Fransız maceracı Raphaela le Gouvello (46) Hint Okyanusunu rüzgár sörfüyle geçmeyi başaran ilk kişi oldu. Avustralyanın Exmouth Limanından tek başına yola çıkan le Gouvello 60 gün 2 saat süren yolculuktan sonra Fransız idaresindeki Reunion Adasının başkenti Saint Denise varmayı başardı.
2 ay içerisinde 7.8 m boyundaki sörfüyle 6 bin 300 km mesafe kateden le Gouvello, zorlu yolculuğu süresince kurutulmuş meyve yiyip, tuzu giderilmiş deniz suyu içtiğini söyledi. Asıl mesleği veterinerlik olan Le Gouvello, son 5 yıl içerisinde Atlas ve Pasifik okyanuslarıyla Akdenizi de rüzgar sörfüyle geçmişti.
Hz. Peygamberin en sevdiği yemeğin hangisi olduğunu biliyor muydunuz? İşte et suyu içine karıştırılmış ekmek kırıntıları ile kuzu eti ve sebzelerden yapılan yemeğin adı ve tarifi.
Hürriyet'in yemek uzmanı Arman Kırım'ın kaleminden Hz. Peygamberin en sevdiği yemek ve tarifi..
Ramazan ayında sizlere bildik yemeklerden söz etmek yerine, hakkında bilgi sahibi olmadığımız ama pek çoğunuzun ilgisini çekeceğini düşündüğüm bir yemeği anlatmak istiyorum: Tarid.
Bu yemek Hz. Muhammedin en sevdiği yemek olarak biliniyor. Merak edip özgün tarifini araştırdım, muhtemelen de buna en yakın olanı bulup evde pişirdim. İlgilenirseniz buyurun ayrıntılarını anlatayım.
Hz. Muhammedin hangi yemekleri sevdiği konusu ile aslında bir tesadüf eseri karşılaştım. Mekkeye ilk gidişimden önce bu şehir ve özellikle de İslam mutfağı ile ilgili biraz tarih bilgisi edinmek istemiştim. Bu amaçla ilk başvurduğum kaynak, Ortadoğu kültürüyle ilgili çalışmalarıyla tanınan Claudia Roden olmuştu. Erken Arap Mutfağı ve Elyazması Yemek Kitapları isimli çalışmasında Roden, İslam öncesi yemek alışkanlıklarını şöyle anlatıyordu:
İslam öncesi dönemde Arap yemekleri ağırlıklı olarak tarımsal ve kırsal (pastoral) kaynaklı oluyordu. Yemek hazırlığı da oldukça ilkeldi. Bedevi diyeti genelde ekmek ve hurma; kuzu, keçi ve bir miktar da deve eti ile bu hayvanların sütleri ve bir de çölde bulunan az sayıdaki av hayvanı ile birkaç çeşit böğürtlen türü meyveden oluşuyordu... Adına harira dedikleri ve arpa ezmesinden oluşan bir un çorbası yapılıyor, çorbanın unu süt içinde pişiriliyordu. Peygamberin en sevdiği yemek ise tarid idi ve et suyu içine karıştırılmış ekmek kırıntıları ile kuzu eti ve sebzelerden yapılıyordu.
Kayseri'deki 1'inci Komando Tugay Komutanlığı paraşütçüleri, dünyada gökyüzünde açılan en büyük bayrak rekorunu kırmaya hazırlanıyor. Bu amaçla, paraşütçüler 18.5x27.75 ebatlarında 513.375 metrekare büyüklüğünde hazırlanan dev Türk Bayrağı ile rekor denemesi yaptı
Kayseri'deki 1'inci Komando Tugay Komutanlığı paraşütçüleri, dünyada gökyüzünde açılan en büyük bayrak rekorunu kırmaya hazırlanıyor. Bu amaçla, paraşütçüler 18.5x27.75 ebatlarında 513.375 metrekare büyüklüğünde hazırlanan dev Türk Bayrağı ile rekor denemesi yaptı. Guinness
Rekorlar Kitabı Türkiye Temsilcisi Prof. Dr. Orhan Kural, dev Türk Bayrağı'nı inceledi, ebatlarını belirledi. Ancak, ziyaret resmi olmadığı için rekor tescil edilemedi. Resmi atlayışın gelecek ay yapılması planlanıyor. Gökyüzünde açılan en büyük bayrak rekoru 433 metrekare ile yine Türkiye'ye aitti.
