Çocuk Edebiyatının Millî Kaynakları

Son güncelleme: 04.10.2009 00:55
  • Çocuk Edebiyatının Millî KaynaklarıGenel hatlarıyla çocuğun dünyasında güzellikler çağrıştıran, onun ruhunda güzele ve iyiye karşı olumlu davranışlar geliştiren, hayal dünyasını zenginleştirerek ana dilinin tadını hissettiren eserler çocuk edebiyatı kapsamında değerlendirilir. Edebiyatmızda bu alanda yapılan ilk ciddî çalışmaları Tanzimat'tan sonra görmekteyiz. Son yıllarda çocuk edebiyatı gerek nitelik gerekse nicelik açısından önemli gelişmeler kaydetmiştir. Buna bağlı olarak Anadolu Öğretmen Liseleri, Sınıf Öğretmenliği, Türkçe Öğretmenliği ve Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinin birçoğunda Çocuk Edebiyatı dersleri verilmeye başlanmıştır.

    Çocuğun dünyaya gelmesiyle birlikte annesinden dinlediği ninnilerden, sonraki dönemlerde anlatılan masallara; çocuk oyunlarından tekerlemelere; bilmecelerden efsanelere; destanlarımızdan kahramanlık hikayelerine; atasözlerinden deyimlere; bilmecelerden fıkralara; manilerden türkülere; dualardan ağıtlara; Karagözden kuklalara; meddahtan ortaoyununa kadar her şey Türk Halk Edebiyatının türleri içinde yer alır.

    Son yıllarda televizyon, sinema ve bilgisayar oyunlarında şiddetle birlikte hiçbir temele dayanmayan hayal ürünü yapma mitolojilere dayanan roman ve filmler revaç kazanmıştır. Sonuçta şiddeti ruhun derinliklerine yerleştiren ve paradigma olarak ötekini düşman kabul eden bir anlayış hızla yayılmış ve artık olağan kabul edilmektedir. Milli kahramanlarının isimlerini bilmeyen Türk çocukları Pokemon tarzı kahramanlarının isimlerini bir çırpıda sayarken, Dracula'nın Konuğu, Frenkeştay'ın Laneti, Ölüm Şatosu gibi eserlerle şiddet, nefret ve korku yayılarak çocukların güzelim çocukluk rüyaları zehirlenmiştir.

    Batı ülkelerinde yapılan araştırmalar, bir çocuğun on dört yaşına gelinceye kadar televizyonda ortalama olarak 11.000 cinayet sahnesine tanık olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı araştırmalar çizgi filmlerin % 94'ünün şiddet ve cinayet konularına yer verdiğine işaret etmektedir.

    Bir kuşak öncesi çocuklar Hacivat'la Karagöz'ün esprilerine gülerken günümüzde çizgi film kahramanı seyircisini güldürebilmek için karşısındakine dinamit lokumları atmakta böylelikle çocukta şiddet sahnelerinin normal olduğu izlenimini bırakmaktadırlar. Araştırmalar şiddet eylemlerini görüntüleyen filmlerin izlenmesiyle bunun ardından gelen saldırganlık davranışı arasında yakın bir ilişki olduğunu ispatlamaktadır.

    Bütün bu gerçeklerden hareketle önemi ve varlığı konusunda bir çok araştırıcının hemfikir olduğu Çocuk edebiyatının en zengin kaynakları olarak düşündüğümüz halk edebiyatı türlerine dikkat çekerek bu türlerin çocuklar için verilecek her tür eserde kullanabilirliliğini; göz önüne getirmeye çalışıcağız.

    Çocuk edebiyatıyla ilgili eserler yazılırken milletin en samimî duyguları ile meydana getirdiği Halk edebiyatı türlerinden özellikle yararlanılması gereklidir. Çünkü bu kaynaklar yüzyıllarca halkın zevkine uygun türetilmiş, dilinde işlenerek benimsenmiş ve nesillerden nesillere aktarılagelmiş bir çok kültürel özelliği içinde barındıran edebî mahsullerdir. Genel anlamda bir çok sanat dalında o millete ait kaynaklardan yararlanılması temel bir ihtiyaçtır. Millete ait kültür ve medeniyet değerlerinin çocuklara aktarılması, çocukta millet şuuru ve millî kimlik şuuru oluşturulmasında ifade ettiğimiz kaynaklardan yararlanma zorunluluğumuz vardır.

