Rüyaların Mahiyeti Hakkında - 3

Son güncelleme: 08.04.2013 22:49
  • Rüya Neden Uykuda Görülür - Rüyanın Uykuda Meydana Gelmesinin Sebebi - Rüyanın İsteğe Bağlı Olup Olmadığı Meselesiİslam filozoflarının, rüyanın uykuda iken görülmesini şu şekilde açıkladıklarını söyleyebiliriz: Daha önce de belirttiğimiz gibi, rüya, nefs ile doğrudan bağlantısı olan bir durumdur. Nefs, bedeni yönetme işi ile meşgul olduğu müddetçe, mücerret âlem ile irtibata geçememektedir. Ancak, bedenin hareketsiz kalması ve tüm duyularının kullanımdan kaldırılması sonucu, nefs, mücerret manâlar âlemine ulaşmak için harekete geçebilir. Bu da, ancak uyku esnasında mümkün olur. Zira, uyku, “sağlığı normal olan canlının tabiî olan duyuları kullanmama halidir”.

    Uyanık iken bedenle sürekli ilgilenmekte olan nefs, uyku esnasında bu bağlardan kurtulduğu an, diğer ruhanî varlıklar gibi mücerret âlemlere yönelir ve oradaki ruhanî ve nuranî varlıklarla birleşerek, onlarda bulunan sûret ve halleri müşâhede ederek bilgi edinir.

    Demek ki, uyku, nefsin bedenle olan bağlarını tamamen kesmek sûretiyle manalar âlemine dalması ve oradaki halleri müşâhede etmesinin sebebidir. Dolayısıyla, uyanıklık halinde rüya görmek, bütün nefsler için değil, biraz sonra da değineceğimiz gibi sadece belirli kimseler için mümkündür.

    İslam filozoflarının, rüyanın uyku esnasında meydana gelmesini, nefsin beden uykuda iken mücerret varlıklar âlemine yükselerek izlenimlerde bulunması olarak izah etmeleri, her ne kadar akıl ile açıklanmakta ise de, aslında bu görüşün dinî bir kaynağa da dayandırıldığı söylenebilir. Zira Kur’an-ı Kerim’de, yukarıdaki görüşleri doğrulayabilecek ayetler bulunmaktadır. Mesela, Zümer Suresi’nde; “Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda iken nefslerini alır da ölümüne hükmettiği canı alır, ötekini muayyen bir vakte kadar bırakır...” buyrulmaktadır. Bu ayetten anladığımıza göre Allah, uyumakta olan kişinin ruhunu almakta ve uyku süresince katında tutmaktadır. İşte bu esnada nefs, makullerin sûretleri ile birleşmekte ve onlardan edindiği izlenimler ile, bedene tekrar dönmektedir. İslam filozoflarının rüyayı, nefste oluşan izlenim şeklinde açıklamaları ile, ayette belirtildiği gibi, nefsin uyku esnasında bedenden alınıp, uyanıklık halinde tekrar iade edilmesi arasında bir bağlantının bulunduğunu söylemek mümkündür. Bu da, filozofların rüya ile ilgili izahlarının, aklî olduğu kadar dinî nasslar tarafından da desteklendiği izlenimini oluşturmaktadır.

    c) Rüyanın İsteğe Bağlı Olup Olmadığı Mes’elesi

    İslam filozoflarının, rüyanın iradeye bağlı olup olmaması hakkındaki görüşlerine geçmeden önce şunu belirtelim ki, son dönem müfessirlerinden Elmalılı Hamdi Yazır, rüyanın nefsin istek ve iradesi dışında ve zorunlu olarak tezahür ettiğini iddia etmektedir. Yani bir kişi, rüya görmek istediği zaman, mutlaka rüya görmesi zorunlu değildir. Ona göre rüya, doğrudan doğruya Allah tarafından gaybî bir telkindir. Kişi kendisi istediği için değil, Allah istediği için rüya görür.