O serefsiz ermenilerde hiç bir belge yok sadece fotomontaj yapılmış resimlerle Türkler bizi soykırım yaptı diye ortaya çıkıyor bazı geri zekalı Avrupa Ülkeleri Fransızlar o kadar tepkiye rağmen fransız kalıp bu serefsiz ermenilere canak tutuyor.
Biz gine sakin davranıyoruz bizim elimideki belgeler adamı ipe getirir..
İngiliz düşünür ve uzmanlar, yüzyıllardır süren "yumurta mı tavuktan çıktı, tavuk mu yumurtadan" tartışmasına son noktayı koydu: "Yumurta tavuktan önce vardı, yani tavuk yumurtadan çıktı..."
Bu tarihi sorunun cevabı, genetik materyalin (kromozomlar üzerinde kalıtsal özellikleri taşıyan yapı kitlesi) bir organizmanın hayatı boyunca değişmediği, bu nedenle daha sonra tavuk olarak adlandırılacak ilk kuş türünün, ilk önce "embriyon" olarak bir yumurtanın "içinde" oluşması gerektiği fikrinde saklı...
İngilterenin doğusundaki Nottingham Üniversitesinden Prof. John Brookfield, tarih öncesi çağlarda, bugün "tavuk" olarak adlandırılan türün, bir yumurta içinde embriyo olarak oluştuğunu söyleyerek, yumurta içinde büyüyen ve ileride tavuk haline gelecek organizmanın, tavukla aynı DNAya sahip olduğunu kaydetti. Prof. Brookfield, yaşayan türe ait "ilk maddenin" bu yumurta olması gerektiği konusunda şüphe bulunmadığını, "bu nedenle yumurtanın kesinlikle tavuktan önce var olduğunu" savundu. Genetik uzmanı Brookfielde, Londradaki Kings Collegeden Prof. David Papineua ve İngiliz Tavuk Üreticileri Federasyonu Başkanı Charles Bourns da destek verdi.
Bilim felsefesi uzmanı Papineua, "mutasyona uğramış yumurtanın tavuk olmayan ebeveynlerden türediğini, yani bunun tavuk yumurtası olmadığını" öne süren insanların yanıldığını kaydetti. Papineua, "Bir yumurtanın içinde tavuk varsa, yumurtanın ebeveynleri tavuk olmasa da o tavuk yumurtasıdır" dedi. Federasyon Başkanı Charles Bourns da, yumurtaların tavuklardan çok önce var olduğunu söyleyerek "tavuğun yumurtadan çıktığını" söyleyenlere destek verdi.
İmbat Avcı adlı çevreci, koyların turizme açılması ve çevre kirliğini, sürünerek protesto ediyor.
Marmaris'te İmbat Avcı(52) adlı çevreci, koyların turizme açılmasını ve çevrenin kirletilmesini protesto amacıyla 7 kilometre sürünecek. İmbat Avcı, dizlerine ve kollarına sünger bağladıktan sonra Marmaris-Datça karayolunun Mezar Gediği mevkiinde protesto eylemine başladı.
Marmaris'te 21 yıldır çevre için eylemler yaptığını belirten Avcı, son eylemi öncesinde gazetecilere yaptığı açıklamada, Muğla'daki bakir koyların turizme açılmasını ve çevrenin bilinçsizce kirletilmesini protesto ettiğini söyledi.
Eyleme başladığı noktadan Marmaris'e kadar olan 7 kilometrelik mesafeyi sürünerek tamamlamayı planladığını anlatan Avcı, Geçmişte Marmaris'in çevresini tek başıma temizliyordum dedi.
DANIŞTAY'A YAPILAN SALDIRI
Avcı, dün, Ankara'da, Danıştay üyelerine düzenlenen saldırıyı da protesto edeceğini belirterek, Bunun için eylemim boyunca elimde güller taşıyacağım. Vatandaşlarımızı da yaşanan toplumsal olaylar konusunda daha duyarlı olmaya davet ediyorum diye konuştu.
Norveçli bir araştırmacı, balık yemenin insanların suç işleme oranına etkisini araştırıyor. Eğer düşürdüğü ortaya çıkarsa cezaevlerinin mönüleri değişebilir.
Balık, Norveç mutfağının vazgeçilmez parçalarından biri. Balığın, ülkenin petrolden sonra ikinci büyük geçim kaynağı olduğu düşünüldüğünde ülke için ne kadar önemli olduğu daha da anlaşılıyor.
