Çankırı Ve Üç Kelime - Nazan Bekiroğlu

Son güncelleme: 03.03.2013 10:52
  • çankırı hakkında makaleler - nazan bekiroğludan çankır hakkında yazı - çankırı ve üç kelime yazısı - çankırı hakkında - nazan bekiroğlu yazısı

    Çankırı’daydım. Benden bu şehri de üç kelime ile özetlemem istendi. İlk anda iki kelimeyi bir araya getirebildimse de üçüncüyü bir türlü bulamadım.

    Boz bulanık bir günde Ankara-Çankırı arasını alırken bozkırlara bakmış ve Çankırı ile aramda müşterek bir mazi olmadığını düşünmüştüm. Bu şehre beni bağlayan bir hatıra, bir arkadaş, bir yaşanmışlık, bir dokunmuşluk yoktu. Sadece telefon rehberime kaydedilmiş bir “Öğrencim Şükrü” vardı o da Çankırı’da yaşasa da başka şehirliydi. Kısacası Çankırı denince aklıma bir şey gelmiyordu.

    Yine de iki kelimeden ilkini bozkır olarak belirledim. İsabetli olduğumu yüzlerdeki tebessümden anladım. İkincisine tarih dedim. Öyle ya, bu şehrin şanslı bir geçmişi vardı ve ben Çankırı kalesini görmüş, Karatekin Türbesi’ni ziyaret etmiş, eski şehir ve Buğdaypazarı Medresesi civarında dolaşmıştım o gün. Mor bir geçmiş zaman elbisesine, mavi çinko çaydanlığın yanında kavrulan kestanelere bakmış, pabucu dama atılmanın ahilikteki anlamına ve yâren geleneğine dair hayli şey öğrenmiştim. Dahası o gün öğleden sonra Çankırı Araştırmaları Merkezi’nin küçük bir odasında bir tarih yolculuğuna da çıkmıştım. Tekkelerden getirilme hüsn-i hat levhaları, zikir taşları, hasta kuşların bakımına dair vakfiyeler. İnas (Kız) Mektebi’nin Sicill-i Umumi Defteri’nin bir sayfası da açılmıştı önümde. Soluk iki fotoğraf. Eski harflerle tutulmuş notlar, mor mürekkepli bir damga. Bu öğrenciler kimdiler, neydiler? Nasıl yaşadılar? Nerede nasıl öldüler? Ve Yüzbaşı Kâzım’ın annesine yazdığı mektup ile onun “Osmanlı askerine yakışır kahramanlık ve fedakârlıkla şehit olduğunu” o anneye bildiren haber kâğıdı aynı çerçeve içinde. Alttaki imza “Başkomutan vekili Enver”. Tarih 1915, Çanakkale. Bu ölüm belli. Zihnim kamaşmıştı.

    Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Çankırı Şubesi’nin davetlisi olarak Çankırı’da bulunduğum sürede şehir bürokrasisinin gençlere ne kadar değer verdiğini de gördüm. Şehirde ağırlanan sanatçılara refakat etmeleri için geniş bir öğrenci kadrosu ayrılmıştı ve etkinliğin gerçekleştiği salonda protokolün yeri orta sıralardı. Ön sıralar öğrencilere bırakılmıştı. Anladım ki Çankırı’da asıl ağırlanan, yazardan önce bu öğrencilerdi. Sözde kalan bir Nesil Yatırımı değil. Vallahi çok güzeldi.

    Üçüncü kelimemi ise şehirden ayrılmadan biraz önce buldum. Çankırı’nın Hititlerden bu yana işletilen tuz kaynaklarına sahip bulunduğunu, tuzun bambaşka bir dünya ve kültür olduğunu öğrendiğimde ve devasa tuz blokları arasında derin bir nefes aldığımda. Üçüncü kelimem tuz. Ve masal meşhur. Çankırı ve ben, tuz kadar sevdik birbirimizi. Tuz kadar hatırlaştık.

    KÜRKGİYERE NOTLAR

    · Pahalı kürkünüzün nasıl elde edildiğini burada anlatmaya dilim dönmez benim. O kürkün canlı hayvancıkların sırtından kendi kanında yıkanan bir gömlek gibi nasıl soyulduğunu, bu vahşeti, bilmiyorsanız öğrenin. Empatidir insanı insan yapan. Kendinizi onların yerine koyun.

    · Bir kısmınız evcil hayvan besliyordur. Evinizde mutlu bir kedi, bahçenizde tüyleri özenle taranmış bir köpek de vardır ihtimal. Bütün hayvanları sevdiğinizi de söyleyebilirsiniz. Ama sevmek iddiadır, ispatı gerek. Yapmayın.

    · Evrensel insanî değerlerin başında gelir iyilik, sevgi, merhamet. Bu değerlere sahip olduğunuzun tartışılmasına bile müsaade etmezsiniz. Eyvallah! Ama insanî değerler, sadece insanla sınırlı kalmadığı sürece gerçek anlamda insanîdirler. İnsanı k/ayıran bir insanîlik sahici değildir, bencildir. Unutmayın.

    · Varlığın bir bütün olduğunu, canın ise bütünüyle kutsal olduğunu biliyorsunuzdur mutlaka. Bilmek yetmez, eylem gerek. Gösterin.

    · Boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan hakkını alacağı, kul hakkının sadece insanla sınırlı kalmayacağı, hayvanların alacağının da kul hakkı kapsamına gireceği bir rûz-i mahşerin varlığını… Dilinizden “Allah” lâfzı her döküldüğünde hatırlayın.

    · Psikolojinizi tahmin etmek zor değil aslında. “Bu kadar güçlü bir sektör egemenken bir ben giy/me/sem ne fark eder?” Olsun. Siz giymeyin yine de. Hiç olmazsa niyetinizi belli edin.
#03.03.2013 10:52 0 0 0