Dilinde Aşk Vardı Yüreğinde İhanet 3

Son güncelleme: 06.01.2010 07:29
  • Yanlış hatırlamıyorsam, evliliğimizin ya ikinci ayı idi yada üçüncü ayı. Bahçede, çardağın altında oturuyorduk. Hasan Cevat yere çömelmiş, elinde bir çubuk toprağı eşeliyordu. Çubuğu elinden atarak ayağa kalktı. Yüzünü bana dönerek.
    ... Tutku nedir? Nasıl bir nesnedir, bilir misin?
    Biraz düşündükten sonra cevap vermeye çalıştım:
    ... Bağlılık veya bir şeye coşkuyla sarılmaktır. En azından ben böyle düşünüyorum.
    ... Aşağı yukarı yaklaştın. İrade yargılarını aşan güçlü bir coşku. Güçlü istek. Bunun bir adım ötesi tutkunluktur. Gönül vermiş müptela. İşte, benim hayatım, benim sana olan bağlılığım. Bu aşamada tehlike çizgisini geçmiş oluyorum. Sende biliyorsun ki senin için gerekirse ölürüm. Hayatım sakın bu söylediklerimi kulak ardı etme!
    Hasan Cevat'ın daha fazla konuşmaması için parmağımı dudaklarına bastırıp susturdum. O zaman anlayamadığım şeyi şu iki mektubu aldıktan sonra anladım. Tutku, kişinin iştahını açan acı bir şerbet gibiydi.
    Üçüncü mektup mart ayının ortalarında elime geçti.
    Evden çıkarken anneme Deniz'e gideceğimi, söyledim.
    İşten çıkınca doğru Deniz'lere gittim. Kapıyı Mert açtı. İçeri fırtına gibi girip Deniz'in karşısına dikildim.
    Deniz:
    ... Kız seni bu kadar çabuk beklemiyorduk! Bir şey mi oldu?
    Veda:
    ... Deniz, bu ne demek oluyor? ! Benim hayatımı alt üst etmeye ne hakkın var? ! Neden bana bu acıları çektiriyorsun? !
    Deniz:
    ... Ne oldu Veda? Ben sana ne yaptım?
    Veda:
    ... Oku şu mektubu! Orada eski bir dosttan söz ediyor. Acaba eski dost kim ki? Bana hiç yabancı gelmiyor! Bir tahminde bulunayım mı?
    Deniz:
    ... Ver şu mektubu okuyayım.
    Sevda çiçeğime / Sıladan haber geldi.

    Eski bir dosttan haber aldım. Sana benden bahsetmiş. Hala seni unutamadı, demiş. Uzun, uzun düşünmüşsün, hatırlayamamışsın, sevda çiçeğim!
    Bir şairin dediği gibi: Unutmak için, unutulmak gerek. Ruj değil ki, sileyim! Kan değilsin ki, tüküreyim! Sen benim içimde onarılmaz bir yarasın.
    Unutmadım, unutamadım, sevda çiçeğim!