    Önemli sayıdaki halk anlatılarının halkın kendini edebî olarak ifade etmesinden daha fazla bir anlamı vardır. Halk anlatıları, gerçek anlamda sistematik olarak incelendiğinde aslında bir halkın kendi yaşama tarzıyla ilgili derinlemesine bilgi veren etnografyası olduğu görülecektir. Bu açıdan bu ürünleri salt bir edebî metin olarak görmemek gerekmektedir.

    Edebiyatımızda diğer Dünya edebiyatları ile karşılaştıralamayacak kadar zengin halk edebiyatı ürünleri bulunmaktadır. Bu aynı zamanda tür bakımından da başlı başına bir zenginlik ifade etmektedir. Bu türlerin çocukların eğitiminde kullanılması konusuna ise günümüze kadar yeterli önem verilmemiştir. Öğretmenlerimizin okullarımızın, eğitimcilerimizin ve yardımcı ders aracı hazırlayan uzmanların bu malzemeyi doğru ve etkili kullanmaları eğitim kalitemizin gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır.

    Kaynaklardan faydalanmadan yerli ve millî bir edebiyat ortaya koymanın imkânı yoktur. Özellikle çocuk edebiyatında destan, masal ve bilmece gibi folklor ve edebiyatın ortak malzemesinden faydalanarak eser verme orijinal eser vermekten daha önemlidir. Dünyanın bütün büyük çocuk edebiyatçıları da büyük ölçüde masal ve folklordan yola çıkanlardır. Kaynakların bunlardan ibaret olmadığı malumdur. Bunların yeterince ortaya çıkmadığı toplumlarda yalnız yabancılaşma değil kültürsüzleşme de yaygınlaşır. Bu sebeple dinî ve tarihî kaynaklar her seviye için yeniden ele alınmalıdır. Ahlaki değerlerle yüklü inanç sistemimizi kültür ve ruh yapımızı yeni yetişen nesillere benimseterek bu varlıklarımızı davranış biçimi haline dönüştürmek istiyorsak çocukların ilgi alanlarını dolduran kaynaklara ve konulara ağırlık vermemiz de kaçınılmaz olacaktır.

    Kaynak metinlerin; zamanında kazandıkları özellikler, kalıplar o derece güçlüdür ki, onları günümüze taşımak günümüz çocuğuna iletebilmek belki de özgün bir eser yazmaktan daha zordur. Kültürümüzün kaynakları esas itibariyle İslamî olduğu için aynı özü taşıyan çalışmalara pek yüz verilmemiş daha çok İslamiyet öncesi Türk tarihi ile halkıyatın dinî muhteva ağırlıklı olmayan unsurlarına yönelinmiştir. Burada siyasî görüş ve düşüncelerle aslına ve kimliğine karşı takınılan bu tavrın bir çok uygulamasını zaman zaman görmekteyiz. Bu, kafa ile beden zıtlığıdır. Sözgelimi bir zamanlar çocuklar için çizgi film haline getirilen ve TRT'den yayımlanan Dede Korkut Hikâyelerinin, hikâyelerin sonunda yapılan dualar bahane edilerek yayından kısa bir süre sonra kaldırılması ciddî bir hezeyandır.

    Millî kahramanlarımızdan ve tarihî şahsiyetlerimizden çocuk edebiyatı alanında yeterince yararlanıldığını söyleyemeyiz. Her edebiyat kendi kökleri üzerine bina edilirse sağlam bir yapı oluşturur. Geçmişini bilmeyen ve öğrenemeyen bir çocuk, geleceği için isabetli hayaller kuramaz. Kaldı ki, bizim muhteşem bir mazimiz vardır. Maalesef bir çok alanda oluğu gibi çocuk edebiyatı alanında da yabancı kültürlerin tesiri altındayız. Edebî ürünler açısından Doğu ve Batı klasikleri karşılaştırıldığında Doğu klasiklerinde engin bir hayal ve fikir, Batı klasiklerinde ise yapay bakış açıları ve inancı körelten felsefe ağırlığını hissettirir.

