Kingdom Under Fire The Crusaders - X-Box

Son güncelleme: 04.10.2009 07:51
  • Orta çağların kanlı savaşlarında başrole soyunun'


    PC'ler için yapılmış olan ilk Kingdom Under Fire oyununun ardından Phantagram yeni seriyi Xbox için hazırlamaya karar verdi ve Microsoft'un da desteğini alan firma, ortaya çok başarılı bir oyun çıkardı. Oyun iyilerle kötüler arasında geçen efsanevi bir savaşı anlatıyor.

    (Abi seni rahatsız eden biri varsa; söylemen yeterli!) İlk savaşta Bersia'yı, kötülerin başı Khilia'ya karşı savunmak için yedi şövalye gelmiş, efsane gerçek olmuş, kadim büyülü taş Heart'tan, Rick Miner isimli kahraman doğmuştu. Khilia ve takipçileri, Yıkım Mimberi (Altar of Destruction) denen yerde bozguna uğratılmıştı. Aradan elli yıl geçti; insanlar huzur ve barış içinde yaşarlarken, kötülüğün tekrar güçlendiğinin farkında değillerdi'

    Seçim size ait ?

    Oyunda sadece iyi tarafta bulunacağınızı sanmayın, maceraya başlarken iyi ya da kötü arasında seçim yapmak size bırakılmış. Oyuna ister insanların generali Gerald ile, isterseniz de kötülerin lideri kara elf Lucretia ile başlayabilirsiniz. İyilerin tarafında insanlar, kötülerin tarafında ise ne ararsanız var: kara elfler, orc'lar, troll'ler, yarı vampir komutanlar'

    KUF strateji ve aksiyonla yoğrulmuş bir oyun. Birliklerin hareketleri ve yerleşimleri taktiksel kısma giriyor. Göğüs göğüse savaşlarda ise bilek gücü devreye giriyor ve yapacağınız kombolarla düşmanı bozguna uğratıyorsunuz; eğer düşmanın liderini öldürürseniz, zafer erken geliyor ve böylece çok kayıp vermeden zafere ulaşıyorsunuz.

    Bir lider olarak savaş sırasında uyguladığınız strateji birliğinizin kaderini belirleyecek'

    Elinizde çeşitli yeteneklere sahip birlikler var. Okçular, süvariler, mızraklılar, piyadeler ve istihkamcılar bunlardan bazıları. Bu birliklerinizi etkin kullanmak sizin taktik yeteneğinize kalmış; örneğin düşman süvarilerine karşın mızraklılar oldukça etkili ve bunları piyadelerin önünde kullanmak son derece önemli. Okçularınızı ise elbette hattın gerisine yerleştirmenizde fayda var.

    (Savaş alanları çok acımasız) Birliklerinizi ilerletirken geniş ya da sıkı formatta dizebilirsiniz. Geniş formatta hızlı ilerlersiniz, düşman okçularının saldırılarında daha az kayıp verirsiniz ama piyadelerin saldırılarına karşı savunmanız zayıf olacaktır. Sıkı formatta ise hızınız düşük, savunmanız güçlü olacaktır.

    Her birliğin kendine özel yetenekleri var. Piyadeler keşifçi görevi alabiliyorlar. Göndereceğiniz bir asker ile düşmanların ve tuzakların yerlerini tespit edebilirsiniz; ayrıca çok daha hızlı hareket edebilirsiniz, böylece yakalanma ve farkedilme riskinizde düşük olacaktır.

    Orta çağların kanlı savaşlarında başrole soyunun'


    Okçular ise alevli oklar atabiliyorlar; bu, bir orman içinde bulunan düşman birliklerine karşı son derece etkili bir özellik; ama bu taktik taşlı bölgelerde ya da yağmurlu havalarda işinize yaramayacaktır. Okçular geniş veya dar bir bölgeyi ok yağmuruna tutabilir, nokta atışıyla ise çok büyük kayıplar verdirebilir; ancak bu tarz bir saldırı da saldırı menzili kısalmakta. İstihkamcılarınız ise kurulmuş olan tuzakları etkisiz hale getirebilir, aynı zamanda da düşmanın gelebileceği yönlerde tuzaklar kurabilir. Bu tuzaklar gerçekten bir birliğe büyük kayıplar verdirebiliyor. Tabi bu işleri yaparken istihkamcılarınızı korumanızda büyük fayda var.

    Elinizdeki birliklerin özelliklerine ve yeteneklerine göre savaşlarda uygulayacağınız taktikleri belirlemek tamamen size kalmış. Bu nedenle bulunduğunuz savaşlar size çok gerçekçi geliyor. Eğer iki düşman birlik göğüs göğüse gelirlerse otomatik savaş moduna giriyorsunuz ve generalin kontrolü size geçiyor, yanınızda size her an yardımcı olabilecek komutanlar da var. Ekstra olarak SP denen yetenek puanlarınız yettiğince, yardım çağrısında bulunabiliyorsunuz; ayrıca size özel yetenekleri ve komboları da gerçekleştirebiliyorsunuz. Düşman askerlerini öldürdükçe SP çubuğunuz doluyor. Her bölüm bittiğinde ise kalenize ya da kamp bölgenize dönüyorsunuz. Burada yeni askerler bulabilir, yeni görevleri öğrenebilirsiniz, ayrıca savaşlarda kazandığınız puanlarla komutanlarınıza ya da birliklerinize silah, zırh, özel güçler alabilir, mevcut olanları ise daha da güçlendirebilirsiniz. Üst rütbeli subaylara özel büyü güçleri de mevcut. Savaş esnasında bunları kullanma imkanınız da var. Bu kısımda puanları dağıtırken dikkat etmekte fayda var. Piyadelerin savunma ve saldırı yeteneklerini arttırırken, okçuları zayıf bırakmayın ya da mızraklıları unutmayın, aynı şekilde komutanların silah, zırh ve özel kabiliyetlerine de dikkat edilmeli.

