Gerçeğin Yalancılığı

Son güncelleme: 11.08.2010 12:35


  • Kadın pencereden aşağı düşerken bacakları fikrini son anda değiştirmişçesine boşuna çırpınışlarla olduğu yere zamklanmak istercesine uzun süre pencerenin gerisinde ellerinin yardımıyla da kalmak istemiş ama yerçekimi geri dönüşü kabul etmediğinden onun zarif vücudunu yerin sert zemininle buluşturarak ölümüne neden olmuştu. Bu analiz her ne kadar bu kadar basit tanımlasa da bu çaresizliği aynen böyle görmüştü işte. Polissi bir dille anlatmanın bir gereği yoktu. Ama o bir şey daha görmüştü.Ya da gördüğünü sanmıştı. O kadın 'kendini pencereden aşağı atarken(!)' karanlık odanın içinde bir kıpırtı olmuştu sanki. Çok net kestirememişti ama odanın içinde bir kıpırtı olmuştu. Bundan adı gibi emin olmasa da bir şey gördüğünü ancak bu kadar zayıf bir kesinlikte söyleyebilirdi.
    "Birisi tarafından aşağı ittirildiğini mi söylemek istiyorsunuz." Polis memuru gözlüklerini çıkarıp kırışık derisini ovuşturarak Nedim'e baktı uzun uzun. Nedim'in gözlerinden ikircikli psikolojik savaşını kesebiliyordu.
    "Olabilir."
    "Düşerken yansıyan gölgesi olamaz mı?"
    Bu soru kafasını daha da karıştırdı. Bu da neydi böyle? Buraya konuşmaya mı gelmişti, sorgulanmaya mı? 'Kahrolası polisler' diye geçirdi içinden.
    "Olamaz!" dedi. Bu kesin yanıt onu epey korkuttu. Sanki onu kendisi ittirmiş gibi konuşmuştu.

    Onu ben ittirdim salaklar. Siz de oturmuş beni dinliyorsunuz. Gecenin üçünde soğuk havanın ortasında balkonda oturduğunu söyleyen birine siz suçlu gözüyle bakmıyor musunuz yoksa? Sizi gidi aptallar. Suçlu benim işte. Onu büyük bir zevkle ittirdim hem de.

    Korktuğu başına geldi. Polisler huzursuzca kıpırdanıp birbirlerine baktılar. Komiserleri diğerlerine dışarı çıkmalarını söyledi.

    Onları neden çıkardıklarını bilmiyor musun? Tabii ki bir suçlunun söyleyeceklerini kasede kaydetmek onların görevleri.

    "Onu o gece kaçta gördüğünü söylemiştin?"
    Elleri titremeye başlayan Nedim, "Bakın ben suçlu"
    "Lütfen sorularıma cevap verin. Bu sadece bir soru o kadar."

    Hayatının geri kalanı bu soruları yanıtlamanda gizli Nedim. Aferin sana.

    "Üçü on geçe."
    Polis yazmaya başladı. Önündeki deftere bu üç satırı değil sanki kompozisyon yazdı.
    "Kadın'ın kendini attığı saati sadece senin ağzına dayanarak öğrenebildik, fakat adli tıp ilk tespitlerinde kadının intihar ya da" kötü bir bakış fırlattı. "ittirilip öldürülme anını kabataslak dört suları olarak tespit etti. Saatiniz yanılıyor olmasın Nedim Bey?"
    "Adli Tıp yanılamaz mı?"

    Sen ne yapıyorsun geri zekâlı. Bir avuç bok sözcük yarışı için kendini mahvedeceksin.

    Bakışlar kuşkucu olduğu kadar da öldürücüydü. Nefesini tutup kendine lânet etmeye koyuldu.

    *
    Kadına tecavüz ediyor sonra da gülerek ittiriyordu. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi gidip evinin balkonunda soğuk havaya aldırmadan sigarasını tüttürüyordu.
    Elinle ağzını kapatarak uyandı. Çığlık atmasına ramak kalmıştı. Kâbus buna denirdi işte.
    Kalkıp balkona çıktı. Hava dün geceye nazaran daha soğuktu. Şiddetli bir poyraz vardı ve suratı kısa sürede buz kesmişti. Karşı evin üçüncü katında büyük bir sessizlik hakimdi. Perdeler sonuna kadar çekilmişti. Gizemi bilen evin içindeki karanlık, dilsizliğiyle perdelerin arkasında hapis kalmıştı.
    Balkonun bitişiğindeki pencerenin perdesi bir anda açıldı ve kadını gördü. Atlayan ya da ittirilen kadın. Dirilmişti. Korkudan bir adım geriledi. Bu da neyin nesiydi böyle? Hissedemediği ellerini eşofmanının cebine attı. Bir anahtar çarptı sağ elinin orta parmağına. Kavrayıp çıkardı. Bu anahtarı daha önce hiç görmemişti. O anda karşıdan bir çığlık yükseldi. Kadının arkasındakini o zaman görebildi. Bu
    "Ya rabbim!"
    ...kendisiydi.
    Anahtara bakıp evden dışarı fırladı. Gece karanlık ve soğuktu. Mahallede yankılanan çığlıklara bir tepki olmaması şaşırtıyordu onu. Anahtarı avucunda kavrayarak kadının oturduğu apartmanın açık kapısından içeri dalarak merdivenleri tırmandı. Ses apartmanın içinde daha boğuktu. Kapısının önünde durup anahtarı deliğe yerleştirdi. Klink sesini duydu ve ittirip içeri daldı. Tam karşısında kendisi kadını aşağı atmaya çalışıyordu.
    "Bu ne böyle? Ben rüya mı görüyorum?"
    İlerledi ama yetişemedi, kadın aşağı düşmüş ikinci kendisi de arkasından bakmaktaydı. İlerledi ve büyük bir hızla kollarını önünde düz tutup ikinci kendinin sırtından ittirmek için koşmaya koyuldu ve tam o anda her şey yok oldu. İkinci kendi kaybolmuştu. Hızını kesemedi. Önce alçak pencerenin duvarla bitiştiği yere çarpan ayaklarının acısını hissetti birkaç saniye sonra da patlayan kafatasından süzülen sıcak kanın hoşluğunu.

    *

    "Zavallı," dedi polis memurunun biri. "Kendi atlamış. Elinde arabasının anahtarını da sıkıca tutuyormuş hem de."
    Dönüp uzaklaştılar. Biraz sonra adli tıp uzmanları cesedi incelemeye koyuldu.

    Engin Poyraz - Gerçeğin Yalancılığı
#11.08.2010 12:35 0 0 0