Norveçliler de balığın sağlık için yararlı olduğunun bilincinde. Örneğin Norveçli çocuklara ilk öğretilen, balık yemenin ne kadar yararlı olduğudur. Hatta bazı Norveçliler için morina balığının karaciğerinden üretilen yağın günlük tüketimi nerdeyse dinsel bir anlam taşıyor.
Ancak şimdi sahil kenti olan Bergen'de bir araştırmacı, balığın başka etkileri olup olmadığını araştırmaya karar verdi. Acaba daha fazla balık yiyen insanların suç işleme oranı düşer mi. Bergen'de yaşayan psikolog Anita Lill Hansen, ringa, somon ve uskumru gibi yağlı balıkların tüketiminin sağlığa başka ne gibi katkıları olduğunu araştırıyor.
CEZAEVLERİNİN MÖNÜSÜ DEĞİŞEBİLİR
Hansen'a göre balık yemek suç oranını azaltabilir. Bergen hapishanesinde psikolog olarak görev yapan Anita Lill Hansen, insanların kalp atış hızıyla eylemleri arasındaki bağlantıyı araştırmaya karar verdi. Psikolog Hansen, balık yağında bulunan omega 3 asitlerinin kalbe iyi geldiğini zaten biliyordu. Kalp atışlarının sağlıklı olması ise belki bazısı şiddetle sonuçlanan ani hareketlerin, şiddetin ve konsantrasyon bozukluklarının düzenlenmesini sağlayabilir.
Hansen, bunu anlamak amacıyla Bergen hapishanesindeki mahkumlardan iki deney grubu oluşturmuş. Gruplardan biri sadece yağlı balıkla beslenirken diğerine normal bir diyet uygulanacak, ardından davranışların değişiklik olup olmadığına bakılacak. Hapishane yetkilileri, Lill Hansen'in dedikleri doğru çıkarsa, mahkumlara daha fazla balık diyeti uygulamayı planlıyor.
Bolu'da doğal güzellikleriyle ünlü Yedigöller, Abant ve Gölcük Gölü buz tuttu. Donma tehlikesiyle karşılaşan ördekler Milli Park yetkililerince besleniyor.
Bolu'da geçen hafta etkili olan kar yağışının ardından, geceleri hava sıcaklığı yaklaşık eksi 16 dereceye kadar düştü. Havanın soğumasıyla birlikte doğal güzellikleriyle ünlü Yedigöller, Abant ve Gölcük Gölü dondu.
Bolu Doğa Koruma ve Milli Parkı'na gelen vatandaşlar, buz tutan göllerin güzellikleri karşısında etkilendiklerini söylediler.
Kış aylarını burada geçiren yaban ördekleri, göllerin donmasıyla birlikte buz üzerinde kaldılar.
Milli Park yetkilileri, göllerin buz tutmasıyla birlikte açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalan ördeklere, gerekli yemin verileceğini kaydettiler. Öte yandan, Meteoroloji yetkilileri, kar kalınlığının Bolu Kartalkaya'da 80, Abant'ta 50 ve Bolu Dağı'nda ise 25 santimetre olarak ölçüldüğünü kaydettiler.
SU parası tahsilinde zorlanan belediyeler, kartlı sayaç dönemine geçmeye çalışıyor. Karabük'ün Eflani İlçesi'nin SP'li Belediye Başkanı İbrahim Ertuğrul da su paralarını tahsil etmekte zorlanınca, tüm abonelerine kartlı sayacı takma kararı aldı. Eflani'de bin 200 su abonesinin tamamı önümüzdeki yıl kartlı sisteme geçecek.
İlçede günlük 750 ton su kullanımına karşılık, 240 ton su ücreti tahakkuku yapabildiklerini belirten Saadet Partili Belediye Başkanı İbrahim Ertuğrul, 2006 yılı içinde bin 200 abonenin tümüne akıllı su sayacı takacaklarını belirtti. Belediyenin en büyük gelir kaleminin su parası tahsilatı olduğunu belirten Başkan Ertuğrul, şunları söyledi:
Günlük 500 ton su bedelini tahsil edemiyoruz. Bu da ayda 22 milyon YTL ediyor. Bu parayı hep gecikmeli olarak aldığımızdan, biz de zor durumda kalıyoruz. Bunu önlemek için abonelerimiz 2006 yılından itibaren akıllı su sayacı takacaklar. Bu sayaçlar aynen kontörlü telefon gibi, kontör bittiğinde otomatik olarak suları kesilecek ve vatandaş sularının açılabilmesi için ücretini verip, kontör yükleyecek. Böylece su tahsilatında sıkıntı çekilmeyecek ve biz de hizmetlerimizi paramız olduğu için geciktirmeden yapacağız. Bildiğim kadarıyla, bu uygulama Karabük'te ilk kez Eflani'de gerçekleşecek.
