İstiklal Marşının Tahlili

Son güncelleme: 07.04.2012 10:28
  • şiirde tema örnekleri - şiir inceleme şablonu - kısa şiir inceleme örnekleri - şiir analizleri - didaktik şiir inceleme örnekleri - istiklal marşı şiir incelemesi


    İSTİKLAL MARŞI'NIN TAHLİLİ

    19. asrın ikinci yarısında Avrupa'daki birçok ülkenin bayrak törenlerinde, bayrak göndere çekilirken bando eşliğinde bir millî marş okunuyordu. Oysa Osmanlılarda böyle bir gelenek yoktu. Yönetim sistemini, müesseselerini, insan hak ve hürriyetlerini 20. asır Avrupa devletleri gibi oluşturmaya çalışan TBMM bu eksiği kapamak amacıyla millî marş yarışması düzenledi ve Mehmet Akif'in İstiklâl Marşı başlıklı şiirini 12 Mart 1921'de birinci seçerek bestelenmesini ve ilk iki kıtasının bayrak törenlerinde okunması sağlandı.

    Şüphesiz ki bu şiir hem sanat değeri yüksek bir edebî eserdir hem de yedi yüz yıllık anlı şanlı bir maziye sahip devletinin çöküşüne hayal kırıklığı ve gurur ezikliğiyle tanıklık eden o devir insanımızın çektiği ıstırapları yansıtır. Aynı zamanda bu şiirde o devirlerde yaşayan Türk milletinin ruhu; vatan, millet, bayrak ve hürriyet sevgisi lirik ve epik bir üslupla ifade edilir.

    Kurtuluş Savaşı yıllarındaki memleketimizin durumunu; on yıllar boyu süren savaşlar nedeniyle ümitsiz - hayalsiz kalmış milletimizin yılgın ve bıkkın ruh hâlini ve ayrıca Akif'in bu şiiriyle ne yapmak istediğini layıkıyla anlayamayanlar, bir sanat abidesi kabul ettiğim İstiklâl Marşı'nı "Millî marş 'korkma' gibi bir kelimeyle başlamaz." diyerek eleştirme cüretini göstermişlerdir.

    Şunu unutmamalıyız ki bu şiirin yazıldığı günlerde memleket işgal altındaydı, halkımız İstanbul ve Ankara hükümetleri arasında tercih yapma ikilemi nedeniyle kararsız ve moralsizdi. Ordumuz ise istilâcı güçlere karşı henüz büyük ve önemli bir zafer kazanmamıştı. 26 Ağustos 1922 Büyük Taarruz'un milletimize kazandırdığı o muhteşem moral ve heyecana bir yıldan fazla zaman vardı.

    İşte bu kargaşa ve belirsizlik ortamında Akif, İstiklâl Marşı'yla millî duyguları pekiştirmeyi, halkımızın milliyetçilik duygularını uyandırmayı ve en önemlisi de Türk insanına özgüven kazandırarak onların moralini yüksek tutmayı amaçlamıştır. Akif'in, şiire 'korkma' ünlemesiyle başlamasının sebebi budur.

    Cumhuriyet dönemine damgasını vuran ve halkımız tarafından çok sevilen bu şiirin edebî başarısı hiç şüphesiz ki Akif'in sanat dehasından ve o zalim zamanları bilfiil yaşamasından kaynaklanmaktadır. 1873'te doğan Akif, Balkan Harbi faciasına, Çanakkale'de yüz binlerce gencimiz şehadetine, başta İstanbul olmak üzere birçok şehrimizin işgal edilmesi felâketine tanık olmuştur. Gafilliği ve ihaneti, katliamı ve vahşeti görmüş, fakirliği ve sefaleti, zulümleri ve ölümleri çok sevdiği milletiyle birlikte yaşamıştır. Zalim zamanların mazlum bedenlere açtığı onulmaz yaraların acısını ve asil ruhlardaki derin tahribatın ıstırabını halkıyla birlikte hissetmiştir.

    Bu durumda biçim yönünden kusursuz ve içerik yönünden dopdolu böylesine mükemmel bir şiiri Akif'ten başka kim yazabilirdi?

    Bu girişten sonra âdet olduğu üzere İstiklâl Marşı'nın ilk kıtasını yazalım ve şiir hakkındaki görüşlerimizi, tespitlerimizi ve yorumlarımızı beyan edelim.


    İSTİKLAL MARŞI

    Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
    Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
    O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak.
    O benimdir, o benim milletimindir ancak.

    Bir şiir tahlil edilirken dıştan içe gidilmelidir. Yani önce o şiirin biçim özellikleri üzerinde durulmalı, daha sonra içeriğe geçilmelidir. Biz de bu ilkeye uyarak şiirin şekil özellikleri hakkındaki tespitlerimizi kısa iki paragrafla vurguluyoruz.

    İstiklâl Marşı, Divan şiirindeki "murabba" nazım şeklinden esinlenerek oluşturulan 10 kıtalık bir şiirdir. Dokuz kıtası, yukarıya aldığımız ilk kıta gibi dörtlükler hâlindedir ve dizeler "a,a,a,a" şeklindeki düz diziliş dediğimiz tarzda kafiyelenmiştir. Son kıta "a,a,a,b,a" kafiye dizilişiyle yazılan beşliktir. Son kıtanın beş dizelik oluşu elbette ki tesadüf değildir. Akif bu seçimi 41 dizeye ulaşmak, dolayısıyla 'kırk bir kere maşallah' deyişini anımsatmak amacıyla yapmıştır.

    Şekil yönünden Divan edebiyatı geleneklerine bağlı olan Akif, eski şiirin prensiplerine uygun olarak şiirin tamamında yarım kafiye hiç kullanmamış, ağırlıklı olarak tam, bazen de zengin kafiyeye yer vermiştir. Yine Divan şiirinde kullanılan aruz ölçüsünü tercih etmiş ve bu şiiri aruzun failatün (feilatün) feilatün, feilatün, fa'lün (feilün) kalıbıyla kaleme almıştır.
#07.04.2012 10:28 0 0 0