    Rüyanın isteğe bağlı olarak görülüp görülemeyeceği hususunda İslam filozoflarının çok net ifadelerde bulunduklarını söylemek gerçekten zordur. Onların görüşleri, ancak satır aralarından bulup çıkarılabilir. Alaaddin Ali Tûsî, filozofların, isteğe bağlı olarak rüya görülebileceğini savunduklarını iddia etmektedir. Bu iddiaya göre nefs, uyumadan önce bir şeyle gerçekten çok meşgul olursa, bu şeyi rüyasında görebilir. Benzer ifadeleri, şerh edeni bilinmeyen Hayy İbn Yakzan Şerhi isimli bir eserde de görmekteyiz. Bu risâlede ifade edildiğine göre güçlü bir nefs, bir şeyi şiddetle arzular ise, onun arzuladığı bu şey genellikle gerçekleşir. Ancak gerçekleşen bu şeyler arasında rüya, isim olarak zikredilmese de biz bunun rüyaya da şamil olacağı kanaatine varmaktayız.

    Rüyanın isteğe bağlı olarak gerçekleşebileceği hususunda en net ifadeleri, İbn Haldun’da bulmaktayız. Ona göre, uykuda iken görülen rüyaların çoğu, insanın irade ve isteğine bağlı olmadan görülen şeylerdir. Ancak onun bu ifadelerinden, isteğe bağlı olarak da rüya görülebileceğini anlayabiliriz. Çünkü o, rüyanın çoğunluğunun istek dışı olduğunu söylerken, bazı rüyaların da isteğe bağlı olarak görülebileceğini ima etmektedir.

    İbn Haldun, Mesleme b. Ahmed el-Mecritî’nin Kitabu’l-Gaye isimli riyâzet kitabında, dua etmek ve zikir yapmak sûretiyle, rüyada bazı bilgilere ulaşılabileceğini söylediğini bildirmektedir. Bu bilgilere ulaşmak isteyen birisi, dünya ile olan bağlarından sıyrılıp hâlis bir niyet ile Allah’a yönelir ve riyâzet kitaplarında isimleri yazılı olan bazı isimleri okuyarak ve isteğini de kalbinden geçirerek uykuya dalar ise, murat ettiği şeyi rüyasında görür.

    Ancak İbn Haldun, burada şöyle bir yorum yapmaktadır: Rüyada görülmesi istenilen şeylerin gerçekleşmesi, aslında nefsin isteği ile gerçekleşmemektedir. Sadece kastedilen şeyi elde etmek için, nefsin vird ve zikirde bulunması, nefste bir istidat ve kabiliyet yaratır ve nefs bu sûretle istediği bilgileri elde etmeye yatkın hale gelir; yoksa kişi istediği için rüya görmez.

    İbn Haldun’un nefsin isti’dat ve kabiliyet kazanması ile, nefsin isteğe bağlı olarak rüya görebilmesi arasında yapmış olduğu bu ayırım, bizce biraz zorlama gibi gözükmektedir. Çünkü nefsin istidat ve kabiliyet kazanması, bizim isteğimiz doğrultusunda ise, bunun neticesinde rüyanın görülmüş olması, dolaylı da olsa, nefsimizin isteği ile gerçekleşmiş demektir.

    Modern psikolojide, rüyanın isteğe bağlı olarak görülüp görülmemesi problemi yerine, daha çok görülmüş olan rüyalar ve bu rüyaların delalet ettiği anlamlar üzerinde durulmaktadır. Çünkü bir bilim olan psikoloji, psişik olayların incelenmesini amaç edinmektedir. Ancak, isteğe bağlı olmasa da, görülen rüyalarda, geleceğe ait bir takım kehanetlerin bulunduğu, psikologlar tarafından kabul edilmektedir. Bu yönde yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlara göre, geleceğe ait olaylar ile ilgili görülen rüyaların %75’nin gerçekçi ve % 60’ının da sembolik olduğu ortaya konmuştur.

    Doç.Dr. İsmail ERDOĞAN

    alıntı
#08.04.2013 22:49 0 0 0