belki farkında değildin ama
benden gitmemi değil ölmemi istiyordun sen
ayrılığı bu şekliyle hiç tahayyül etmemiştim ben
ayrılık; sen arkamdan ıslak bir mendil sallarken güzeldi;
çünkü dönebilme ihtimalim vardı
şimdi ise nereye gittiğini bilmediğim yollar gösteriyorsun bana
gitmek değil bana koyan
bir daha geri dönemeyeceğimi bilmek
oysa neler paylaşmıştık seninle
ne düşler ne hayaller kurmuştuk
mavi yazmanla yıldızlarımızı bağlayacaktık birbirine
kırmızı gül işlemeli pembe mendilinle
gözyaşını silecektik ağlayan herkesin
hatta mutluluk duasına çıkacaktık...beraberce
ama bu zamansız bitişin... bu tükenişin...
bir hikayesi olmalıydı
ve yüzlerce önemli sebebi
ayrılmak demek tükenmek demekti
bir uçurumun kıyısında tuttuğun ellerimi
ansızın bırakman demekti
ve son kurşunu sıkman demekti, yaşayan son uzvuma
ey kafkas dağlarının güzel kızı!
umutlarının son kırıntıları da tükendiğinde
şakağına dayadığın silahın tetiğini çekmek kadar kolay mı ayrılık
ama eğer ben gitmeliysem
ve eğer gitmem huzursa, senin için: giderim
lütfen bana veda etme
ve bakma yüzüme öyle... bu çok basitmiş gibi
ne el salla bana ne de iyi temennilerde bulun
zira biliyorum sen olmadan mutluluğun benden uzak olacağını
ve biliyorum çiçeklerimin susuzluktan,
kuşlarımın havasızlıktan öleceğini
mutluluğun zirvesinden hızla irtifa kaybedeceğimi de biliyorum
sil sahte gözyaşlarını ve vazgeç bu sahte ses tonundan
lafı ağzında geveleme bana bütün kararlılığınla git de
gidişim senin için huzursa, kurtuluşsa.... gidiyorum
elbiselerim kalsın kitaplarım da
yalnızca düşlerimi topla
ve bir poşete koy zahmet olmazsa
eğer varsa bir parça da yaşama sevinci...
hayallerimizi siyah bir kefene sar
boş bir zamanında götürür gömersin her zaman oturduğumuz ağacın altına
en güzel gözler anlatır ya hisleri
NE OLUR SUSTUR GÖZLERİNİ