Giriş
Giriş
Üye Ol
Main-Board
Gündem
Giriş
Giriş
Üye Ol
Ana Sayfa
Tarih
Osmanlıca-Türkçe Sözlük D-F
Osmanlıca-Türkçe Sözlük D-F
2701
Son güncelleme: 23.10.2009 14:10
Nehir
Osmanlıca Kelimeler - Osmanlıca Cümleler - Osmanlıca Türkçe Kelimeler
D
dâ'î (A.) [ 1 [داعی .dua eden duacı. 2.davet eden.
dâ'ussıla (A.) [ داء الصله] yurdunu özleme köyünü özleme.
dâd (F.) [ 1 [داد .adalet. 2.iyilik ihsan.
dâd (F.) [ 1 [داد .verme. 2.verdi. 3.vergi.
dâdgâh (F.) [ دادگاه] mahkeme.
dâdhâh (F.) [ دادخواه] davacı.
dâdres (F.) [ دادرس ] imdada koşan.
dâdû (F.) [ دادو ] dadı.
dâdüferyâd (F.) [ دادوفریاد ] feryat figan.
dâdüsited (F.) [ داد و ستد ] alışveriş.
dâfi' (A.) [ دافع ] uzaklaştıran defeden.
dâğ (F.) [ 1 [داغ .yara. 2.kızgın demirle vurulmuş işaret.
dağal (F.) [ دغل ] hile hilehurda alavere dalavere.
dağalbâz (F.) [ دغل باز ] hileci.
dağdağa (A.) [ دغدغه] telaş gürültü patırtı.
dâhî (A.) [ داهی ] deha sahibi.
dâhil (A.) [ داخل ] iç içeri.
dâhil olmak içeri girmek.
dâhile (A.) [ داخله] iç iç yüz.
dâhilen (A.) [ داخلا ] içten.
dâhilî (A.) [ داخلی ] iç ile ilgili iç yüze ait.
dâhiliye (A.) [ داخليه] iç ile ilgili iç yüze ait.
dahl (A.) [ دخل ] müdahale etme karışma.
dahme (F.) [ 1 [ضخمه.mezar. 2.mezarlık. 3.lahit.
dâim (A.) [ دائم ] sürekli devamlı.
dâimî (A.) [ دائمی ] sürekli devamlı.
dâir (A.) [ 1 [دائر .ilişkin hakkında. 3.dönen.
dâire (A.) [ 1 [دائره.daire. 2.büro ofis. 3.devlet dairesi. 4.tef zilli tef.
dâirenmâdâr (A.) [ دائرا مادار ] çepeçevre.
dâirevî (A.) [ دائروی ] dairemsi.
dâirezen (A.-F.) [ دائرهزن ] daire çalan.
dâiye (A.) [ 1 [داعيه.arzu istek. 2.iddia.
dakâyık (A.) [ 1 [دقایق .incelikler. 2.dakikalar.
dakîk (A.) [ 1 [دقيق .ince hassas. 2.dakika şaşmayan.
dakîka (A.) [ 1 [دقيقه.incelik. 2.dakika.
dalâlet (A.) [ ضلالت ] sapkınlık.
dâll (A.) [ دال ] delalet eden.
dâlle (A.) [ ضاله] sapık yoldan çıkmış.
dâm (F.) [ 1 [دام .tuzak kapan. 2.besi hayvanı.
dâmâd (F.) [ داماد ] damat güveyi.
dâmân (F.) [ دامان ] etek.
dâmen (F.) [ دامن ] etek.
dâmenâlûde (F.) [ دامن آلوده] iffetsiz.
dâmenbûs (F.) [ دامن بوس ] etek öpen.
dâmene (F.) [ دامنه] yamaç dağ eteği.
dâmengîr (F.) [ 1 [دامن گير .davacı şikayetçi. 2.eteğe sarılan.
dâmgâh (F.) [ دامگاه] tuzak kurulmuş yer.
dân (F.) [ دان ] bilen.
