Sakarya Destani

Son güncelleme: 27.09.2008 23:19
  • İnsan bu su misali kıvrım kıvrım akarya
    Bir yanda akan benim öbür yanda Sakarya
    Su hep iner yokuşlardan basamak basamak
    Benimse alın yazım yokuşlarda susamak
    Herşey akar,su tarih,yıldız insan ve fikir
    Oluklar çift birinden nur akar birinden kir
    Akışta demetlenmiş büyük küçük kainat
    Şu çıkan buluta bak bu inen suya inat
    Fakat Sakarya başka yokuşmu çıkıyor ne!
    Kurşundan bir yük binmiş köpükten gövdesine
    Çatlıyor tıtınıyor yokuşu sökmek için
    Hey Sakarya kim demiş suya vurulmaz perçin
    Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur
    Sırtına Sakarya'nın Türk tarihi vurulur
    Eyvah eyvah Sakaryam sanamı düştü bu yük
    Bu dava hor,bu dava öksüz,bu dava büyük
    Ne ağır imtihandır başındaki Sakarya
    Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya...


    İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal
    Hamallık ki sonunda ne rütbe var nede mal,
    Yalnız acı bir lokma zehirle pişmiş aştan
    Ve ayrılık anadan, babadan, vatandan, arkadaştan
    Şimdi dövün Sakarya dövünmek vakti bu an,
    Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an,
    Hani Yunus Emre'ki kıyında geziyordu,
    Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu
    Nerede kardeşlerin cömert Nil, yeşil Tuna
    Giden şanlı akıncı ne gün döner yurduna
    Mermerlerin nabzında hala çarpar mı tekbir
    Bulur mu o sedayı Allah bir,
    Bütün bunlar sendedir bu girift bilmeceler
    Sakarya kandillere katran döktü geceler


    Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya
    Öz yurdunda garipsin öz vatanında parya


    İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su
    Bir hayata düştük ki hayata kurmuş pusu
    Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek
    Siz hayat süren leşler sizi kim diriltecek
    Kafdağını assalar belki çekerde bir kıl
    Bu ifritten sualin kılını çekmez akıl
    Sakarya saf çocuğu masum Anadolu'nun
    Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun
    Sen ve ben gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız
    Rengimize baksınlar kandan ve çamurdanız
    Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader
    Aldırma böyle gelmiş bu dünya böyle gider
    Bana kefendir yatak sana tabuttur havuz
    Sen kıvrıl ben gideyim son Peyganber kılavuz!


    Yol onun varlık onun gerisi hep angarya
    Yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya...
    İnsan bu su misali kıvrım kıvrım akarya
    Bir yanda akan benim öbür yanda Sakarya
    Su hep iner yokuşlardan basamak basamak
    Benimse alın yazım yokuşlarda susamak
    Herşey akar,su tarih,yıldız insan ve fikir
    Oluklar çift birinden nur akar birinden kir
    Akışta demetlenmiş büyük küçük kainat
    Şu çıkan buluta bak bu inen suya inat
    Fakat Sakarya başka yokuşmu çıkıyor ne!
    Kurşundan bir yük binmiş köpükten gövdesine
    Çatlıyor tıtınıyor yokuşu sökmek için
    Hey Sakarya kim demiş suya vurulmaz perçin
    Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur
    Sırtına Sakarya'nın Türk tarihi vurulur
    Eyvah eyvah Sakaryam sanamı düştü bu yük
    Bu dava hor,bu dava öksüz,bu dava büyük
    Ne ağır imtihandır başındaki Sakarya
    Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya...


    İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal
    Hamallık ki sonunda ne rütbe var nede mal,
    Yalnız acı bir lokma zehirle pişmiş aştan
    Ve ayrılık anadan, babadan, vatandan, arkadaştan
    Şimdi dövün Sakarya dövünmek vakti bu an,
    Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an,
    Hani Yunus Emre'ki kıyında geziyordu,
    Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu
    Nerede kardeşlerin cömert Nil, yeşil Tuna
    Giden şanlı akıncı ne gün döner yurduna
    Mermerlerin nabzında hala çarpar mı tekbir
    Bulur mu o sedayı Allah bir,
    Bütün bunlar sendedir bu girift bilmeceler
    Sakarya kandillere katran döktü geceler


    Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya
    Öz yurdunda garipsin öz vatanında parya


    İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su
    Bir hayata düştük ki hayata kurmuş pusu
    Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek
    Siz hayat süren leşler sizi kim diriltecek
    Kafdağını assalar belki çekerde bir kıl
    Bu ifritten sualin kılını çekmez akıl
    Sakarya saf çocuğu masum Anadolu'nun
    Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun
    Sen ve ben gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız
    Rengimize baksınlar kandan ve çamurdanız
    Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader
    Aldırma böyle gelmiş bu dünya böyle gider
    Bana kefendir yatak sana tabuttur havuz
    Sen kıvrıl ben gideyim son Peyganber kılavuz!


    Yol onun varlık onun gerisi hep angarya
    Yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya...

    Necip Fazıl KISAKÜREK
    Necip Fazıl KISAKÜREK
#27.09.2008 23:19 0 0 0