Anadolu Ajansının Kuruluşu

Son güncelleme: 05.10.2013 14:04
  • Anadolu Ajansı, Anadolu Ajansı Ne Zaman KuruLdu, Anadolu Ajansından İlk Haber, Türkiyedeki İlk Haber


    Anadolu Ajansı, Türk Kurtuluş Savaşı hakkındaki doğru haberleri halka ve Dünya'ya duyurmak gereğiyle (amacıyla) 6 Nisan 1920'de kuruldu.

    Kurtuluş Savaşı'ndaki doğru ve gerektiği kadar bilgileri Türk vatanına ve başka uluslara duyurmak amacıyla 6 Nisan 1920'de kurulmuştur.

    Anadolu Ajansı'nın tarihi, Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi ile adeta özdeştir. Öyle ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmadan 17 gün önce 6 Nisan 1920'de kurulan Anadolu Ajansı, devleti kuran bu kurumun çıkardığı ilk yasaları duyurdu; Milli Mücadele'nin ve Kurtuluş Savaşı'nın her aşamasına, Cumhuriyet devrimlerine tanıklık etti.

    Anadolu Ajansı, Atatürk adı ile de adeta özdeştir. Anadolu Ajansı muhabirleri, kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün her çalışmasında yanında oldular; yurt gezilerini izlediler, halka seslenişini, gösterdiği hedefleri, en iyi biçimde duyurdular; haberleriyle Atatürk'ün gerçekleştirdiği devrimlerinin kök salması için, çaba gösterdiler. AA muhabirlerinin yazdıkları haberler, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti konularında hazırlanan kronolojilerde yer aldı; Atatürk'ün söylev ve demeçleri ile ilgili eserlerde, Atatürk'ün yurt gezilerini anlatan kitaplarda, tarih ve anı kitaplarında Anadolu Ajansı'nın haberlerinden sıkça yararlanıldı. AA muhabirleri, Atatürk'ün, Türkiye Cumhuriyeti ve halkı için gerçekleştirdiği her güzel şeyde yaşadığı sevince, mutluluğuna tanıklık ettiler; hastalığında, O'nun sağlığına ilişkin haberleri duyururken hüzünlendiler. Atatürk'ün ölümünde ise vatandaşlara da dağıtılan ve onların gözyaşları içinde okudukları hükümetin "Resmi Tebliğ"inin yer aldığı bülteni yazmanın acısını içlerinde hissettiler. Anadolu Ajansı'nın tarihi, Türk Basın Tarihi, Türk Edebiyatı Tarihi için de önem taşımaktadır. Türk basınının gelişmesine öncülük eden Yunus Nadi Abalıoğlu, Ruşen Eşref Ünaydın, Falih Rıfkı Atay gibi kalemler, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi Türk Edebiyatı'nın önemli yazarları ve araştırmacıları ve daha niceleri, Anadolu Ajansı'nın kuruluşundan itibaren kurumda görev aldılar, onun gelişmesi için uğraş verdiler.

    Anadolu Ajansı, Türk dış politikasının, Türkiye'nin sosyal, ekonomik ve günlük yaşamının da tanığıdır. O yüzden AA'nın haberleri ve fotoğrafları, bütün araştırmacılar için birinci elden kaynak niteliğini taşımaktadır.

    Anadolu Ajansı'ndan önce

    Anadolu Ajansı, Milli Mücadelenin başlarında, girişilen milli davanın sesinin her yana duyurulmasına yönelik doğru ve yansız haberciliğe duyulan büyük ihtiyaçtan ortaya çıktı.

    Anadolu Ajansı kurulmadan önce; I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmış, 30 Ekim 1918'de ağır koşullar içeren Mondros Mütarekesi'ni imzalamış Osmanlı İmparatorluğu merkezinde, Türkiye-Havas Reuter ajansı çalışmalarını sürdürmekteydi. Mondros Mütarekesi'nin ardından İstanbul'u fiilen işgal eden Müttefikler ile Damat Ferit Paşa Hükümeti arasında varılan uzlaşma gereğince yabancılara haber imtiyazı verilerek kurulan Türkiye-Havas Reuter ajansının yayınladığı haberler, Türkiye'nin çıkarlarına değildi. Mustafa Kemal Paşa da bu ajansın uydurma, karışıklık çıkarmaya ve zihinleri bulandırmaya yönelik haberlerinden rahatsızlık duymaktaydı.

    İzmir'in 15 Mayıs 1919'da Yunanlılar tarafından işgalinden dört gün sonra 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkarak Milli Mücadele'nin meşalesini tutuşturan Mustafa Kemal Paşa, Anadolu'da giriştiği kurtuluş hareketinin sesini duyurmak amacıyla çeşitli girişimlerde bulundu. AA'nın kuruluşundan önce, 4-11 Eylül 1919 tarihlerinde toplanan Sivas Kongresi'nde alınan kararların duyurulması amacıyla adını kendi koyduğu İrade-i Milliye gazetesinin 14 Eylül 1919'da yayınlanmasını sağlayan Mustafa Kemal, 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelişinden hemen sonra, ilk işlerden biri olarak gazete konusuna el attı ve 10 Ocak 1920'de yayın hayatına başlamasına öncülük ettiği Hakimiyet-i Milliye gazetesinin de adını koydu.

    Anadolu Ajansı kuruluyor

    İstanbul'un 16 Mart 1920'de resmen işgali ve Meclis-i Mebusan'ın kapanması üzerine Mustafa Kemal Paşa, Ankara'da toplanacak Meclis için seçim yapılmasını bir yazı ile 19 Mart'ta illere, komutanlıklara bildirdi. Artık İstanbul'da kalınamayacağını gören bazı aydınlar da bir süredir Milli Mücadele'ye katılmanın yollarını aramaktaydı. Bu gelişme, gerizeka Ajansı'nın kuruluşunu da sağlayacaktı.