dân (F.) [ دان ] kap.
dânâ (F.) [ دانا ] bilgili iyi bilen.
dâne (F.) [ 1 [دانه.tohum. 2.yem. 3.tane.
dânende (F.) [ داننده] bilen.
dâng (F.) [ دانگ ] altıdabirlik dirhem.
dâniş (F.) [ 1 [دانش .bilgi. 2.bilim.
dânişâmûz (F.) [ دانش آموز ] öğrenci.
dânişgâh (F.) [ دانشگاه] üniversite.
dânişmend (F.) [ 1 [دانشمند .bilgin alim. 2.stajiyer kadı.
dânişver (A.) [ دانشور ] bilgin.
dâr (A.) [ 1 [دار .yurt. 2.ev.
dâr (F.) [ دار ] dar ağacı.
dâr (F.) [ دار ] sahip olan bulunduran tutan.
dâr -ı bekâ [ دار بقا ] ahiret.
dâr -ı fenâ [ دار فنا ] dünya.
dârâ (F.) [ 1 [دارا .sahip. 2.büyük hükümdar.
darabân (A.) [ 1 [ضربان .çarpıntı. 2.vuruş.
darabât (A.) [ 1 [ضربات .darbeler vuruşlar.
darb (A.) [ 1 [ضرب .vuruş. 2.para basımı. 3.dövme.
darbe (A.) [ 1 [ضربه.vuruş darbe. 2.bela.
darbhâne (A.) [ ضرب خانه] darphane para basımevi.
darbımesel (A.-F.) [ ضرب مثل ] atasözü.
dârçîn (F.) [ دارچين ] tarçın.
dârende (F.) [ دارنده] sahip.
darîr (A.) [ ضریر ] doğuştan kör.
dârû (F.) [ دارو ] ilaç.
dârûhâne (F.) [ داروخانه] eczane.
dârülaceze (A.) [ دارالعجزه] düşkünler evi.
dârülbedâyi (A.) [ دارالبدایع ] konservatuvar.
dârülelhân (A.) [ دارالالحان ] konservatuvar.
dârüleytâm (A.) [ دارالایتام ] yetimhane.
dârülfünun (A.) [ دارالفنون ] üniversite.
dârülhilâfe (A.) [ 1 [دارالخلافه.İstanbul. 2.halifelik merkezi.
dârülkütüb (A.) [ دارالکتب ] kütüphane.
dârülmuallimât (A.) [ دارالمعلمات ] kız öğretmen okulu.
dârülmuallimîn (A.) [ دارالمعلمين ] erkek öğretmen okulu.
dârülmülk (A.) [ دارالملک ] başkent.
dârülvilâde (A.) [ دارالولاده] doğumevi.
dârüssaltana (A.) [ دارالسلطنه] İstanbul.
dârüsselam (A.) [ 1 [دارالسلام .Bağdat. 2.cennet.
dâs (F.) [ داس ] orak.
dâstân (F.) [ 1 [داستان .destan. 2.hikaye. 3.masal.
dâstânî (F.) [ داستانی ] destânî kahramanlıkla ilgili epik.
davâ (A.) [ 1 [دعوی .dava. 2.teorem. 3.mesele.
dâver (F.) [ 1 [داور .yargıç. 2.hükümdar. 3.Tanrı.
davet (A.) [ دعوت ] çağrı.
dâye (F.) [ دایه] dadı.
dâyin (A.) [ داین ] alacaklı.
deâvî (A.) [ دعاوی ] davalar.
debbağ (A.) [ دباغ ] sepici.
debdebe (A.) [ دبدبه] gösteriş.
debir (F.) [ دبير ] katip.
ded (F.) [ دد ] yırtıcı hayvan.
def (F.) [ دف ] tef.
def' (A.) [ دفع ] uzaklaştırma.
def' edilmek 1.uzaklaştırılmak. 2.giderilmek.
def' etmek 1.uzaklaştırmak. 2.gidermek.
