Dilinde Aşk Vardı Yüreğinde İhanet 9

Son güncelleme: 09.01.2010 10:48

  • Bahardı yazdı derken, sonbaharda geçip gitti. Kışın içinde kalakaldık. Bir haftadır kardan tipiden gözümüzü açamadığımız yetmiyor gibi, hava gittikçe daha da kötüleşiyor. Gözümüzün görebildiği yere kadar her yer bembeyaz. Bahçede en az yarım metre kar var. Beyaz kelebekler gökyüzünde o kadar çok uçuşuyor ki. Karşımızdaki dağın tepesi görünmez oldu. Bahçeye kardan adam yaptım. Himmet dayı kardan adamla beraber resmimi çekti.Dışarıya hakim olan sessizlik içimdeki yalnızlığı ortaya çıkardı. Aklıma akşam yazdığım dizeler geldi.

    Benmi gurbetteyin,
    Gurbet'mi benim içimde.
    Hangi zamandayım,
    Hangi hangi biçimde.
    Aşk alev,alev olmuş.
    Kurtuluş yok'mu yarab,
    Son demde son biçimde

    boşuna dememişler yalnızlık Allah'a mahsus. İnsan oğlu mutlaka çiftini bulur. Ben bu yalnızlığı bir kere daha yaşamıştım. Yıllar önce Avrasya maratonuna katılmıştım. Yanlış hatırlamıyorsam, katılım on binin üzerindeydi. Koşu Atatürk köprüsünün Anadolu yakasındaki ayağından start aldı. Görünüşte binlerce kişiyle beraber koşuyorsun. Ama yalnızsın, tek başınasın. Hayatımda o tür bir yalnızlığı hiç yaşamadım. Kaset çalarlı ufak bir radyo aldım. Böyle kötü havalarda dünya ile bağlantımızı ufacık radyo sağlıyor. Zamanımın büyük bir bölümü kitap okumakla geçiyor. Kitaplarım yavaş, yavaş çoğalıyor. Sabah akşam uzun yürüyüşler yapıyorum. Karda yürümek insanı oldukça yoruyor ama bir o kadarda zevk veriyor. Bir keresinde yalnız başıma dereye kadar yürüyüş yaptım. Geri döndüğümde Himmet dayı ateş püskürüyordu. Yalnız ve silahsız Olarak bu havada kasabadan uzaklaşmanın yanlış bir hareket olduğunu gayet nazik bir şekilde anlattı. Onu ancak bir demlik çayla ikna edebildim, tabi bir daha yalnız gitmemeye söz verdikten sonra. Ah bir tanem seninle karda beraber yürümeyi öyle özledim ki.


