İnsan Allahü Teâlâya Yaklaşırsa

Son güncelleme: 07.12.2009 08:11
  • insan allaha yaklaşırsa - Allaha yaklaşmak - insan allaha nasıl yaklaşır

    İnsanlar, iman edip, İslamiyet'in emirlerine uyar, yasaklarından sakınırlarsa, yükselirler, meleklerden üstün olurlar. Nefslerine, kötü arkadaşlara uyarak İslamiyet'ten uzaklaşırlarsa, alçalırlar. İman etmeyip nefsini kuvvetlendirenler, hayvanlardan aşağı olur. A'raf suresinin 178. ve Fürkan suresinin 44. âyetlerinde mealen; (Hatta onlar, hayvanlardan daha aşağıdırlar) buyurulmaktadır.

    Hayvanlarda, akıl ve Meleklere benzeyen ruh yoktur. Bu sebeple şehvetlerine uymaları, suç olmaz. İnsanlara ise, akıl ışığı verilmiş olduğundan, nefislerine uymaları, doğru yoldan sapmaları çok çirkin olur. İbrahim Hakkı Erzurumi hazretleri buyuruyor ki:
    "Dünya sevgisi ahirete hazırlanmaya mani olur. Çünkü, kalb onu düşünmekle, Allah'ı unutur. Beden, onu elde etmeye uğraşarak ibadet yapamaz olur. Dünya ile ahiret, doğu ile batı gibidir ki, birine yaklaşan, ötekinden uzak olur. Bir kimse ibadetini yapmaz ve geçiminde, kazancında, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını gözetmezse, dünyaya düşkün olmuş olur. Allahü teâlâ herkesin kalbini bundan soğutur. Bunu kimse sevmez."

    İslamiyet'in emir ve yasakları, hem bedene, hem de kalbedir. Çünkü nefsin temizlenmesi, bu ikisinin İslamiyet'e uymasına bağlıdır. Sözlerde, işlerde ve inanmakta İslamiyet'ten ayrılmamaya çok dikkat etmelidir. Bunlara uymak, berekettir ve hep iyiliklere kavuşturur. İslamiyet'ten ayrılmak ise, insanı utandırır ve felakete götürür. Bennan-ı Hammal hazretleri; "Allahü teâlâdan uzaklaşan kimse, batıl yollara sapar" buyurmuştur.

    İnsanların birbirlerinden üstün olmaları, Allahü teâlâya olan yakîn olmaları ile ölçülür. İmam-ı Rabbani hazretleri; "İmanın olgun olması, yakînin çok olmasındandır. Kalb, Allahü teâlâya ne kadar çok yakın olursa, iman ve yakîn de çok olur. Bedene bağlılık da, o kadar az olur" buyurmuştur.

    Allahü teâlâ, kullarına, ana babalarından daha şefkatli, merhametli ve bize bizden daha yakındır. Dolayısıyla bütün nimetleri veren, bizi insan olarak dünyaya getiren, iman etmekle şereflendiren, kendi dinine hizmet etmeyi nasib eden, saymakla bitmeyen nimetleri veren Allahü teâlâya sırt çevirmek, menfaatçilerle dost olmak, kadim dostu bırakıp da başkalarıyla uğraşmak, cenâb-ı Hakkın gücüne gider. Allahü teâlâ için yapılan işe ihlas, dünya için yapılana ise riya denir ki, birbirinin tersi, zıddıdır. Bu sebeple yapılan ibadetleri, hayır, hasenatı, Allahü teâlânın rızası için yapmalı ve Ahmede çalışıp da Mehmetten ücret beklememelidir. İnsanlar beğensin, sevsin, methetsin, alkışlasın diye yaşayan bir kimse, yarın ahirette cenâb-ı Haktan ne bekleyebilir. Yediren, içiren, hayat veren, Allahü teâlâdır. Cenâb-ı Hakkın bizden istediği; Onu ilah olarak tanımak, bilmek, iman etmek, Onun emir ve yasaklarına en azından saygılı olmaktır. İnsan kendini beğenmemek için, Allahü teâlânın kendisine yaptığı ihsanları, nimetleri düşünmeli, malını helal yere harcetmeli, haramlara vermemelidir.

    Peygamber efendimiz buyurdu ki:
    (Allahü teâlâ buyurur ki: -Ey kulum! Emrettiğim farzları yap, insanların en abidi olursun. Yasak ettiğim haramlardan sakın, vera sahibi olursun. Verdiğim rızka kanaat eyle, insanların en ganisi olursun, kimseye muhtaç kalmazsın.)

    Allahü teâlâ, Musa aleyhisselama; (Bana yaklaşanlar, sevgime kavuşanlar içinde, vera sahipleri gibi yaklaşan olmaz) buyurmuştur.

    Netice olarak insan, Allahü teâlâya ne kadar yaklaşırsa, Onun emirlerine ne kadar uyarsa, hem dünyada, hem de ahirette mutlu olur. İnsan, Allahü teâlâdan ne kadar uzaklaşırsa, emirlerini yapmaz, yasaklarından sakınmazsa, hem dünyası hem de ahireti perişan olur. Hadis-i kudside buyurulduğu gibi:
    (Kulum bana biraz yaklaşırsa, ben ona çok yaklaşırım. Kulum bana çok yaklaşırsa, ben ona daha çok yaklaşırım. Kulum farzlarla birlikte çok nafile ibadet de yapınca bana öyle yaklaşır ki, onu çok severim. Onu sevince, dualarını kabul ederim. Onun görmesi, işitmesi ve gücü yetmesi benimle olur.)


    Osman Ünlü
#07.12.2009 08:11 0 0 0