Suya yazmıstık seninle Aşk Şiirimizi

Son güncelleme: 03.11.2009 11:01
  • [main-arkaplan-muzik]362[/main-arkaplan-muzik]


    noimage

    Suya yazılmış bir sevdanın,
    vuslata gebe kalmış umudun ölümsüz satırlarını
    yazıyorum yıldızların gözbebeklerine.
    Mürekkebini yüreğimizin sevda kokan
    çağlayanlarından alan bu aşkı yazıyorum...
    Melek'lerin ıslak kirpiklerine.
    Arsız dikenleri ayaklarımızla ezip vuslat
    yolculuğundaki pamuksu düşlerimi anlatıyorum....
    ..... bizi dinleyenlere.
    Seni ve ölümsüz sevdamı suya yazıyorum çünkü
    sevdamız su gibi berrak, su gibi saf ve güneş gibi
    sıcak.
    Aldığımız her nefes umuda ve mutluluğa sunulmuş
    adaktı.
    Kazanan biz olmalıydık çünkü beyazı giyindik
    sevdanın.
    Aşkın yüce duygularında nefes aldık....
    Ve suyun duruluğundan güç alarak yalnızlığın
    üzerine delicesine yürüdük.

    noimage

    Hatırlıyor musun bu sevda yolculuğunda nice
    uçurumları aştık seninle?
    Karanlık ve puslu yollardaki arsız ayazları ezerek
    nice kaldırımları aşındırdık.
    Üşüdük mevsimlerin sıcakla olan dansında.
    Üşüdük çünkü sevdamızın yollarında umutlarımız
    kaç kez esir alındı.
    Kaç kez yüreklerimiz hain sorgularda acılara gebe
    kaldı.
    Ama pes etmedik ve yenilmedik. Sevdamızı
    içimizdeki kelimelere saklayıp umuda gülümsedik.
    Ayaküstü yaşanan sevdalardan değildik biz.
    Küçük ve ağrısız pusulara diz çökecek kadar,
    Elleri kanlı cellâdın topal dizine boynumuzu
    bükecek kadar kırılgan değildi bizim sevdamız.
    Acıya inat, yokluğa inat büyüyen bir aşk
    hikâyesiydi bizimkisi.
    Gecenin güneşe beslediği ve ateşin suya içten içe
    gizlediği sevgi gibi....
    ....imkânsız heves değildi birbirimize duyduğumuz
    aşk.
    Altı çizili kelimelerin anlatmakta aciz kaldığı bir
    duygu sağanağıydı hislerimiz.
    Birbirimizi uzaklardan görsek....
    ....avuç içlerimiz sebepsizce terlemeye başlar.....
    ..... dilimizdeki kelimelere sevdanın prangaları
    vurulurdu.
    Tek bir söz etmeden saatlerce gözlerimizin içinde
    Cenneti solurduk.
    Utangaçlığın bu kadar güzel yakıştığı
    yanaklarımıza kelebeklerin ince sevdaları dokurduk..


    noimage


    Pusulara kafa tutup yalnızlığa karşı süngüsüz
    savaştık.


    Süngüsüz savaştık çünkü bembeyaz sevdaya kan ve
    isyan yakışmazdı.
    Aşktan öte ,yüreğimizden öte silahımız yoktu.
    Mermisi çicek olan bir silahın peşinde nice engellere
    göğsümüzü siper ettik seninle.
    Karanlıklara inat hep mayasız geceleri aşındırdık
    kırgın kaldırım taşlarını ayak uçlarımızla ezerek.
    Oysa ayaklarımız çıplaktı.
    Pamuksu bir yolculuğun peşinde sürüklenirken
    nerden bilebilirdik ki yollarımızda çicek diye suskun
    dikenlerin ekildiğini, nerden bilebilirdik ki
    gecelerimize yıldızların yerine karanlıkların
    serildiğini ?
    Kanasa da ayaklarımız, vuslatı tuz diye kanayan
    yaramıza sürüp umut kokan sevdamıza yürüdük.
    Pusular kurulsa da yollarımıza, aldırmadan
    aşkımızı baharların gülüşlerine ördük..


    noimage

    Nice uçurumları aşmışken kan ter içinde kaldı yüreklerimiz.


    Ilık meltemler aradık sırtımızdaki teri silmek için.
    Bulamadık ama üzülmedik.
    Ilık nefeslerimizi birbirimizin tenine sürüp karanfil
    kokan terimizi gülüşlerimizle sildik.
    Yalınayak yürüdük bıcağın üstünde.
    Yıldızları sağıp gökyüzünden aydınlığın içinde
    yıkandık.
    Bu sevdaya yüreğimizi koyduk.
    Kirlenmemiş köpüklerde yıkanmış ölümsüz sevdayı
    tüketmedik.
    Aksine tek nefeslik sevdamıza vuslatı ekleyip nice
    yanık türküler ürettik bu pamuksu yolculukta.

    noimage

    Mavinin göğsüne su misali beyaz sevdamızı yazmak
    için çıkmıştık yola.