    Edebiyatla eğitim arasında ciddi bir ilgi vardır. Edebi eserler kişilerin bilgilenmesi ve davranış değişikliğinde, insanın kimliğini ve kişiliğini kazanmasında etkin rol oynarlar. Halk edebiyatını oluşturan türleri Çocuk edebiyatında kullanılması açısından ele alırsak:

    Çocuğa dinleme, okuma, konuşma yazma edinimleri kazandırmakta masalların motivasyonunu gözardı edemeyiz. İkilemeleri, pekiştirme sıfatları, tezlik, sürerlik ve yaklaşma fiillerini, ses taklidi sözcükleri, deyimleri, atasözlerini, duaları, bedduaları ve birbirinden güzel renkli inceliklerle süslü halk dili söylemlerini barındıran masallar bireye yalnızca dilinin tadını vermekle kalmaz; sanatçıların, yazarların gelecekte o dili geliştirip edebî ve sanatla ilgili ürünler vermelerine de katkıda bulunur.

    Masallarımız, çocuk edebiyatında yararlanılabilecek en zengin muhtevalı halk edebiyatı türüdür. Bugün bir çok bilim adamı tarafından derlenen masallar tasnif edilerek bir Türk Masalları külliyatı oluşturulabilir. Daha genel bir çalışma ile külliyatın kapsamı bütün Türk dünyasını içine alacak şekilde genişletilebilir. Gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra bu malzemenin dikkatli bir biçimde incelenmesi ve çocuk edebiyatı ürünleri ve sanat eserleri haline getirilmesi gerekmektedir. Bu ortak kültür unsurlarımızın; çocuklarımızın ruh ve düşünce dünyalarına yapacağı katkılar ciddî bir şekilde eğitim bilimi, çocuk psikolojisi, ve dilbilimi teknikleri kullanılarak değerlendirildikten sonra kitap, oyuncak ve çocuk eğitiminde kullanılacak yardımcı araç ve gereçler haline getirilmesi gerekmektedir.

    Çizgi roman ve animasyonda geleneksel masal motiflerimizin yeterince yer almayışı kültürel birikimin yoğun olduğu bu değerlerden istifade edilmemesine sebep olmaktadır. Çizgi romancılarımızın Batılı ustaları taklit ederken konularını da aynen değiştirmeden almaları sebebiyle masallarımız yeni yetişen nesillere aktarılmadan hafızalarda unutulmaya terkedilirken, çocuklarımız uydurma adaptasyon hayallerle yetişmektedirler.

    Halk edebiyatından tekerleme, sayışmaca gibi zevkli unsurlar taşıyan çocuk oyunlarımızın da kültürümüze zıt ithal oyunlara karşı desteklenmesi, yaygınlaştırılması, dijital ortama taşınması gereklidir. Bruner'e göre çocuk bir oyuncudur ve tezini bunun üzerine geliştirir. Bu bağlamda "çocukluk demek, oyun demektir." Oyun oynarken stresli durumlar ve beklentilerin baskısı tamamen ortadan kalkar. Çocuk, davranışlarının ortaya çıkaracağı sonuçları düşünmeden rahatça hareket edebilir. Başarıya ulaşma baskısının olduğu durumlarda kabul edilemeyecek olan seçimler burada kolaylıkla yapılabilir. Oyun "yaşama kültürünü oluşturan teknik ve sosyal hayat için bir hazırlayıcı" işlevi görür Bu oyunlar içerisinde daha karmaşık işlemler ilk defa denenir, test edilir ve daha sonra da pratik hayata uygulanır. Oyun oynama dürtüsü eğer teşvik edilirse okul yıllarında da eğlenceli ve etkin bir öğrenme yolu meydana gelebilir düşüncesi modern eğitim anlayışının temellerinden birisidir.

