Başbakan Erdoğan, demokrasi ve dinin birer araç, amacın ise insanın mutluluğu olduğunu söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Melbourne Üniversitesi'nde Medeniyetler İttifakı konulu bir konuşma yaptı. Bu çerçevede terörizme karşı yürütülen mücadelenin önemine değinen Başbakan Erdoğan, terörizme aşırı etnik, milliyetçilik ve kökten dincilik gibi tahrip gücü her bakımından çok yüksek buhran kaynaklarının bahane edildiğini, terörün huzur ve güveni tehdit ettiğini söyledi.
Terörün bu süreçte kendine çok ciddi gerekçeler hazırladığını kaydeden Erdoğan, nükleer, biyolojik ve kimyasal silahların yayıldığını, bütün çabalara rağmen etkili şekilde kontrol altına alınamadığını ve 2004 yılı sonu itibariyle bu sektöre 1 trilyon dolar bir kaynak ayrıldığını söyledi.
Özellikle teknolojinin ve medyanın elindeki imkanların gelişmesiyle masum insanlara karşı gerçekleştirilen insanlık dışı terörist eylemlerin her gün evlere kadar girdiğini ve uluslararası toplumun büyük bir bölümünde ciddi bir güvensizlik duygusu oluşturduğunu kaydeden Erdoğan, Türkiye'nin terörden canının çok yandığını anlattı. Erdoğan, şöyle konuştu:
"TERÖRÜN DİNİ YOKTUR"
Bu arada, belki terörün de büyük şirketleri oluşmaya başlamış olabilir. Çünkü, bunun üzerinden de nemalananlar, bunun üzerinden de ciddi manada kaynak bulanlar var. Bu noktada ümidin yerine korkunun, barışın yerine çatışmanın egemen olduğu bir dünyayı hedefleyen terörist grup ve akımlarla mücadeleyi, çifte standartlara yer bırakmayan yararlı bir yaklaşımla ve işbirliği içinde yürütmemiz gerekiyor.
Terörün dini yoktur, ırkı, milleti yoktur. Terör kimi, nerede, ne zaman, niçin, nasıl vuracağı belli olmayan bir fenomendir. Kimse benim teröristim iyi, senin teröristin kötü mantığına dayalı olarak konuya yaklaşmasın. Terör lanetlidir, teröristlerin hepsi lanetlenmiştir.
Kimse, terör kavramının önüne veya terörizm kavramının önüne bir dinin ismini getirip, sıfat olarak koymasın. Özellikle 11 Eylül terör eyleminden sonra dünyada bir şey yaygınlaştırılmak istendi, o da 'İslami terör' ifadesi çok kullanılmaya başlandı. Bu, öncelikle Müslümanlar olarak bizleri üzdü. Din, teröre, insanların öldürülmesine müsaade etmez.
Erdoğan, nasıl terörün önüne İslam yakıştırmasını yakışıksız buluyorlarsa, Hıristiyan, Musevi yakıştırmasını da yanlış bulduklarını dile getirdi.
Terörün tarihine bakıldığında çok değişik eylemlerin görüldüğünü ve Hıristiyan ve Musevi toplumlarından gelme teröristlerin bulunduğunu dile getiren Erdoğan, terörün başına olsa olsa dinci ifadesinin gelebileceğini, hiçbir dinin isminin gelemeyeceğini anlattı.
Erdoğan, İslamifobyanın da antisemitizm gibi bir insanlık suçu olduğunu kaydetti.
Huntington'un medeniyetler çatışması tezinin, haklı çıkmamasını istediklerini ifade eden Erdoğan, bu tezin gerçekleşmemesi için medeniyetler ittifakının mutlaka oluşturulmasının önemine değindi. Söz konusu tezin, insanlığı ve medeniyetleri kültürel ve dini kimlikler temelinde sınıflandıran ve birbirinin karşıtı olarak gösteren, bu uygarlıklar arasında çatışmanın kaçınılmaz olduğunu iddia eden bir kıyamet senaryosuna işaret ettiğini belirten Erdoğan, Diyaloga ve uzlaşıya imkan tanımayan bir çatışma senaryosu, mevcut sorunların daha da derinleşmesi ve bir varoluş mücadelesi içerisinde sürekli kılınması keyfiyetini de beraberinde getirmektedir dedi.
DİNLER BİRER ARAÇTIR
Bütün dinlerin asgari müştereklerinin bulunduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, bu değerlerin insana olumlu yaklaşımı baz aldığını söyledi. Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
Medeniyetler ittifakının ardındaki temel felsefe, insanlığın kültürel ve dini anlamdaki farklılıklarının, onları bir arada tutan ortak değerlerle bir bütün içinde ele alınması gerektiği ve esasında toplumlara ışık tutan her kültürün ve dinin özünde benzer ideal ve hedeflerle örtüştüğüdür. Amaç nettir. Örneğin, demokrasi bir amaç mıdır, araç mıdır? Hep tartışılır... Demokrasi de bir araçtır. Peki amaç nedir? İnsanın mutluluğudur, huzurudur, insanın saadetidir.