    İstanbul / 1997

    Hiç dikkatimi çekmemişti, aslında yolumun üzerinde de değildi o cadde. O yana sapmam sadece bir tesadüftü. Bir an için dönüp bakmasaydım, pastaneyi de göremeyecektim. Belki de hayatım parçalara bölünmeyecekti. Tezgahın arkasında seni görünce durdum ve seyretmeye başladım. Öyle saf görünüşün vardı ki yürüyüp giderken hala aklım sendeydi. Günlerce zihnimden o görüntünü silip atmak için uğraştım. Olmadı düşündüğüm kadın portresine o kadar uygundun ki. Ve bir gün kendimi vitrinin camekanından seni seyrederken buldum. Bir şeyler alacakmış gibi oyalandım. Bir an için dışarı baktın beni gördün farkında olmadan gülümsedin. İşte o zaman anladım, beni düşmüş olduğum bu boşluktan kurtaracak olan kadın sendin. Her gün bir bahane bulup seni görmeye geliyordum bu günlerce devam etti ve bir gün dikkatini çekti. Beni ilk defa görüyormuş gibi, gözlerini ir,iri açarak baktın.Bel ki sende daha sonra olacakları hissetmiştin. Bakışlarında Lütfen ne olur beni incitme der gibiydin./ Ah be yavrum ben sana nasıl zarar verebilirim ki / Yavaş, yavaş benim gelişlerime dikkat etmeye başladı. Her gün beni bekler gibiydi,
    Bir gün o pastaneden içeri girme cesaretini kendimde buldum. Tezgahın bir tarafında ben, diğer tarafında o. Aramızda yarım metre mesafe var. Sesimin titremesine engel olmaya çalışarak siparişimi verdim. / Üç poğaça, içecek olarak da... çay rica edeyim / dedim. Biraz sonra istediklerimi getirdi, Tabağı masanın üzerine bırakırken /Buyurun / dedi. Teşekkür ettim. Çayımı getirdiğinde, kaldığı yerden devam etti. / Sizi hatırladım her gün gelip vitrine bakıyordunuz. / Evet / diye cevap verebildim. İki kelimeyi bir araya getirinceye kadar terden su gibi olmuştum. Getirdiklerini ağır, ağır yemeye başladım. Hem işini yapıyor, hem de fark ettirmeden bana bakıyordu. Gözle görülmese de aramızda bir iletişim kurulmuştu. Boşalan bardağımı doldurmak için aldı Geri döndüğünde, bardağı masaya bırakırken, bakışlarımız buluştu. Kahverengi gözlerinde kendimi gördüm. Kaderimiz yazıldı, yargımız buluştu, mühür vurulmuştu. Bütün cesaretimi toplayıp, bir peçeteye adımı soyadımı ve telefon numaramı yazıp verirken sordum / Servisi her zaman siz mi yaparsınız? Peçeteyi fark ettirmeden cebine koyarken sorumu cevapladı / Ara sıra servisi ben yaparım./ Sesindeki sıcaklık içi mi ısıttı. Bakışlarını masanın üzerinde gezdirirken, beklediğim esas soruya cevap verdi / Adım Veda Arasıl / Sesi su gibi akıyordu.
    Her gün yolumu uzatarak kahvaltımı Veda'nın çalıştığı pastanede yapıyorum. Her gidişimde birbirimizi biraz daha tanıyıp ısınıyoruz. Onun çevresine de uyum sağlamaya başladım. Diğer çalışanlarla da arkadaşlık kurdum. Artık bana yabancı olarak bakmıyorlar. Daha da önemlisi Veda ile aramda bir şeyler olduğunu anlıyorlardı. Hesabı ödeyip çıkarken, / buluşalım / dedim. Bir an şaşaladı bu teklif çok ani olmuştu. Biraz durakladıktan sonra / Bu gün olmaz izin alamam. Ama Çarşamba günü izinliyim. Yarın gelirsen yine konuşuruz. Hesabı ödeyip dışarı çıktım. Bambaşka bir adam olmuştum. İçimdeki delikanlı uyanmıştı, uyumaya da hiç niyeti yoktu. Hasan Cevat dikkat et hayatında yeni bir devir başlıyor.