    Ritüeller insanoğlunun en eski kültürel miraslarından birisidir. Toplumların saf, bozulmamış kültürel örneklerini yansıtan ritüeller ve ritüelistik öğeler taşıyan çocuk oyunları bir yandan çocuğun kendini ve içinde yaşadığı toplumu tanıması o toplumda kendine verilen yeri anlayabilmesi amacına hizmet edebilirken, bir yandan da çocuğu dramatik nitelikteki bir eylem yoluyla etkin kılar. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de özellikle televizyon ve sinema aracılığıyla yoğun olarak Amerikan kültürüne maruz kalan çocuklar kendi kültür zenginliklerinden uzaklaşmakta toplumlarının değerlerine yabancılaşmakta ve dolayısıyla bir kimlik bunalımı yaşamaktadırlar.

    Batılılar, millî kaynaklarını oluşturan halk edebiyatı ve folklordan faydalanarak opera, bale, tiyatro, roman ve çocuk şiiri yazdılar. Sözlü ve yazılı kaynaklara yönelmek Batıda gelişen çocuk edebiyatının ana damarını sağlamlaştırdı. Destanlar ve efsaneler çağdaş edebiyata dönüşürken Batı, hem edebiyatı hem de kültürü yaşatmayı amaçlıyordu.

    Efsaneler halkın hayal gücünden esinlenerek gelişen olayların hikâye edildiği bir halk edebiyatı türüdür. Efsanelerin renkli ve çekici dili çocukların ilgisini çeker. Bu çerçevede gelişen bir çok mitolojik unsurlar çocuk edebiyatına malzeme olabilecek niteliktedir. Efsanelerin gizemi ve olağanüstülükler; kitap, çizgi film veya sinema için her zaman zengin bir kaynak olacaktır.

    Anadolu bir çok efsanenin türetildiği kültürlerin beşiği zengin bir coğrafyadır. Efsanelerin halk arasında gerçekciliğine inanılması bu türü ilginç kılan bir başka unsurdur.

    Halkın dinî inançlarından beslenen menkıbeler de Türk halkı arasında yaygın edebî türlerdendir. Bu türde verilmiş bir çok eserimiz bulunmaktadır. Anadolu'da yaşayan her mutasavvıf hakkında bir menkabe/velâyetnâme mutlaka mevcuttur. Hacı Bektaş Veli, Yunu Emre, Geyikli Baba, Emir Sultan vb. menakıpnâmeler, içindeki olağanüstülükler ve ana kahraman kişisini nazara veren hikâyeye dayalı gizemli olaylar örgüsüyle çocuk edebiyatı için zengin bir malzeme oluşturmaktadır.

    Halk hikâyeleri çocuklar için sadeleştirilebilir. Özellikle Battalnâme, Danişmendnâme ve Köroğlu erkek çocukların kendilerini özdeşleştirebileceği kahramanların bulunduğu, hareketli, macera tarzı olaylar örgüsünden meydana gelmektedir. Bu grup içinde değerlendirilebilecek olan Dede Korkut hikâyeleri başlı başına bir değer ve zengin bir kültür kaynağımızdır. Hikayeler bir çok çocuk edebiyatı türü için kullanılabilecek malzemeler içermektedir.

    Fıkra türünde özellikle Nasreddin Hoca'nın fıkralarının eğitici özelliği bir çok araştırmacının ortak kabulüdür. Nasreddin Hoca'nın olaylara hoşgörülü yaklaşımı ve bilge kişiliği, sevimli tipi ve eşeği ile oluşturduğu kompozisyon çocuklar için eğlenceli ve eğitici bir malzeme olarak değerlendirilebilir. Nasreddin Hoca'yı konu alan mevcut çizgi filmler zenginleştirilip gerekli film kalitesiyle hazırlanırsa Nasreddin Hoca, dünya çapında tanınan bir karaktere dönüşebilir.
    Vezin, kâfiye, aliterasyon ve seciden faydalanarak hisleri, fikirleri, hayalleri; tezata, mübalağaya, güldürmeye, tuhaflıkla şaşırtmaya dayalı bir takım söz kalıpları içinde art arda ister açık ister kapalı bir şekilde ustalıkla sıralamadan oluşan tekerlemeler de çocuklar için ilginç gelmektedir. Tekerlemelere âşık şiirleri, halk şiirleri, masallar, Karagöz ve orta oyunu gibi farklı türlerde rastlamak mümkündür. Tekerleme halk anlatı sanatında farklı türlere en iyi uyarlanan şekle dayalı süstür.