    Kamp bölgesinde taverna bölümü ise askerlerin moral durumlarını öğrenmeniz için ideal. Onların çıktıkları ya da çıkacakları seferlerle ilgili görüşlerini dinlemeniz de önemli. Eksilen kuvvetleriniz için takviye askerleri de yine buradan temin edebiliyorsunuz.

    (Bu hatuna kıyılır mı be!)
    Oyuna RTS demiştik ama, baraka yap, asker üret, silah yap gibi fuzuli şeylerle ilgilenmeniz gerekmiyor. Siz sadece birliklerinizin motivasyonu, teçhizatları ve yetenekleriyle ilgileniyorsunuz, dahası savaş alanında taktiklerinizi belirliyorsunuz.


    Oyuna başlarken insan veya kara elf seçimi yaparak iyi ya da kötü tarafı oynayabiliyorsunuz demiştim; aslında bu ekranda dört adet seçim mümkün: İyi ve kötü tarafta fazladan birer hero var; ancak bunları seçebilmeniz için önce Gerald ya da Lucretia ile oyunu bitirmeniz gerekiyor. Oyuna iyilerle başladığınız zaman kendinizi yeşil ağırlıklı bol bitki örtülü yerlerde buluyorsunuz. Kötüleri seçerseniz ise tam tersi bir şekilde, çöle benzer, kurak, sarı tonlarda mekanlarda başlıyorsunuz. Bu farklı çevre ve mimari de oyunu hem iyi hem de kötü olarak oynamak için insanı teşvik ediyor. Açıkçası kötülerin komutanı Lucretia'nın hızı ve özel yetenekleri çok hoşuma gitti, hızı ve çift kılıcı ile oldukça ölümcül bir düşman Lucretia. Yanındaki subaylarından birisi ise yarı vampir bir kadın. Kötülerin diyaloglar ise insanlara göre oldukça soğuk ve zalimce diyebilirim. Phantagram bu farklılıkları oyuna gerçekten çok güzel yansıtmış.

    Multiplayer'ı da unutmamalı !

    (Oğlum. Seninle erkek erkeğe konuşmanın zamanı geldi.) Böyle güzel bir savaş ortamı sunan oyunu, multiplayer oynayamamak büyük eksiklik olurdu. Ne mutlu ki, Phantagram bunu da gözardı etmemiş. Oyun sistem kablosuyla 4 oyuncuya kadar destek verdiği gibi, Xbox Live'da da diğer oyuncularla kapışmanız mümkün; ayrıca Xbox Live'a bağlananlar indirilebilir içerikler de bulabilecekler, yani oyuna yeni karakterleri ya da yeni haritaları eklemek mümkün olabilecek.

    Kimi savaşlarda ekrandaki karakter sayısı 150 ve üstü olabiliyor, kısacası kan gövdeyi götürüyor desem yanlış olmaz, yalnız ortalığın bu kadar karışması bazen birliklerin kontrolünü bir nebze zorlaştırabiliyor. Bunların yanında her karakterin çok detaylı, binlerce poligondan oluştuğunu düşünürseniz, size sunulan savaş atmosferini hayal edebilirsiniz. Animasyonlar da oldukça başarılı hazırlanmış. Oyun esnasında metal ağırlıklı çalan müzikler ise oyuna çok farklı bir hava katıyor. Birliklerin ilerleyişi esnasında da sizinle subaylar arasında geçen geyik diyaloglar da cabası; ancak burada hoşuma gitmeyen bir durum söz konusu: Maalesef konuşmalar esnasında dudaklar çoğunlukla kıpırdamıyor. Ses efektleri olarak ise, Dolby Digital 5.1'in tüm nimetlerinden faydalanılmış. Çalan müzikler, etrafınızda çınlayan kılıç sesleri ve vınlayan oklarla mest olmamanıza imkan yok.

    Kusursuza yakın'

    (Savaşın yaşı yok derlerdi de inanmazdım.) Xbox'a özel çıkan bu oyun için bir şaheser demek yanlış olmaz. Oynanışı ile farklı bir yere sahip; tam bir taktiksel savaş oyunu olan Kingdom Under Fire: The Crusader, size orta çağlarda geçen savaşları tüm canlılığıyla sunuyor. Görsel ve işitsel şölen haricinde kendinizi kanlı savaşlarda başrolü oynayan bir komutan gibi hissedebiliyorsunuz. Crusaders görmezden gelinebilecek bazı küçük hataların dışında kusursuz bir yapım, hatta oyun o kadar iyi ki RTS'den hoşlanmayanların bile ilgisini çekebilir'
#04.10.2009 07:51 0 0 0