ŞEYTANIN HİLELERİ

Son güncelleme: 21.05.2007 11:52
  • Soru: Şeytanın hileleri nasıl bilinir, bunları tam olarak kavramanın yolu nedir?
    Cevap: Bunun için şu iki hususu bilmek gerekir:
    Birincisi: ...



    Şeytanın insanlara ok gibi attığı vesveseleri vardır. Kalbe doğan düşünceleri
    ve bunların çeşitlerini tanıyınca bunu anlarsın.

    İkincisi: Yine şeytana ait, avcıların kurdukları ağlara benzer tuzakları vardır.
    Bunu da, şeytanın tuzaklarını, tuzak kurduğu ve dolaştığı yerleri tanıyınca anlarsın.

    Alimlerimiz kalbe doğan düşünceleri/havâtırı birkaç çeşide ayırmışlardır. Biz
    de sırf bu konuyla ilgili olarak Telbîsu İblîs adlı bir kitap yazdık. Orada
    bunları geniş geniş açıkladık. Fakat bu kitabımızın hacmi sözü fazlaca uzatmak
    için yeterli değildir. Ancak uyulduğu takdirde insana yeterli olacak kadarını
    inşaallah burada anlatacağız.
    Havâtır: İlham-Vesvese

    Şunu bilmek gerekir ki, Allah Teala her insanın kalbini, onu hayra davet eden
    bir meleğe emanet etmiştir. Bu meleğe ilhamcı/mülhim ve bunun çağrısına da ilham
    denir. Bunun yanında yine her insana, onu şerre çağıran bir şeytan musallat
    etmiştir. Ona vesveseci/vesvâs ve çağrısına da vesvese denir. Alimlerin çoğuna
    göre ilhamcı yalnız hayra çağırır, vesveseci ise sadece şerre çağırır.

    Hocamızdan nakledildiğine göre şeytan bazen hayra çağırır. Fakat bundan maksadı
    şerdir. Mesela daha iyi işin yapılmasına engel olmak için daha az iyiye çağırabilir.
    Veya insanı büyük bir günaha düşürmek için hayra çağırabilir. Sonuçta kazandığı
    hayır; kendini beğenme/ucub, gösteriş/riya vb. sebeplerle işlediği kötülüğü
    karşılamaz.

    Hadis-i şerifte geçtiğine göre, kalbin üzerinde bulunan bu iki davetçi insana
    sürekli çağrıda bulunur. İnsan kalbinde bunu duyar ve hisseder. Rasulullah (s.a.v.)
    şöyle buyurur:

    Her ademoğlu doğdu zaman Allah Teala ona bir melek ve bir de şeytan tayin eder.159


    Şeytan kalbin sol kulakçığı üzerinde, melek ise sağ kulakçığı üzerinde oturur,
    her ikisi de ona sürekli çağrıda bulunur.

    Rasulullah (s.a.v.) buyurur ki:

    Şeytanın ademoğluna uğradığı gibi melek de uğrar!160 Yani ona davette bulunmak
    için yanına gelir demektir.

    Bunun yanında Cenab-ı Hak insan bünyesini şehvetlere, gerek iyi ve gerekse kötü
    olsun her türlü zevklere karşı meyilli bir yapıda yaratmıştır. Buna da insanı
    tehlikelere atan nefsin arzuları/heva-i nefs denir. Bununla birlikte davetçilerin
    sayısı üçe çıkmış oldu.161

    Bu açıklamalardan anlaşıldı ki kalbe doğan düşünceler/havâtır, insanın kalbinde
    oluşan ve onu bir şeyler yapmaya veya terk etmeye sevk eden, onlara davet eden
    çağrılardır. Bunlar insanı heyecana sevk etmeleri ve sıkıntıya sokmaları sebebiyle
    havatır (tehlikeler) olarak isimlendirilmiştir. Fakat hakikatte bütün bunların
    insan kalbine doğmasının kaynağı Cenab-ı Hakkdır. Bunlar dört kısımdır.
    a) Havâtırın Kaynakları Bakımından Kısımları

    1) Doğrudan Allah tarafından kalbe atılan düşüncedir. Bunlara hâtır/çağrı
    denir.