    Ankara'ya doğru yola çıkan iki ayrı kafilede yer alan Yeni Gün gazetesinin sahibi Yunus Nadi Abalıoğlu ile gazeteci yazar Halide Edip Adıvar, 31 Mart'ta Geyve'de buluştular. Trenle yollarına devam eden "millici" iki aydın, Geyve-Akhisar (şimdiki adıyla Pamukova) istasyonundaki mola sırasında Ankara'ya gider gitmez ilk iş olarak "bir ajans teşkilatı" kurulmasının gerekliliğini görüştüler. Yunus Nadi ve Halide Edip, ajansın adını konuşurlarken; "Türk," "Ankara," "Anadolu" seçenekleri arasından "Anadolu Ajansı"nda karar kıldılar.(6 nisan 1920)

    Anadolu Ajansı ismine nasıl karar verildi?

    Yunus Nadi, anılarında, Halide Edip ile istasyondaki mola sırasında aralarında geçen konuşmayı şöyle anlatıyor1:

    "Mart 31, sene 1920. Geyve'ye muvasalatımızın dördüncü günü ve üçüncü sabahıdır. Bugün Ankara'ya doğru yolumuza devam edeceğiz, çünkü beklediğimiz Halide Edib hanım kafilesi dün akşam üstü Geyve'ye geldiler.

    "Halide Edib hanım ile ancak Akhisar istasyonundaki bir mola sırasında ayak üstü biraz görüşebildim."

    Bu konuşma sırasında Halide Edip, Anadolu'nun haklı davasını bütün dünyaya anlatabilmek amacıyla "bir ajans teşkilatı" kurma önerisinde bulunur:

    "... gider gitmez bir ajans teşkilatı kuralım, o vasıta ile dahile ve harice söyleriz.
    - Birinci şart hanımefendi. Sonra tabii bunun teferruatı gelir; mesela ilk merhalede neşriyat, ki başlı başına teşkilata ihtiyaç gösterir. Sonra propagandanın envaı...
    - Tabii sıra ile hepsi yapılır. Fakat benim fikrimce ilk iş ajans olmalıdır. Hatta isterseniz adını burada koyuverelim: Mesela Türk Ajansı, mesela Ankara Ajansı, mesela Anadolu Ajansı... daha da bulunabilir.
    - Bana "Anadolu Ajansı" en iyi bir isim gibi görünüyor.
    - Bana da öyle. Değil mi, evvela kendini ve mümkünse bütün vatanı kurtaracak olan Anadolu'dur. O halde kararımızı vermiş olalım:
    Anadolu Ajansı...
    - Evet Anadolu Ajansı hanımefendi..."

    Ateş Altında Haber Yolculuğu

    Anadolu Ajansı'nın ateş altındaki haber yolculuğu da Yunus Nadi ile Halide Edip'in, Geyve'nin Akhisar kazası istasyonunda yaptıkları, işte bu konuşmayla başladı.

    Kafile Ankara'ya 1 Nisan 1920'de ulaştı. Yunus Nadi'nin ifadesiyle "4 veya 5 Nisan akşamı" Mustafa Kemal Paşa'nın karargâhı Ziraat Mektebinde (şimdi Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü), yemekten sonra Anadolu Ajansı'nın kurulması gündeme getirildi.

    Anadolu Ajansı'nın kurulması gündeme getiriliyor

    Yunus Nadi, o tarihi geceyi şöyle aktarıyor:

    "...Sonra Halide Edib hanımla Akhisar istasyonunda karar verdiğimiz Anadolu Ajansı'ndan bahsedildi. Eğer Paşa da muvafık görürse yarından tezi yok, hemen işe başlanabilirdi. Paşa, fikri çok güzel buldu. Ancak Paşa, memleket muhitine telgrafla verilmek üzere yazılacak olan haber ve yazıların ilk günlerdeki eşkalini bir kere kendisi görmek istiyordu. Takip olunan siyaset ve zihniyete muhalif bir şey olmasın diye.

    "İlk günleri, diyordu, bu yazılarda gerek fikir, gerek tarzı tahrir itibarile belki bazı tashihat yapılmak lazım gelebilir. Fakat üç beş gün geçtikten sonra zaten siz takip olunan siyaseti kavramış olacağınızdan artık belki buna da hacet kalmadan iş kendi kendine yürür gider.

    "Ajans bahsinde kararımız şu oldu: İlk günü Paşa Anadolu Ajansını bütün memlekete takdim edecekti. Yani şu ve şu maksatlarla Ankara'da bir Anadolu Ajansı teşkil edildi. Memleketin her tarafını, şu müşkül anında, cereyan eden ahvalden haberdar edecektir. Bu ajans tebligatını şu ve şu suretlerde mümkünse ve mümkün olduğu kadar memleketin en ücra köşesine kadar yayacaksınız, diyecekti. Halide Edib hanımla ben de neşri o günlerin işine yarayacak resmi, gayri resmi, yerli ve yabancı haberleri toplayarak günde en az iki servis yapmak üzere telgrafhaneye verecektik."

    Halide Edip'in Anıları:

    Mustafa Kemal'in gönderdiği araba, "güçlükle sırtın tepesine doğru tırmanarak" karargah olarak kullanılan "Ziraat Mektebi"ne doğru yol alırken; Halide Edip, "İşte bu yer, yeni bir hükümeti ve yeni Cumhuriyeti yaratacak binaydı" diye geçirir içinden. Sedire karşılıklı oturdukları Mustafa Kemal Paşa, Halide Edip'e yoldaki izlenimlerini sorar:

    "Ben gerek yoldaki gerek o sabah kadınlarla konuşmamızı hatırlayarak hemen Yunus Nadi Bey'le yolda konuştuğumuz ajans meselesini açtım. Ne harici dünya, ne memleketin içi, milli hareketin manasını anlamışlardı. Çünkü bu hususta haber alamıyorlardı. Bunu Yunus Nadi Bey'le Anadolu Ajansı olarak başlamayı konuştuğumuzu anlattım. Teklifimiz, bu ajans haberlerini telgrafhanesi olan her yere göndermek ve olmayan yerlere de camilere ilan halinde yapıştırmaktı. Bundan başka da, dünya efkarını anlamak için İngilizce ve Fransızca gazetelerin en mühimlerini zamanında getirtmekti. Bu gazetelerin başında, Manschester Guardian, Times ve Lloyd George'un fikrini yayımlayan Dail Chronicle vardı.