İstanbul'un Cankurtaran Semti'ndeki Deri ve Zührevi Hastalıklar Hastanesi'ne polis tarafından her gün çok sayıda fuhuş yapan kadın bu hastaneye getirilirken, testleri, teşhis ve muayeneleri burada yapılıyor.
İstanbul ve çevre illerde fuhuş yaptıkları gerekçesiyle her yıl 12 bine yakın kadın bu hastaneye getiriliyor. Başta cinsel yolla bulaşan hastalıklar olmak üzere çok sayıda bulaşıcı hastalık konusunda teşhis ve tedavi yapan Türkiyenin en önemli referans hastanesi konumundaki Deri ve Zührime Hastalıklar Hastanesi'nde yeterli hemşire veya doktor bulunmuyor.
Yıllardan bu yana az sayıda personelle hizmet sunmaya çalıştıklarını belirten Başhekim Doç. Dr. Nezihe Dirlik Baltalı, Sağlık Bakanlığı'nın belirlediğini standart kadronun bile altında iş yaptıklarını söyledi. Doç.Dr. Baltalı, Normal işleyişimizi yapmamız için bu kadro yeterli değil. Devlet Memuru Yasası'na göre, her gece en az 2 hekimin nöbete kalması gerekiyor. Ama bizde bu pek mümkün olmuyor. Şimdi bayram tatili geliyor, ne yapacağımızı düşünüyoruz. Bize her zaman hasta geliyor diye konuştu.
Deri ve Zührevi Hastalıkları Hastanesine 1992 yılında Sağlık Bakanlığı'nca AIDS konusunda tek doğrulama merkezi unvanı verildi. Türkiyenin her yanındaki hastane ve kan merkezlerinden alınan şüpheli kanlar buraya gönderiliyor. Hastanede yapılan Western Blot adlı testle kişilerin AIDS olup- olmadığı anlaşılıyor. Bu test sadece Deri ve Zührevi Hastalıkları Hastanesinde yapılıyor. Hastane, az ve yetersiz personele rağmen Türkiyenin önemli bir yükünü kaldırıyor.
AIDS VAKALARI ARTTI
Hastane kayıtlarına göre, AIDS vakalarında 2000-2005 yılları arasında yüzde 100lük artış olduğu 2000 yılında Türkiye genelinde 55 AIDSli hasta tespit edilirken bu sayı günümüzde 110u buldu. AIDS tespit edilen kadınların yine yüzde 98i de yabancı uyruklu.
Başhekim Doç. Dr. Nezihe Dirlik Baltalı, yıllara bakılınca rakamlarda artış olduğunu vurgulayarak herkesin bu konuda dikkatli olmasını istedi. Güvenlik güçlerinin getirdiği kadınların sayısında da yüzde 100lük artışa ulaşıldığını belirten Doç. Dr. Dirlik Baltalı, Doğu Bloğu ülkelerinden gelen kadınların sayısı daha fazla. AIDSe karşı herkesin çok dikkatli olması gerekir dedi.
Hastane kayıtlarına göre, Türkiyede fuhuş yaptıkları gerekçesiyle haklarında işlem yapılan kadınların büyük bölümü Azerbaycan, Özbekistan, Moldovya, Bulgaristan, Ukrayna, Kırgızistan ve Romanya uyruklu.
Erciyes Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serap Utaş, hava kirliliği ve ozon tabakasındaki delinmenin cilt sağlığını olumsuz etkilediğini belirterek, "Endüstrileşmiş ülkeler başta olmak üzere, tüm dünyada alerjik hastalıkların yaygınlığı ve görülme oranı artmaktadır" dedi.
Prof. Dr. Utaş, hava kirliliği ile cilt sağlığı arasında ilişki bulunduğunu, kirlilikten cilt sağlığının olumsuz etkilendiğini belirtti.