    2) İnsanın yapısına uygun olarak doğan düşünceler ki buna da hevâ-i nefs denir.
    Bu tip düşünceler ona nisbet edilir.

    3) İlhamcının çağrısı sonucu oluşan düşünceler. Bu düşünceler de ilhamcıya nisbet
    edilir ve ilham olarak isimlendirilir.

    4) Şeytanın daveti sonucu oluşan ve ona nisbet edilen düşünceye de vesvese denir.
    Şeytana nisbet edilmesinin sebebi, onun vasıtasıyla insanın kalbine düşürülmüş
    olmasıdır. Gerçekte o düşünce, şeytanın çağrısı anında oluşmaktadır. Onun çağrısı
    bir sebep niteliğinde olmaktadır. Fakat düşünce ona nisbet edilmektedir. Havatırın
    dört kısmı bunlardır.
    b) Havâtırın Çeşitleri

    Yukarıdaki tasniften sonra şunları da bilmek gerekir. Allah tarafından doğrudan
    kalbe atılan düşünce/hatır, bazan bağlılığı arttırmak ve ikram için hayır yönünde
    olur. Bazen imtihan ve zorluklara dayanıklı hale gelmesini sağlamak amacıyla
    şer olur.

    İlhamcı tarafından gelen düşünce sadece hayır ve iyilikten ibarettir. Çünkü
    o nasihatçi ve yol göstericidir, sadece bu maksatla gelir.

    Şeytan tarafından gelen düşünceler de ancak şer, kötülük, saptırmak ve ayağını
    kaydırmak için olur. Bazen hile ve kandırma amacıyla hayır yönünde olabilir.

    Heva-i nefs tarafından gelen düşünceler de kötülük amaçlıdır. Bazen kötülüğe
    engel olması veya iyilikleri istemesi, hayrı ve iyiliği istediğinden değil bir
    taktik gereğidir.

    Seleften bazıları şöyle der: Heva-i nefs de tıpkı şeytan gibi kötü niyetli olarak
    bazen hayra ve iyiliğe yönelik olabilir. Ancak asıl maksadı kötülük ve şerdir.
    c) İyi Ve Kötü Havatırın Farkı

    Kalbe doğan düşüncelerin/havatırın kaynağı ve çeşitlerini bildikten sonra şu
    üç hususu da mutlaka bilmek gerekir:

    Birinci husus: Kalbe doğan düşüncenin kaynağının hayır mı şer mi olduğu?

    İkinci husus: Kalbe doğan şer düşünce, bir imtihan için Allah tarafından mı,
    heva-i nefisten mi yoksa şeytandan mı olduğu? Bunların birbirinden nasıl ayırt
    edileceği? Çünkü bunların her biri diğerini yok etmek için vardır.

    Üçüncü husus: Kalbe doğan hayırlı düşüncenin kaynağının bilinmesi? Doğrudan
    Allah tarafından mı, ilhamcıdan mı, şeytandan mı yoksa heva-i nefisten mi kaynaklandığını
    bilmek gerekir. Allah tarafından ve ilhamcıdan kaynaklanana uymak; şeytandan
    ve heva-i nefisten kaynaklanandan kaçınabilmek için bunun bilinmesi gerekir.
    Birinci Fark:

    Alimlerimiz derler ki, kalbe doğan düşüncenin hayır mı şer mi olduğunu öğrenmek,
    bunları birbirinden ayırabilmek istiyorsan şu dört ölçüden biriyle tartmalısın.
    O düşüncenin hayır mı şer mi olduğunu anlarsın:

    1. Ölçü: Kalbine doğan düşünceyi şeriat ölçülerine göre tart. Eğer şeriat esaslarına
    uygun ise hayır, bu esaslara aykırı veya şüpheli ise şerdir.