    "Bu noktalar üzerinde anlaştıktan sonra (Yunus Nadi Bey'in orada hemen çıkarmaya hazırlandığı Hakimiyet-i Milliye gazetesine de yardım etmek istediğini Mustafa Kemal Paşa söyledi. Ben, bir yazı makinesi lazım olduğunu söylediğim zaman, bunu Osmanlı Bankası'ndan temin edeceğini vaat etti."

    Tarihi Genelge:

    Bu toplantının sabahı ise 6 Nisan 1920'de Anadolu Ajansı'nın kuruluşu gerçekleştirildi. Mustafa Kemal, Anadolu Ajansı'nın kuruluşunu duyurmak için hemen harekete geçti. Mustafa Kemal Paşa, "Heyeti Temsiliye adına" bu çalışmaları bizzat yapmakla, hem Anadolu Ajansı'nın üstleneceği işleve verdiği önemi göstermekte hem de daha başından ona etkinlik kazandırmayı amaçlamaktaydı. Mustafa Kemal, Milli Mücadele'nin ateşini tutuşturduğu bütün yurda; askeri ve sivil makamlara gönderdiği "tarihi genelge" ile Anadolu Ajansı'nın kuruluşunu duyurmakla kalmadı; girişilen mücadelenin iç ve dış kamuoyuna duyurulmasının önemine de işaret etti. Anadolu Ajansı'nın kurulduğuna ilişkin "tarihi genelge"nin ulaştırıldığı sivil merkezlerden biri de "Sivas Kadınlar Cemiyeti"ydi. Günümüz Türkçesiyle bu telgraf şöyle:

    Tarihi Genelge

    Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Derneği
    Temsilciler Kurulu adına
    M U S T A F A K E M A L

    Anadolu Ajansı'nın Kurulduğu (8.4.1920) Sivas Kadınlar Derneği'ne gönderilen genelge telgrafı:

    Ankara: Tarihsiz. Alındığı yer: Yozgat: 9
    Sivas Kadınlar Derneğine
    İslamın canevi olan Osmanlı Saltanatı merkezinin düşman işgaline geçmesi, bütün ülke ve ulusumuzun en büyük tehlikeyle karşılaşması sonucu olarak bütün Rumeli ve Anadolu'nun giriştiği ulusal ve kutsal savaşım sırasında, Müslüman kişilerin iç ve dış en doğru havadis ile aydınlanmalarının zorunlu bir gereksinme olduğu önemle göz önüne alınmış, bunun sonucu, burada en yetkili kişilerden oluşan bir özel kurul yönetiminde, (Anadolu Ajansı) adı altında bir kurum kurulmuştur. Anadolu Ajansı'nın en hızlı araçlarla vereceği havadis ve bilgi aslında, Temsilciler Kurulumuzun belgeli ve asıl kaynaklarının sonucu olacağı için, bu ajans bildirimlerinin oraca ve özellikle Müdafai Hukuk örgütümüzce dahi seçilecek caddelere ve toplanılacak yerlere asılması, dağıtımı, dahası bucak ve köylere dek ulaştırılması yolunda, olabildiğince çok yayınlanabilmesi için ivedili düzenlemeler yapılması, sonucundan da bilgi verilmesi önemle rica olunur.

    Temsilciler Kurulu adına
    MUSTAFA KEMAL

    İlk Haber

    Anadolu Ajansı'nın (AA) iç ve dış dünya haberleri, 12 Nisan 1920'den itibaren, Mustafa Kemal'in, Halide Edip'e Osmanlı Bankası'ndan temin edeceğini vaat ettiği daktilo ile yazılarak, Anadolu Ajansı Tebligatı başlığı altında kamuoyuna duyuruldu. Anadolu Ajansı'nın görevine başladığını duyurduğu ve ilk haberlerin yer aldığı, Anadolu Halkına Çağrı niteliği taşıyan 12 Nisan 1920 tarihli yayının ilk paragrafı şöyleydi:

    "Anadolu Ajansı 12 Nisan 1920

    "Devlet Merkezimizin düşman işgali altına geçmesi üzerine Anadolu ve Rumeli'nin Müdafaa-i Hukuk azim ve kararlılığı içinde yiğitçe harekete geçtiği şu sıralarda, din ve vatan kardeşlerimizin en doğru haber ve bilgiler alabilmelerini sağlamak için kurulan Anadolu Ajansı bugünden itibaren göreve başlıyor. Bugün alınan haber ve bilgilerin oralarda da mümkün olduğu kadar fazla kimse tarafından okunup bilinmesi gereğini arz ve açıklamağa yer yoktur. Bu amaçla oralarda dahi özel örgütler meydana getirerek her gün vereceğimiz bilgilerin telgrafhane kapılarında siyah levhalar üzerine yazılması ve yeterli araç olan yerlerde basılması, yayınlanması ve dağıtılması, nahiyelere ve hatta köylere kadar gönderilmesi hususlarının yerine getirilmesini hepinizin vatan ve millet sevgisinden ve yardımlarından rica ederiz. Bu başlangıçtan sonra, bugünkü son bilgiler aşağıdadır: Bu bilgiler kapsamnda Anadolu Ajnasının 88. yılını kutlamakta ve nice yıllar demeliyiz."
#27.03.2009 12:38 0 0 0
  • Anadolu Ajansının Kuruluşu
    Anadolu Ajansı, Anadolu Ajansı Ne Zaman KuruLdu, Anadolu Ajansından İlk Haber, Türkiyedeki İlk Haber


    Anadolu Ajansı, Türk Kurtuluş Savaşı hakkındaki doğru haberleri halka ve Dünya'ya duyurmak gereğiyle (amacıyla) 6 Nisan 1920'de kuruldu.

    Kurtuluş Savaşı'ndaki doğru ve gerektiği kadar bilgileri Türk vatanına ve başka uluslara duyurmak amacıyla 6 Nisan 1920'de kurulmuştur.

