Kadir Gecesinde Kuran ı ve İnsanı Düşünmek

Son güncelleme: 03.08.2013 12:56
  • İnsan evrenin bilinen en muhteşem varlığı. Yüce Yaratıcı insanı en güzel şekilde yaratmış (95/4); ona akıl ve hür irade vermiş; vahyin ışığında kendini inşa etmesini istemiştir. Bu bakımdan hayat bir sınavdır; iyiyi, doğruyu ve güzeli gerçekleştirme sınavıdır. Allah, her şeyi kuşatan rahmetinin ve merhametinin gereği olarak insan aklına destek olsun diye vahiy göndermiştir.

    İşte “bin aydan hayırlı” (97/3) olduğu bildirilen Kadir gecesi, insan aklının vahiyle buluştuğu gecedir. Kadir gecesi, bütün değerini ve anlamını Kur’an’dan almaktadır. Yüce Allah Kadir suresinde şöyle buyurmaktadır: “Biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirmeye başladık. Sen Kadir gecesinin ne olduğunu bilir misin?



    Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. O gece melekler, Rablerinin izniyle, vahiyle inerler ve hayatın her alanına dair tam bir mutluluk/esenlik getirirler. Bu durum şafak sökene kadar devam eder” (97/1-5). Bu sureyi, İslam’ın bir anlamda özeti gibi olan, Fussılet suresinin 30. ayeti ile birlikte anlamaya çalışmak ufuk açıcı olacaktır: “Rabbimiz Allah’tır diyen ve sebatla doğru yolu izleyenlere/dosdoğru olanlara gelince, onların üzerine sık sık melekler iner (ve şöyle derler), ‘korkmayın ve üzülmeyin, işte alın size vaad edilmiş olan cennet müjdesini! (41/30). Kadir gecesi, insan aklı vahiyle buluştuğu için bin aydan daha hayırlıdır. Kur’an, bütün peygamberlerin çağrısının özünü oluşturan Tevhid gerçeği ile insanı özgürleştirir. Özgür insan, bilinçli olarak vahyin desteğini ister. Allah dileyen kimseyi hidayete erdirir.

    İman aydınlığını yakalayan insan, “dosdoğru” olur. Kadir gecesinde inen melekler, insana, vahiyle buluşan aklın kazandıracağı “tam esenlik”i müjdelemektedirler. Tevhid’le özgürleşen; düşünce, tutum, tavır ve eylemlerinde dosdoğru olmayı ilke edinen; enerjisi iyi/güzel/doğru işi gerçekleştirmek ve üretmek için harcayan insan, başarıda ve mutlulukta evrensel boyutu yakalamış olur. Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Çünkü, Kur’an’la birlikte, insanlığın tarihsel akışı değişmiştir. Artık mucize ve keramet dönemi bitmiştir.

    Artık, aklın sağlıklı işlemesinin önündeki bütün engeller ortadan kalkmıştır. Ayrıca Kur’an’la insan arasındaki bütün engeller de, kalkmıştır. Kur’an okumanın bir tek ön koşulu vardır: “euzubillahimineşşeytanirracim” diyerek, ”şeytandan ve her türlü kötü/şaytani düşünceden Allah’a sığınmak”. Aslında bu, Kur’an’dan ileri düzeyde yararlanabilmek için, insanın her türlü ön yargıdan arınması, akla sağlıklı işleme imkanı hazırlaması demektir. Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır; çünkü artık insanın gerçekleri görme konusunda hiçbir geçerli mazereti kalmamıştır. Kur’an, gerçekleri insana buldurtmak, keşfettirmek istemektedir. Nahl suresi bu hususun güzel bir örneğidir.

    Vahyin, “Allah’tan başka tanrı” olmadığı konusunda bütün insanları uyarmak için gönderildiğine dikkat çeken yüce Allah (16/2), göklerin ve yerin “içsel bir gerçeklik (şaşmaz bir düzen) üzere”(16/3) yarattığını belirtip, “bir spermden yaratılan” insanın, bir anlamda Tanrı’ya kafa tutabilecek (hasimun mubin) bir varlık olabileceğini (16/4) belirtmektedir. İşte bundan sonraki ayetler, insanın çeşitli hususlar üzerinde düşünmesini ve aklını kullanarak, “ders alarak” , Yaratan’ı bulmalarını, O’na şükretmelerini; “Yaratan’ın yaratmayana hiç benzemediği”ni (16/17), her türlü putun, “yaratık“ olduğunu (Allah’ı bırakıp taptıkları şeyler hiçbir şey yaratamazlar, esasen kendileri yaratıktır) (16/20), anlamalarını istemektedir. “Tanrınız tek bir Tanrı’dır. ahrete inanmayanların kalpleri bunu inkar eder, onlar büyüklük taslarlar” (16/22). Allah’ın affetmeyeceğini bildirdiği tek günah “Allah’a eş koşma”dır(4/48,116). Bunun da sebebi, insanın yersiz gurur ve kibridir.