def'a (A.) [ دفعه] kez kere defa.
def'aten (A.) [ دفعة ] bir defada.
defaât (A.) [ دفعات ] kereler defalar.
defâin (A.) [ دفائن ] gömüler defineler.
defâtir (A.) [ دفاتير ] defterler.
define (A.) [ دفينه] gömü.
defn (A.) [ دفن ] gömme defin.
defter (A.) [ دفتر ] defter.
defterdâr (A.-F.) [ 1 [دفتردار .ildeki en üst düzey maliye yetkilisi. 2.maliye bakanı.
defzen (A.-F.) [ دفزن ] tef çalan.
deh (F.) [ ده] on.
dehâ (A.) [ دها ] dahilik.
dehâlet (A.) [ 1 [دخالت .karışma. 2.sığınma.
dehâlîz (A.) [ دهاليز ] dehlizler.
dehân (F.) [ دهان ] ağız.
dehânbeste (F.) [ دهان بسته] suskun.
dehen (F.) [ دهن ] ağız.
dehliz (A.) [ دهليز ] koridor.
dehr (A.) [ 1 [دهر .dünya. 2.devir zamane.
dehrî (A.) [ دهری ] materyalist.
dehriyye (A.) [ دهریه] materyalistlik.
dehşetâver (A.-F.) [ دهشت آور ] dehşet verici.
dehşetengîz (A.-F.) [ دهشت انگيز ] ürkünç dehşet verici.
dekâkîn (A.) [ دکاکين ] dükkanlar.
delâil (A.) [ دلائل ] kanıtlar deliller.
delâlet (A.) [ دلالت ] delillik yol gösterme.
delâlet etmek 1.yol göstermek. 2.anlamına gelmek.
delîl (A.) [ 1 [دليل .kanıt. 2.rehber. 3.şahit.
delk (F.) [ دلق ] derviş hırkası.
dellâk (A.) [ دلاک ] tellak.
dellâl (A.) [ دلال ] komisyoncu tellal.
delv (A.) [ 1 [دلو .kova. 2.kova burcu.
dem (A.) [ دم ] kan.
dem (F.) [ 1 [دم .zaman. 2.nefes. 3.içki.
demâdem (F.) [ دمادم ] her an.
dembedem (F.) [ دمبدم ] her an.
demsâz (F.) [ 1 [دمساز .yakın arkadaş.2.sırdaş.
denâet (A.) [ دنائت ] alçaklık.
dendân (F.) [ دندان ] diş.
dendanmüzd (F.) [ دندان مزد ] diş kirası.
denî (A.) [ دنی ] alçak.
der (F.) [ در ] kapı.
derâhim (A.) [ دراهم ] dirhemler.
derakab (F.-A.) [ درعقب ] ardından hemen derhal hemen ardından.
derâmed (F.) [ در آمد ] kazanç gelir.
derâz (F.) [ دراز ] uzun.
derbân (F.) [ دربان ] kapıcı.
derbâr (F.) [ دربار ] saray.
derbeder (F.) [ دربدر ] aylak avare.
derbend (F.) [ 1 [دربند .dar geçit. 2.sınır kalesi. 3.hudut.
derc (A.) [ درج ] içine alma biriktirme.
derc edilmek içine alınmak.
derc etmek içine almak.
derd (F.) [ 1 [درد .dert. acı. 3.ağrı.
derdâ (F.) [ دردا ] ne yazık ki eyvahlar olsun.
derdest (F.) [ 1 [دردست .yakalama. 2.el altında olma.
derdest edilmek yakalanmak.
derdest etmek yakalamak.
derdiser (F.) [ درد سر ] baş belası baş ağrısı sorun problem.
derdmend (F.) [ دردمند ] dertli.
derecât (A.) [ درجات ] dereceler.
derece (A.) [ 1 [درجه.derece. 2.aşama. 3.kat. 3.miktar.
derekât (A.) [ 1 [درکات .katlar. 2.basamaklar.
