taşları ve belkemiği olan orta ve küçük işletmelerin teşvik edilerek geliştirilmesi için organize sanayi bölgeleri uygulaması sürdürülmekte; işyeri, altyapı tesisleri ve mali krediler ile teşvik edilmektedir.
    Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, ekonomik kalkınmanın tüm bölgelere dengeli dağılımının sağlanması ve ülke içinde bölgeler arasındaki, sosyal, ekonomik ve tabii dengesizlikleri dikkate alarak sanayileşmenin yürütülmesi önemli sorunlar arasında sayılmıştır. Çünkü ekonomide ayrı özellik ve nitelikte bölgelerin bulunması, iktisaden gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde olduğu kadar, sanayileşmiş ve kalkınmış ülkelerde de birer vakıa olarak ortaya çıkmaktadır. Ülke hükümetleri, bu dengesizlikleri göz ardı etmek yerine, bölgeler arasında dengeli ve tutarlı bir kalkınma politikası izlemeyi arzu etmekte, bu amaçla çeşitli tedbirler almaktadırlar. İşte organize sanayi bölgeleri uygulaması, bu anlamda pek çok ülke tarafından benimsenip uygulanan bir sanayileşme yöntemi veya aracı olarak ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte organize sanayi bölgeleri, gelişmekte olan ülkelerde, düzenli şehirleşmeyi temin etmek ve bazı sanayi alanlarında faaliyette bulunan orta ve küçük işletmelerin daha sağlıklı gelişimini sağlamak, bir arada daha iyi üretim imkanları sunmak ve bu sanayilerin planlı ve programlı yerleşimini temin etmek için birer teşvik yolu olarak değerlendirilmektedir.
    Küçük sanayi siteleri ve organize sanayi bölgeleri gibi teşebbüsler, her türlü politik değerlendirmenin üstünde, topyekün ülke sanayini harekete geçirmenin bir yolu veya bazı bölgelerde sanayileşme atılımını gerçekleştirmenin uygun bir fırsatı olarak bilinmesi gerekir.
    Organize Sanayi BÖLGELERİNİN Gelişimi
    1800'lü yıllarda başlayan sanayileşme hareketleri, bilim ve teknoloji alanındaki buluşların artmasıyla hızlanmış; bazı yerleşim merkezlerinde sınai işletmelerin süratle artmasına yol açmıştır. Düzensiz ve kendiliğinden kümelenen irili ufaklı bu işletmeler, şehirlerin civarında plansız yoğunlaşarak "Sanayi bölgeleri"ni ortaya çıkarmıştır .
    19. Yüzyılın ilk yarısında, Kuzey Amerika'daki tekstil (dokuma) imalathanelerinin bir arada kurulması sonucu, "sanayi bölgeleri"nin ilk örnekleri kendiliğinden teşekkül etmiştir. Nitekim 1885 yılında ekonomik kalkınma ile ilgili hazırlanan bir rapor, "Sanayi Bölgesi" fikrini, sanayileşmenin bir aracı olarak ortaya atmıştır. Bu fikri benimseyen İngilizler, 1869 yılında Manchester şehri yakınında kurulan "Trafford Park" adlı bölge, ilk planlı sanayi bölgesi uygulaması olmuştur. Oysa Kuzey Amerika'da uygulamalar, daha geç başlamış; 1905 ve 1909 yıllarında özel müteşebbisler tarafından Chicago'da geliştirilen "Cent¬ral Manufacturing" ve "Clearing" adlı bölgeler, modern sanayi bölge¬lerinin ilk örneklerini teşkil etmiştir.
    Sanayi bölgelerinin yüksek standartlarla işletilebilecek şekilde planlanmaya başlaması sonucu, "Organize Sanayi Bölgeleri" kavramı doğmuştur. Büyük yatırımlar yapılarak inşa edilen organize sanayi bölgeleri, burada çalışanlara iyi geçim imkanları sağlamanın yanında, fiziki yönden yol, su, kanalizasyon, enerji ve benzeri altyapı tesislerinin sanayinin istifadesine sunulmasına imkan vermiş; sosyal ve ekonomik düzen içinde önemli fonksiyonlar üstlenmeye başlamıştır.
    Organize Sanayi Bölgesinin Tanımı Ve Niteliği
    Plansız ve programsız sanayileşmenin sonucunda ortaya çıkan sorunların çözümlenmesi maksadıyla, Batı'da geliştirilmiş olan organize sanayi bölgeleri, esas itibariyle birbirini tamamlayan ve birbirinin yan ürünü olan sanayilerin, belirli bir program çerçevesinde bir arada üre¬tim yapmalarına imkan verecek şekilde organize edilmesinden başka bir şey değildir. Birlikte üretim faaliyetinde bulunmanın sonucu, dışsal ekonomiler yoluyla daha rasyonel olunmakta ve daha çok kar artışı sağlanmaktadır. Organize sanayi bölgeleri, ihtisaslaşmış sanayilerin bir arada üretim yapmalarının sağlayacağı imkanlardan faydalanmak maksadıyla geliştirilmiş bir sanayileşme yöntemi veya aracıdır. Nitekim İkinci Dünya Savaşından sonra, Organize sanayi bölgeleri, gelişmiş ülkelerde teşvik tedbiri olarak kullanılmaya başlamış; dengeli ekonomik büyüme ve bölgelerarası gelişme farklılıklarının giderilmesi amacıyla kalkınmada geri kalmış yörelerin sanayilerinin canlandırılması için fiziki teşvik tedbiri olarak benimsenmiştir. 1960'lı yıllardan itibaren, gelişmekte olan ülkeler de, sanayi teşvik tedbirleri arasında organize sanayi bölgelerini uygulamaya koymuşlardır. Bu ülkeler arasında Hindistan, Singapur, Güney Kore, Nijerya ve bazı Afrika ülkeleri sayılabilir.
    Türkiye'de organize sanayi bölgeleri kavramı, ilk defa 1961 yılında kullanılmaya başlamış, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967) döneminden itibaren, Kalkınma Plan ve Programlarında sürekli ola¬rak, sanayinin geliştirilmesine ve bölgesel kalkınmanın gerçekleştirilmesine yönelik özendirici tedbirler arasında yer almıştır.
    Organize Sanayi Bölgesinin Tanımı
    Organize sanayi bölgeleri kavramı dünyada 19. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkmış ve ilk olarak İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nde uygulamaya konulmuştur. Türkiye'de Organize Sanayi Bölgeleri kurulması fikri ise diğer ülkelere göre daha yeni sayılabilir.
    Sanayinin etkinliğini ve kentte düzenli yerleşmeyi sağlamak amacıyla, sanayi kuruluşlarının ulaşım, kentsel toprak, enerji, yakıt, su, hammadde gibi altyapı ve gereksinmeleriyle ilgili kolaylıkları bir arada bulunduran, özel olarak planlanan ve planlarda yer verilen bölge türü.
    Organize Sanayi Bölgeleri, sanayinin uygun görülen alanlarda yapılmasını sağlamak, kentleşmeyi yönlendirmek, çevre sorunlarını önlemek, bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanmak, imalat sanayi türlerinin belirli bir plan dahilinde yerleştirilmeleri ve geliştirilmeleri amacıyla, sınırları, tasdikli arazi parçalarının gerekli alt yapı hizmetleriyle ve ihtiyaca göre tayin edilecek sosyal tesisler ve teknoparklar ile donatılıp planlı bir şekilde ve belirli sistemler dahilinde sanayi için tahsis edilmesiyle oluşturulan ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümlerine göre işletilen mal ve hizmet üretim bölgeleridir.
