Gözyaşı ve Secde/Seccade

Son güncelleme: 26.02.2008 17:42
  • Gözyaşı ve Secde/Seccade

    Kur'ân, Meryem sûresinde, tarih boyunca insanlığın ufkunu aydınlatan -Meryem annemiz gibi- örnek insanların, önder peygamberlerin bir bölümünü farklı yönleriyle anar/anlatır: Allah'ın kendilerine nimet verdiği Adem soyunu... Nuh ile beraber gemide taşıdıklarını... Dosdoğru bir insan ve nebi olan İdris'i... Saçları ağarıncaya dek Rabbine yalvardığı halde hiç bedbaht olmayan Zekeriyya'yı... İhtiyarlık çağında ona müjdelenen muttaki oğlu Yahya'yı... 'Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; ona kullak edin!' diyen İsa'yı... Babası dahil putperest kavmine, 'Sizden ve sizin Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzaklaşıyor ve yalnız Rabbime kulluk ediyorum' diyen İbrahim'i... Bunun üzerine Rabbinin O'na bahşettiği, doğruluğun/ gerçekliğin üstün diline sahip İshak ve Yakub'u/İsrail'i... Keza, 'halkına namazı ve zekâtı emreden' sadık peygamber İsmail'i... Hem nebî hem rasûl olan ihlaslı insan Musa'yı ve kardeşi Harun'u...
    Selâm onlara!..

    Sonra, 58.âyette; Allah'ın hidayete erdirip seçkin kıldığı bu kimselerin ortak özelliğini vurgular: "Kendilerine Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı."

    Secde ile gözyaşı arasındaki sıkı bağı vurgulayan bu âyet, merhamet sahibi olan Allah'ın âyetlerini her okuyup dinlediklerinde, hatırladıkları yalın gerçeklerden dolayı gözleri yaşaran o seçkin nesli örnek gösterir ve onlar gibi huşû, hudû ve gözyaşı içinde namaz kılmamızı, secde etmemizi ister biz müminlerden...

    Gerçekten, Rahmân'ın âyetlerini can kulağıyla dinleyip yürekten okuyarak anlayan, ağlamaz mı?

    "Ağlayamazsan anlayamazsın!" diyordu'Gözyaşı Geceleri'nin kahramanı Haşim Akten kardeşim, 'Seccadem' programında... Ben bu cümleyi şöyle değiştiriyorum: Anlayamazsan, ağlayamazsın!..

    Kur'ân'ın müminlere yüklediği ağır ve çetin sorumlulukları kavrayamazsan, ağlayamazsın!...


    Mesela; Nisa/75'teki, "Size ne oldu da Allah yolunda ve 'Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!' diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!" âyetini okuyup da; Filistin'de anne-babasının ve üç kardeşinin gözü önünde şehid edilişi karşısında feryad eden 8 yaşındaki Hüda'nın canhırâş çığlıklarına cevap verememenin hüznünü, ıstırabını yaşayamayanlar ağlayabilirler mi, gözyaşı dökebilirler mi?


    Meselâ; Müzzemmil/42-45'te geçen kıyamet sahnesindeki, -"Sizi bu Sekar'a (yakıcı ateşe) sürükleyen nedir?" sorusuna, -"Biz namaz kılanlardan değildik; yoksulu da doyurmazdık; bâtıla dalanlarla birlikte biz de dalardık" cevabını verenlerin acı halini... Mâun sûresindeki, "Yazıklar olsun, kıldıkları namazdan gafil olanlara!" ilahi hitabına muhatap olanların 'yetimi itip-kakan', 'yoksulu doyurmaya önayak olmayan', üstelik 'ufacık yardımı bile esirgeyen' riyâkar tipler olduğunu... Evet bu acı gerçekleri hatırlayıp da 'acaba ben yetime-yoksula sahip çıkıyor muyum?' diye düşünmeyen, onların açlığını paylaşmayan ağlayabilir mi?

    Anlayıp kavradığımızda gözyaşlarımızı harekete geçirecek misal, uyarı ve gerçekler o kadar çok ki!..

    Namazlarından önce, namazlarında ve namazlarından sonra, Allah'ın âyetlerini okuyup da akleden kalpleriyle anlayan ve devasa sorumluluklarını günde beş vakit hatırlayan müminler, ağlamazlar mı?

    Bu dünyada yerine getirmek zorunda oldukları başta Allah'a karşı, sonra insanlara karşı, sonra bizzat kendi nefislerine karşı ve eşyaya karşı görevleriniihmal etmelerinden dolayı, hatalarından, isyanlarından, günahlarından dolayı uğrayacakları çetin azaptan korkanların tüyleri ürpermez mi ve ağlamazlar mı?

    Ama, Kur'ân ve namaz duyarlılığını kaybetmişseniz, namazlarınızı savsaklamaya ve nefislerinize uymaya başlamışsanız, anlayış/kavrayışınız da kıtlaşır ve ağlamak gibi bir nimetten de mahrum kalırsınız:

    "Sonra onların ardından öyle bir nesil geldi ki, namazı (namaz duyarlılığını) zayi ettiler, hevâ/tutkularına uydular; işte onlar taşkınlıklarının cezasıyla mutlaka karşılaşacaklardır." (Meryem/59)

    İşte Kur'an'ın iki nesil arasındaki temel farkı, Kur'ân ve namaz'a odaklayarak ortaya koyuşu:

    Örnek nesil: Kur'ân'ı yürekten okuyup anlama ve yaşama gayretiyle ağlayarak secdeye kapananlar...

    Kaybeden nesil: Hevâ/tutkularına uyarak namazlarını savsaklayanlar ve böylece cezayı hak edenler...

    Bugün, "Müslüman" kimliğini taşıdığı halde, Kur'ân'ın mesajı ile buluşamayan, onu can kulakları ile işitemeyen, kalp gözleriyle okuyup akledemeyen ve dolayısıyla da ilahî gerçekliği kavrayamadıkları için ağlayamayan bir nesille karşı karşıyayız. Bu neslin Kur'ân ve namazla yeniden buluşturulması gerekiyor!

    Haşim Akten kardeşimiz, 'Gözyaşı Geceleri'nde şimdi namazı işliyor... İman'dan sonraki en büyük hakikat olan namazı... "Beni kimsecikler okşamaz madem; öp beni alnımdan, sen öp seccâdem" diyor. "Mirâcı birlikte yaşayalım" çağrısı yapıyor... "Güneşten önce başlayacak bir yaşama sevinci için"...

    İnanıyorum ki, bu samimi ve gözyaşı dolu çabalar, "Kur'an ve namazla diriliş"imize vesile olacak!
#01.01.2008 13:37 0 0 0
  • bu bilgiler çok güzel teşekkür ederim
#10.01.2008 11:14 0 0 0
  • bu bilgiler çok güzel teşekkür ederim .asla unutmayacagım
#10.01.2008 19:41 0 0 0
m.k m.k foto
  • Allah razı olsun...
#11.01.2008 19:28 0 0 0
  • allah razı olsun
#07.02.2008 13:00 0 0 0
  • zaten alimler ALLAH için bir damla gözyaşı döktüklerinde bunu yüzlerine sürerlermiş o gözyaşları bizi kurtarır inşaallah
#17.02.2008 19:49 0 0 0
  • paylaşim için sagol
#26.02.2008 17:42 0 0 0