dereke (A.) [ 1 [درکه.kat. 2.basamak.
derende (F.) [ درنده] yırtıcı.
dergâh (F.) [ 1 [درگاه.dergah. 2.saray. 3.tekke. 4.tapı huzur.
derhâl (F.-A.) [ درحال ] hemen.
derhâst (F.) [ 1 [درخواست .istek talep rica. 2.dilekçe.
derhâtır (F.-A.) [ 1 [در خاطر .hatırlama. 2.hatırda tutma.
derhâtır ettirmek hatırlatmak akla getirmek.
derhâtır eylemek hatırlamak.
derhor (F.) [ درخور ] layık.
derîçe (F.) [ 1 [دریچه.pencere. 2.küçük kapı.
derk (A.) [ 1 [درک .anlama idrak etme. 2.alma.
derk etmek anlamak idrak etmek.
derkenâr (F.-A.) [ درکنار ] kenar yazısı.
dermân (F.) [ 1 [درمان .ilaç. 2.çare. 3.güç.
dermânde (F.) [ 1 [درمانده.aciz. 2.zavallı.
dermeyân (F.) [ درميان ] ortada.
dermeyân edilmek ortaya konulmak ele alınmak.
dermeyân etmek ortaya koymak ele almak.
derpîş (F.) [ درپيش ] göz önünde.
derpîş edilmek göz önünde bulundurulmak.
derpîş etmek göz önünde bulundurmak.
derrâk (A.) [ دراک ] anlayışlı.
derre (F.) [ دره] dere.
dersaadet (F.-A.) [ در سعادت ] İstanbul.
dershân (A.-F.) [ درسخوان ] öğrenci.
deruhde edilmek üste alınmak görev bilinmek.
deruhde etmek üstüne almak.
derûn (F.) [ 1 [درون .iç içerisi. 2.gönül.
derûnî (F.) [ درونی ] içten gelen içe ait.
dervâze (F.) [ 1 [دروازه.ana kapı. 2.kale kapısı. 3.şehir kapısı.
dervîş (F.) [ 1 [درویش .yoksul. 2.tarikat şeyhine bağlı mürit.
dervîşân (F.) [ درویشان ] dervişler.
deryâ (F.) [ دریا ] deniz.
deryâdil (F.) [ 1 [دریادل .gönlü zengin. 2.büyük himmetli.
deryâneverd (F.) [ دریانورد ] denizci.
derzî (F.) [ درزی ] terzi.
desâis (A.) [ دسائس ] hileler oyunlar.
desîse (A.) [ دسيسه] hile oyun.
desîsekâr (A.-F.) [ دسيسهکار ] hileci düzenbaz.
dessâs (A.) [ دساس ] hileci düzenbaz.
dest (F.) [ دست ] el.
destân (F.) [ 1 [دستان .hikaye. 2.destan. 3.masal.
destâr (F.) [ دستار ] sarık.
destâvîz (F.) [ دستاویز ] küçük hediye.
destbedest (F.) [ دست بدست ] elden ele.
destbûs (F.) [ دست بوس ] el öpen.
destbûsî (F.) [ دست بوسی ] el öpme.
deste (F.) [ 1 [دسته.grup. 2.demet. 3.kulp.
destere (F.) [ دستره] testere bıçkı.
destg
#23.10.2009 14:10
0
0
0
Osmanlıca-Türkçe Sözlük D-F Konusuna Benzer Konular
Bayanlarla Erkekler arasindaki fark
03.03.2004
Format yaparken ilk adimlar
03.03.2004
FUSİONFALL
28.12.2008
Ferdi Tayfur
04.03.2004
Türkçe - Almanca - Ingilizce sözlük
05.03.2004
Plastik Gıda Ambalajı
23.10.2009 14:10
Main-Board 2004 - 2023
Bugün
Aramalar
Üyeler
Toplist
Hakkımızda
Kurallar
İletişim
Adapazarı Duşakabin