    Ağır sanayi ve kompleksleri dışında, küçük ve orta ölçekli imalat sanayi türlerinin, belirli bir plan dahilinde yerleştirilmeleri ve geliştirilmeleri için, sınırları tasdikli çıplak arazi parçalarının gerekli altyapı hizmetleriyle ve ihtiyaca göre tayin edilecek sosyal tesis ve kurumlarla donatıldıktan sonra planlı bir şekilde ve belirli standartlar dahilinde küçük ve orta ölçekli sanayi için tahsis edilebilir ve işletilebilir hale getirilerek organize edilmiş sanayi bölgesidir.
    En genel anlamda "organize sanayi bölgesi, ulaşım, su, elektrik, kanalizasyon, banka, kantin, ilk yardım ve benzeri imkanlarla donatılmış uygun bir alanda teknik ve genel hizmetlerin de sağlandığı, ekonomik bir ölçek içinde gruplanmış fabrika yerleşim birimleri" şeklinde tanımlanabilir.
    Tanımdan anlaşılacağı gibi organize sanayi bölgeleri için beş temel unsur dikkat çekmektedir. İlk olarak, organize sanayi bölge¬lerine yerleştirilecek olan sınai işletmelerin, birbiriyle işbirliği ve uyumlu ilişki halinde üretim yapmalarıdır. Diğer bir ifadeyle bu kuruluşların birbirinin yan ürünü veya tamamlayıcısı olmaları yahut aynı üretim dalında faaliyette bulunuyor olmalarıdır.
    İkinci olarak, organize sanayi bölgelerinde yer alacak sınai kuruluşların "orta ve küçük ölçekli işletmeler" olmalarıdır. Dolayısıyla, ağır sanayi veya büyük ölçekli işletmeler, bu tür alanlarda yer almamaktadır. Çünkü büyük ölçekli sanayi komplekslerinin kuruluşu ve yerleşimi, farklı şekil ve usullerde yapılmaktadır.
    Üçüncü unsur, sanayinin planlı bir alanda yerleştirilmesidir. Plansız ve programsız sanayi yerleşiminin sorunları artık bilinmektedir. Eko¬nomik ve mali yüklerin yanında, düzensizliğin yol açacağı çevre kirliliği ve diğer sorunlar, planlı sanayileşmenin zaruretini ortaya koymaktadır.
    Dördüncü unsur olarak, sanayilerin ulaştırma, su, elektrik, kanalizasyon ve sosyal tesisler gibi ortak altyapı hizmetlerinden birlikte yararlanma özelliği göze çarpmaktadır.
    Beşinci olarak "sanayilerin, standart fabrika binaları içinde yerleşmiş olmaları" sayılmaktadır. Bazı ülkelerde standart fabrika binaları, or¬ganize sanayi bölgesinin inşaatı sırasında yapılarak sanayiciye tahsis edilmekte; diğer bazılarında ise fabrika inşaatı için sanayiciye sadece kredi verilmektedir. ABD, Kanada ve İngiltere birinci uygulamayı; Hollanda, Belçika, İtalya ve Fransa ise ikinci uygulamayı benimsemişlerdir. Ancak fabrika binaları veya arsaları, İngiltere'de sanayicilere kira yoluyla; Kanada ve ABD'de ise satış yoluyla devredilmektedir.
    Organize Sanayi Bölgesinin Niteliği
    Organize sanayi bölgeleri, sanayinin gelişmesini sağlayan, sınai kuruluşları çağın şartlarına göre modernleştiren; verimliliği yükselten, maliyetleri azaltan dolayısıyla kârı artıran ve ürünün kalitesini yükselten önemli bir sanayileşme aracı ve¬ya yöntemi olarak uygulanagelmiştir.
    Organize sanayi bölgelerinin önemi, temel olarak şu üç amacın gerçekleştirilmesinde ortaya çıkmaktadır.
    a. Orta ve küçük ölçekli sanayi işletmelerin gelişimini sağlamak ve bunlara daha iyi üretim imkanları sunmak,
    b. Ekonomik açıdan farklılaşan bölgeler arasında dengeli kalkınmayı gerçekleştirmek,
    c. Sanayi kuruluşlarını büyük şehir merkezlerinden çıkararak, sanayi¬nin uygun, planlı ve programlı yerleşimini sağlamak... Böylece karşı karşıya gelme ihtimali bulunan şehirleşme ile sanayileşme arasındaki çelişkili gibi görünen ilişkiyi düzenlemek... Çağınızın kaçınılmaz bu iki olgusu arasındaki muhtemel sorunu ortadan kaldırmak...
    Yararları Nelerdir?
    • Bölge kendi içinde düzgün bir parselasyon planına uyularak parsellere bölünmüştür.
    • Faaliyet gösterecek sanayinin gereksindiği alt yapı ve diğer hizmetler konum yeri olan parselin sınırına kadar önceden getirilmiş ve hizmete hazırlanmıştır.
    • Sanayinin devamlı ilişki içinde bulunacağı, hizmet ve organizasyon kurumları organize bölgenin içinde yerleştirilmiştir.
    • Devamlı olarak kullanılmayan ancak zaman zaman bütün sanayi kuruluşları tarafından bakım, onarım, ulaştırma ve benzeri işlerde kullanılan yardımcı makine ve teçhizat ortaklaşa kullanılmak üzere sağlanmıştır.
    • Bölgenin ulaşım sistemi, ana ulaşım sistemine yeterli bir akım gücünde ve iyi kalitede oluşturularak bağlanmıştır.
    • Üretim ünitelerine arazi tahsisi yapılırken alınan önlemlerle tahsisten faydalanan yatırımcıların gereksindiklerinden fazla arazi alarak, spekilasyon yapmaları önlenmiştir.
    Birimleri
    • Elektrik Grubu
    • Su Grubu
    • Doğalgaz Grubu
    • İnşaat Grubu
    • İtfaiye Grubu
    • Çevre Ve Atıksu Arıtma Tesisleri Grubu
    • Muhasebe Grubu
    Elektrik Grubu: Organize Sanayi Bölgesi'nde tüketilen enerji 2004 yılı içerisinde 569.350.857 kwh 'tir. 4.tevsi sahası bölgesinde 5 dağıtım merkezinden 30km orta gerilim yer altı kablosu ile eski bölgede ise 81km'lik havai hat ile Bosen enerji santralından çıkan 11 fider ile firmalara enerji verilmektedir.
    Su Grubu: Su Temini de iki ayrı konudan müteşekkildir. Birincisi, Bursa Şehrine de su sağlayan Doğancı Barajı'ndan gelerek Dobruca Arıtma Tesisinde arıtılmakta ve ayrı bir hat olarak C4 Zonundan direkt olarak O.S.B.ye gelen, İçme Kalitesindeki 1.Kalite olarak adlandırılan sudur.
