Ey çok uzaklarda ağlayıp ağlayıp yüreğimi dağlayan ülke
Ey gülüşleri, sevinçleri, huzuru unutan gam ülkesi. Ey unuttuğumuz, ey uyuttuğumuz ve ey günah defterimize dürülü mahzun diyar Öncenin öncesi sen vardın orada, sonranın sonrasında yine sen olacaktın sonsuza galebe çalan. Hani bütün baharlar senin baharında filizlenecekti, gülşene dönecekti şehitlerinin kanıyla yıkanan kavrulmuş toprakların. Yıllar oldu uzak düştün yârin yaranın bağından. Üstüne düşen ateş ne zaman söner, ne zaman susar göklerinde uğuldayan nemrut haykırışları Ne zaman diner bu Firavun tufanı? Kalbinin tamiri mahşeri bekler bundan böyle. Şimdi yaslısın, yaralısın, kendine ağırsın, yaraların kanıyor dinmeyesi
Ey mahzun diyar,
Ey terkedilmiş yar,
Ey sönmeyen har
Şimdi oturmuş sana ağlıyorum bir daha
Hani sen ki güllerin bezediği, baharların gitmek bilmediği mevsimlerin ülkesiydin. Sen ki gökkuşağı idin çöl kıyısında. Sen ki Akdeniz gibi serin, Akdeniz gibi derin ve büyülü idin. Şimdi yaralarını saramadığım için, gözyaşlarını silemediğim için, ahvalini bilemediğim için kederlerdeyim. Bir hüzün kaplamış ruhumu, senin gözyaşların gözlerime akıyor ve sanki o caninin elleri boğazımı sıkıyor. Sodom ve Gomore'yi utandıran, sana sağanak sağanak bomba yağdıranları güldüren bir hafızasız şehirlerin ortasında bir başınayım. Gözlerim senin ağlayışlarına ayarlı. Kulaklarım senin kulaklarına. Kalbim senin yüreğinden geçenlere Seninleyim. Birileri ceza kesse de, sihirli koltuklarda uyuklayan tiranlar unutsa da bizleri, seninleyiz
Ey mahzun diyar,
Ey terkedilmiş yar,
Ey sönmeyen har
Şimdi oturmuş sana ağlıyorum bir daha
"Yusuf'u Kaybettim Kenan ilinde" diyor ezginin biri
Oysa biz ne Yusuflar terk ettik kör kuyularda, merdivensiz bıraktık unutası Ne Yusuflar can verdi zalimin ellerinde. Ne Züleyha'lar kan ağladı sevdiklerinin peşinde. Yaralarımız kabuk bağlamadan, unutmadan acı gören yürek, acısını Bir daha bir daha kanadı yaralarımız, iyileşmeyesi. Ey Limon çiçeği, ey Akdeniz mavisi ne zaman şafağa duracak bedenin. Ne zaman başak verecek toprağın, elin Sen ki çöle açılan Leyla'sın, sen ey sevdiğini kaybeden Mecnun, sayıklıyorsun, iniliyorsun dertnâk Vahşetin adresi yine belli, vahşetin eli yine kara ve yine aynı namahrem el uzanmış sana Müslüman bir el bekliyorsun alnındaki ateşi alası Nerde diyorsun dindaşlarım nerde? Nerde ey Müslüman senin cevşenin? Merhameti, şefkati olmaz gözü dönmüş erzelin Kalk ey mahzun ülke, kalk yerinden ey Yusuf, Hüseyin Rahman, Rahim, Kadim hakkına direnin, direnin
Ey mahzun diyar,
Ey terkedilmiş yar,
Ey sönmeyen har
Şimdi oturmuş sana ağlıyorum bir daha
Akdeniz kıyıları mahzun bir daha
Mahzun Kenan illeri, mahzun yanık çöllerin bağrı Kınalı kuzular gibi çocuklar, dallarından kopuyor, düşüyor limon çiçekleri açmadan. Yeni baştan yanıyor anaların yüreği. Hilal içini çekiyor, yarım yarım ağlıyor, yıldızını arıyor ağlayası Kerbela misali canhıraş feryatlar yükseliyor Filistin'de Soğuklar üşütmüyor, ayaz üşütmüyor. Dualara düşmemek, Müslümanların avucunda kanamamak üşütüyor masum Filistinliyi Umarsızlık ok gibi düşüyor yüreğine. Özde yer etmeyen, sözde kalan yarım yamalak sözcükler, ayıplamalar yetmiyor. Yetmiyor sözler, ağıtlar Yetmiyor kuru laflar, yalan acımalar, ağız ucundan söylenmiş söylemler Akdeniz tutuşmuş, Akdeniz yanıyor, Ortadoğu kan çanağı Filistin bezirgânlar oynağı, üzerinde hesaplar yapılıyor. Bir kılçık saplanmış İslam'ın boğazına, boğulası. Boğulmadan çıkarmak gerek Çöl ortasında kalakalmış ey uzak ülke, ey bahtsız halk yüreğimdesiniz. Hissediyor, biliyorum ne haldesiniz
Ey mahzun diyar,
Ey terkedilmiş yar,
Ey sönmeyen har
Şimdi oturmuş sana ağlıyorum bir daha
Ey uzaklarda ağlayıp ağlayıp yüreğimi dağlayan ülke
Ey gülüşleri, sevinçleri, huzuru unutan gam ülkesi Bedeli ölüm olan bir ağır imtihandır başınızda esen. Sert bir rüzgârda savruluyorsunuz, tükeniyorsunuz an be an. Portakal bahçelerinde oynayası çocukların, korku dolu gözleri bir yıldırım düşürüyor göğsüme. Parçalanıyor yüreğim, daralıyorum, ağlıyorum "Kırılan çanak bir daha olmaz" derler biliyorum. Cennet ülkesine yürüyen çocukların ardından ben de ağlıyorum. Dalından koparılan goncaların kokusunu ta buradan duyuyorum. Ruhum çekildi bedenimden, kalakaldım Şimdi anneler ne söylerler, hangi taşı basarlar bağırlarına. Hangi teselli hükmeder yüreklerine ey İnsanlık? Gözleri yolda kalan bu anaların ellerinden ne zaman tutacağız? Ne zaman "yeter"diyeceğiz
Ben kederlerdeyim.
Ben tutsağım hüznüme. Ben aldım ruhumu gidiyorum Keşke Karani yürüyüşlü bir serüven olsaydım Yemen Ellerinde. Keşke gidebilseydim hiç dönmeyesi