    Bilmeceler çocukluk günlerinin eğlenceli yarışmalarındandır. Bugün bir çok kültür değerimiz gibi teknolojiye yenik düşen bilmece sorma geleneğini yapılacak bazı çalışmalarla canlandırabiliriz. Sözgelimi resimli bilmece kitapları yayımlamak, görsel ve basılı her türdeki eserlerin aralarına bilmeceler katmak, özellikle TV'de yayımlanan yarışmalarda bilmece de sormak, çocukların ilgisini çekecektir.

    Bir milletin hayat görüşüne ve kültür birikimine dayanan atasözleri iç kuruluş ve dış yapı yönünden taşıdıkları özelliklerle edebî türler arasında ciddî bir yere sahiptir. Atasözleri sözlü gelenekte olduğu kadar kültür hareketini geliştiren zümreler tarafından da bilhassa olaylar karşısında görüşlerine kuvvet kazandırmak için sıkça baş vurulan bir ifade vasıtası olmuştur.

    Deyimler de ulusal damga taşıyan dil varlıklarıdır. Milletin söz üretme gücünden doğar. Her deyim hoş bir buluştur. Bir küçük söz dağarcığına koca bir anlam sığdırılmıştır. En uçucu kavramlar, en ince hayaller, en güzel benzetmeler, çeşit çeşit mecazlar ve söz ustalıkları mini mini bir deyimin yapı harçları arasında parlar. Çocuk edebiyatı kapsamında oluşturulacak eserlerde akışa uygun olarak atasözleri ve deyimlerimizin kullanılması metine hem bir anlatım zenginliği ve estetiği katacak hem de çocuklara anlama ve ifade etme zenginliği kazandıracaktır.

    Halk şairlerimiz, söyleyişlerinde geliştirdikleri mazmun ve deyimlerle güzel deyişler oluşturmuşlardır. Detaylı bir tarama yapıldığında örneklerin daha da zenginleşeceği muhakkaktır. Halk şiirleri sözlü kültürle yayıldığından dilimize ve kültürümüze ait söyleyişler en eski hâlleriyle dilden dile aktarılarak zamanımıza kadar getirilmektedir. Söyleyişlerin orijinalliği ve kalıcılığı açısından bu da bir avantaj sağlamaktadır. Bu tür söyleyişlerin tespiti ve edebî eserler arasında yeri geldikçe kullanılması dilimizin ifade ve kültür zenginliğine katkıda bulunacaktır.

    Halk edebiyatı türlerinde değerlendirilen dualar da bir çok edebî metne renk katacak zenginliktedir. Yağmur Duası, Pehlivan Duası gibi türlerin yanısıra; "Allah tuttuğunu altın etsin, Allah ne muradın varsa versin" tarzdaki temenni içerikli kısa dualar çocuklarda olumlu iz bırakacaktır.

    Halk tiyatrosu başlığı altında toplayabileceğimiz orta oyunu, meddah, Karagöz ve kukla; çocukların zevk alarak izleyeceği ve canlandırılması gereken en önemli kültür unsurlarımızdır. Modern tiyatronun temelini oluşturan bu temâşâ sanatlarımız çocuklarımız için uyarlanabilir ve aynı kahramanlar kullanılmak suretiyle güncel olaylar konu edilerek canlılığı muhafaza edilebilir.