    Diğeri ise; 2.Kalite olarak adlandırılan ve Bursa şehir atık suyunu taşıyan Nilüfer Deresi kenarında bulunan ve dereden alınan suyun su arıtım ve üretim tesisinden geçirilerek elde edilen, proseste kullanılmak üzere verilen sudur. 2. kalite su içilemez ve beşeri işlerde kullanılmaz. Ancak fiyat avantajı sebebiyle; üretim, yıkama, sulama v.s. gibi işlerde kullanılabilir.
    Doğalgaz Grubu: BOSB doğalgaz dağıtım şebekesi, birbirinden bağımsız iki ayrı şebekeden oluşmaktadır. Birincisi, bölgedeki firmalara buhar ve proses amaçlı gaz kullanımı sağlayan 16 bar basınçlı şebekedir. İkinci şebeke ise, doğalgazı elektrik üretiminde kullanan firmalara gaz sağlayan 40 bar basınçlı şebekedir. 16 bar şebekesinden şu anda 157 firma doğalgaz kullanmakta olup, bu şebekeden aylık gaz tüketimi ortalama 13 milyon m³'tür. 40 bar şebekesinden ise 4 adet firma gaz kullanmakta olup aylık ortalama tüketim 61 milyon m³'tür. BOSB'nin toplam yıllık doğalgaz tüketimi 900 milyon m³'e ulaşmaktadır.
    İnşaat Grubu: İnşaat ve ruhsat grubu, Bölge sınırları dahilindeki tüm yağmursuyu - pissu kanalizasyon hatları inşaat işleri yapımı, yol, yeşil alan bakım ve onarımlarının yapılmasını sağlar. Ayrıca 4562 sayılı OSB kanunu ve uygulama yönetmeliği çerçevesinde Bölge sınırları dahilindeki üye firmalara ait inşaatların, mevcut imar mevzuatı hükümlerine göre yapılaşmasını sağlamak üzere imar durumu, inşaat ruhsatı ve yapı kullanma izinlerini düzenler. İmar uygulamalarını Bakanlık nezdinde takip eder.
    İtfaiye Grubu: Bölgemizde olabilecek yangın vakalarına karşı 24 saat hizmet verebilen 8 araç kapasiteli ve 25 personelden oluşan bir itfaiye gurubu görev yapmaktadır.
    Çevre Ve Atıksu Arıtma Grubu: 1992 yılında kurulan grup, BOSB Müdürlüğü bünyesinde çevre ile ilgili tüm kanun ve yönetmelikler çerçevesinde gerekli çalışmaları yapmakta ve fabrikaların da bunlara uygun hareket etmesini sağlamaktadır.
    1998 yılının Nisan ayından itibaren devreye giren ortalama 40.000 m3/gün kapasiteli Atıksu Arıtma Tesisinde, Bölgedeki tüm firmaların atıksuları, fiziksel, kimyasal ve biyolojik arıtma ünitelerinden geçerek arıtılmakta ve Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğindeki Tablo.19'a uygun olarak deşarj edilmektedir.
    Muhasebe Grubu: Mali ve İdari İşler Grubu, bölge muhasebesinin tutulması, tahsilat ve ödemelerin yapılması, personel ile ilgili işlemlerin yapılması, gelen-giden evrakların arşivlenmesi işleriyle ilgilenir.
    Gelişmiş Ülekelerde Osb
    Organize Sanayi Bölgelerinin ilk uygulandığı ülkeler Britanya ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ileri sanayi ülkeleridir. İlk uygulamalar bu iki ülkede doksan yıl Önce başlamış, ancak 1950 yılma kadar çok ya¬vaş sayılabilecek bir gelişim eğilimi (trend) izlemiştir.Britanya da ilk örnek 1896 da Manchester yakınında uygulanmıştır. Ancak Birinci Dünya savaşından sonra konu önem kazanmış ve devletin ilgisini çek¬meye başlamıştır. Bu ilgi sonucu 1934 yılında «Özel Alanları Kalkındır¬ma ve Geliştirme Kanunu» (Special Areas Development and Improvement Act) adlı kanunla sanayinin gelişmemiş kuzey İngiltere'ye yönel¬mesi için bazı önlemler alınmıştır. Bu önlemlerden bazıları piyasa yapı¬sına uyum göstermeseler bile, ikinci Dünya Harbi, sırasında stratejik ne¬denler ileri sürülerek uygulama olanağı bulmuşlardır.
    Daha sonraları 1945'te «Sanayinin Dağılımı Kanunu» (Distribution of Industry Act) ve 1947 de «Kent ve Bölge Planlaması Kanunu» (Town and Country Planning Act) ile devlet, sanayinin, gelişmemiş alanlara yö¬nelmesini sağlamaya ve sanayinin ülke sathındaki dağılımı yapısını kontrole çalışmıştır.
    Her iki kanunla da amaçlanan, gelişmemiş bölgelere sanayiyi çekebilmek için, bu bölgelerde «Sanayi Bölgeleri düzenlemek ve alt yapı yanında kiralık ve/veya satılık fabrika binaları yapmaktır. Ayrıca bu bölgelerde yatırım yapacak girişimcilere düşük faizli, uzun vadeli geniş krediler ve hibe yardımları ile vergi indirimleri de sağlanmıştır. Giderek, bu özendirme önlemleri daha da genişletilmiş ve 1964'te çıkarılan bir kanunla gelişmemiş bölgelerde yapılacak yatırımların İlk harcamaların¬dan inşaat maliyetinin % 10'u, makine ve diğer donatım maliyetlerinin % 25'inin devletçe karşılıksız olarak finanse edilmesi öngörülmüştür. Daha sonraki yıllarda, 1965 ve 1967 yıllarında, kanunların verdiği yetki¬lere dayanılarak bu yardımlar arazi fiyatının % 35'i ve inşaat maliyetinin % 25'inin sağlanması suretiyle daha da arttırılmıştır.
    Bir taraftan yardım yüzdeleri bu biçimde arttırılırken, diğer taraf¬tan da devlet tarafından bu amaçla ödenebilecek miktarın toplamı her geçen yıl arttırılmıştır. Hatta, 1971 yılında alman bir karara göre Orta-Batı İskoçya'da ve Güney Galler'de kurulan sanayi bölgelerinde ko¬num yeri seçen firmaların ödediği işçilik ücretlerinin ve maaşların yarı¬sı, kuruluştan itibaren ilk üç yıl içinde devlet tarafından karşılanmakta¬dır.
    Ayrıca, içinde bulunduğumuz yıllarda 1972 yılından itibaren, devlet
    bütçesine, gelişmemiş bölgelerde kurulan Sanayi Bölgelerine yerleşecek
    kuruluşlara tanınacak özel amortisman indirimleri ile bölgesel gelişme
    kredilerini karşılamak üzere elastikiyet tanınmıştır. Britanya'da sa¬nayinin Sanayi Bölgeleri içinde toplanması iki ayrı uygulama ile gerçekleşmektedir.
    Bunlardan birinci tip uygulamada; arazi sağlandıktan sonra, sanayi¬nin yerleşmesi amacıyla, fiziki plan hazırlanmakta ve bu plana uygun olarak alt yapı gerçekleşmektedir.
    İkinci tip uygulamada ise yeni bir kentin planlaması ile birlikte Sa¬nayi Bölgelerinin de planlanıp uygulanması yapılmaktadır.
