İrşat etmek, doğru yolu göstermek, rehberlik yapmak. Zıddı Saptırmak, yanıltmak, dalâlete düşürmektir. Hidâyet kelimesi kökünden bir mastar olup terim olarak küfür, şirk ve sapıklıklardan kurtularak, İslâmın aydınlık yoluna girmektir.
* Ey Muhammed de ki Ey insanlar, size Rabbiniz tarafından bir hak geldi. Kim doğru yola giderse, kendi lehine doğru yola gitmiş olur. Kim de saparsa, kendi aleyhine sapmış olur. Ben üzerinize vekil değilim *
* Allah kimi saptırırsa, artık onu doğru yola sevk edecek, hiç bir kimse bulunmaz *
* Biz, her Peygamberin karısına, böylece mücrimlerden bir düşman çıkarmışızdır. Yol gösterici ve yardımcı olarak sana Rabbin yeter *
* İndirdiğimiz delilleri ve hidâyeti, biz insanlara kitapta açıkladıktan sonra onları gizleyenlere işte onlara, Allah lânet eder. Hem de bütün lânet edebilenler lânetler. Ancak tevbe edip kendilerini düzelten ve Allahın indirdiğini açıklayanlar müstesna. İşte onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri çokça kabul eden ve çok merhamet edenim *
Bir kimsenin, Allah dilemedikçe, Peygamberin istemesiyle hidayete kavuşamayacağı ayetlerde şöyle ifade edilir
* Ey Muhammed şüphesiz sen, sevdiğini hidayete erdiremezsin. Fakat Allah, dilediğini hidâyete erdirir. O, hidayete erecekleri çok iyi bilir *
* Onları hidâyete erdirmek sana düşmez. Allah dilediğini hidâyete erdirir *
* Allah Rasûlünün amcası Ebû Talib, Rasûlullahi korur, ona yardım eder, bu yüzden Hz. Peygamber onu tabiî bir sevgi ile severdi. Vefatına yakın, yanına gelerek şöyle demişti Ey amca, Allah katında kendisiyle senin lehinde şehadette bulunabileceğim bir kelimeyi Allahtan başka ilâh yoktur kelimesini söyle Ancak, Ebû Talib, bu kelimeleri söyleyemedi *