    İşin kötü yanı ne, biliyor musun? Ben, sende ilktim. Sen, bende son! Sonda sorun yok, ama ilkler daima unutulmaya mahkum. Bu da benim şansızlığım. Olsun be sevda çiçeğim. Sen dalında aç. Ben, zaten hayatı iki kişilik yaşıyorum!
    Bu kaçıncı mektubum? Artık hatırlayamaz oldum. Son yazdığımda kışın tam ortasındaydık. Şimdi neredeyse bahar geliyor. Dışarıda yine yağmur, yine kasvet. Ha, unutmadan söyleyeyim: Terliklerini komşunun kızına verdim. Şimdi o kullanıyor. Ara sıra ona iki heceli adını sesleniyorum, sen diye. Darılmazsın değil mi?
    Vakit hayli geç olmuş. Yatmadan evvel sana bir hikaye anlatayım: Bundan on beş yıl kadar evvel bir kız tanımıştım. Senin boyunda, kömür gözlü, simsiyah saçlı, karakuru bir şey. Sevmiştik birbirimizi. Hem de, ne sevgi, tastamam beş uzun yıl. Bir akşam üzeri. Telefonun çalan zili, bir dakikalık konuşma ve her şey bitti. Ayrıldık.
    Aradan iki uzun yıl geçti. Yara yeni, yeni kabuk bağlıyordu. Çarşamba günü bizim oranın pazarı idi. Aylak, aylak dolaşıyordum. Arkamda kuş kanadı çırpıntısı gibi bir el omzuma dokundu. Döndüm. Oydu! Kucağında bir çocuk! Gözlerim kömür gözleri ile kitlendi! Öylece kalakaldık! Zaman durdu! . Etrafımızda ne Pazar kaldı, ne de mahalle! Her şey yok oldu. Sadece İkimizdik, hasret dolu gözlerle bakışan. Bir damla inci tanesiydi, gözpınarlarından yuvarlanıp akan. Beyazlar giymiş melekler gibiydi. Kalabalığa karışıp son defa hayatımdan çıkıp gitti. Bir daha ne adını duydum, ne de bir ayak izine rastladım. O bir melekti, bir daha karşılaşma şansım olmayan! ...
    Bunu neden anlattım, biliyor musun? Sen, yıllar sonra gelen 'Son şansımdın'!
    Kendimi meydan savaşı kaybetmiş bir komutan gibi hissediyorum, yenilmiş ama mağrur.
    Dışarıda hava aydınlanıyor, minarelerde sabah ezanı okunuyor. Sokak lambaları tek, tek sönüyor ve ben bir gecemi daha seninle paylaştım, sevda çiçeğim, yüreğim yanıyor! ..
    Hasan Cevat.

    Deniz mektubu okudukça yüzü kızarmaya başladı çok üzüldüğünü anladım.Ama adresimi vermeden evvel bana sormalıydı.
    Veda
    ... Anlaşıldı Deniz. Yüzünün kızarmasından da belli oluyor. Bu senin başının altından çıktı neden böyle bir durumu yaratma gereği duydun?

    Deniz:
    ... Her şeyden önce kızarmamın sebebi üzülüyor olmamdan değil sana öfke duyduğum içindir. İkiniz de arkadaşımsınız. Veda, ikinizi de çok seviyorum. Böyle davranmakla kendinize işkence ediyorsunuz. Bana söz vermişti, sadece adresini bilmesinin dahi kendisini mutlu edeceğini söylemişti. Ben ona inanıyorum.
    Veda:
    ... Ama sözünde durmadı değil mi Güzelim?
    Deniz:
    ... Anlamadığım şey, yazı onun değil. Bu işte bir bit yeniği var. Acaba mektuplar nereden postaya verildi?
    Veda:
    ... Bu mektubu Hasan Cevat postaya vermediyse gönderen kim ise bizi şaşırtmak için, Manisa'nın herhangi bir ilçesinden postalamış olabilir.
    Deniz:
    ... Acaba oda senin gibi kaldığınız yeri terk etmiş midir?
    Veda:
    ... Bilemiyorum. Bildiğim bir şey varsa buralarda olmadığıdır.
    Deniz:
    ... Doğru söylüyorsun Veda. Kartal en rahat kendi kayalıklarında barınır. Çünkü en iyi kendi bilir ulaşılmaz kovukları o İzmirli bir kartal.
    Veda:
    ... Hatırlatmana gerek yok. O da, benim nereli olduğumu çok iyi biliyor.
    Mert:
    ... Hiç boşuna uğraşma Veda konuşmalarınızı baştan beri dinliyorum. Ne dersen de sen bu adamı seviyorsun. Neler olup bittiğini öğrenmek istiyorsan dünyanın öbür ucu değil ya, bir arabaya atla git, dikil karşısına. Sorulacak hesabın varsa sor. Ama sende o yürek var mı
    Veda:
    ... Ben evden ayrılırken arkamdan, burada sensiz yaşamak bana haram diyordu. Daha önce de söylediğim gibi o yerini değiştirmiştir. Acaba çok iyi tanıyorum derken, yanılıyor olabilir miyim? Yoksa hala ikinci kattaki üç odalı evimizde mi yaşıyor?
    Deniz:
    ... Kendine gel Veda hala evimiz diyorsun. Evinde mi de. Artık sen orada yaşamıyorsun. Burada da yaşıyorsun sayılmaz ya.

    07-12-2006 Perşembe

    Devamı var

    Tuğrul Pekel
#06.01.2010 07:29 0 0 0