    Birinci tip uygulamada Sanayi Bölgesinin planlanması ve uygulan¬ması işlemini «Sanayi Bölgesi Kuruluşu» (Industrial Estates Corpo¬ration) adlı kurumlar, yeni bir kentin planlanması ve beraberinde Sana¬yi Bölgesinin de planlanarak uygulanması işlemini ise «Gelişme Kuru¬luşları» (Development Corporation) adlı kurumlar yürütmektedir. Her iki kurum da Merkezi Hükümete karşı sorumlu devlet kuruluşlarıdır. Her idari bölgede ayrı ayrı kurulan bu kurumlar teker teker ve doğru¬dan doğruya merkezde (The Board of Trade and Industrial Estates Ma¬nagement Corporation for England) «Ticaret Odası ve İngiltere İçin Or¬ganize Sanayi Bölgeleri Yönetim Kuruluşu» adlı kuruluşa bağlı olmakla birlikte kendi aralarında hiçbir biçimde kademelenme söz konusu değil¬dir.
    Devlet bu kurumlara Sanayi Bölgelerinin kurulması için ayrılan çe¬şitli yardım ve ödentileri aktardığı gibi, ayrıca, yine bütçeden ayrılan bir miktarı da % 9 faizle ve altmış yıl vade ile aktarmaktadır. Ayrıca, yöre¬sel idareler, yine, devlet kredilerini bu kurumlara aktarmak suretiyle yardımcı olmaktadırlar.
    Gerek «Sanayi Bölgesi Kuruluşları» ve gerekse «Gelişme Kuruluşla¬rının arazi sağlamak amacıyla kamulaştırma yapmaya yetkileri olmak¬la birlikte, kamulaştırma işleminin yürütülmesi için gerekli olan zaman içinde, uğranılan ekonomik kaybın çok olduğu anlaşıldığından, daha çok arazinin pazarlık yolu ile satın alınması yöntemi uygulanmaktadır.
    «Sanayi Bölgesi Kuruluşları», her Sanayi Bölgesinin başına geniş yetkilerle donatılmış bir müdür tayin etmekte ve böylece her Sanayi Böl¬gesini geniş ölçüde muhtar duruma getirmektedir.
    Her bölgenin «Sanayi Bölgesi Kuruluşu», kendi bölgesinde ileri yıl¬larda gereksinilecek iş miktarına cevap bulmak amacıyla çalışmakla yükümlüdür. Bölgedeki iş gücü kalitesini aranılan niteliğe yükselt¬mek amacıyla, yine her bölgede, «İşçi Eğitim Merkezleri» kurulmuş olup, bu merkezlerde eğitime gönderilen her işçi için devlet, işçinin ça¬lışmakta olduğu firmaya bir ödeme yapmaktadır.
    Erken dönemde Organize Sanayi Bölgeleri uygulamasına başlayan Amerika Birleşik Devletlerinde ise konunun en kendine özgü yanı, bu bölgelerin düzenleyicilerinin de her tür yatırım kolunda olduğu gibi özel girişimciler olmasıdır. Bu uygulama da göstermektedir ki, bu ülkede Organize Sanayi Bölgelerinin kuruluşundan, gelişmemiş bölgelerin geliş¬tirilmesi, milli gelirin bölgeler arasında eşit pay edilmesi, bölge içindeki ekonomik kaynakların harekete geçirilmesi gibi faydalar beklenmekte¬dir. Her ne kadar kentlerde kentliler, kent planlarını istenilen biçimde yönlendirmek amacıyla Sanayi Bölgelerinin kurulmasını genel yöneti¬min aldığı kararlarla desteklemekte iseler de, bu ülkede sanayi bölgeleri genellikle emlâk alım satımı ile uğraşan ticari kuruluşlar ile, Özel giri¬şimciler tarafından kurulmuş bulunan ulaşım şirketleri tarafından ger¬çeklenmektedir.
    Bu biçimde düzenlenen organize sanayi bölgelerinin gerçekleşmesi için hiç bir teşvik tedbiri söz konusu olmadığından, bu bölgelerin ko¬num yerlerinin seçiminin genel sanayi konum yeri kriterlerine tam anla¬mıyla uygun olarak yapılması gerekmektedir. Böylece, yer seçimi yapan firmaların kârlarına bağlı olarak organizatör kuruluşun kârının da maksimumlaşması mümkün olmaktadır.
    1. Dünya Harbi Öncesinde organize sanayi bölgelerinin kuruluşunu gerçekleyen ve II. Dünya Harbinden sonra bu tür yerleşmelerin düzen¬lenmesine daha da önem veren bu iki ülkeden sonra, kıta Avrupa'sında daha geç dönemde sanayileştiğinden ve Dünya Harplerinin yarattığı tahribatı, Avrupa'nın savaşan ülkelerine oranla daha geç tamir edildi¬ğinden dolayı Organize Sanayi Bölgelerinin kuruluşu konusuna da, yine diğer ülkelere göre daha geç ilgi gösteren İtalya'yı örnek olarak ele ala¬lım.
    Ellilerin sonlarına kadar tüm İtalya'da Organize Sanayi Bölgeleri¬nin sayısı yirmiikidir. Ancak 1957 ve 1959 yıllarında kuzeye göre geri kalmış olan Güney İtalya'yı geliştirmek amacıyla çıkarılan kanunlarda Organize Sanayi Bölgelerinin düzenlenmesinin gelişmemiş bölgelerin ge¬liştirilmesinde araç olarak kullanılacağı belirtilmekte ve bu organize bölgelerin gerçekleşmesi için devletin yapacağı yardımlar ile alacağı tek¬nik tedbirleri bir düzene bağlanmaktadır.
    Bu kanunların ortaya koyduğu düzenlemeye göre; «Cassa» adlı devlet kuruluşu tarafından konum yeri olarak Organize Sanayi Bölgelerini seçen sanayi kuruluşlarına, toplam yatırımları tutarının % 6'sı oranında bağış yapılarak bu kuruluşlar desteklenmektedir.
    Yatırımlar toplamı belirli bir düzeyi aşan entegre ve gurup yatırım¬larında bağış miktarı iki katma çıkarılmaktadır. Ayrıca bu tür yatırım¬cılara yatırımlar toplamının 1/4'ü oranında düşük faizli kredi sağlan¬maktadır.
    İtalya'da Organize Sanayi Bölgeleri, herhangi bir yatırımcı kişi veya kuruluş tarafından kurulabilmekte, ancak, sanayinin yerleşmesinin sağlanması yoluyla ekonomik gelişme göstermesi amaçlanan bölgelerdeki Belediyeler, İl Özel İdareleri ile Ticaret ve/veya Sanayi Odaları tarafın¬dan müştereken kurulacak Organize Sanayi Bölgelerinin gerçekleşmesi için gerekli parasal yatırımları sağlamak üzere «Cassa» büyük ölçekte yardımda bulunmaktadır.
    Organize Sanayi Bölgeleri ile birlikte planlanan alanlar ve/veya bu alanlara yakın alanlarda işçilerine konut yaptırmak isteyen sanayi kuru¬luşlarına yine «Cassa» tarafından bu meskenlerin saptanan maliyetleri¬nin % 35 - 4O'ı onunda yardım yapılmaktadır.