    Anadolu Ajansı'nın tarihi, Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi ile adeta özdeştir. Öyle ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmadan 17 gün önce 6 Nisan 1920'de kurulan Anadolu Ajansı, devleti kuran bu kurumun çıkardığı ilk yasaları duyurdu; Milli Mücadele'nin ve Kurtuluş Savaşı'nın her aşamasına, Cumhuriyet devrimlerine tanıklık etti.

    Anadolu Ajansı, Atatürk adı ile de adeta özdeştir. Anadolu Ajansı muhabirleri, kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün her çalışmasında yanında oldular; yurt gezilerini izlediler, halka seslenişini, gösterdiği hedefleri, en iyi biçimde duyurdular; haberleriyle Atatürk'ün gerçekleştirdiği devrimlerinin kök salması için, çaba gösterdiler. AA muhabirlerinin yazdıkları haberler, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti konularında hazırlanan kronolojilerde yer aldı; Atatürk'ün söylev ve demeçleri ile ilgili eserlerde, Atatürk'ün yurt gezilerini anlatan kitaplarda, tarih ve anı kitaplarında Anadolu Ajansı'nın haberlerinden sıkça yararlanıldı. AA muhabirleri, Atatürk'ün, Türkiye Cumhuriyeti ve halkı için gerçekleştirdiği her güzel şeyde yaşadığı sevince, mutluluğuna tanıklık ettiler; hastalığında, O'nun sağlığına ilişkin haberleri duyururken hüzünlendiler. Atatürk'ün ölümünde ise vatandaşlara da dağıtılan ve onların gözyaşları içinde okudukları hükümetin "Resmi Tebliğ"inin yer aldığı bülteni yazmanın acısını içlerinde hissettiler. Anadolu Ajansı'nın tarihi, Türk Basın Tarihi, Türk Edebiyatı Tarihi için de önem taşımaktadır. Türk basınının gelişmesine öncülük eden Yunus Nadi Abalıoğlu, Ruşen Eşref Ünaydın, Falih Rıfkı Atay gibi kalemler, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi Türk Edebiyatı'nın önemli yazarları ve araştırmacıları ve daha niceleri, Anadolu Ajansı'nın kuruluşundan itibaren kurumda görev aldılar, onun gelişmesi için uğraş verdiler.

    Anadolu Ajansı, Türk dış politikasının, Türkiye'nin sosyal, ekonomik ve günlük yaşamının da tanığıdır. O yüzden AA'nın haberleri ve fotoğrafları, bütün araştırmacılar için birinci elden kaynak niteliğini taşımaktadır.

    Anadolu Ajansı'ndan önce

    Anadolu Ajansı, Milli Mücadelenin başlarında, girişilen milli davanın sesinin her yana duyurulmasına yönelik doğru ve yansız haberciliğe duyulan büyük ihtiyaçtan ortaya çıktı.

    Anadolu Ajansı kurulmadan önce; I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmış, 30 Ekim 1918'de ağır koşullar içeren Mondros Mütarekesi'ni imzalamış Osmanlı İmparatorluğu merkezinde, Türkiye-Havas Reuter ajansı çalışmalarını sürdürmekteydi. Mondros Mütarekesi'nin ardından İstanbul'u fiilen işgal eden Müttefikler ile Damat Ferit Paşa Hükümeti arasında varılan uzlaşma gereğince yabancılara haber imtiyazı verilerek kurulan Türkiye-Havas Reuter ajansının yayınladığı haberler, Türkiye'nin çıkarlarına değildi. Mustafa Kemal Paşa da bu ajansın uydurma, karışıklık çıkarmaya ve zihinleri bulandırmaya yönelik haberlerinden rahatsızlık duymaktaydı.

    İzmir'in 15 Mayıs 1919'da Yunanlılar tarafından işgalinden dört gün sonra 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkarak Milli Mücadele'nin meşalesini tutuşturan Mustafa Kemal Paşa, Anadolu'da giriştiği kurtuluş hareketinin sesini duyurmak amacıyla çeşitli girişimlerde bulundu. AA'nın kuruluşundan önce, 4-11 Eylül 1919 tarihlerinde toplanan Sivas Kongresi'nde alınan kararların duyurulması amacıyla adını kendi koyduğu İrade-i Milliye gazetesinin 14 Eylül 1919'da yayınlanmasını sağlayan Mustafa Kemal, 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelişinden hemen sonra, ilk işlerden biri olarak gazete konusuna el attı ve 10 Ocak 1920'de yayın hayatına başlamasına öncülük ettiği Hakimiyet-i Milliye gazetesinin de adını koydu.

    Anadolu Ajansı kuruluyor

    İstanbul'un 16 Mart 1920'de resmen işgali ve Meclis-i Mebusan'ın kapanması üzerine Mustafa Kemal Paşa, Ankara'da toplanacak Meclis için seçim yapılmasını bir yazı ile 19 Mart'ta illere, komutanlıklara bildirdi. Artık İstanbul'da kalınamayacağını gören bazı aydınlar da bir süredir Milli Mücadele'ye katılmanın yollarını aramaktaydı. Bu gelişme, gerizeka Ajansı'nın kuruluşunu da sağlayacaktı.

    Ankara'ya doğru yola çıkan iki ayrı kafilede yer alan Yeni Gün gazetesinin sahibi Yunus Nadi Abalıoğlu ile gazeteci yazar Halide Edip Adıvar, 31 Mart'ta Geyve'de buluştular. Trenle yollarına devam eden "millici" iki aydın, Geyve-Akhisar (şimdiki adıyla Pamukova) istasyonundaki mola sırasında Ankara'ya gider gitmez ilk iş olarak "bir ajans teşkilatı" kurulmasının gerekliliğini görüştüler. Yunus Nadi ve Halide Edip, ajansın adını konuşurlarken; "Türk," "Ankara," "Anadolu" seçenekleri arasından "Anadolu Ajansı"nda karar kıldılar.(6 nisan 1920)

    Anadolu Ajansı ismine nasıl karar verildi?