    Ve söz vermiştik Cennet kokulu vuslata.
    Yol üstündeki tek nefeslik molalarımızda,
    Arsız ayazlarda toprağa boynunu çevirip umuda
    küsmüş çicekleri güneşe çevirdik.
    Susuz kalmış çardak kuşların dudaklarına zemzemi
    değdirip sevdamızın ak sütüyle emzirdik.
    Her şey gül gülistanlık değildi oysa.
    Her an nefesimizde hissediyorduk kanlı pusuları.
    Bir kapatsak gözlerimizi karanlığa; darağaçlarımız
    hazırdı oysa.
    Ve ikindi vakti ayrılıklara kefensiz gömülmek için
    hazırdı musalla taşımız.
    Onca acıya, onca ayrılığa inat korkmadık, sevdanın
    korkuyla işi olmazdı çünkü.
    Gerekirse bu yolda diklenen arsız yangınlara kafa
    tutacaktık.
    Ve yumruklarımızı bıçağın ucunda bileyip...
    ....Kaygısız fırtınanın boğazına dayatacaktık
    sevdamızın kararlılığını.
    Olmadı mı göğsümüzü siper edecektik .
    Çünkü söz vermiştik vuslata ulaşmaya.
    Kör kuyularda kalsak da umudun merdivenlerini
    birer birer çıkıp aydınlığa çevirecektik yüzümüzü.
    Karakışlarda sevdaya yenik başlasak da kelebeğin sırtına vuslat diye motifleyeceğiz naif gülüşümüzü.


    noimage

    Sevda hamalı olduk bitmek bilmeyen yokuşlarda.
    Sırtımıza nice ayrılık çuvalları yüklendi.
    Yılmadık, kızmadık.
    Sadece sustuk ve içimizden dualara sarıldık.
    Ne zaman yükümüz kaburgalarımızı esecek olsa; ağır yükümüzü rüzgar boynuna asacaktı ..
    İsyanlar büyütmedik dilimizin ucunda.
    Çığlıklara bürünmüş ateşten kelimelerimizi boşa
    harcamaktan sakındık.
    Dilimizden sürgün eyledik umutsuzluk kokan
    satırları.
    Çünkü su kadar narin bir sevdaya isyan yakışmazdı.
    Bir an çığlıklarımız büyüse, dilimize gem vururduk.
    Çünkü bize ağlamak bize kalleşce isyan etmek değil,
    savaşmak yakışırdı.
    Savaş diyorum sevdayla kör ayrılığın savaşıydı
    buydu.
    Vuslat yolculuğunda üzerimize gelen nice fırtınaları
    yakmadık mı ?
    Engin okyanuslara yüreğimizi yaslayıp bir avuç su
    damlasına gül kokulu sevdamızı yazmadık mı ?
    Ilık rüzgarla gelen sevinçlerimizi vuslatın
    dudaklarına kazımadık mı ?


    noimage

    Umuda ve mutluluğa giden bu pamuksu yolculuğun
    sonunda sevdanın ellerinden zemzemi içeceğiz. Avuçlarımızda karanlıkları ezip gümüş damlaları
    serpeceğiz dolunaylı gecelere.

    Yetim çocukların gülüşlerini ekeceğiz vuslat
    bahçelerine.
    Adlarımızı sonsuzluğa bırakıp tek yürekte Cennetin
    güzelliklerini içimize çekeceğiz.
    Gülüşlerimizi acıya adak diye serip umuda ve
    sevdaya Anka'nın kanadında delicesine gülümseyeceğiz. Karanlıkları göğe gelin edip
    baharlardan kalma çicekleri kelebeğin yüreğine
    işleyeceğiz.
    Ayrı bedenlerimizden feragat edip tek nefesimizle
    hayatın ılık sularında gezineceğiz.
    Bize, bembeyaz bir sevdaya da ancak böyle
    güzellikler yakışır.
    Pes etmeden ve her şeye inat yüreğimizdeki umutla
    vuslatımızı bir gün güllerin dudaklardan içeceğiz

    noimage
#03.11.2009 03:11 0 0 0

  • Kimi aşk kısadır, kimi uzundur,
    Kimi satar kimi de satın alır;
    Kimi gözyaşı döker öldürürken,
    Kimi kılı kıpırdamadan öldürür;
    Herkes öldürebilir sevdiğini
    Ama herkes öldürdü diye ölmez!!!
#03.11.2009 03:29 0 0 0
  • yüreğine, emeğine sağlık
    güzel bir sunum...
#03.11.2009 11:01 0 0 0