    Gelişmeke Olan Ülkelerde OSB
    Özellikle ikinci dünya savaşı sonrasında müstemlekeciliğin, dünya¬nın gelişmiş ülkelerine müstemleke durumundaki ülkelerin baş kaldır¬ması sonucunda, geçerliliğini yitirmeye başladığı görülür. Fransız ihtilâli ile başlayan milliyetçilik hareketleri yıllarla giderek yaygınlaşmış ve dünyanın gelişmiş süper güçlerinin dengeyi kendi yararlarına basabil¬mek çabalarından ve bu güçlerin başkaldıran ülkeleri birbirlerine karşı desteklemelerinden de yararlanarak kısa vade için de olsa başarılı olma¬ya başlamıştır. Ancak, dünyanın bu yeni yapısına uygun bir yararlanma ekonomisi çok geçmeden, ileri ülkeler tarafından oluşturulmuş, genellik¬le genç devletlerin oluşturduğu geri kalmış ülkeler topluluğu ekonomik yönden bağımlı kılınılarak, politik yönden de kontrol altında tutulmaya başlanmıştır. Bu ülkelerde çok miktarlarda bulunan ham madde ve ener¬ji kaynaklarını kendi ülkelerine transfer edememe halinde ekonomik sarsıntıya uğrayacaklarının bilincinde olan gelişmiş ülkeler, ham madde istihracı ve enerji kaynağı transferini durdurduklarında problem yarata¬bileceğini anlayan gelişmemiş ülkelerin bilinçlenmesi olayı ile karşı kar¬şıya kalmışlardır.
    Sonuçta, üretilecek malın ham madde ve enerji kaynağının ve ayni zamanda geniş pazarın yanında olması gerektiği gerçeği, özellikle tüke¬tim malları üreten kuruluşların üretimlerini gelişmekte olan ülkelerde de yapmalarına neden olmuştur. Böylece, gelişmekte olan ülkelere üre¬tilmiş mal ihraç etmek yerine teknoloji, özel bilgi (know-how- ve kapital ihraç etmek yöntemi geliştirilmiştir. Bu da, gelişmekte olan ülkelerde sanayi kuruluşlarının sayısını giderek artırmıştır. Bu yeni üretim orga¬nizasyonu ile üretilen malların, genellikle tüketim malları oluşu ve tüke¬tim mallarının orta sınıf sanayi gurubuna girişi, aslında organize sanayi bölgelerinde yer alabilecek bu tür sanayinin, kentlerin hemen yakınların veya bitişiğinde, hiçbir düzene bağlı kalmadan yerleşmeleri île so¬nuçlanmıştır.
    Diğer taraftan gelişmekte olan ülkelerdeki çeşitli güçlerin de baskısı ile üretim malları Üreten sanayinin de tüketim malları üreten sanayinin yanında bu ülkelerde yavaş yavaş yer almaya başladıkları izlenmektedir.
    Sanayi kompleksleri içinde yer almaları doğal olan bazı sanayi tür¬leri dışındaki (petrol, petro-kimya, vb. ile demir çelik ve bağlı olanlar) üretim malları üretiminde, orta sınıf sanayi olarak nitelendirebileceği¬miz ölçeklerde, takım tezgâhları ünitelerinin yer alması, bu yeni üretim biçiminin de organize sanayi bölgeleri içinde yer alabileceğini göster¬mektedir.
    Ancak, bu yeni yatırımlar yatırımcı kuruluşların özellikleri nedeniy¬le, konum yerlerini, parasal maliyetlerinin minimum ve kârlarının mak¬simum olmasını en iyi biçimde cevaplayabilmeleri nedeniyle, bu ülkele¬rin gelişmiş bölgelerinde seçmişlerdir.
    Gelişmekte olan ülkelerden, planlı kalkınmayı kalkınma yöntemi olarak benimseyen bazı ülkeler, gelişmemiş bölgelerindeki kaynakları ha¬rekete geçirmek, bölgeler arasında dengeli kalkınmayı sağlayabilmek, iş¬sizliği önlemek ve böylece ülkedeki sanayi gelişmesinin ortaya koyduğu, sosyal maliyetleri, bu bölgeler açısından minimumlaştırmak amacıyla, sanayinin, ülkelerinin gelişmemiş bölgelerine kaymasını gerekli görmüş¬ler, sanayinin gelişmemiş bölgelere kaymasını sağlamak için destekleme ve özendirme önlemleri almışlardır. Ne var ki, yeterince zengin olmayan bu ülkelerdeki destekleme ve (cesaretlendirme önlemleri) teşvik tedbir¬leri, gelişmiş ülkelerin aldıkları önlemler kadar güçlü ve başarılı ola¬mamıştır.
    Bu konuda ilk örneği sanayi gelişimi, bîr çok gelişmekte olan ülke¬ye oranla güçlülük gösteren, ancak ülke nüfusunun fazla oluşu, ve tek¬noloji ve organizasyon eksikliği nedeniyle güçlü bir ekonomik yapıya henüz kavuşamamış olan Hindistan'da izlemekteyiz.
    Hindistan'da 1955 ve 1956 yıllarında on ayrı Organize Sanayi Bölgesi birden planlanmış ve hemen inşaatına başlanmıştır.
    Beş yıl sonra planlanan organize sanayi bölgelerinin sayısı seksene ulaşmıştır. Hindistan'da organize sanayi bölgeleri merkezi yönetimin tah¬sis ettiği finansman kaynakları ile yöresel yönetimler tarafından gerçekleşmektedir.
    Hindistan'daki uygulamalarda ikinci tip planlama genellikle geçerli sayılmakta, yani, alt yapının oluşturulmasından sonra üç ayrı tip üzerin¬den fabrika binaları inşa edilmektedir. Ayrıca her bölgede kentin, kreş, postahane, banka, yangın söndürme, revir, genel kullanışa1 açık depolar, bir devlet kimyahanesi, merkezi buhar ve havagazı tesisleri ve işletmelerîn kısa sürelerle kullanmaları gereken, buna karşın yüksek fiyatlarla el¬de edilebilen araçlar ve tezgâhların bulunduğu, ortak kullanıma açık, merkezi bir atölye bulunmaktadır.
    Diğer gelişmekte olan ülkelerde, münferit uygulamalar olmakla bir¬likte, belirli prensiplere bağlanılmamış olduğu ve kayda değer bir geliş¬menin sağlanamadığı görülmektedir.
    Türkiye'de Organize Sanayi Bölgeleri
    Kalkınma Planları Ve Organize Sanayi Bölgeleri
    Türkiye'de organize sanayi bölgelerinin kurulmasının hukuki dayanakları arasında, Beş Yıllık Kalkınma Planları da bulunmaktadır.
    Birinci Beş Yıllık kalkınma Planı, "Endüstriyi Teşvik" alt başlığı altında, sanayide verimi artırmak ve dengeli bir bölgesel kalkınmayı sağlamak amacıyla sanayi bölgelerinin seçilerek düzenli sanayi yerleşmelerinin kurulacağını öngörmektedir. Planda yer alan bu ifadeler daha sonra kurulacak bütün organize sanayi bölgelerinin başlangıçtaki yasal dayanağı olmuştur. Nitekim bu plan döneminde Bursa (1964) ve Manisa (1966)'da birer organize sanayi bölgesi kurulmuştur.
