Osmanlıca-Türkçe Sözlük D-F

Son güncelleme: 23.10.2009 14:10
  • Osmanlıca Kelimeler - Osmanlıca Cümleler - Osmanlıca Türkçe Kelimeler
    D
    dâ'î (A.) [ 1 [داعی .dua eden duacı. 2.davet eden.
    dâ'ussıla (A.) [ داء الصله] yurdunu özleme köyünü özleme.
    dâd (F.) [ 1 [داد .adalet. 2.iyilik ihsan.
    dâd (F.) [ 1 [داد .verme. 2.verdi. 3.vergi.
    dâdgâh (F.) [ دادگاه] mahkeme.
    dâdhâh (F.) [ دادخواه] davacı.
    dâdres (F.) [ دادرس ] imdada koşan.
    dâdû (F.) [ دادو ] dadı.
    dâdüferyâd (F.) [ دادوفریاد ] feryat figan.
    dâdüsited (F.) [ داد و ستد ] alışveriş.
    dâfi' (A.) [ دافع ] uzaklaştıran defeden.
    dâğ (F.) [ 1 [داغ .yara. 2.kızgın demirle vurulmuş işaret.
    dağal (F.) [ دغل ] hile hilehurda alavere dalavere.
    dağalbâz (F.) [ دغل باز ] hileci.
    dağdağa (A.) [ دغدغه] telaş gürültü patırtı.
    dâhî (A.) [ داهی ] deha sahibi.
    dâhil (A.) [ داخل ] iç içeri.
    dâhil olmak içeri girmek.
    dâhile (A.) [ داخله] iç iç yüz.
    dâhilen (A.) [ داخلا ] içten.
    dâhilî (A.) [ داخلی ] iç ile ilgili iç yüze ait.
    dâhiliye (A.) [ داخليه] iç ile ilgili iç yüze ait.
    dahl (A.) [ دخل ] müdahale etme karışma.
    dahme (F.) [ 1 [ضخمه.mezar. 2.mezarlık. 3.lahit.
    dâim (A.) [ دائم ] sürekli devamlı.
    dâimî (A.) [ دائمی ] sürekli devamlı.
    dâir (A.) [ 1 [دائر .ilişkin hakkında. 3.dönen.
    dâire (A.) [ 1 [دائره.daire. 2.büro ofis. 3.devlet dairesi. 4.tef zilli tef.
    dâirenmâdâr (A.) [ دائرا مادار ] çepeçevre.
    dâirevî (A.) [ دائروی ] dairemsi.
    dâirezen (A.-F.) [ دائرهزن ] daire çalan.
    dâiye (A.) [ 1 [داعيه.arzu istek. 2.iddia.
    dakâyık (A.) [ 1 [دقایق .incelikler. 2.dakikalar.
    dakîk (A.) [ 1 [دقيق .ince hassas. 2.dakika şaşmayan.
    dakîka (A.) [ 1 [دقيقه.incelik. 2.dakika.
    dalâlet (A.) [ ضلالت ] sapkınlık.
    dâll (A.) [ دال ] delalet eden.
    dâlle (A.) [ ضاله] sapık yoldan çıkmış.
    dâm (F.) [ 1 [دام .tuzak kapan. 2.besi hayvanı.
    dâmâd (F.) [ داماد ] damat güveyi.
    dâmân (F.) [ دامان ] etek.
    dâmen (F.) [ دامن ] etek.
    dâmenâlûde (F.) [ دامن آلوده] iffetsiz.
    dâmenbûs (F.) [ دامن بوس ] etek öpen.
    dâmene (F.) [ دامنه] yamaç dağ eteği.
    dâmengîr (F.) [ 1 [دامن گير .davacı şikayetçi. 2.eteğe sarılan.
    dâmgâh (F.) [ دامگاه] tuzak kurulmuş yer.
    dân (F.) [ دان ] bilen.