Cilt sağlığının bozulmasında özellikle trafikle ilişkili hava kirliliğine sürekli maruz kalınmasının önemli rol oynadığını kaydeden Prof. Dr. Utaş, havada bulunan polisiklik aromatik hidrokarbonlar, akrolein, benzen, hekzan, toluen, perkloroetilen, dizel egzozu gibi zararlı maddelerin, kanser, doğum kusurları, solunum yolları ve sinir sistemi hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiğini söyledi.
Prof. Dr. Utaş, deride görülen atopik dermatit ve egzama gibi hastalıkların sıklığının özellikle hava kirliliğinin bulunduğu şehirlerde daha fazla olduğunu ve giderek arttığını ifade etti.
Prof. Dr. Serap Utaş, bir deri hastalığı olan aknenin daha çok ergenlik döneminde görülmesine karşın, orta ve ileri yaşlarda da görülebileceğini söyledi.
Bütün sağlık sorunlarının çözümü doğada gizli. Dökülen, kepeklenen saçlar saçlar için ve kaşınan saç dipleri için yüzde 100 doğal bir çözüm geliştirildi. Alman laboratuvanının gerçek doğallık onayıyla...
Etkisi asırlardır bilinen bitkisel yağların, zeytin-fındık-jojoba vs, yine etkisi
asırlardır bilinen bitki kökleriyle karıştırarak elde edilen bir saç bakım kürüdür.
Kepek ve dökülme problemlerine karşı bir-iki kullanımda etkisini göstermektedir. Kullanımı oldukça kolaydır. Normal olarak saçlarınızda 1-2 saat kalması yeterlidir. Saçlarınızdaki problemin yoğunluğuna (dökülme ve kepek çokluğuna) göre bekletme süresini kısaltabilir veya uzatabilirsiniz.
SAÇINIZDAKİ KAŞINTILARA SON
Saçlarınızda kaşıntı varsa ilk uygulamadan sonra bir kaç saat içinde bittiğini göreceksiniz. Zaten saçlarınızdaki (veya ciltteki) kaşıntı, problem yaşayacağınızın ilk belirtisidir. Saçınızda kaşıntı başlamasıyla birlikte Doctorsaberi saçlarınıza uygulayın. Zaman zaman kaşıntı yeniden belirecektir. Kaşıntı bitinceye kadar Doctorsaber kullanmaya lütfen devam edin. Saçlarınızdaki kaşınmanın bitmesi problemlerin de bittiğini gösterir. Bu aşamadan sonra tavsiyemiz senede en az 2 şişe Doctorsaber kullanmanızdır. Ancak bundan sonra saçlarınız artık doğal güzelliğine kavuşmuş, kullandığınız kimyasal veya sentetik malzemelerin etkisi minimuma indirgenmiş olacaktır.
Doctorsaberin en ideal kullanım şekli, akşam yatarken saçlarınıza uygulayıp, saçlarınızı bir bone ile sarıp, sabah kalktığınızda yıkamanızdır.
Saçlardaki kırık veya uzamama gibi problemlerinizin çözümü için ise genelde 6-7 haftalık düzenli uygulama gerekmektedir. Saçınızın durumuna göre haftada 2 veya 3 uygulama yapınız. Bu süre sonunda saçlarınızdaki değişimi farkedeceksiniz.
SAÇLARIN KOLAYCA ŞEKİLLENMESİNİ SAĞLAR
Doctorsaber uygulaması yapılan saçların, istenilen şekle getirilmesi veya fön çekilmesi çok daha kolaydır.
Saçlarınızın parladığını ve canlandığını hissedeceksiniz.Ve saçlarınızı seveceksiniz. Çünkü artık sizin için problem olmaktan çıkmış sağlıklı saçlara kavuşmuş olacaksınız.
Doctorsaberi uyguladıktan sonra saçlarınızı önce FLORA ile daha sonra ise bir kez normal şampuanınızla yıkamanızı öneriyoruz. Saçlarınızı yıkarken, sıcak yerine ılık su kullanmayı tercih ediniz.
FLORAYI Doctorsaberin hediyesi olarak kullanımınıza arz ediyoruz. Saçınıza kullanabileceğiniz gibi günlük cilt temizliğiniz için özellikle tavsiye ediyoruz. Ayrıca çocuklarınızın hayata sağlıklı bir başlangıç yapabilmeleri için banyolarında FLORAdan başka bir temizlik ürünü kullanmayınız.