    II. Beş Yıllık Kalkınma Planı, sanayinin geliştirilmesine ve organize sa¬nayi bölgelerine, I. Beş Yıllık kalkınma Planı'na oranla daha çok ağırlık vermiş, sanayi teşvik tedbirlerinin kapsamını buna paralel olarak genişletmiştir. II. Planda konu ile ilgili olarak şu ifadeler yer almıştır:
    "-Birbiri ile ham veya mamul madde alışverişi olan yeni sanayiler, Türkiye'nin belli merkezlerinde yoğunlaştırılacak ve bu tür sanayi yerleşmeleri altyapı kolaylıkları ile desteklenecektir".
    "Endüstri işletmelerinin gelişmelerini sağlamak üzere, gelişme potan¬siyeli bulunan kentlerin yakın çevrelerinde altyapısı hazırlanmış endüstri bölgeleri kurulacaktır".
    "Özel sanayiyi az gelişmiş bölgelere çekmek amacıyla, malî ve ekono¬mik teşvik tedbirlerinin yanı sıra, ucuz su ve enerji kullanma imkânını da sağlayan sanayi bölgeleri kurulacaktır."
    "Endüstri yerleşmesi konusunu plan dönemi içinde kapsamlı bir yak¬laşımla çözümlemek için organize sanayi bölgelerinin kuruluşu ve ge¬lişmesi teşvik edilecektir."
    Eskişehir, Konya ve Gaziantep Organize Sanayi Bölgeleri, II. Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde başlamış yatırımlardır.
    III Beş Yıllık Kalkınma Planı stratejisinde organize sanayi bölgesine yer verilmiş ve "yerleşme düzeninin Türkiye'nin genel kalkınma he¬deflerine uygun şekilde biçimlendirilebilmesi için büyük çaptaki ka¬mu sanayi tesisleri ve organize sanayi bölgeleri çerçevesinde belediye disiplininin kurulmasına önem verilmesi..." şeklinde ifadeler kullanı¬larak, organize sanayi bölgelerinin fizikî planlama ve şehirleşme açısından düzenleyici fonksiyonuna işaret edilmiştir. Organize sanayi bölgesi, bölgesel kalkınma ve gelişme aracı olma fonksiyonunun yanında, sanayiyi teşvik ve mekan düzenleme" fonksiyonları da ağırlık kazanmıştır.
    İÜ. Beş Yıllık Kalkınma Planında "Hafif nitelikteki endüstrilerin yer¬leşmesi için kurulacak organize sanayi bölgeleri, gelişme potansiyeli¬ne sahip kentsel merkezlerde sanayi faaliyetlerinin düzenlenmesi amacıyla bir teşvik aracı olarak kullanılacaktır..." şeklinde yer alan ifa¬delerden anlaşılacağına göre organize sanayi bölgelerinin amaç¬larında, bölgesel kalkınma aracı olmaktan, sanayiyi teşvik ve şehir¬leşme aracı olmaya doğru bir değişme olmuştur. Erzurum, Tekirdağ, Çerkezköy, Bilecik, Kars, Bursa-İnegöl ve Mardin Organize Sanayi teri, m. Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde ele alınmıştır.
    IV. Beş Yıllık Plan'da organize sanayi bölgeleri konusunda, "Bu bölge¬ler, bölgesel gelişme amaçlarına hizmet edecek sanayi kompleksi türündeki ağır sanayi tesisleri ve yan sanayilerinden oluşan kapsamlı sanayi yerleşmeleri ile bütünleştirilecektir" denilmekle yetinilmiştir. Bu dönemde bölgesel gelişme konularının yeniden güncellik kazan¬masıyla az gelişmiş bölgelerin sanayi yatırımları ile desteklenmeleri ön plana çıkmış, ancak plan stratejisine göre organize sanayi bölgeleri bunun araçlarından birisi olarak düşünülmemiştir.
    Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planında ise organize sanayi bölgelerine çok önem verilmiş ve bunların yer seçimi, kuruluşu, yetki ve görev ko¬nusundaki düzenlemeler, konut alanlarının sağlanması ve rezerv alanlara kadar genelden ayrıntıya doğru tüm konularda politikalar geliştirilmiştir. Konu ile ilgili olarak bu planda şunlar öngörülmüştür:
    "Organize Sanayi Bölgeleri sanayi potansiyeli ve önemli ulaştırma im¬kanları bulunan yerleşme merkezlerinde kurulacaktır. Organize Sanayi Bölgelerinin çevreye çekmesi muhtemel yan sanayi ve konut alanları da Organize Sanayi Bölgelerinin planlama ve kamulaştırma aşamalarında göz önünde bulundurularak bütüncül bir yaklaşımla ele alınacaktır.
    Organize Sanayi Bölgesi bulunan yerlerde tamamlayıcı faaliyetlerin yer aldığı Küçük Sanayi Sitelerinin de kurulması teşvik edilecektir."
    Ayrıca, sanayileşme potansiyeli olan ve geliştirilmesi istenilen yer¬leşme merkezlerinde bütün sektörler göz önünde bulundurularak sa¬nayi yerleşmesine uygun alanların tespit ve ilan edileceği kaydedil¬mektedir.
    Altına Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda ise Organize Sanayi Bölgeleri ko¬nusuna şu şekilde temas edilmiştir:
    -" Organize Sanayi Bölgelerinin çevrelerinde oluşabilecek konut, yan sanayi gibi unsurlar planlama ve kamulaştırma aşamalarında dikkate alınacaktır.
    Organize Sanayi Bölgesi bulunan yerlerde ihtiyaç halinde tamam¬layıcı faaliyetlerin yer alacağı küçük sanayi sitelerinin kurulması des¬teklenecektir.
    Organize Sanayi Bölgeleri içinde çalışanların hizmetiçi ihtiyaçlarını karşılayacak eğitim merkezlerinin kurulması sağlanacaktır.
    Ülkemizde organize sanayi bölgelerinin kavram olarak tanınması ve uygulamaların başlaması, aynı zamanda planlı dönemin başlamasına rastlar. 1961 yılında Sanayi Bakanlığınca A.I.D. kanalıyla oluşturulan
    uzmanlar kurulu organize sanayi bölgelerinin kurulması gerekliliğinden
    de söz eden bir rapor hazırlamıştır. Bu raporda; muhtemel dokuz ayrı
    konumda bu bölgelerin kurulması için yapılan incelemeler de sunulmuş¬
    tur.
    Birinci Beş Yıllık Planda Organize Sanayi Bölgesi kavramına rastlanmakla birlikte 1963 yılı programı ve daha sonraki yılların program¬larında Organize Sanayi Bölgeleri bir kalkınma aracı olarak açıkça yer almaktadır.
    İkinci Beş Yıllık Planda Organize Sanayi Bölgeleri, bölgesel gelişme, kentleşme ve yerleşim sorunlarım çözümlemek için bir araç olarak ka¬bul edilmiş ve plan hedefleri stratejisi de ilke olarak Organize Sanayi Bölgelerini kapsamına almıştır.
    Üçüncü Beş Yıllık planda da. Organize Sanayi Bölgeleri yerleşme alanlarında sanayileşmenin düzenlenmesini ve bu düzenleme aracılığı ile kentlerin gelişmelerinin disiplin altına alınmasını sağlayan bir araç olarak ele alınmıştır.
    Dördüncü beş yıllık plan hazırlanırken geçmiş planların önermele¬rine rağmen ilki sanayi ve ticaret odasının işe sahip çıkmasının sonunda gerçeklenen Bursa Organize Sanayi Bölgesi olmak üzere, sadece, beş bölgenin gerçeklendiği görülmüş ve ilk defa konu ile ilgili bir Özel İhti¬sas Komisyonu kurulmuştur.