    dân (F.) [ دان ] kap.
    dânâ (F.) [ دانا ] bilgili iyi bilen.
    dâne (F.) [ 1 [دانه.tohum. 2.yem. 3.tane.
    dânende (F.) [ داننده] bilen.
    dâng (F.) [ دانگ ] altıdabirlik dirhem.
    dâniş (F.) [ 1 [دانش .bilgi. 2.bilim.
    dânişâmûz (F.) [ دانش آموز ] öğrenci.
    dânişgâh (F.) [ دانشگاه] üniversite.
    dânişmend (F.) [ 1 [دانشمند .bilgin alim. 2.stajiyer kadı.
    dânişver (A.) [ دانشور ] bilgin.
    dâr (A.) [ 1 [دار .yurt. 2.ev.
    dâr (F.) [ دار ] dar ağacı.
    dâr (F.) [ دار ] sahip olan bulunduran tutan.
    dâr -ı bekâ [ دار بقا ] ahiret.
    dâr -ı fenâ [ دار فنا ] dünya.
    dârâ (F.) [ 1 [دارا .sahip. 2.büyük hükümdar.
    darabân (A.) [ 1 [ضربان .çarpıntı. 2.vuruş.
    darabât (A.) [ 1 [ضربات .darbeler vuruşlar.
    darb (A.) [ 1 [ضرب .vuruş. 2.para basımı. 3.dövme.
    darbe (A.) [ 1 [ضربه.vuruş darbe. 2.bela.
    darbhâne (A.) [ ضرب خانه] darphane para basımevi.
    darbımesel (A.-F.) [ ضرب مثل ] atasözü.
    dârçîn (F.) [ دارچين ] tarçın.
    dârende (F.) [ دارنده] sahip.
    darîr (A.) [ ضریر ] doğuştan kör.
    dârû (F.) [ دارو ] ilaç.
    dârûhâne (F.) [ داروخانه] eczane.
    dârülaceze (A.) [ دارالعجزه] düşkünler evi.
    dârülbedâyi (A.) [ دارالبدایع ] konservatuvar.
    dârülelhân (A.) [ دارالالحان ] konservatuvar.
    dârüleytâm (A.) [ دارالایتام ] yetimhane.
    dârülfünun (A.) [ دارالفنون ] üniversite.
    dârülhilâfe (A.) [ 1 [دارالخلافه.İstanbul. 2.halifelik merkezi.
    dârülkütüb (A.) [ دارالکتب ] kütüphane.
    dârülmuallimât (A.) [ دارالمعلمات ] kız öğretmen okulu.
    dârülmuallimîn (A.) [ دارالمعلمين ] erkek öğretmen okulu.
    dârülmülk (A.) [ دارالملک ] başkent.
    dârülvilâde (A.) [ دارالولاده] doğumevi.
    dârüssaltana (A.) [ دارالسلطنه] İstanbul.
    dârüsselam (A.) [ 1 [دارالسلام .Bağdat. 2.cennet.
    dâs (F.) [ داس ] orak.
    dâstân (F.) [ 1 [داستان .destan. 2.hikaye. 3.masal.
    dâstânî (F.) [ داستانی ] destânî kahramanlıkla ilgili epik.
    davâ (A.) [ 1 [دعوی .dava. 2.teorem. 3.mesele.
    dâver (F.) [ 1 [داور .yargıç. 2.hükümdar. 3.Tanrı.
    davet (A.) [ دعوت ] çağrı.
    dâye (F.) [ دایه] dadı.
    dâyin (A.) [ داین ] alacaklı.
    deâvî (A.) [ دعاوی ] davalar.
    debbağ (A.) [ دباغ ] sepici.
    debdebe (A.) [ دبدبه] gösteriş.
    debir (F.) [ دبير ] katip.
    ded (F.) [ دد ] yırtıcı hayvan.
    def (F.) [ دف ] tef.
