Silkin ve Sıçra

Son güncelleme: 08.10.2004 16:33
  • Günlerden bir gün, köylerden birinde, adamın birinin eşeği, kuyunun
    birine düşmüş. Niye düşer, nasıl düşer sormayın.
    Eşek bu. Düşmüş işte.
    Belki kör bir kuyuydu, ağzı tahtayla kapatılmıştı belki, üzerine de toprak
    dökülmüştü.
    Zamanla tahta çürüdü, zayıfladı, toprakta biten otları yemek isteyen eşeğin
    ağırlığını çekemedi ve güm.
    Hayvancık saatlerce acı içinde kıvrandı, bağırdı kendi dilinde. Ayıptır
    söylemesi, anırdı yani.
    Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet kötü.
    Zavallı eşeği kuyunun dibinde melul mahzun bakınıyor.
    Üstelik yaralanmış.
    Karşılaştığı bu durumda kendini eşeği kadar zavallı hisseden adamcağız
    köylüleri yardıma çağırdı.
    Ne yapsak, ne etsek, nasıl çıkarsak soruları havada kaldı.
    Sonunda karar verildi ki kurtarmak için çalışmaya değmez.
    Tek çare, kuyuyu toprakla örtmek.
    Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak attılar.
    Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerek dibe
    döktü.
    Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükseldi ve
    sonunda yukarıya kadar çıkmış oldu.
    Köylüler ağzı açık bakakaldı.

    * * *

    Hayat, bazen bizim de üzerimize abanır.

    (Ne bazeni, çoğu zaman.)

    Toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur.

    Bunlarla başetmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp
    silkinmek ve kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır.

    Kör kuyuda olsak bile
#30.09.2004 23:01 0 0 0
  • ellerine saglik
#01.10.2004 08:26 0 0 0
#01.10.2004 09:23 0 0 0
  • saolun arkadaşlar
#02.10.2004 21:10 0 0 0
  • evet haklısın arkadaş
#08.10.2004 16:33 0 0 0