Mektuplar vardı eskiden, yolları gözlenen, satır satır hasretlerin işlendiği,
Kimisi bir arkadaşa, dosta yazılır; " .nasılsın, beni sorarsan ben çok iyiyim..." diye başlayıp, belki de en gizli sırların döküldüğü satırlardı bunlar... Gideceği yerin uzaklığına göre gözlenirdi postacıların yolu,"Postacı, bana mektup var mı?"
Ne güzel duyguydu elinize bir zarfın uzatılması
Bir de asker mektupları vardı, postacılara bahşişlerin verilip, anaların kınalı kuzularından bekledikleri "Er Mektubu Görülmüştür." Kim bilir hangi köşeye oturup sessizce ağlayarak defalarca okurdu analar ve sanki evladına sarılır gibi koklayıp koklayıp öperlerdi mektupları,
Ya sevgiliye yazılan mektuplar !..
En güzel kağıtlar seçilirdi, ruh haline göre de rengi tabiî ki... En iyi kalemlerle anlatılırdı sevgiliye Aşklar, özlemler, bazen de sitemler
Ezberleyene kadar okurdu mektubu alan sevgili, sanki karşısında okuduğu bir mektup değil de sevgilinin kendisiydi, Çoğunun sonunda da içinden bir ok geçirilmiş kalp resmi çizilerek bir ucuna sevgilinin ismini, diğer ucuna da kendi ismini yazardı mektubu yazan sevgili... Yine çoğunda da aynı şiirle son bulurdu sözler...
S eviyorum ama kimi,
E n tatlı birisini,
N asıl anlatsam bunu sana,
İ lk harflerine baksana
Ne güzel duygulardı bunlar... Oysa şimdi öylemi ya ? Her şey cebindeki bir telefonda başlayıp, telefonda son buluyor... Ne eskisi gibi içine sindire sindire anlatılıyor duygular, ne de bekleniyor postacılar... Mektupların saklandığı kutular bile satılmıyor artık çarşılarda, her şey iki kelimeyle bitiyor, hatta ve hatta hazır msjlar gönderiliyor. Bir bakmış sın bayramda birçok mesaj gelmiş, yarısında aynı şeyler yazılı... Kimse artık kendi duygularını anlatmıyor, yaşatmıyor nedense, hepimizi bir hazırcılık almış bir yerlere götürüyor ve biz farkında olmadan en güzel değerlerimiz kaybediyoruz ne yazık ki... Ve farkında olmadan kültürümüz, geleneklerimiz de yavaş yavaş yok oluyor...