    2. Ölçü: Birinci ölçü ile anlaşılmaz ise, önce yaşamış olan iyi müslümanların
    uygulamaları ve ahlakları ile karşılaştır. Eğer uygun düşerse hayırdır, değilse
    şerdir.

    3. Ölçü: Bununla da anlaşılmaz ise, o düşünceyi nefsine ve hevana arz et ve
    bak. Eğer nefsin bir korku ve tehdit sebebiyle değil de yapısı gereği o düşünceden
    nefret ediyorsa, bil ki o hayırdır. Eğer nefis, Allahtan bir şeyler umduğu
    ve mükafat beklediği için değil de yapısı ve karakteri gereği bir şeye yöneliyor
    ve istiyorsa o da şerdir. Zira nefis şiddetle kötülüğü emredicidir. Onun yapısı
    hayra meyilli değildir. İşte bu ölçüler ile kalbe doğan düşünceye bakarsan,
    onun hayır mı şer mi olduğunu anlarsın. Doğruyu gösterecek olan sadece yüce
    Allahtır ve Onun cömertliği sınırsızdır.
    İkinci Fark:

    Kalbe doğan bir kötü düşüncenin şeytandan mı, heva-i nefisten mi yoksa Allah
    tarafından mı olduğunu bilmek için şu yollara baş vurmalısın:

    1. Yol: O düşünce belli bir hal üzere kararlı ve düzenli olarak duruyor ise
    Allahtan veya heva-i nefisten gelmektedir. Eğer tereddütlü ise şeytandandır.
    Bazı arifler şöyle der: Heva-i nefs, kaplana benzer. Saldırdığı zaman, avına
    tamamen hakim olmadıkça veya tam olarak tepelemedikçe geri çekilmez. Veya inancı
    uğruna körü körüne savaşan ve ölen, fakat asla geri dönmeyen bir hariciye benzer.
    Şeytan ise kurt gibidir. Bir taraftan kovsan, dolanır diğer taraftan gelir.

    2. Yol: Kalbe doğan bu kötü düşünce, işlediğin bir günahın peşinde gelmiş ise
    Allahtandır. İşlediğin günahın bir kötülüğü ve uğursuzluğu olarak gelmiştir.
    Cenab-ı Hak buyurur:

    Hayır, doğrusu onların işleyip kazandıkları şeyler kalplerinin üzerine pas
    olmuştur.162

    Şeyhimiz der ki: Günahlar işte böyle kalbin kirlenip katılaşmasına sebep olur.
    Önce kötü düşünceler kalbe gelir, daha sonra günahlar kalbin katılaşmasına ve
    pas bağlamasına yol açar.

    Kötü düşünceler, işlediğin bir günahtan sonra değil de doğrudan kalbine doğuyorsa
    bil ki o şeytandandır. Çoğunlukla böyle yapar. Önce şerre çağırır, asıl maksadı
    her zaman olduğu gibi insanı saptırmaktır.

    3. Yol: Kalbe doğan kötü düşünce, Allahı zikretmekle zayıflayıp azalmıyorsa
    bil ki o heva-i nefistendir. Eğer zikrullah ile zayıflayıp azalıyor ise şeytandandır.
    Cenab-ı Hak: ...(insanlara kötü şeyler fısıldayan) o sinsi vesvesecinin şerrinden
    Allaha sığınırım de!163 buyurur. Şeytan insanın kalbi üzerinde oturur, Allahı
    zikrettiği zaman kaçar, gaflete düştüğü zaman vesvese verir.
    Üçüncü Fark

    Kalbe doğan hayırlı düşüncenin Allah Tealadan mı yoksa ilhamcı melekten mi
    olduğunu anlamak için şu üç yola başvurulur:

    1. Yol: Bakılır; eğer güçlü ve kararlı ise Allahtandır. Şayet tereddütlü ise
    melektendir. Çünkü melek nasihatçi gibidir, seninle her yere girer, her zaman
    seninle beraberdir. Yapacağını, iltifat ve rağbet göstereceğini umarak sürekli
    sana nasihat eder.