    def' (A.) [ دفع ] uzaklaştırma.
    def' edilmek 1.uzaklaştırılmak. 2.giderilmek.
    def' etmek 1.uzaklaştırmak. 2.gidermek.
    def'a (A.) [ دفعه] kez kere defa.
    def'aten (A.) [ دفعة ] bir defada.
    defaât (A.) [ دفعات ] kereler defalar.
    defâin (A.) [ دفائن ] gömüler defineler.
    defâtir (A.) [ دفاتير ] defterler.
    define (A.) [ دفينه] gömü.
    defn (A.) [ دفن ] gömme defin.
    defter (A.) [ دفتر ] defter.
    defterdâr (A.-F.) [ 1 [دفتردار .ildeki en üst düzey maliye yetkilisi. 2.maliye bakanı.
    defzen (A.-F.) [ دفزن ] tef çalan.
    deh (F.) [ ده] on.
    dehâ (A.) [ دها ] dahilik.
    dehâlet (A.) [ 1 [دخالت .karışma. 2.sığınma.
    dehâlîz (A.) [ دهاليز ] dehlizler.
    dehân (F.) [ دهان ] ağız.
    dehânbeste (F.) [ دهان بسته] suskun.
    dehen (F.) [ دهن ] ağız.
    dehliz (A.) [ دهليز ] koridor.
    dehr (A.) [ 1 [دهر .dünya. 2.devir zamane.
    dehrî (A.) [ دهری ] materyalist.
    dehriyye (A.) [ دهریه] materyalistlik.
    dehşetâver (A.-F.) [ دهشت آور ] dehşet verici.
    dehşetengîz (A.-F.) [ دهشت انگيز ] ürkünç dehşet verici.
    dekâkîn (A.) [ دکاکين ] dükkanlar.
    delâil (A.) [ دلائل ] kanıtlar deliller.
    delâlet (A.) [ دلالت ] delillik yol gösterme.
    delâlet etmek 1.yol göstermek. 2.anlamına gelmek.
    delîl (A.) [ 1 [دليل .kanıt. 2.rehber. 3.şahit.
    delk (F.) [ دلق ] derviş hırkası.
    dellâk (A.) [ دلاک ] tellak.
    dellâl (A.) [ دلال ] komisyoncu tellal.
    delv (A.) [ 1 [دلو .kova. 2.kova burcu.
    dem (A.) [ دم ] kan.
    dem (F.) [ 1 [دم .zaman. 2.nefes. 3.içki.
    demâdem (F.) [ دمادم ] her an.
    dembedem (F.) [ دمبدم ] her an.
    demsâz (F.) [ 1 [دمساز .yakın arkadaş.2.sırdaş.
    denâet (A.) [ دنائت ] alçaklık.
    dendân (F.) [ دندان ] diş.
    dendanmüzd (F.) [ دندان مزد ] diş kirası.
    denî (A.) [ دنی ] alçak.
    der (F.) [ در ] kapı.
    derâhim (A.) [ دراهم ] dirhemler.
    derakab (F.-A.) [ درعقب ] ardından hemen derhal hemen ardından.
    derâmed (F.) [ در آمد ] kazanç gelir.
    derâz (F.) [ دراز ] uzun.
    derbân (F.) [ دربان ] kapıcı.
    derbâr (F.) [ دربار ] saray.
    derbeder (F.) [ دربدر ] aylak avare.
    derbend (F.) [ 1 [دربند .dar geçit. 2.sınır kalesi. 3.hudut.
    derc (A.) [ درج ] içine alma biriktirme.
    derc edilmek içine alınmak.
    derc etmek içine almak.
    derd (F.) [ 1 [درد .dert. acı. 3.ağrı.
    derdâ (F.) [ دردا ] ne yazık ki eyvahlar olsun.
    derdest (F.) [ 1 [دردست .yakalama. 2.el altında olma.
    derdest edilmek yakalanmak.