    Yunus Nadi, anılarında, Halide Edip ile istasyondaki mola sırasında aralarında geçen konuşmayı şöyle anlatıyor1:

    "Mart 31, sene 1920. Geyve'ye muvasalatımızın dördüncü günü ve üçüncü sabahıdır. Bugün Ankara'ya doğru yolumuza devam edeceğiz, çünkü beklediğimiz Halide Edib hanım kafilesi dün akşam üstü Geyve'ye geldiler.

    "Halide Edib hanım ile ancak Akhisar istasyonundaki bir mola sırasında ayak üstü biraz görüşebildim."

    Bu konuşma sırasında Halide Edip, Anadolu'nun haklı davasını bütün dünyaya anlatabilmek amacıyla "bir ajans teşkilatı" kurma önerisinde bulunur:

    "... gider gitmez bir ajans teşkilatı kuralım, o vasıta ile dahile ve harice söyleriz.
    - Birinci şart hanımefendi. Sonra tabii bunun teferruatı gelir; mesela ilk merhalede neşriyat, ki başlı başına teşkilata ihtiyaç gösterir. Sonra propagandanın envaı...
    - Tabii sıra ile hepsi yapılır. Fakat benim fikrimce ilk iş ajans olmalıdır. Hatta isterseniz adını burada koyuverelim: Mesela Türk Ajansı, mesela Ankara Ajansı, mesela Anadolu Ajansı... daha da bulunabilir.
    - Bana "Anadolu Ajansı" en iyi bir isim gibi görünüyor.
    - Bana da öyle. Değil mi, evvela kendini ve mümkünse bütün vatanı kurtaracak olan Anadolu'dur. O halde kararımızı vermiş olalım:
    Anadolu Ajansı...
    - Evet Anadolu Ajansı hanımefendi..."

    Ateş Altında Haber Yolculuğu

    Anadolu Ajansı'nın ateş altındaki haber yolculuğu da Yunus Nadi ile Halide Edip'in, Geyve'nin Akhisar kazası istasyonunda yaptıkları, işte bu konuşmayla başladı.

    Kafile Ankara'ya 1 Nisan 1920'de ulaştı. Yunus Nadi'nin ifadesiyle "4 veya 5 Nisan akşamı" Mustafa Kemal Paşa'nın karargâhı Ziraat Mektebinde (şimdi Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü), yemekten sonra Anadolu Ajansı'nın kurulması gündeme getirildi.

    Anadolu Ajansı'nın kurulması gündeme getiriliyor

    Yunus Nadi, o tarihi geceyi şöyle aktarıyor:

    "...Sonra Halide Edib hanımla Akhisar istasyonunda karar verdiğimiz Anadolu Ajansı'ndan bahsedildi. Eğer Paşa da muvafık görürse yarından tezi yok, hemen işe başlanabilirdi. Paşa, fikri çok güzel buldu. Ancak Paşa, memleket muhitine telgrafla verilmek üzere yazılacak olan haber ve yazıların ilk günlerdeki eşkalini bir kere kendisi görmek istiyordu. Takip olunan siyaset ve zihniyete muhalif bir şey olmasın diye.

    "İlk günleri, diyordu, bu yazılarda gerek fikir, gerek tarzı tahrir itibarile belki bazı tashihat yapılmak lazım gelebilir. Fakat üç beş gün geçtikten sonra zaten siz takip olunan siyaseti kavramış olacağınızdan artık belki buna da hacet kalmadan iş kendi kendine yürür gider.

    "Ajans bahsinde kararımız şu oldu: İlk günü Paşa Anadolu Ajansını bütün memlekete takdim edecekti. Yani şu ve şu maksatlarla Ankara'da bir Anadolu Ajansı teşkil edildi. Memleketin her tarafını, şu müşkül anında, cereyan eden ahvalden haberdar edecektir. Bu ajans tebligatını şu ve şu suretlerde mümkünse ve mümkün olduğu kadar memleketin en ücra köşesine kadar yayacaksınız, diyecekti. Halide Edib hanımla ben de neşri o günlerin işine yarayacak resmi, gayri resmi, yerli ve yabancı haberleri toplayarak günde en az iki servis yapmak üzere telgrafhaneye verecektik."

    Halide Edip'in Anıları:

    Mustafa Kemal'in gönderdiği araba, "güçlükle sırtın tepesine doğru tırmanarak" karargah olarak kullanılan "Ziraat Mektebi"ne doğru yol alırken; Halide Edip, "İşte bu yer, yeni bir hükümeti ve yeni Cumhuriyeti yaratacak binaydı" diye geçirir içinden. Sedire karşılıklı oturdukları Mustafa Kemal Paşa, Halide Edip'e yoldaki izlenimlerini sorar:

    "Ben gerek yoldaki gerek o sabah kadınlarla konuşmamızı hatırlayarak hemen Yunus Nadi Bey'le yolda konuştuğumuz ajans meselesini açtım. Ne harici dünya, ne memleketin içi, milli hareketin manasını anlamışlardı. Çünkü bu hususta haber alamıyorlardı. Bunu Yunus Nadi Bey'le Anadolu Ajansı olarak başlamayı konuştuğumuzu anlattım. Teklifimiz, bu ajans haberlerini telgrafhanesi olan her yere göndermek ve olmayan yerlere de camilere ilan halinde yapıştırmaktı. Bundan başka da, dünya efkarını anlamak için İngilizce ve Fransızca gazetelerin en mühimlerini zamanında getirtmekti. Bu gazetelerin başında, Manschester Guardian, Times ve Lloyd George'un fikrini yayımlayan Dail Chronicle vardı.

    "Bu noktalar üzerinde anlaştıktan sonra (Yunus Nadi Bey'in orada hemen çıkarmaya hazırlandığı Hakimiyet-i Milliye gazetesine de yardım etmek istediğini Mustafa Kemal Paşa söyledi. Ben, bir yazı makinesi lazım olduğunu söylediğim zaman, bunu Osmanlı Bankası'ndan temin edeceğini vaat etti."