    2. Yol: Hayırlı düşünce senin bir gayretin ve ibadetin sonucu doğmuş ise Allah
    Tealadandır. Yine Cenab-ı Hak buyurur:

    Bizim uğrumuzda cihad edenleri biz, elbette yollarımıza iletiriz.164

    Hidayeti bulanlara gelince, Allah onların hidayetini artırmış ve onlara (kötü
    sonuçtan) korunacakları vasıtalarını vermiştir.165

    Hayırlı düşünce bir sebep yokken kendiliğinden geliyorsa, genellikle melektendir.

    3. Yol: Kalbe doğan temel konularla ve batınî amellerle ilgili ise Allahtandır.
    Teferruat ve zahirî amellerle ilgili ise çoğunlukla melektendir. Zira alimlerin
    çoğunluğuna göre melekler, insanın içindekileri/batınî amelleri bilemez.

    Kalbe doğan hayırlı düşüncenin, insanı kandırıp şerre düşürmek amacıyla şeytandan
    olup olmadığını anlamak için de şöyle yapmalısın:
#07.05.2005 20:31 0 0 0
  • 1. Yol: Bakılır; eğer güçlü ve kararlı ise Allahtandır. Şayet tereddütlü ise
    melektendir. Çünkü melek nasihatçi gibidir, seninle her yere girer, her zaman
    seninle beraberdir. Yapacağını, iltifat ve rağbet göstereceğini umarak sürekli
    sana nasihat eder.

    2. Yol: Hayırlı düşünce senin bir gayretin ve ibadetin sonucu doğmuş ise Allah
    Tealadandır. Yine Cenab-ı Hak buyurur:

    Bizim uğrumuzda cihad edenleri biz, elbette yollarımıza iletiriz.164

    Hidayeti bulanlara gelince, Allah onların hidayetini artırmış ve onlara (kötü
    sonuçtan) korunacakları vasıtalarını vermiştir.165

    Hayırlı düşünce bir sebep yokken kendiliğinden geliyorsa, genellikle melektendir.

    3. Yol: Kalbe doğan temel konularla ve batınî amellerle ilgili ise Allahtandır.
    Teferruat ve zahirî amellerle ilgili ise çoğunlukla melektendir. Zira alimlerin
    çoğunluğuna göre melekler, insanın içindekileri/batınî amelleri bilemez.

    Kalbe doğan hayırlı düşüncenin, insanı kandırıp şerre düşürmek amacıyla şeytandan
    olup olmadığını anlamak için de şöyle yapmalısın:

    a) Nefsine bak. Eğer o düşünce doğduğu anda haşyetle değil de arzuyla, teenniyle
    değil acele olarak, korkuyla değil güvenle, basiretle değil de körü körüne onu
    yapmak istiyorsa, bil ki o şeytandandır. Hemen ondan sakın.

    b) Eğer nefsinde bunun tam tersini; arzuyla değil haşyetle, aceleyle değil teenniyle,
    güvenle değil korkuyla, körü körüne değil sonucunu basiretle düşünerek onu istiyorsan
    bil ki o hayırlı düşünce Allahtan veya melektendir.

    Aslında insanın, işin sonunu basiretle düşünmeden ve kendisin sevindirecek bir
    sevabı olup olmadığına bakmadan bir işi yapmaya heveslenmesi, arzu ve istek
    duyması kanaatimce hafifliktir.