    Türkiye'de Organize Sanayi Bölgelerinin Kuruluşu Ve Gelişimi
    1960 yılında başlayan planlı kalkınma döneminde, sanayinin "lokomotif" sektör olduğu saptanmış ve ekonomik dengenin kurulması, ekonomik ve toplumsal kalkınmanın birlikte gerçekleştirilmesi, belli bir hızda büyüme ve sanayileşmeye önem verilmesi gibi uzun vadeli hedefler belirlenmiştir.
    Belirlenen hedefler doğrultusunda; ülkede sanayinin geliştirilmesi amacıyla uygulamaya konulan pek çok teşvik tedbirlerinden biri olan OSB uygulamalarına, ilk olarak 1962 yılında Bursa OSB'nin kurulmasıyla başlanmıştır. Bursa OSB, Dünya Bankası'ndan alınan kredi ile gerçekleştirilmiştir.
    Daha sonra Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde bir fon oluşturulmuş, devlet bütçesinden fona kaynak aktarılmış ve bu fondan OSB'ler kredilendirilerek, yapımlarına başlanmıştır. OSB'lerin kurulması, o tarihlerde 5 yıllık kalkınma planlarındaki hedefler doğrultusunda, Bakanlar Kurulu Kararları ile gerçekleştirilmiştir. Bakanlar Kurulu kararı ile OSB kurulması kararlaştırıldıktan sonra OSB'lerin alt yapı yatırımlarının % 99'u kurulan bu fondan karşılanmıştır. % 1'i ise, OSB'yi kuran ticaret ve sanayi odaları/sanayi odaları veya ticaret odaları ile yerel yönetimler tarafından karşılanmıştır.
    II., III. ve IV. Ve V. Beş Yıllık Kalkınma Planlarında, Türkiye'de pek çok OSB kurulması öngörülmüş, ancak fon için ayrılan ödenek miktarları bu OSB'lerin alt yapısını karşılayamaz hale gelmiştir. Maalesef bu arada, politik kararlar nedeniyle, yanlış seçimler de yapılmıştır. V. Beş Yıllık Kalkınma Planı öngörüleri doğrultusunda kurulan Gebze OSB, yaptığı bir araştırma ile en büyük sorunun bürokrasi ve finansman olduğunu belirlemiş, % 99 kredi alabilecekken, alabileceği kredi miktarının yetersizliğini göz önüne alarak, kredi kullanmadan tamamen yatırımcının finansmanı ile gerçekleşen yeni bir model geliştirmiştir. Bu model şu anda Türkiye'de pek çok OSB tarafından da kullanılmaktadır. Özellikle, gelişmiş yörelerdeki OSB'lerin neredeyse tamamı, devletten 1TL bile kredi almadan gerçekleştirilmektedir.
    Türkiye'de 2000 yılında çıkan OSB Kanunu ile üç tip OSB kurulabilmektedir. Bunlar;
    1-Bakanlık kredi desteği ile kurulan OSB'ler,
    2-Bakanlık kredi desteğinden yaralanmayan OSB'ler,
    3-Özel OSB'lerdir.
    Ayrıca, OSB'ler yatırım konularına göre de, kendi içinde karma ve ihtisas olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
    Yine V. Beş Yıllık Kalkınma Planında, ihtisas OSB'lerin kurulması öngörülmüştür. Bu bağlamda önce, İstanbul'da deniz kenarında kurulmuş olan yerleşim alanlarının arasında alt yapısı yetersiz olarak kurulmuş olan ve çevre kirliliği yaratan deri fabrika ve atölyeleri, her türlü çevre önleminin alındığı alt yapının sağlandığı ihtisas deri OSB'ye taşıttırılmıştır. Bunu daha sonra, diğer illerde kurulan ihtisas OSB'ler takip etmiştir.
    Bugün için, deri, plastik, gıda, mermer, kimya, taşıt araçları yan sanayi, boya-vernik, taş toprak, kömür ve besi-hayvan gibi pek çok ihtisas OSB kurulmuştur.
    2000 yılında çıkan OSB Kanunu ile OSB Yönetimlerine pek çok yetki verilmiştir. Bu yetkileri kısaca özetleyecek olur isek; fabrika inşaatlarının projelendirilmesi, yapılması ile ilgili verilecek ruhsatlar, OSB yönetimleri tarafından verilmektedir. Elektrik, su, doğal gaz, haberleşme gibi tüm alt yapıların üretimi ve dağıtılması gibi yetkiler, kanunla OSB yönetimlerine tanınmıştır. Şimdi de, bir fabrikanın her türlü izin ve ruhsatını OSB'den alabilmesi için gerekli kanuni düzenleme çalışmaları yapılmaktadır.
    OSB'lerin içinde üniversite işbirlikleri ile teknopark kurma çalışmaları da başlamıştır. İlk kez, Gebze OSB içinde İsrail-Türk ortaklığı ile iki Türk üniversitesinin de iştiraki ile teknopark kurulmuştur. Üniversite sanayi işbirliği ile teknopark kurulmasının ikinci örneği de, Eskişehir OSB'de gerçekleşmiş, diğer bazı OSB'lerde benzer çalışmalar başlatmıştır.
    1962 yılından günümüze kadar, 216 OSB kurulmuş olup, bu OSB'lerin toplam alanı yaklaşık 60.000 ha'dır. Ancak, bu 216 OSB'den şu an için 17.132 hektar büyüklüğünde, 70 adedi faaliyete geçmiş durumdadır.
    Türkiye'de yapılan çevre şuralarında, organize sanayi bölgesi dışında sanayi tesisi kurulmaması için yerel yönetimlere ve hükümete tavsiye kararları alınmıştır. Uzun yıllar boyunca, Organize Sanayi Bölgeleri verilen teşvikler ile desteklenmiş, ancak son yıllarda teşvikler yok denecek kadar azalmıştır. Ancak, bu arada yatırımcı da, OSB içinde yer alarak, alt yapı sorunlarından etkilenmeme ve alt yapı maliyetlerini daha ucuza getirme bilinci yeni yeni oluşmaya başlamıştır.
    Ülkemizde son yıllarda yatırım yapan yabancı sermayeli kuruluların hizmet sektörü dışındakilerin büyük bir bölümü organize sanayi bölgelerinde gerçekleştirmektedirler.
    Her ne kadar yabancı yatırımcıya destek olmak amacıyla, endüstri bölgeleri kanunu çıkarılmış olsa dahi bu kanun işlerlik kazanamamış, bu kanundaki yatırım kolaylıklarının tüm OSB'lerde uygulanması yolunda çalışmalar devam etmektedir.
    Uzun yıllar herhangi bir kanunu olmadan bazı düzenlemeler ile kurulan ve işletimi sağlanan OSB'lerin kuruluş ve işleyiş sürecinde düzenin sağlanması ve yasal bir statüye kavuşturulmaları için düzenlenen OSB Kanunu, ancak 2000 yılında çıkarılmıştır.
