Füsun Önal'ın harika bir yazısı biraz uzun ama okumanızı tavsiye ederim..
Her an onu düşünmek...
Onsuz yapamamak...
Hayatınızı ona göre düzenlemek...
Bu kadarla kalsa iyi
Hayatında "O" olmadan yaşamanın
bir anlamı kalmadığını düşünenler bile var.
"Onun" adının baş harfi ile başlayan
her kelime, her isim size "Onu" hatırlatıyorsa
Yatarken en son "Onu",
uyandığınızda da
ilk önce "Onu" düşünüyorsanız
Ne diyeyim
Yanmışsınız siz
İşiniz valla zor.
Yağan yağmurun
saçaklara çarpıp düşen her bir damlası
sanki size onun adını tekrarlıyordur
Lapa lapa düşen kar taneleri
sanki onun adıyla birlikte iniyordur dünyaya
Güneş sarı ve sıcak ışığını göstermeye başladığında
sanki doğan güneş "O"dur
Tüm sıcaklığı ile sanki sizi güneş değil
sımsıcacık "O" sarıp sarmalıyordur
Rüzgâr estiğinde deli deli,
sanki "O"dur size doğru esen
Rüzgar değil de
sanki "O"nun parmaklarıdır
saçlarınızda gezinen
Sararmış yapraklar düşerken ağaçlardan,
her biri "Onu" hatırlatır size
Kuruyan yaprakların çıtırtısı
"Onun" sesidir sanki
Gecenin siyah kadifesi üzerinde
parıldayan her bir yıldız
"Onu" hatırlatır size
O an bir gülümseme yayılır yüzünüze
Sanki muzipçesine "O" göz kırpıyordur size...
Haftanın her bir günü
"Onu" aklınızdan çıkaramazsınız.
Her günün neredeyse yirmi dört saati
"Onun" düşüncesiyle dolu geçer
Saatlerin tik-takları
"Onun" adını tekrarlamaktadır sanki
Duyduğunuz her şarkı
"Onu" getirir size
"Onun" kollarında dans edersiniz hayalinizde
Şarkıların en neşelisi bile
size hüzün verir
Şarkılar sizi ağlatır
İnci taneleri gibi yanaklarınızdan çenenize,
oradan da boynunuza süzülen gözyaşlarınıza
bir türlü engel olamazsınız
Yanan bir mum ışığı sizi
"Onunla" baş başa oturduğunuz
kırmızı şaraplı bir masaya götürür
"Onunla" göz göze bakarak
dudaklarınıza götürürsünüz
şarap kadehini hayalinizde
Seyrettiğiniz bir film sizi hüzünlendirir.
İçiniz acır, kalbinize iğneler batar.
Filmdeki acıklı sahnelerde
sanki "Onunla" kendinizi görür gibi olursunuz.
İçinizden ağlamak gelir.
Boğazınız düğüm düğüm olur.
Yutkunmakta zorlanırsınız.
O yanınızda yokken,
"Onun" sevdiği yiyecekleri yemek gelmez içinizden
"Onun" size çok yakıştığını söylediği giysilerinizi
"O" yanınızda olmadan giymezsiniz.
"Onun" giyip çıkardığı bir gömleği, bir t-shirtü
makineye atıp yıkamak gelmez içinizden
"Onun" kokusu sinmiş giysilerine sarılıp
yüzünüzü o giysilere gömdüğünüzde,
"Onun " kokusu tüm pahalı kokulardan bile
çok daha baş döndürücü gelir size
Ya da "Onun" kullandığı parfümü biri sürmüşse,
içiniz hoplar birden
İçinizde "Onun" kollarında olmak arzusu uyanıverir
Hatta gidip o kokudan satın alp,
yatağınıza, yastığınıza bile serpersiniz,
gece "Onun" kollarında uyuduğunuzu düşünüp..:
Onun arabasıyla
aynı marka olan arabalara rastladığınızda
kalbinizin atışları hızlanır.
Yoksa "O" muydu,
yanınızdan gelip geçen arabanın içindeki
Telaşla kuşku arasında gidip gelir duygularınız
Bir binanın önüne park etmiş
"Onun" arabasıyla aynı marka olan
bir araba gördüğünüzde,
içiniz bir an için kıskançlıkla doluverir.
Yoksa "O" burada biriyle mi buluştu diye paniklersiniz
Plakayı iyice yakından görünceye kadar
arabanın yanına gider,
"Onun" arabası olmadığını gördüğünüzde de
içiniz saran kıskançlık duygusu
hemen sevinçle yer değiştiriverir
Her çalan telefonu "O" diye açmak
Sık sık telefonunuzun jarjını kontrol etmek
"O" aramazsa, "Onu" aramak
Telefonu meşgulse
"acaba kiminle konuşuyor" diye şüpheye düşmek
Telefon çalıp da açılmazsa
"Acaba birisiyle mi yatıyor" diye kendinizi yemek
"Ona" mesaj yollamak
Cevabı hemen gelmeyince de
"Tamam! Bitti!!! Artık benimle görüşmek istemiyor" şeklinde
kendi kendinize uydurduğunuz saçma karar
sanki gerçekmiş gibi üzüntüden deliye dönmek
Bir şekilde "Onun" mail adresinin ve facebook'unun
şifrelerini öğrenip, "Onun" sayfalarına girip,
kimlerle yazışıyor, öğrenmek
Sokakta yürürken, kalabalığın içinde birini "Ona" benzetip
o tarafa doğru adeta koşarcasına yürümeye başlamak
"Onun" arkadaşlarından
"Onunla" ilgili bilgiler,
haberler almaya çalışmak
Semti sizin evinize uzak bile olsa
"Onun" evinin önünden geçmek
Geçerken camlara bakmak,
hangi odada ışık var veya karanlık
kontrol etmek:..
"Ona" olur olmaz zamanlarda hediyeler almak
Aniden "Onun" iş yerine gidip,
"Geçiyordum, sana sürpriz yapmak istedim" diye
aslında kendinize göre "Ona" baskın yapmak
Ya da "Onun" evine habersiz giderek
evde durumlar nedir bakmak
Bütün bunları yapıyorsanız,
hayatı hem kendinize
hem de karşınızdakine
zehir ediyorsunuz demektir.
"O" sizin için adeta bağımlı olduğunuz,
bir uyuşturucu haline dönüşmüştür.
Ya da kumar bağımlısı olup
hayatına zarar verenlere
benzemişsiniz demektir.
Daha doğrusu olayı
bu duruma "siz" getirmişsiniz,
kendinizi "Ona" bağımlı hâle
"siz" dönüştürmüşsünüz demektir.
Mazoşist gibi kendinize acı çektirmekten
adeta zevk almaya başlamışsınızdır.
Bu durumda olanları Tanrı iyileştirsin.
Çünkü bu denli bağımlılık bence bir hastalıktır.
Varsa aranızda böyle bir sevdaya düşmüş olanlar
ya da buna benzer şeyleri yaşayanlar,
bence hemen bir doktorun kapısını çalın derim.
Şaka değil, gerçekten çok samimiyim bu önerimde.
Her zaman her söyleşimin sonunda,
Katıldığım her radyo ya da TV programında
tekrarlamaktan bıkıp usanmadığım
bir cümleciğim vardır:
"Hayatta hiç kimse aşksız ve sevgisiz kalmasın" diye
Ama "bağımlı" olmaktan
nooolur herkes uzak dursun.
Ve de sevgili okurlarım,
sevmenin, aşık olmanın böylesini
Tanrı düşmanıma bile vermesin.