    Belli yerler dışında acele etmeden teenni ile hareket etmek övülen bir davranıştır.
    Hadis-i şerife göre şu yerlerde acele etmek gerekir:

    Acele etmek şeytandandır. Ancak beş yerde acele etmek gerekir: 1. Zamanı gelen
    genç kızı evlendirmekte, 2. Vakti gelen borcun ödenmesinde, 3. Ölünün defnedilmesinde,
    4. Eve gelen misafirin doyurulmasında, 5. İşlenen günaha tevbe etmekte.166

    Korkuyu da şu sebeple duyması gerekir: Başladığı bu hayırlı ameli tamamlayabilecek
    mi? Onu hakkıyla ve gereği gibi yerine getirebilecek mi? Bütün bunları başarsa
    bile o ameli Cenab-ı Hak kabul buyuracak mı? Kul bir fiili işlerken bu korkuları
    içinde taşımalıdır.

    Yaptığı işin sonucunu düşünmek, basiretle ve hesap ederek yapmak hayır ve olgunluk
    alametidir. Böyle yapanların ahirette sevap ve umduğunu bulmaları kuvvetle muhtemeldir.

    Kalbe doğan düşünceleri tanımak için bilmen gereken yukarıda sayılan üç esastır.
    Bunlara dikkat et ve elinden geldiğince bunlara uymaya çalış. Zira bunlar, bu
    konuda bilmen gereken ince bilgiler, değerli sırlardır. Lütfu ile muvaffak kılacak
    olan Allah Tealadır.
    Şeytanın İbadetteki Hileleri

    a) Engelleme

    Şeytan ilk olarak insanın ibadetine engel olmak ister. Eğer Cenab-ı Hak kendisin
    şeytandan korursa, şu sözlerle şeytanı reddeder:

    Ben ibadete gerçekten muhtacım. Çünkü bu fani dünyada sonsuz olan ahiret
    hayatı için mutlaka azık hazırlamam gerekir!
    b) Erteleme

    Birincisinde başarılı olamayan şeytan sonra:

    Acele etme, ileride yaparsın, daha yaşın çok genç! diyerek ibadeti ertelemeyi,
    geriye atmayı emreder. Allahın yardımı ile onu:

    Ecelim benim elimde değil. Eğer bugünün işini, ibadetini yarına ertelersem
    peki yarının işini ne zaman yapacağım? Zira her gün için yapılacak yeterince
    iş vardır... diyerek onu reddeder.
    c) Acele

    Şeytan bu sefer de acele etmesini isteyerek ona:

    Acele et, acele et! Şu işi bitir, şunu yapmaya da vaktin olsun! der. Allahın
    inayetiyle şeytanı şu sözlerle susturur:

    Tam ve kusursuz olarak yapılan az iş, kusurlu olarak yapılan çok işten hayırlıdır!
    d) Riya

    Bu sefer ibadetini tam ve mükemmel yaparak insanlara karşı gösteriş yapmaya
    teşvik eder. Yine Allahın yardımı ile onu şu sözlerle savuşturur:

    İnsanların görmesiyle ne kazancım olabilir? Allahın görmesi benim için yeterli
    değil mi?
    e) Ucub/Kendini Beğenme

    Bu sefer şeytan:

    Sen ne büyüksün, ne uyanık ve ne faziletli bir kişisin! diyerek insanı kendini
    beğenme uçurumuna yuvarlamak ister. Allahın himayesi ile bu tehlikeyi de şu
    sözlerle savar:

    Bütün nimetlerin gerçek sahibi Allah Tealadır. Bu da Cenab-ı Hakkın bana
    ihsan ettiği başarının sonucudur. O, kendi lütfu ile benim değersiz amelime
    kıymet vermiştir. Eğer Allahın lütfu olmasaydı, Cenab-ı Hakkın üzerimdeki
    sayısız nimetleri ile birlikte benim işlediğim günahlara karşılık bu ibadetin
    ne değeri olabilirdi?
    f) Gizleme

    Şeytan şimdi altıncı ve en tehlikeli hilesine başvurur. Uyanık kişilerden başkası
    buna karşı koyamaz.