    Hakikaten kibir, büyüklenme insanoğlunun kendi kendine icat ettiği en ciddi sorunlardan birisidir. Kibir, insanın gelişmesinin önüne kendisinin koyduğu bir engeldir. “Büyüklük taslama”nın, insanı Allah’a eş koşmaya götürmesi, üzerinde ciddi olarak düşünülmesi gereken bir husustur. İnsan, yaratılmış bir varlık olduğunun farkındadır. Ancak Yaratıcı’nın da farkındadır. Yaratıcı’nın ve kendi yaratılmışlığının farkında olmak, aynı anda aczi ve gücü birlikte hissetmek anlamına gelmektedir. Tanrı tanımazlık, bir tür akıl tutulmasıdır; Kur’an’ın ifadesiyle “kalp mühürlenmesi”dir. Kalp mühürlenmesi, insanın kendi tercihleri sonucunda çelişkileri görememesi, sağlıklı düşünememesi ve duyarlılığını yitirmesidir. İnsanın hırsı, açgözlülüğü, öfkesi, kıskançlığı aklın sağlıklı işlemesini engelleyebilir. Allah insanoğlunu uyarmaktadır: “Onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da Allah’ın bildiğinde şüphe yoktur. O, büyüklük taslayanları sevmez”.(1623) “Uyarı”nın etkin olabilmesi için, sonuç hakkında da insanlara bazı ipuçları verilmesi gerekmektedir: “Temelli kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür”. (16/29); “Sakınan kimselere, ‘Rabbiniz ne indirdi?’ denince, ‘iyilik’ derler. Bu dünyada iyi davrananlara iyilik vardır.

    Ahiret yurdu ise daha iyidir. Sakınanların yurdu ne güzeldir! İçlerinden ırmaklar akan Adn cennetlerine girerler. Orada diledikleri kendilerine verilir. Allah sakınanları böylece mükafatlandırır” (16/30-31). Kadir gecesi, Kur’an’ın ışığında arınma ve aydınlanma gecesidir. Kur’an’ın dikkat çektiği arınma, arzu ve hevesleri yok etme, ya da insanda var olduğu zannedilen birtakım kötü hasletleri, kötülük kaynaklarını ortadan kaldırma değildir; arınma, neyin iyi, ne kötü olduğu konusunda keskin ve etkin bir bilinç düzeyine ulaşma ve zorlanmadan iyiden yana tavır alabilmedir. Her insan hata yapabilir; her insan günah işleyebilir. Tevbe kapısı her zaman açıktır. Tevbe, insan onuru ile bağdaşmayan birtakım olumsuzlukların farkına varılarak, onların insan fıtratını bozmasının önüne geçmektir. Yüce Allah şöyle buyurur: “Allah, kötülüğü bilmeyerek yapıp da, hemen tevbe edenlerin tevbesini kabul etmeyi üzerine almıştır. Allah, işte onların tevbesini kabul eder. Allah bilendir, Hakîm olandır” (4/17).

    Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed de, içtenlikle tevbe edenin, hiç günah işlememiş gibi olacağını müjdelemişlerdir. Aslında hiçbir gecenin, diğerlerinden herhangi bir farkı yoktur. Gece, dünyanın güneşi göremediği zamanki halidir. Kadir gecesi, bütün anlam ve önemini Kur’an’dan almaktadır. Dolayısıyla Kadir gecesini iyi değerlendirebilmek, Kur’an’ı doğru anlayarak, “dosdoğru” olmak yolunda yüksek bir bilinçle yürümek anlamına gelmektedir. Bu bakımdan Kadir gecesine özel bir ibadet yoktur.

    Kadir gecesi bize, Müslüman insanın, her gecesini “bin aydan daha hayırlı” hale getirebileceğini göstermektedir. Kendi varlığının farkında olan her insan, Kadir gecesi gibi insanlık tarihi açısından bir dönüm noktasını olan bir geceyi, kendi hayatı için de, yeni bir başlangıç, yeni bir dönüm noktası haline getirebilir. Bu doğrultuda atılacak hiçbir adım boşa gitmeyecektir. Çünkü Yüce Allah Bakara suresinde şöyle buyurmaktadır: “Ey Muhammed! Kullarım sana beni sorarlarsa, bilsinler ki Ben şüphesiz onlara yakınım. Benden isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da davetimi kabul edip Bana inansınlar ki doğru yolda yürüyenlerden olsunlar” (2/186) diye buyurmuştur.
    (alıntı)
#03.08.2013 12:56 0 0 0