Kıssadan Hisseler

Son güncelleme: 09.12.2009 06:55
  • BİR MUSİBET...
    Kumandanlarından biri bir zafer dönüşü Halife Hz. Ömer'in huzuruna çıktı. Yanında kısa boylu, tıknaz biri bulunuyordu. Hz. Ömer "Bu kim?" diye sordu. Kumandan anlattı: "Efendim bu benim sağ kolumdur. Hangi görevi verdimse başarı ile tamamladı. En gizli haberleri yerine ulaştırdı. Bazen bir orduya bedel hizmet gördü. Zaferlerimi onun sayesinde kazandım diyebilirim."

    Aradan zaman geçti, aynı kumandan halifenin huzuruna yeniden çıktı. Ama mağlup bir kumandan olarak Halife sordu:

    - Hani sağ kolun nerede?

    - Sormayın ya Ömer, ihanet etti, düşman tarafına geçti.

    Hz. Ömer bu defa konuştu:

    - Allah'tan başka hiç kimseye dayanmamak gerektiğini geçen sefer söyleyecektim vazgeçtim. Bir musibet bin nasihattan yeğdir diye düşündüm.


    ADAMIN ÖNEMİ

    Halife Hz. Ömer bir mecliste hazır bulunanlara sordu:

    - Eğer dileğiniz hemen kabul ediliverecek olsa ne dilerdiniz?

    Birisi, "Benim falan vadi dolusu altınım olsun isterim. Onu harcayarak İslâm'a daha çok hizmet edeyim diye" dedi. Bir başkası, "Şu kadar sürüm (davar, koyun, keçi), mal ve mülküm olsun isterdim. Gerektikçe onları sarfederek dine yararlı olayım diye" dedi. Herkes buna benzer şeyler söyledi. Hz. Ömer hiçbirini beğenmedi. Bu defa meclistekiler, Hz. Ömer'e sordu:

    - Ya Ömer peki sen ne dilerdin? Cevap verdi:

    - Ben de Muaz, Salim, Ebû Ubuyde gibi müslümanlar yetişsin isterdim. İslâm'a onlar vasıtasıyla hizmet edeyim diye.
#06.04.2005 04:04 0 0 0
  • tesekkurler dostun güzel ve ibretlik kıssalarmış
#12.04.2005 12:53 0 0 0
  • Teşekkürler iki kıssasda cok harikaydı
#13.04.2005 02:10 0 0 0
#20.09.2006 22:55 0 0 0
  • paylaşım için teşekkürler
#24.11.2006 14:37 0 0 0
  • allah razi olsun
#29.11.2006 10:50 0 0 0
  • guzel br kıssa
#29.11.2006 19:59 0 0 0
  • Ruhunuza Fatiha Okuyun...!



    Yıllar önce köyün birine bir imam görevlendirilmişti. Gençti ve yeni evliydi. Gayretli ve çalışkandı. İnsanları namazla buluşturmak için çaba sarf eden samimi bir insandı.



    Fakat ne kadar çabalasa da köyün erkeklerini, camiye cemaate çekmeyi başaramamıştı. Belki de yazın yoğun dönemi olduğu için cuma haricinde insanlar gitmiyordu.



    Kapı kapı dolaştı, olmadı. İşlerinde yardımcı olmayı teklif etti, olmadı. Namazın hikmetlerinden bahsetti, yine olmadı...



    Bir sabah köy, sala sesiyle uyandı. Herkes merakla kimin öldüğünü soruyor, ama kimse bilmiyordu. Tarlaya , bağa, bahçeye gitmeye hazırlanan köylü, soluğu camide aldı. Herkes imamın salayı bitirip çıkmasını bekliyordu.




    Nihayet imam gözüktü. Biri atıldı hemen:



    -Hoca kim öldü Allah(celle celalüh) aşkına? Kimsenin haberi yok, ismini de söylemedin...


    O zamana kadar cemaati kapıda göremeyen imam, öfkeyle bağırdı.

    Kim olacak? Sizin ruhunuz ölmüş, onun için okudum salayı...Şayet ölmemiş olsaydı, dört aydır buradayadım, sabah namazına bir tek Allah(celle celalüh)'ın kulu gelip te saf durmadı. Ruhunuza Fatiha okuyun , ruhunuza! Kimseye bakmadan geçti gitti. Herkes şaşkınlıkla birbirine bakıyordu.




    Köy halkı bu olaydan sonra çok etkilendi. Sabah namazına da, diğer vakit namazlarına da devam edenler yavaş yavaş çoğaldı. __________________
#09.12.2009 06:55 0 0 0