FLORA'NIN ÜÇ TEMEL ÖZELLİĞİ
FLORA yı diğer sabunlardan ayıran başlıca üç büyük özelliği vardır:
1- FLORA %100 Zeytinden elde edilmiş yağlarla imal edilmiştir. Maalesef piyasada %100 doğal zeytinyağlı ibaresiyle bulabileceğiniz sabunlardaki saf zeytinyağı oranı % 5-20 veya biraz daha fazla miktarlardadır ve kesinlikle FLORA gibi %100 zeytinyağından elde edilmemişlerdir.
2- FLORA da hiçbir kimyasal veya sentetik dolgu ve katkı malzemesi kullanılmamıştır. Boya, parfüm antioksidan v.b. kimyasal maddeler yoktur. Tamamen saf ve natüreldir.
3- FLORA fabrikasyon üretimdir. Diğer el yapımı %100 zeytinyağlı sabunlar gibi değildir. Yani sabunu filtre edilmiş ve el değmeden üretilmiş ve ambalajlanmıştır.
ÖZELLİKLE ALLERJİSİ OLANLAR İÇİN
Bilhassa kimyasal maddelere alerjisi olan hassas ciltli insanların, yani cildin de kızarıklık ve kaşıntı problemi olan insanların, hijyen sağlamak için kullanabilecekleri yegane temizlik üründür.
Lütfen hep sizinle yaşamasını istediğiniz ve özen gösterdiğiniz saçlarınız için DOCTORSABER ve sağlıklı nefes almanıza sebep olan cildiniz için ise FLORA kullanınız.
ALMAN ICHEMA LABORATUVARININ ONAYI
Doctor Saber ve Floranın saf ve doğal olduğu, hiç bir kimyasal ve sentetik katkı maddesi içermediği Almanyada 274 laboratuar arasında birinci olan ICHEMA tarafından test edip onaylandı.
Palamut 20 yılın rekorunu kırdı. Hamsi ise ortada yok... "Palamut hamsiyi yiyor" inanışı doğru değil. Rötarın nedeni, Ukrayna, Romanya ve Rusya'da sıcaklıkların normalin üzerinde seyretmesi... Bu yüzden tezgâhtaki balık fiyatları üçe katlandı...
Karadeniz'de son yılların en bereketli palamut sezonu yaşanırken balıkçılar hamsi avında istediğini bulamadı. Son 20 yılın rekorunu kıran palamut bolluğuyla ilgili olarak Samsun Su Ürünleri Komisyoncuları Derneği Başkanı Davut Kıyak, "Palamutun yavrulama döneminde hava şartları çok iyi geçti. Yasağa karşı caydırıcı önlemlerin fazla olması da önemli rol oynadı" diye konuştu. Kıyak, hamsinin az olmasının nedenini ise Rusya, Ukrayna ve Romanya'daki hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde olmasına bağladı. Kıyak, "Bu ülkelerde havalar soğumaya başladığı zaman hamsi Karadeniz'e akın edecek. Ocak ayından itibaren hamsinin bol olacağına inanıyorum" dedi. Bu arada deniz suyu sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde olması Karadeniz ve Marmara'da çinekop, istavrit gibi balık türlerinin sayısında azalmaya neden oldu. Böyle olunca Kumkapı Balık Hali'nde fiyatlar üç katına çıktı. Çinekopun kasası 40-50 YTL'den 150 YTL'ye, kasası 100 YTL olan hamsinin kilosu ise 5 YTL'ye çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Su Ürünleri Hali Müdürü Hakan Farımaz, havaların soğumasıyla fiyatların düşeceğini belirterek "Balıklar soğuk havalarda sürü halinde gezdikleri için kolay avlanır. Bu da fiyatları aşağı çekecek" dedi.
2. Dünya Savaşı'nın son safhasında, Japonya'nın Nagazaki kentine atom bombasını atan ABD'li pilot Frederick Ashworth, 93 yaşında kalp krizinden öldü.
Onbinlerce insanın ölümüne yol açan 4.5 tonluk bombayı Japon kentine atan B-29 tipi uçağı kullanan ve sonradan koramiralliğe kadar yükselen emekli subayın, Arizona'nın Phoenix kentinde öldüğü bildirildi.
Hiroşima'dan 3 gün sonra, 9 Ağustos 1945'te Nagazaki'ye atılan atom bombası, 100 ila 150 bin kişinin ölümüne neden olmuş, Japonya 6 gün sonra teslim olarak savaştan çekilmişti.