Dilinde Aşk Vardı Yüreğinde İhanet 2

Son güncelleme: 05.01.2010 10:18
  • Dilinde Aşk Vardı Yüreğinde İhanet Bölüm - 2
    Karlı bir şubat akşamı elime geçen mektubun üzerimde yapmış olduğu tahribatın etkisinden kurtulmaya uğraşırken üzüntü ve karamsarlığın yerini bu sefer endişe ve merak almaya başladı. Acaba, ikinci bir mektup gelecek mi?
    Olaya daha sakin bakmaya başladıktan sonra kısacık mektubun gururumu okşadığını anladım. Yazılan satırlar benim içindi. Bu satırları elime geçmeyeceğini bildiği halde yazmıştı. Çok geçmedi beklediğim cevabı bu akşam iş dönüşü annemin öfkeli bakışlarında aldım. Beklediğim mektup annemin elinden benim elime geçti.
    Annem:
    ... Sana gelen bu mektubu okuduğum için senden özür dilemeyeceğim. Sen okumadan önce biraz konuşalım, ne dersin kızım?
    Veda:
    ... Konuşalım anne. Benim için de iyi olur. Odaya geçelim.
    Odaya geçince annemi beklemeye başladım. Yine beni suçlayacak ve öfkesini kusmasını beklerken, yumuşak ve güven veren bir sesle konuşmaya başladı:
    ... Şunu iyi bil kızım: Ben, baban ve kardeşlerin, özetlersek ailece senin iyiliğini düşünüyoruz. Senin yokluğunda hepimizin canı çok acıdı. Bunları tekrar, anlatmayacağım. Ama sana güvenmek istiyoruz. Sen de, ben de biliyoruz ki, geçen hafta gelen mektupta o adamdandı. Anlayamadığım şey: Adresimizi nasıl buldu?
    Veda:
    ... Bana güvenebilirsin, anne. Ama mutlu olmamı beklemeyin. Ben sizin aile şerefinizi korumak için mutluluğu yakalamışken kocamı terk ettim. Yoksa / Arasıl / soyadı beş paralık olacaktı. Öyle değil mi, anne? Öte yandan kendi ellerimle onu büyük bir boşluğun içine yuvarladım. Ve buraya geldim. Bana, bundan sonra ne yapacağımı soruyorsan, bilmiyorum! Bildiğim bir tek şey var: Bu mektupları kim gönderiyorsa, Allah ondan razı olsun. Mektupların devamını bekleyeceğim. Benim de bundan sonra umut edebileceğim bazı şeyler olacak.
    Annem:
    ... Peki kızım, yeter ki fazla üzülme sen!
    Veda:
    ... Beni yalnız bırakırsan mektuplarımı okumak istiyorum.
    Ellerim heyecandan titreye, titreye mektubu zarftan çıkardım. Yavaş, yavaş okumaya başladım:

    Sevda çiçeğime:
    Sisli gecelerin ardından
    Geçmişe bir yolculuk..
    Bu sana ikinci mektubum, bir tanem.
    Dudaklarının tadını düşlemeden yapamadığım eline geçmeyeceğini bilerek senden uzak, senden ayrı geçen yılların ardından hayaller kurmuyorum.
    Hala ufacık bir resmin baş ucunda duruyorsa, terliklerin hala ayak ucunda giyilmeyi bekliyorsa inan ki tembelliğimdendir. Bir tanem, söz! Elimin erdiği bir gün kaldıracağım
    Seni sere serpe tasvir eden o tabloyu da hayal edemiyorum. beraber yattığımız o yatakta yıllardır ben yatıyorum. Bazı geceler yorganın altına girerek sessiz, sessiz ağlıyorum.
    Hani o kadehlerin ardında mutlu, mutlu gülümserdin ya, şimdi o kadehlerin arkasında ben
    gülümsüyorum. Yorgun ve mutsuz, loş ışıkların altında. Her birinin ayrı, ayrı hikayesi olan kader kurbanlarına.
    Uykusuz geçen gecelerimin gündüzleri de benim. Seni düşünecek o kadar çok zamanım var ki.
    'Seni seviyorum' diyen sesin, kulağımda met cezir dalgaları gibi bir duyulup bir kayboluyorsa. Güneşin sıcaklığını duyabiliyorsam, yüreğimde! Biliyorum, hala bir parçan benliğimde yaşıyor.
    Artık, bir tanem de değilsin. Sevdiğim, sonsuza dek sevebileceğim sevda çiçeğimsin. Solmayan asla başkasının olmayan.
    Bu defa bu kadar,
    İki hecelim.

    Devamı Var

    Tuğrul Pekel
#05.01.2010 10:18 0 0 0