    Geleneksel Türk tiyatrosu, yüzyıllardır Türk milletinin hamuruna uygun olarak yoğrulup, içinde kendisini bulduğu bir tiyatrodur. Bu tiyatro kaynağına uygun karakteri ile neşeyi, dansı şiiri, mizahı, ibreti ve hikmeti kucaklar. Geleneksel Türk tiyatrosu millî bir renk ve kültür potasında şekillenmiştir. Taklit, komedi, tuluat, dans ve müzikle kaynaşması ve bilhassa baş aktörlerde karakter zıtlığı ile gösterilen yanıltmasız tarzda sahnelenmesi genel karakterler olarak ortaya çıkar ve bunların da millî bir renkle özellik ve güzellik kazandığı görülür. Türkçe'nin güzelliği, edebiyatının zenginlik ve kıvraklığı ile Türk kültürünün ve sanatının büyük kaynağı birleşerek bu millî tiyatroya diğerlerinden farklı ve üstün tekniği, bu arada tuluâtı getirir.

    Türk halk tiyatrosunun en yaygın, en sevilen ve dünyaca en meşhur dalı ise bilindiği gibi Karagözdür. Sevilme o kadar sıcak olmuştur ki, bu sanat Osmanlı İmparatorluğu içindeki değişik milletlerin gölge ve kukla tiyatrolarının baş aktörlerine de Karagöz ve Hacivat isimlerinin verilmesine sebep olmuştur. Türk gölge tiyatrosu Çin, Endenozya ve Hint sanatı ile beraber dünya gölge tiyatrosu tarihi, sanatı ve tekniğine damgasını vurmuştur. Hacivat Karagöz de çizgi film ve sinemaya uyarlanarak iyi bir pazarlamayla dünya çapında kabul görecek tiplerdir.

    Milletleri birbirinden ayıran millî kültür değerleridir. Bu kültürü oluşturan unsurlar tahlil edildiğinde o milletle ilgili kültürel keşifler ortaya çıkacaktır. Türk milleti zengin bir kültüre sahiptir. Milletimizin duygu dünyasındaki derinlik ve zenginlik, içtenlikle sergilenen sözlü kültür ürünlerinde belirgin olarak ortaya çıkar. Özellikle türkü, mani, ninni gibi anonim sözlü edebiyat ürünlerinde bu yansımaları açıkça görebiliriz.

    Kültürü oluşturan ve gelecek nesillere aktaran insandır. Her insan içinde bulunduğu kültürden beslenir, bu kültürden etkilenir, kültürüne katkıda bulunur ve sonraki nesillere bu kültürü taşır.

    Ninni örneklerine edebî eserler ile görsel yayın organlarında özellikle yer verilerek annelerin ve anne adayı kızlarımızın konuya ilgisi çekilebilir. Böylece annelerin içten ninnileriyle bebekler kültürel gıdalarını da almış olarak rahat bir uyku uyuyabilirler. Türk dünyasından derlenecek ninni örnekleriyle geniş bir çalışma meydana getirilebilir. Böylece Türk annelerinin ortak duyguları, çocuk sevgisi ve beklentileri, ninnilere yansıyan dünyaları ortaya çıkarılabilir.

    Günümüzde görsel yayın organları çocukları daha çok etkilemektedir. Televizyonlardaki çizgi filmler son zamanlarda gelişen çizgi sinemalar ve VCDler okumanın önünde ciddî bir engeldir. Okumanın tadını alamamış bir çocuk sağlıklı yetişemez. Hayal dünyasını geliştiremez. Gördükleriyle hazır kareleri aklına yerleştirerek hazır kalıpçı bir anlayışa sahip olur. Bu tür çocuklar adeta robotlaşır. Çocukta ufuk oluşması için okuma ihmal edilmemelidir. Bu ihtiyaç gözönünde bulundurularak onun dünyasına uygun kendi kültür birikiminden esinlenen cazip kitaplar hazırlanmalıdır. Mevcut TV kanallarındaki yayınlar ise aileler tarafından seçilmelidir. Yabancı kültüre ait çizgi filmler çocuğun ruh dünyasını olumsuz olarak etkileyebilir. Bu ve benzeri programlar sonucu intihara kalkışan tehlike atlatan çocuklar yakın zamanlarda medyaya konu olmuştu. Devlet kendi kültür kaynaklarından hareketle bu boşluğu doldurmalı ve çocuklar için alternatif yapımlar üretmelidir. Ne yapılırsa yapılsın çocuk; TV, bilgisayar, CD gibi bir takım teknolojiye esir edilmemelidir. Bunların hiçbiri kitabın sıcaklığını asla veremez.