    Tarihi Genelge:

    Bu toplantının sabahı ise 6 Nisan 1920'de Anadolu Ajansı'nın kuruluşu gerçekleştirildi. Mustafa Kemal, Anadolu Ajansı'nın kuruluşunu duyurmak için hemen harekete geçti. Mustafa Kemal Paşa, "Heyeti Temsiliye adına" bu çalışmaları bizzat yapmakla, hem Anadolu Ajansı'nın üstleneceği işleve verdiği önemi göstermekte hem de daha başından ona etkinlik kazandırmayı amaçlamaktaydı. Mustafa Kemal, Milli Mücadele'nin ateşini tutuşturduğu bütün yurda; askeri ve sivil makamlara gönderdiği "tarihi genelge" ile Anadolu Ajansı'nın kuruluşunu duyurmakla kalmadı; girişilen mücadelenin iç ve dış kamuoyuna duyurulmasının önemine de işaret etti. Anadolu Ajansı'nın kurulduğuna ilişkin "tarihi genelge"nin ulaştırıldığı sivil merkezlerden biri de "Sivas Kadınlar Cemiyeti"ydi. Günümüz Türkçesiyle bu telgraf şöyle:

    Tarihi Genelge

    Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Derneği
    Temsilciler Kurulu adına
    M U S T A F A K E M A L

    Anadolu Ajansı'nın Kurulduğu (8.4.1920) Sivas Kadınlar Derneği'ne gönderilen genelge telgrafı:

    Ankara: Tarihsiz. Alındığı yer: Yozgat: 9
    Sivas Kadınlar Derneğine
    İslamın canevi olan Osmanlı Saltanatı merkezinin düşman işgaline geçmesi, bütün ülke ve ulusumuzun en büyük tehlikeyle karşılaşması sonucu olarak bütün Rumeli ve Anadolu'nun giriştiği ulusal ve kutsal savaşım sırasında, Müslüman kişilerin iç ve dış en doğru havadis ile aydınlanmalarının zorunlu bir gereksinme olduğu önemle göz önüne alınmış, bunun sonucu, burada en yetkili kişilerden oluşan bir özel kurul yönetiminde, (Anadolu Ajansı) adı altında bir kurum kurulmuştur. Anadolu Ajansı'nın en hızlı araçlarla vereceği havadis ve bilgi aslında, Temsilciler Kurulumuzun belgeli ve asıl kaynaklarının sonucu olacağı için, bu ajans bildirimlerinin oraca ve özellikle Müdafai Hukuk örgütümüzce dahi seçilecek caddelere ve toplanılacak yerlere asılması, dağıtımı, dahası bucak ve köylere dek ulaştırılması yolunda, olabildiğince çok yayınlanabilmesi için ivedili düzenlemeler yapılması, sonucundan da bilgi verilmesi önemle rica olunur.

    Temsilciler Kurulu adına
    MUSTAFA KEMAL

    İlk Haber

    Anadolu Ajansı'nın (AA) iç ve dış dünya haberleri, 12 Nisan 1920'den itibaren, Mustafa Kemal'in, Halide Edip'e Osmanlı Bankası'ndan temin edeceğini vaat ettiği daktilo ile yazılarak, Anadolu Ajansı Tebligatı başlığı altında kamuoyuna duyuruldu. Anadolu Ajansı'nın görevine başladığını duyurduğu ve ilk haberlerin yer aldığı, Anadolu Halkına Çağrı niteliği taşıyan 12 Nisan 1920 tarihli yayının ilk paragrafı şöyleydi:

    "Anadolu Ajansı 12 Nisan 1920

    "Devlet Merkezimizin düşman işgali altına geçmesi üzerine Anadolu ve Rumeli'nin Müdafaa-i Hukuk azim ve kararlılığı içinde yiğitçe harekete geçtiği şu sıralarda, din ve vatan kardeşlerimizin en doğru haber ve bilgiler alabilmelerini sağlamak için kurulan Anadolu Ajansı bugünden itibaren göreve başlıyor. Bugün alınan haber ve bilgilerin oralarda da mümkün olduğu kadar fazla kimse tarafından okunup bilinmesi gereğini arz ve açıklamağa yer yoktur. Bu amaçla oralarda dahi özel örgütler meydana getirerek her gün vereceğimiz bilgilerin telgrafhane kapılarında siyah levhalar üzerine yazılması ve yeterli araç olan yerlerde basılması, yayınlanması ve dağıtılması, nahiyelere ve hatta köylere kadar gönderilmesi hususlarının yerine getirilmesini hepinizin vatan ve millet sevgisinden ve yardımlarından rica ederiz. Bu başlangıçtan sonra, bugünkü son bilgiler aşağıdadır: Bu bilgiler kapsamnda Anadolu Ajnasının 88. yılını kutlamakta ve nice yıllar demeliyiz."
#09.10.2011 12:43 0 0 0
  • Nüfusun Dağılışını Etkileyen Faktörler

    Ödev: Nüfusun Dağılışını Etkileyen Faktörler Nelerdir ?


