Yiyeceklerden, içeceklerden, solunan havadan vücuda alınan eser elementlerin gereğinden az ya da çok olmasının türlü hastalıklara yol açtığı tıp dünyasınca bilinmektedir. Vücudun gerekenden fazla alınan bazı eser elementleri atabilme yolları vardır, ama elementlerin bulunuş şekilleri ve vücuda girme yolları bazen onların vücuttan atılmalarını engelleyebilmektedir. Örneğin bir eser elementin vücuda tuz halinde yiyecek yoluyla girmesiyle onun organometalik ve hatta katransı bir madde ile birlikte solunum yoluyla girmesi (örneğin sigara içimi) arasında, vücutta kullanılış ve dışarıya atılış mekanizmaları açısından büyük fark vardır. Vücudumuza soluma yoluyla alınan zehirli eser elementler yiyecek yoluyla alınandan çok daha fazla tehlikelidir. Örneklersek, uranyumun kimyasal-zehirliliğinde onun soluma yoluyla yıllık alım limiti 0.6 g iken yiyecek yoluyla yıllık alım limiti 40 g'dır. Yani aynı uranyum miktarı soluma ile vücuda girerse besin zincirinden alınmasına oranla kimyasal zehirlilik açısından 65 kez daha tehlikelidir.
Uranyumun aynı zamanda radyo-zehirliliği vardır. Doğal uranyumun soluma ile vücuda alınmasının yıllık alım limiti 0.06 g iken, yiyecek yoluyla vücuda alınmasında çözünebilen uranyum bileşikleri için yıllık alım limiti 20 g, çözünemeyen uranyum bileşikleri içinse 300 g'dır. O halde doğal uranyumun radyo-zehirliliği soluma yoluyla alınırsa besin zinciriyle alınmasına oranla 300 ile 5000 kez daha fazla tehlikelidir. Ayrıca, bu oranlar yetişkinler için verilen değerlerdir. Soluma ile alınan radyoaktivite ile bebekler ve çocukların yetişkinlere göre 10 kez daha fazla radyo-zehirliliğe maruz kaldığı belirlenmiştir .