    Türkiye'de OSB'ler; Sanayinin uygun görülen alanlarda yapılanmasını sağlamak, kentleşmeyi yönlendirmek, çevre sorunlarını önlemek, bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanmak, imalat sanayi türlerinin belirli bir plan dahilinde yerleştirilmeleri ve geliştirilmeleri amacıyla, sınırları tasdikli arazi parçalarının gerekli altyapı hizmetleriyle ve ihtiyaca göre tayin edilecek sosyal tesisler ve teknoparklar ile donatılıp planlı bir şekilde ve belirli sistemler dahilinde sanayi için tahsis edilmesiyle oluşturulan ve OSB Kanunu hükümlerine göre işletilen mal ve hizmet üretim bölgeleri" olarak tanımlanır.
    Ayrıca,
    Sanayinin disipline edilmesi,
    Şehrin planlı gelişmesine katkıda bulunulması,
    Birbirini tamamlayıcı ve birbirinin yan ürününü teşvik eden sanayicilerin bir arada ve bir program dahilinde üretim yapmalarıyla, üretimde verimliliğin ve kar artışının sağlanması,
    Sanayinin az gelişmiş bölgelerde yaygınlaştırılması,
    Tarım alanlarının sanayide kullanılmasının disipline edilmesi,
    Sağlıklı, ucuz, güvenilir bir altyapı ve ortak sosyal tesisler kurulması,
    Müşterek arıtma tesisleri ile çevre kirliliğinin önlenmesi,
    Bölgelerin devlet gözetiminde, kendi organlarınca yönetiminin sağlanması,
    OSB'lerin Kuruluşunda temel hedef olarak belirlenmiştir.
    OSB'lerin yer seçimleri, çevrenin, doğal ve kültürel kaynakların korunması, diğer kurumların projeleriyle birlikte, imar ve çevre düzeni planlarıyla uyumlu çalışmaların yürütülmesi kriterleri esas alınarak yapılmaktadır.
    * Yörede projesi olan bütün kurumların çalışmaları irdelenerek, yürütülen projeleri engellemeyen ve onlarla uyumlu, yörenin coğrafi ve ekonomik koşullarını göz önüne alan ve doğal kaynakların kirlenmesine yol açmayacak yerlerde alternatif alanlar tespit edilmektedir.
    * Yer seçimi etüt çalışması sonucu belirlenen OSB alternatif alanları, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı koordinatörlüğünde, mahallinde oluşturulan ve ortalama 22 ilgili kuruluş temsilcisinin katıldığı yer seçimi komisyonunca incelenmekte ve söz konusu alternatif alanlardan birinin oy birliğiyle seçilmektedir. Ancak yer seçimi esnasında bazı bakanlık yetkililerinin zamanında görüş bildirmemiş olması nedeniyle işlemler uzamakta, bu nedenle de, yer seçimlerinin bir ay içinde sonuçlanabilmesi için yeni kanun tasarısında bu aksaklıklara ve uzatmalar çözüm getirilmesi ön görülmüştür.
    * Ülkemizin deprem kuşağında yer alması nedeniyle ileride meydana gelebilecek olası felaketleri önlemek amacıyla öncelikle OSB talebinde bulunan kuruluşa "gözlemsel jeolojik etüt" hazırlattırılmaktadır. Mahallinde yapılan bu çalışmalar Sanayi ve Ticaret Bakanlığı elemanları denetiminde ve Bakanlıkça hazırlanan teknik şartnameler doğrultusunda yapılmaktadır.
    *Yapılan gözlemsel jeolojik etüt sonucunda zemini yapılaşma açısından sakıncalı olmayan alanlar OSB yeri olarak kesinleşmektedir.
    OSB Kuruluş İşlemleri
    4562 sayılı OSB Kanunu gereğince, yer seçimi aşaması tamamlanan bir OSB'nin kuruluş işlemlerine başlanarak;
    • İl Özel İdaresinin,
    • OSB'nin içinde bulunacağı İl, İlçe veya Belde Belediyesinin, Büyükşehirlerde ayrıca Büyükşehir Belediyesinin,
    • İl ve İlçelerdeki mevcudiyet durumuna göre Sanayi Odası veya Ticaret ve Sanayi Odasının,
    • Sanayici dernek veya kooperatiflerinin,
    biri veya daha fazlasının katılımı ile hazırlanan OSB kuruluş protokolü Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca onaylanmakta ve her OSB'ye bir sicil numarası verilerek, OSB'lere tüzel kişilik kazandırılmaktadır. Ayrıca, ihtisas OSB'lerde konuyla ilgili mesleki kuruluş ve teşekküllerin temsilcileri de talep edilmesi halinde müteşebbis heyete dahil edilmektedirler.
    Tüzel kişilik kazanan OSB'ler, bölgeyle ilgili tüm kamulaştırma, imar planı, proje hazırlama ve bölgenin tüm inşaat işlerini yürütme görevini üstlenmektedir.
    Yeri kesinleşen OSB alanında bulunan ve şahıslara ait arazilerin arsa sahipleri ile anlaşma yolu ile satın alınması, aksi takdirde kamulaştırma yoluna gidilmesi, OSB'lerin yetki ve sorumluluğundadır.
    OSB'lerin kurulacağa alanlara ilişkin imar planları, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından onaylanmaktadır. Alt yapı projeleri ise, ya Bakanlık tarafından onaylanmakta yada OSB'nin yeterli düzeyde kadrosu var ise, bu yetki OSB'ye Bakanlık tarafından devredilebilmektedir.
    Özel OSB'lerin kamulaştırma ve inşaat ruhsatları verme yetkisi bulunmamaktadır.
    Yatırım İndirimi
    Yatırım İndirimi (193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu Ek madde 1); Dar mükellefiyete tabi olanlar dahil, ticari veya zirai kazançları üzerinden vergiye tabi mükelleflerin (adi ortalıklar, kollektif ve adi komandit şirketler ile Kurumlar Vergisi mükellefleri dahil), yatırım indiriminden faydalanması kabul edilmiş bulunan yatırımların kapsamında yaptıkları ve müteakip vergilendirme döneminde yapmayı öngördükleri yatırım harcamaları bu ilgili kazançlarından indirilir.
    Yatırım indirimi, Gelişmiş yörelerde yapılacak yatırımlar için %40, Normal Yörelerde yapılacak yatırımlar için %60, Özel Önem Taşıyan Sektörlerde yapılan yatırımlar ile, Kalkınmada Öncelikli Yörelerde ve Organize Sanayi Bölgelerinde yapılacak yatırımlarda %100 oranında, ülkemize uluslar arası rekabet gücü kazandıracak, ileri teknoloji gerektiren, katma değeri yüksek, vergi gelirleri ve istihdam artırıcı özelliklerden en az ikisini içeren 250 milyon ABD Doları karşılığı Türk Lirasını aşan sınai yatırımlarda ise %200 oranında uygulanır.
    Yatırım indirimi uygulaması yönünden, yatırımcının müsteşarlığa teşvik belgesi için müracaat tarihinden itibaren yapılan harcamalar dikkate alınır.
#23.09.2007 19:32 0 0 0
  • çok teşekkürler......ilaç gibi geldin..tez hazırlıyorum da..çok işime yarayacak..sana kocamaaannn
#28.10.2008 12:47 0 0 0
  • Çok teşekkür ederim
#21.03.2010 18:32 0 0 0
  • doyurucu bilgi için teşekkürler
#21.04.2010 20:12 0 0 0