    NÜFUSUN DAĞILIŞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

    Nüfusun dağılışıyla ilgili faktörleri iki grupta toplamak mümkündür: (1) Doğal çevrenin verimi ve yerleşmeye uygunluğu ile ilişkili faktörler: İklim, su kaynaklan, toprak, yüzey şekli ve maden zenginlikleri; (2)Beşeri faktörler. İnsanların coğrafi çevreye uyum sağlama yetenekleriyle ilgili faktörler, top*lumsal ve ekonomik örgütlenme, teknolojik durum, coğrafi konum, tarihsel faktörler. Beşeri faktörleri bazı araştırıcıların "tarihsel faktörler" adı altında da topladıklarına rastlanmaktadır.
    Doğal çevre faktörleri: Bunlar arasında nüfus dağılışını açık bir seçik etkileyen iki faktör iklim ve yüzey şekilleri- dikkati çekmektedir. Dünya nüfusunun yaklaşık olarak onda dokuzunun ova ve benzeri düzlüklerde yaşayabilinmektedir. Diğer yandan, yeryüzü karalarının kabaca dörtte biri de yüksek sıcaklık ve az ya da düzensiz yağış koşullarının bir arada neden olduğu kuraklık yüzünden seyrek olarak nüfuslanmıştır.
    Fiziki coğrafya koşullarının, yeryüzünde nüfusun dağılış ve büyüklüğü*nün şekillenmesinde genelde egemen olduğu kesindir. Bununla birlikte, çev*reci determinist görüşün en güçlü savunucularının da kabul ettiği gibi, çevre elemanlarının (iklim, yer şekilleri, su, toprak, madenler, bitki örtüsü) ne tek ne de bütün olarak ve birbirleriyle uyum halinde nüfus sayısını ya da öteki demografik özellikleri kesin olarak belirlemediği de açıktır. Aslında dünya nüfus dağılışıyla ilişkili olarak belirtilmesi gereken belki de en önemli özel*lik, söz konusu dağılışın kolay açıklanamadığıdır. Nüfusun yoğun olduğu alanlarla seyrek olduğu alanlar arasında açık çelişkiler vardır. Merkezi ve Batı Avrupa'da ılıman iklim koşullarının yer aldığı kesimlerde tarım dışı ekonomik faaliyetlere bağlı yoğun nüfus topluluklarını değişik tarım sistem*lerinin uygulandığı yerlerde de görmek mümkündür. Örneğin geçim türü ta*rım faaliyetlerinin geniş çapta egemen olduğu Çin ve Hindistan'da olduğu gibi, tarım faaliyetlerinin ileri bir teknikle entansif olarak yapıldığı Batı Av*rupa ülkelerinde de yoğun nüfus toplulukları vardır. Her ne kadar topograf*ya, doğal bitki örtüsünün çeşitliliğinin belirginleştirdiği toprak cinsi ve başka fiziksel elemanlar yerleşme koşullarında bölgesel ve yerel farklılıklar yaratı*yorsa da, yeryüzünde yerleşme potansiyelini gösteren bir harita yapmak, kuşkusuz, hem güçtür hem de Pierre George'un l959) sözleriyle "biraz key*fi bir iş olur". Aslında böyle bir harita gerçek nüfus dağılışı-yerleşme harita*sından çok farklı olacaktır. Yerleşmeye elverişli alanlar içinde nüfusun dağı*lışı, yerleşmeye elverişsizlik özelliğiyle gerçek yerleşme arasındaki gözle görünür zıtlıklarıyla ve eşitsizlikleriyle şaşırtıcıdır. Yeryüzünde nüfusun yer*leşmesi sürekli değildir ve yerleşme açısından düşük potansiyelli ya da po*tansiyel olmayan bölgelerin yarattığı nispi boşluklarla ayrılmış yoğun nüfus*lu bölgelerden oluşur.Kaynakwh webhatti.com: Kaynakwh webhatti.com:
    İnsanın özellikleriyle çevresel faktörler arasında dünya çapında bazı iliş*kiler olduğu hâlâ kabul edilmekle birlikte, yakın zamanlarda, insanın özellik*lerinin daha çok kültürel faktörlerle şekillendiği görüşü güçlenmiştir. Kuşku*suz, insanların yeryüzündeki dağılışını kısıtlayan bir faktör olarak iklim baş*ta gelir. İnsan fizyonomisi dikkat çeker derecede fiziki çevreye uyum sağla*yabilecek yapıdadır. Daha M.S.1500 yıllarında bile. yani insanın çevreye uyum sağlamak için birçok yeni teknik geliştirmeye başladığı ve yeni yeni ekonomik devrimlerin meydana geldiği devrede bile. insanın "ekümen"ı ya da "yerleşilebilir dünyası" şaşılacak derecede genişti ve büyük kısmı da şu yi da bu devrede ilkel grupların herhangi biri tarafından kullanılmıştı Gerçekten de, en dağınık biçimde de olsa, yüzeyin çok dik, drenajın kötü olduğu ya da çok kurak yerler dışında kalan, buzla kaplı olmayan her alan yerleşmiş durumdaydı. Aslında o zamanlardan beri yerleşmelerin yayılma alanlarında çok az genişleme olmuştur: Grönland kıyıları, Avrupa'da Alpler Kaliforniya ve Avustralya'nın kurak kesimleri gibi alanlarda devamlı yerleşmenin sınırları genişlemiş; Şili'nin kuzeyi, Alaska, Büyük Sahra'nın bazı kısımları ve Basra Körfezi'nin kurak kıyı kesimleri gibi yaşanması güç yerlerde madencilik faaliyetleri yüzünden yerleşmeler kurulmuştur. Ekümemn geniş*lemesini sağlayan insanların Izyolojik yapılarındaki esneklik deniz seviye sinden 5000 m'ye kadar olan alanlarda yaşayabilmesine de olanak sağlamak*tadır. İnsanlar için en acil fizyolojik ihtiyaç oksijen olduğundan, daha üst sı*nırlarda, kısa süreli bile olsa, yaşayabilmek için özel bir eğitim ve oksijen tak*viyesi gereklidir.