    derdest etmek yakalamak.
    derdiser (F.) [ درد سر ] baş belası baş ağrısı sorun problem.
    derdmend (F.) [ دردمند ] dertli.
    derecât (A.) [ درجات ] dereceler.
    derece (A.) [ 1 [درجه.derece. 2.aşama. 3.kat. 3.miktar.
    derekât (A.) [ 1 [درکات .katlar. 2.basamaklar.
    dereke (A.) [ 1 [درکه.kat. 2.basamak.
    derende (F.) [ درنده] yırtıcı.
    dergâh (F.) [ 1 [درگاه.dergah. 2.saray. 3.tekke. 4.tapı huzur.
    derhâl (F.-A.) [ درحال ] hemen.
    derhâst (F.) [ 1 [درخواست .istek talep rica. 2.dilekçe.
    derhâtır (F.-A.) [ 1 [در خاطر .hatırlama. 2.hatırda tutma.
    derhâtır ettirmek hatırlatmak akla getirmek.
    derhâtır eylemek hatırlamak.
    derhor (F.) [ درخور ] layık.
    derîçe (F.) [ 1 [دریچه.pencere. 2.küçük kapı.
    derk (A.) [ 1 [درک .anlama idrak etme. 2.alma.
    derk etmek anlamak idrak etmek.
    derkenâr (F.-A.) [ درکنار ] kenar yazısı.
    dermân (F.) [ 1 [درمان .ilaç. 2.çare. 3.güç.
    dermânde (F.) [ 1 [درمانده.aciz. 2.zavallı.
    dermeyân (F.) [ درميان ] ortada.
    dermeyân edilmek ortaya konulmak ele alınmak.
    dermeyân etmek ortaya koymak ele almak.
    derpîş (F.) [ درپيش ] göz önünde.
    derpîş edilmek göz önünde bulundurulmak.
    derpîş etmek göz önünde bulundurmak.
    derrâk (A.) [ دراک ] anlayışlı.
    derre (F.) [ دره] dere.
    dersaadet (F.-A.) [ در سعادت ] İstanbul.
    dershân (A.-F.) [ درسخوان ] öğrenci.
    deruhde edilmek üste alınmak görev bilinmek.
    deruhde etmek üstüne almak.
    derûn (F.) [ 1 [درون .iç içerisi. 2.gönül.
    derûnî (F.) [ درونی ] içten gelen içe ait.
    dervâze (F.) [ 1 [دروازه.ana kapı. 2.kale kapısı. 3.şehir kapısı.
    dervîş (F.) [ 1 [درویش .yoksul. 2.tarikat şeyhine bağlı mürit.
    dervîşân (F.) [ درویشان ] dervişler.
    deryâ (F.) [ دریا ] deniz.
    deryâdil (F.) [ 1 [دریادل .gönlü zengin. 2.büyük himmetli.
    deryâneverd (F.) [ دریانورد ] denizci.
    derzî (F.) [ درزی ] terzi.
    desâis (A.) [ دسائس ] hileler oyunlar.
    desîse (A.) [ دسيسه] hile oyun.
    desîsekâr (A.-F.) [ دسيسهکار ] hileci düzenbaz.
    dessâs (A.) [ دساس ] hileci düzenbaz.
    dest (F.) [ دست ] el.
    destân (F.) [ 1 [دستان .hikaye. 2.destan. 3.masal.
    destâr (F.) [ دستار ] sarık.
    destâvîz (F.) [ دستاویز ] küçük hediye.
    destbedest (F.) [ دست بدست ] elden ele.
    destbûs (F.) [ دست بوس ] el öpen.
    destbûsî (F.) [ دست بوسی ] el öpme.
    deste (F.) [ 1 [دسته.grup. 2.demet. 3.kulp.
    destere (F.) [ دستره] testere bıçkı.
    destg
#23.10.2009 14:10 0 0 0