Tarihten Günümüze Sahte Dindarlar

Son güncelleme: 21.05.2007 08:15
  • “Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız" derler. Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?” (Bakara Suresi, 170)

    Kuran'ın göz ardı edildiği bir ortamda gerçek anlamda, İslam dinin yaşandığını düşünmek imkansızdır. Kuran'daki din ile, halk arasındaki dinin farkını iyi belirlemek ve şu noktaya çok dikkat etmek gerekir: Eğer din, Kuran'ın uygulanması değil de, atalardan kalma gelenek, örf ve adetlerinin devam ettirilmesi olarak uygulanırsa, o din artık İslam sayılmaz.

    Bugün halk arasında dindar olarak bilinen pek çok insanın Kuran'dan habersiz olması, durumun çarpıklığını ortaya koymaktadır. Din, adeta atalardan kalan bir miras olarak devam etmektedir ki bunun Allah'ın dilemesi dışında, Allah katında herhangi bir değeri olmasını beklemek yanlış olur.

    Budistlerden, totemlere tapan Afrika kabilelerine kadar pek çok toplum, dinlerini atadan kalma miras olarak uygulamaktadır ve bunların hiçbiri hak din değildir. Çünkü bu dinlerde amaç, hak dinde olduğu gibi Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve sadece O’na dua edip kul olmak değil, geleneği devam ettirmenin getirdiği nostaljik zevki yaşamak, sahte mutlulukları tatmaktır. Kimi zaman da amaç bazı çıkarları elde etmektir.

    Bu durumu zaman, zaman bazı Müslümanlarda da görmekteyiz. Tarih boyunca tüm Müslüman ülkeler ve toplumlar, kendi örf, adet ve geleneklerini İslam dini ile karıştırmışlar. Dolayısıyla bazı İslam ülkeleri, din adı altında farklı bir inanç türetmişler. Bu konuda uyulması gereken en doğru ve hiç değişmeyen kaynağın Kuran olduğunu belirtmek istiyorum.

    Kuran'da bildirilen dinde ise temel, Allah'ın rızasını kazanmak ve Ona kul olmaktır. Hiçbir şahıs ilah edinilmez. Allah’tan başka kimseden yardım dilenmez, hiçbir batıl anlayışa değer verilmez, medet umulmaz. Müslüman kendisine bu örnekleri esas almalıdır. Bu konuda Allah şöyle buyurmuştur:

    “Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.” (Tevbe Suresi, 109)

    Ayetten de anlaşılacağı gibi, Allah rızası üzerine kurulmamış bir inanç, bunun üzerine bina edilmemiş bir din anlayışı makbul olmadığı gibi, sonsuz ahiret hayatında da korkunç bir son olan cehennem azabını beraberinde getirmektedir.
    Çoğu kimsenin din hakkında sahip olduğu bilgiler ve izlenimler, aslında geleneksel din hakkında sahip olduğu izlenimlerdir. Geleneksel din ise, türlü kerametlerden, sayısız batıl inanç ve törenlere kadar uzanır. Aslında pek çok kişi, bu geleneğin birtakım mantıksızlıklara dayalı olduğunu fark eder. Ama olayın doğrusunu araştırma gibi bir zahmete de girmek istemediğinden, "dinden olabildiğince uzak kalma" yolunu seçer. Hatta din dışı fakat gelenek içinde din olarak tanıtılan bu tür safsataların varlığı, onun dinden kaçması için de kendince bir tür meşru zemin oluşturur. Ama bu insan yanılmaktadır ve bunun Allah’ın emrettiği dinle hiçbir bağlantısı olmadığı Kuran’da bizlere şöyle bildirilmektedir:

    “Onlar, 'çirkin bir hayasızlık' işlediklerinde: "biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah bunu bize emretti" derler. De ki: "Şüphesiz Allah, 'çirkin hayasızlıkları' emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?” (Araf Suresi, 28)

    Bir başka sahte dindarlık ise, gösteriş için yapılan ibadetlerdir. Bunun başka boyutu da, maddi çıkar ve itibar elde etmek için yapılan ibadetlerdir. Bu tür insanlar için Allah Kuran’da şöyle buyurmaktadır:

    “Dini yalanlayanı gördün mü? İşte yetimi itip-kakan, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur. İşte (şu) namaz kılanların vay haline, ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar, onlar gösteriş yapmaktadırlar. Ve 'ufacık bir yardımı (veya zekatı) da' engellemektedirler.” (Maun Suresi)

    Unutulmamalıdır ki; İslam’ın özünü kavramamız için Allah hepimize akıl ve şuur vermiştir. Vicdanımıza kulak verirsek, daima en doğruyu bulur, örf, adet ve geleneklerin, inançlarımızla karışmasına asla izin vermeyiz.
#07.11.2005 17:42 0 0 0
  • Elerine salık
#09.11.2005 11:15 0 0 0
  • Paylaşımın için çok sağol,ellerine sağlık.Bu güzel bilgiler için tekrar sağol.
    Allah (c.c) razı olsun.
#10.03.2006 02:06 0 0 0
  • Allah razı olsun
#21.05.2007 08:15 0 0 0