    Şöyle der:

    İbadetini gizli yap. Allah yaptığın ibadeti ortaya çıkaracak ve karşılığını
    verecektir. Böylece seni bir tür riyaya düşürmek ister. Uyanık kişi Allahın
    yardımı ile şeytanı şu sözlerle defeder:

    Ey melun! Şimdiye kadar ibadetime engel olmaya, ifsad etmeye çalışıyordun!
    Şimdi ise ıslah etmek, düzene sokmak için geliyorsun. Ama asıl maksadın yine
    bozgunculuk. Ben Allahın kuluyum, O benim efendimdir.

    Dilerse benim ibadetimi açığa çıkarır, dilerse gizli tutar. İsterse beni hatırı
    sayılır biri, isterse değersiz biri yapar. Bunların hepsi kendi elindedir. Bunları
    insanlara açıklamasına ve onlardan gizli tutmasına aldırış etmem. Çünkü insanların
    elinde bir şey yoktur.
    g) Terk

    Şeytan yedinci ve son hilesiyle gelir şöyle der:

    Senin bu ibadetlere ihtiyacın yok. Eğer bahtiyar/said yaratıldıysan, ibadeti
    terk etmek sana bir zarar vermez. Yok bedbaht/şaki olarak yaratıldıysan ibadet
    de sana bir fayda vermez!

    Allahın yardımıyla bu hileyi de şu sözlerle savar:

    Ben Allahın kuluyum. Kula yaraşan, emre uyup kulluk ve ibadet etmektir.
    Rab ise efendiliğin icaplarını en iyi bilendir. Dilediği gibi hükmeder; istediğini
    yapar. Her halükarda ibadetin bana faydası vardır.

    Eğer said isem, sevabımın artması için ibadete muhtacım. Şaki isem de, ileride
    keşke ibadet etseydim diye kendi kendime pişmanlık duymamak için ibadet etmeliyim.


    Kaldı ki, ibadet ettiğim için asla Cenab-ı Hak beni cezalandırmayacak, ibadet
    bana bir zarar vermeyecektir. Ayrıca itaatkar olarak cehenneme girmek, asi olarak
    girmekten benim için daha sevimlidir. Kaldı ki Cenab-ı Hakkın vadi hak değil
    mi?

    O, ibadet yapanlara sevap vereceğini, iman ve itaat ile Allaha kavuşanları
    kesinlikle cehenneme sokmayacağını, mutlaka cennete sokacağını vadetmiştir.

    Amelinin karşılığı olarak cenneti kazandığı için değil, Cenab-ı Hakkın sadık
    vadinin karşılığı olarak cennete girecektir. Bu manada Cenab-ı Hak saidlerin
    lisanıyla şöyle buyurur:

    Onlar: Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız
    bu cennet yurduna varis kılan Allaha hamd olsun. İyi amelde bulunanların mükafatı
    ne güzelmiş! derler.167

    Uyan ey ibadet yolcusu, Allah sana merhamet buyursun. Gördüğün gibi işin aslı
    bundan ibarettir. Diğer fiilleri ve durumları da buna kıyas et. Allahtan yardım
    talep et ve ona sığın. Zira bütün işler onun elinde, başarı da ondandır. Yüce
    ve kudretli Allahın dışında ne bir güç ne de kuvvet vardır.
#07.05.2005 20:34 0 0 0
  • Allah c.c. Razı olsun kardeim...Rabbim bizleri şeytanın şerrinden muhafaza kılsın ınsallah...ve bızı bızle yalnız koymasın...
#07.05.2005 23:37 0 0 0
  • Şeytan gerçekten bizim için büyük bir imtihan. Onu yenmek kimi zaman zor kimi zaman kolay. Bunun için insanoğlu çok dikkatli olmalıdır. ALLAH bizi şeytanın tuzağından muaffak kılsın...
#11.06.2005 12:05 0 0 0
  • aLLah Razı oLSun...
#11.06.2005 20:26 0 0 0
  • Allah raz1 olsun abicim insanlara gereken çok önemli konuya deyinmissin
#07.08.2005 19:47 0 0 0
  • Allah razı olsun
#21.05.2007 11:52 0 0 0