    Çekilecek TV dizilerinde ve sinemalarda çocuk kahramanlar özellikle olumlu tiplerden seçilebilir. Bu tür programlarda içki, kumar vb. kötü alışkanlıklarla küfür sayılabilecek ifadelerden kaçınılabilir. Özellikle kahramanı çocuk olan, çocuğu merkeze alan diziler çevrilebilir. Son zamanlarda Samanyolu Televizyonu'nda yayınlanan ‘Yusuf Yüzlü' dizisi buna güzel bir örnektir. Bu tür bir programı izleyen çocuk, kendinle özdeşleştirebileceği kültürünün i-çinden çıkmış bir kahraman bulmalıdır. Aynı şekilde radyolarda bu tür çocuk programları yaygınlaştırılabilir. Gazeteler çocuk eki veya köşesi ile adı geçen türlerin metin ve çizgi resim örneklerine yer verebilir. Çocuk dergileri verecekleri CDlerde seçici davranarak millî ve tarihî kahramanların hayatını içeren filmler verebilirler. Bütün bu yayınlarda dikkat edilmesi gereken bir husus da yayınların dilidir. Kullanılan dil çocukların anlayabileceği seviyede olmalı; Türkçe'nin güzelliğini öne çıkaran estetik söyleyişler, atasözü, deyim ve tekerlemelerden oluşan zengin bir kullanım içermelidir.

    Millî kaynaklardan faydalanmayı, kültürel sınırların her geçen gün biraz daha zayıfladığı bu dünyada büsbütün yok olmamak için bir kimlik kazanma yolu olarak düşünmek ve her an gündemde tutmak çok büyük faydalar sağlayacaktır

    Özetle, çok zengin kaynaklarımızın farkına varmalı ve bunlardan alınacak ilhamı gerek büyükler gerekse çocuklar için oluşturulacak her türlü sanat alanına yansıtmalıyız. Günümüzde, özellikle baskın Amerikan kültürü başta çocuk edebiyatı olmak üzere çocuk alanına giren her tür ürüne damgasını vurmuş durumdadır. Bu sektördeki kişiler de ticarî kaygılarından dolayı tercihini yabancı kültür ürünlerinden yana kullanma yanlışlığına düşüyorlar. Batıdan gelene peşin hükümle kalite açısından olumlu bakanlar önyargılarının kurbanı oluyorlar. Özellikle görüntüye dayalı ürünler ciddî maliyetler sonucu elde edilebiliyor. Hadiseye ticarî açıdan bakıldığında tabiî olarak yapılan yatırım akılcı olmuyor. Oysa mesele bir kültür meselesidir. Devletin konuya hassasiyet gösterip sahip çıkması beklenir. Kültür Bakanlığımız bu tür görüntüye dayalı ve basılı eserleri hazırlatarak makul rakamlarla aracı firmalara satabilir ya da kendi pazarlamasını yapabilir. Oğuz Kağan, Dede Korkut, Keloğlan, Nasrettin Hoca, Hacivat Karagöz, Meddah ve kukla vb. gibi şahsiyet ve oyunlarla ilgili çocukların seviyelerine uygun bir çok konu ve diyalog bulunmaktadır. Çocukların zihinleri bir takım sanal ve hilkat garibesi ithal kahramanlarla meşgul edileceğine kendi millî kahramanlarımızı bu tür çalışmalarla tanıtılabiliriz. İnsana kimlik şuurunu, vatan ve millet sevgisi gibi duyguları kazandırmanın temeli çocukluk yaşlarında atılır. Bu belli bir yaşa kadar uzayan bir süreç içersinde tabiî olarak verilir. Bu duyguların verilmesinde millî kahramanlar kullanılabilir. Türk milletinin kahramanlığı, vatan sevgisi bu eserlerdeki konu ve diyaloglarla başarılı bir şekilde verilebilir
#04.10.2009 00:55 0 0 0