    İnsan yaşamı için diğer ihtiyaç yeterli derecede sıcaklıktır. Giyim ve barı*nak olmaksızın insan -5°C'de bir süre kaldığında ölür. Oldukça yüksek sı*caklıklara kısa bir süre dayanabilirse de, 40°C ve daha yüksek sıcaklık biraz uzun sürerse -nemlilik, rüzgâr ve gölgeye bağlı olarak- yine ölümle karşı karşıya kalınır. En uygun sıcaklıklar 10°C ile 30°C arasıdır. Kritik bir derece olan -50°C orta ve yukarı enlemler ile yüksek seviyelerde gerçekleşir. Gün ortası sıcaklığı ve yoğun güneş, birçok subtropikal alanda insanın dayanabileceğinin ötesindedir. Bununla birlikte, yaşama izin vermeyen sıcaklıklar dünyanın buzla kaplı olmayan hemen her yerinde bütün yıl boyunca vuku bulmazlar. Yaşamını sürdürmek için acil ihtiyaçları arasında içilebilir su ve gıda maddeleri de bulunmakla birlikte, insanın beslenme bakımından büyük bir dayanıklılığı vardır ve mutlak çöller dışında, insan, hemen her yerde da*yanabilmektedir.
    Buzullar, yürüyen kumullar, bazı bataklık türleri ve çok kayalık yüzeyler vb. araziler, özellikle teknik olanaklardan yoksun insanlar için yaşanılamayacak ortamlar olabilirler. Fakat bu yeryüzünün yalnızca küçük bir kısmı için söz konusudur. Ancak, buralar da bazı yeni tür faaliyetlerin (turizm ve rekreasyon) gelişmesine ortam oluşturabilmektedirler. Nüfus dağılışı üzerin*de toprak türlerinin de etkisi olduğu öteden beri dikkati çekmiştir. Alüviyal topraklar ve delta toprakları genellikle tarım faaliyetlerine çok uygun olduk*ları için yoğun nüfus toplanmalarına sahne olurken, tarıma az elverişli olan podzol ve lateritlerin bulunduğu alanlar genellikle seyrek nüfusludurlar. An*cak, tarımsal teknolojideki gelişmeler, tarım-fiziksel koşullar ilişkisinde ta*rım lehine değişikliklere yol açmaktadırlar.
    Dünya nüfus dağılışı, birçok yerde maden ve enerji kaynaklarının lokasyonundan da büyük ölçüde etkilenmektedir. Örneğin Batı Avrupa'nın nüfus dağılışı haritası, madun kömürü havzaları ve buna bağlı sanayi faaliyetinin yarattığı nüfus toplanma alanlarının dağılışını da yansıtmaktadır. Bir-k durumda bu eski madencilik merkezleri km:'de 1000 kişinin üzerinde yoğunluklara sahiptir. Güney Afrika'nın Rand kesimi, Amerika Birleşik Devletleri'nin Appalaş kömür havzaları, Ukrayna'nın Doneç Havzası ve baş-ı. birçok alan yerel maden yataklarının işletilmesiyle bağlantılı nüfus top*lanma alanlarına örneklerdir. Kuzey Kanada ve Avustralya'nın iç kesimleri gibi yerlerde madenlerin bulunuşu ekümenin sınırlarının çok ötesinde, küçük de olsa, yerleşme yerlerinin oluşmasına yol açmıştır. Ancak, bu etki pazarın talebi, sermaye, işgücünün elde edilebilirliği, ulaşım, üretim maliyeti gibi birbirine bağlı bir dizi faktöre dayandığından, söz konusu yerleşmelerin var*oluşları da bu faktörler tarafından belirlenecektir. Yukarıda özetlenen fizik*sel etkilerin, bu bakımdan, söz konusu alanın ekonomik, toplumsal ve siyasal koşullarıyla ilişkili olarak değerlendirilmesi gerekir.
    (2)Beşeri Faktörler: Büyük sanayi ve ilişkili ekonomik faaliyetler ortaya çıkana kadar iklim ve diğer fiziki coğrafya koşullarının etkisi altındaki tarım faaliyetleri nüfus dağılışının sınırlarını çiziyordu. Böylece, belirli bir alanda*ki nüfus dağılışını etkileyen beşeri faktörlerin başında o alandaki ekonomik faaliyetin türü ve ölçeğinin geldiği söylenebilir. Teknolojik ve ekonomik ilerlemelerle birlikte, ekonomik faaliyetin türü ve ölçeği nüfus yoğunluk ve dağılışının zaman içindeki değişiminin de sorumlusu olmuştur. Sanayi Dev*rimi öncesinde oldukça düzenli dağılmış olan tarımsal nüfus, sanayileşmeyle birlikte kömür havzaları, enerji kaynakları, ulaşım, haberleşme hatları ve li*manlar tarafından kendilerine çekilmiştir. Sanayi Devrimiyle, yüzyıllar bo*yunca oluşmuş nüfus kalıbının yerini yoğun nüfus toplanmalarının yarattığı bir dağılış kalıbı alınıştır. Ekonomik faaliyetlerin daha da farklılaşması ve gittikçe karmaşıklaşmasının nüfus dağılışını da daha düzensizleştirdiği ve eşitsizleştirdiğini söylemek doğru olacaktır.
    Nüfus dağılışı üzerinde insanla ilgili faktörlerden göçlerin de büyük etkisi olduğu daha önce belirtilmişti. Özellikle kitlesel büyüklükte uluslararası göç*ler ve ülkelerin içinde gerçekleşen iç göçler bazen nüfusun yeniden dağılışı*na kadar götürebilmektedir. Tarihsel süreçler de, göçler gibi, nüfus dağılışı*nın oluşmasında etkilidirler. Yeni yerleşme alanlarında yerleşme tarihi nüfus dağılışının bugünkü durumunu belirlemiştir. Örneğin Avustralya'da yerleş*menin dünyanın diğer yerlerine göre yeni oluşu, nüfusun birikerek yoğunlaş*masına (yoğunluk km2'de yalnızca 2.3'dür) ve ülkede nispeten düzenli bir ka*lıp oluşabilmesine olanak sağlamamıştır. Buna karşılık, Hindistan'daki yük*sek nüfus yoğunluğu, burasının uzun bir uygarlık geçmişine sahip ve binler*ce yıldır kullanılan bir alan olmasının da kısmen bir sonucudur. Ancak, uzun yerleşme tarihinin mutlaka yüksek nüfus yoğunluklarına sahip olunacağı an*lamına gelmediğini de vurgulamak gerekir. Geçmişte dünyanın yoğun nüfuslu zengin olan bazı kesimlerinin şimdi çok seyrek nüfuslu alanlar oldukları da gözlemlenmektedir: Kuzey Afrika'nın bazı kısımları Mezopotamya ve Yukatan Yarımadası ve Doğu Sirilanka bunlara birkaç örnektir.

#09.10.2011 12:49 0 0 0
  • ÇOK GÜZEL :))
#05.10.2013 14:04 0 0 0