    Salı sabahı pek bir şey yapamadık. Sadece Çarşamba günü öğleden sonra saat ikide İncirlide buluşalım dedi. Ne olur ne olmaz telefon numarasını aldım. Çar-şamba gününü zor ettim. İncirli de geçidin altında buluştuk. Çabucak bir taksi cevirdim. Bakırköy sahilinde indik. Yürümeye başladık. Sanırım ikimiz de korku ve heyecandan ölüyorduk Hadi ben neyse ama Veda'nın bana uyması büyük bir çılgınlıktı. Veda kendinden çok yaşlı bir adamın koluna girmişti. İleride bir banka oturduk. / Gelmene sevindim, hayal kırıklığına uğramaktan çok korkuyordum./ Uzun bir sessizlikten sonra cevap verdi / Bütün gece seni ve bu buluşmaya gelip gelmemeyi düşündüm. Benim için karar vermek çok zor oldu./
    Elini avuçlarımın içine aldım.:
    ... İster inan ister inanma. Seni ilk gördüğüm andan itibaren seviyorum.
    Bakışlarını bana çevirdi:
    ... Çok hızlı gitmiyor muyuz. Bana biraz zaman tanı. Ben senin gibi başına buyruk değilim. Eğer ailem tanımadıkları birinin yanında beni böyle görseler neler olabileceğini aklına getirebiliyor musun? Ağabeyim beni öldürür inan bana.
    Düşünme sırası bana gelmişti. Önce söyleyeceğim kelimeleri sıraya koymaya çalıştım. Bazı şeyler var ki ilk önce söylenmeli. Bu karşılıklı.... buraya düşüncelerimi ifade edecek kelime bulamıyorum. Güven diye-lim elini sıkarak dikkatini bana vermesini sağlayarak:
    ... Bak güzelim, Seninle olan ilişkimi yalan yanlış şeylerin üzerine kurmak istemiyorum. Öncelikle şunları bilmen en doğal hakkın. Belki seni hayal kırıklığına uğratacağım ama evliyim, Biri kız biri erkek iki çocuğum var.
    Yüzüne bakarak beklemeye başladım. anlattıklarımı hazmetmesi lazım bu kız biraz sonra belki de hayatının en zor kararını verecek. Başıyla devam etmemi istedi.:
    ... Evliliğim yürümüyor. Laf olsun diye söylemiyorum. Kurtarmak için çok uğraştım. Eğer kurtulacağına azıcık inancım olsaydı, yemin ediyorum senin yanında değil karımın yanında olurdum. Ve daha kötüsü böyle olduğunu oda biliyor. Fakat ayrılmaya da yanaşmıyor. Eğer beni kabulleneceksen bunları bilmende fayda var.
    Oh be nihayet anlatabildim. Ter içinde kalmıştım. Uzun bir sessizlikte sonra Veda kısık bir sesle konuşmaya başladı:
    ... Ben sana evet dersem, büyük bir çıkmaza gireceğiz öyle değil mi? Ama yine de sana ilgi duymasaydım burada olmazdım. Elimi de avuçlarının içine alamazdın.
    İkimizde denizi seyretmeye başladık. Eğer kabul ederse ikimizde işimizin çok zor olduğunu biliyorduk.
    Veda
    ... Niye başka biri değil de ben.?
    Hasan Cevat
    ... Sen olduğun için. Seni o camın dışından gördüğüm ilk günden beri seviyorum. Senin de beni sevinceye kadar bekleyeceğim. Yeter ki bana bu fırsatı tanı.
    Yerimizden kalktık ileride ki çay bahçesine kadar yürüdük
    Hasan Cevat
    ... Çay bahçesine girelim mi?
    Veda
    ... Sinemaya gidelim. Biliyor musun bugüne kadar hiç sevgilim olmadı?
    Hasan Cevat
    ... İnanmam. Madem sinemaya gideceğiz, geri dönelim.
    Veda'yı sinema yetmiş dörde götürdüm. Filmin ne
    olduğu önemli değildi. Kolumu beline atıp hafifçe kendime çektim. Oda başını omuzu ma dayadı. Filmi öylece seyrettik. Sinemadan çıktığımızda hava kararmaya yüz tutmuştu.

    Hasan Cevat
    ... Geç kalmadın mı?

    Veda
    ... Evden Deniz'lere gidiyorum diye çıktım. Biraz daha vaktim var.
    Özgürlük meydanını geçtikten sonra bir taksi çevirdim. Evlerine giden sokağın yakınında arabadan indik Hava iyice kararmıştı. Sokağın girişindeki köşe başından önce, ya şimdi yada hiç deyip dudaklarına eğildim. Öpüştük beklediğim cevabı dudakları vermişti. Koşar adımlarla evine giderken, Bende dönüş yolunda mutluluktan, beceremediğim halde ıslık çalmaya başladım

    Devamı var

    Tuğrul Pekel
#09.01.2010 10:48 0 0 0