Şunu da unutmayalım ki, dinler de amaç değildir. Dinler de birer araçtır. Dinlerin amacı insanların mutluluğudur, insanların huzurudur. Bunları da iyi kavramamız lazım. Şimdi yapılması gereken, bu ortak değerleri her düzeyde görünür kılmaktır. Gerçekten de insana ve insan haklarına saygı, hukukun üstünlüğü, iyi yönetişim sorumluluğu ve gelişimin önünü açmaya yönelik akılcı yaklaşım gerekliliği her toplumun kültürel ve dini köklerinden de beslenerek yeşeren evrensel ilke ve değerlere sıkı sıkıya yapışmak, ama duygusallıktan uzak kalmaktır. Evrensel ilke ve değerler, hiçbir uygarlığın tekelinde değildir. Tarih boyunca tüm toplumların özgün katkılarıyla gelişen ortak bir medeniyetin ayrılmaz parçalarıdır.
ÖTEKİ VE DİĞERLERİ MANTIĞI YANLIŞTIR
Bir ortak akıl oluşturulmasının gerekliliğine işaret eden Başbakan Erdoğan, bunun insanlığın önünü açacağını dile getirdi. Çeşitli inanç sistemleri arasında hiyerarşik bir sınıflandırmanın olamayacağını ifade eden Erdoğan, Söz konusu farklılıkların neler olduğunun da dikkatli bir şekilde araştırılması gerekmektedir. Çünkü insanlar arasında sıkıntılı bir kelime ortaya çıkmıştır. O da şu; öteki, diğerleri... Bu mantık yanlış bir mantıktır. Ve bu ayrımcı, kahrolası bir mantıktır diye konuştu.
İnsanların haklarına zarar vermeyecek farklılıklara hoşgörüyle bakabilmeyi öğrenmek gerektiğini anlatan Erdoğan, hatta farklılıkların muhafazasına özen gösterilmesi gerektiğini dile getirdi. Erdoğan, farklı dinlerden bir ortak akıl oluşturarak, medeniyetler arası ittifakın gerçekleştirilmesi için bir girişim başlatıldığını belirterek, bu anlamda bir süre önce yapılan İspanya'daki toplantıyı anımsattı.
Konuşmasında, Türkiye, AB ilişkilerine de değinen Erdoğan, müzakere sürecine girildiğini ve bu dönemde çok çalıştıklarını, uyum yasaları çıkarıldıktan sonra bunun nasıl uygulanacağı sorularıyla muhatap olduklarını dile getirdi. Erdoğan, şöyle devam etti:
Haklıydılar, yasalar hazırlanabilir ama önemli olan, bunları uygulamaya koyabilmek. Uygulama kolay değildi, uygulama bir zihniyet değişimiydi. Her kültürün mensubunun geleneklerinden gelen alışkanlıkları var. Bunlardan süratle sıyrılabilmek kolay değildir. Bu bir zaman meselesi ve bu zamanın içerisinde elbirliğiyle, özveriyle bu çalışma sürerse, uygulama hızlanacaktır.
Söylediğimizi yapabilmeliyiz, doğru bildiğimizi de uygulayabilmeliyiz, faturası ne olursa olsun.
Erdoğan, konuşmasının ardından katılımcıların sorularını da yanıtladı. AB konusunda son dönemde Türkiye'de desteğin azaldığına ilişkin eleştiriler bulunduğunun ifade edilmesi üzerine Erdoğan, bu konuda halkın yüzde 65-70'inin desteğinin sürdüğünü kaydetti.
Türkiye'nin AB üyeliğine ilişkin 2010-2014 tarihlerinin bazı kesimlerce ifade edildiğini kaydeden Erdoğan, Türkiye'nin 35 fasıl ile ilgili tarama sürecine girdiğini anlattı.
Daha önce Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmesine rağmen Türkiye'ye destek verilmediği söylentilerinin çıktığını ancak bugün gelinen noktanın ortada olduğunu vurgulayan Erdoğan, Bizim bir endişemiz yok, müzakere sürecine yönelik. Katılım süreci devam ediyor. Aynı süreçleri İngiltere, İspanya da yaşamıştı. Onun için çok dert değil. İşimizi biliyoruz, yolumuza devam edeceğiz dedi.
Başbakan Erdoğan, Irak ile ilgili Türkiye'nin düşüncelerinin sorulması üzerine de Türkiye'nin, Irak'ın toprak bütünlüğünden yana olduğunu dile getirdi. Irak'ta yakında seçimlerin gerçekleşeceğini anımsatan Erdoğan, bunun demokratikleşme sürecine olumlu katkı yapması temennisinde bulundu. Irak'ın, terör odaklarının antrenman alanı haline geldiğini söyleyen Erdoğan, Türkiye'nin bölgedeki olumlu gelişmelerden mutluluk, olumsuzluklardan ise endişe duyduğunu sözlerine ekledi.