Küçük İskender Yazıları

Son güncelleme: 29.08.2010 09:58
  • Küçük İskender'den Sözler - Küçük İskender'den Sözler - Küçük İskender - Küçük İskenderin en güzel sözleri - İskender küçük yazıları - Küçük İskender Yazilari - Küçük İskender Siirleri
    Türkiye

    Oğlanlardan ve alkolden vaktim arttıkça seni düşü-
    nüyorum Türkiye, inan doğru bir kere yanılmasam
    ve ruhumun yavşak zıpırlığı, hiç değilse ayık
    dolaşmayacak kadar dürüstüm,

    Türkiye, Tarkan öleli çok oldu, artık onu unut; bunadı kurt.
    playboy'a annemin çıplak resimlerini
    satarak Beyaz Saray'a sırnaşmayı düşlüyorum
    spermi biraz fazla kaçırdığımda,

    Bes parasız paraladığım sokaklarında embesillerini
    ve taşak kalpli aydınlarının sidik yarışlarını
    görüp bol bol osuruyorum, başbakanı dinlerken
    televizyon karşısında ekrana ekmek teknemi açmak
    ya da esrar içmek, geğirmek en büyük mutluluk bana verdiğin

    Otuz bir çekmediğim günlerde düşler kuruyorum senin
    hakkında, hür hülyalarımda sana zerre kadar
    yer vermiyorum ama, maalesef ayakta kalıyorsun

    Sosyal demokrat idiotlarini, o...pu tavukların
    uğrak yeri sanat galerilerini, festival sarkaçlarını,
    ölüsevici kültürünün uyanık tezgahtarlarını
    ve tezgahın altında neler döndüğünü
    farkedecek kadar sosyalistim

    Hapsine düşmedim henüz, o yüzden tam solcu
    sayılmam köle pazarı piyasasında, kıçına cop
    girdiği için şair olanlardan da değilim; eli
    kulağındadır tımarhanelerinden birinde tescilli
    manyak olmamın ve koynuna girmediğinden dorukta sıçanların,
    o yüzden ipneliğim de test edilip onaylanmadı,

    Uyuşukluklarıyla iktidara peşkeş çekip
    çaktırmadan, sonnet'leriyle, balad'larıyla
    köçekleşen, raconları kıyak geçme üzerine kurulu
    mason-ulema tayfanı da tanırım, sen de bilirsin ki
    havlayan it ısırmaz Türkiye, bak, bizbizeyiz,
    çekinme, şu azınlıkların ne zaman kesip
    kızartacağız, cok acıktım Türkiye,

    Nazım'ı severim, buna kızabilirsin, ama bazı
    -ne demekse- naif şairlerin, devlet sanatçısı
    olmasına ve adının iktidar şakşakçısı
    starlarla bir anılmasına dair çabalarına izin
    verdiğinden, sana korkunç müteşekkirim, intiharımı
    hızlandırıyorsun böylelikle, böylelikle artıyor kirim ve
    seninle kirimiz, ne gam? iyi akşamlar. Persil Supra.

    Mustafa Suphi, artık hamsi mi türkiye, dikkat et,
    balıklar örgütlemesin,

    Allah'a inanmıyorum, Osmanlı'yım velhasıl, akın
    edip Avrupa'ya, toplayıp getirmesem de cillop
    gibi veletleri, n'apalım, burdaki lumpen
    teen-ager'larla idare ediyorum,

    Türkiye, ayıptır sorması ne zaman akıllanacağız;
    Türkiye, Kıbrıs'ın yakasını ne zaman bırakacağız
    ve ne zaman yaraşır olacağız devrim şehitlerimize,

    Türkiye, hiç terbiye edinemedim, yeteneğim bu kadar;
    çük kadarken okudum Sabahattin Ali'yi,
    Kafka'yı, Dostoyevski'yi, London'ı, Kapital'e başlayışım
    babamla aramızda çıkan küçük bir harçlık sorununa dayanır,

    IQ'larımızın düşük olduğunu sanmıyorum, peki
    bir eşşek şakası mı bu; köy enstitüleri,
    halk eğitimler, halkevleri ne ayak; Behice Boran,
    iyi ki unutuldu; iyi oldu, eline sağlık türkiye,

    Hasbelkaderbir önerim var: CIA, Eurovision'u
    kazanmamızı, AET'na girmemizi sağlayamaz mı acaba, şüphesiz,
    eh benimki de salaklık, haklısın Türkiye,

    Bizi milletçe sevmeyenlere ayar oluyorum; ağızlarını
    burunlarını kırarak onlara medeniyet öğretmek istiyorum
    Türkiye,

    Ben, sex-shop'ların, komünist partinin, müslüman
    demokrat partinin, rock partinin, çeşit çeşit
    gay barların açılmasını, askerliğin kaldırılmasını
    istiyorum Türkiye; bu topraklarda Nobel, Oscar, LSD,
    Özgürlük ve sik anıtlarını görmek istiyorum: kişi başına
    düşen milli gelirden bana ait payı iade ediyorum bütün
    bu harcamalar adına sana; hapishaneler, hayvanat
    bahçeleri, kamplar, tımarhaneler boşaltılsın derhal;
    ben bütün kentlerinde barışla, erdemle, insanlık haklarımla
    keyiften gebere gebere, ıslık calarak dolaşan bir seyyah olmak
    istiyorum; Mandela kötü adam, döv onu Türkiye,

    'Uzak Asya'dan gelip Akdeniz'e bir kısrak başı gibi
    uzanan bu memleket..sizin! afiyet olsun efendiler'
    demekten bıktım, bıktık,
    anlıyor musun, orda mısın Türkiye,

    Ama yine de memnun olmuyorsan bu tavırdan ve kızıyorsan
    ve sinirleniyorsan, olsun, biz yine geliriz; yine yazar,
    söyleriz; ölürüz; biz yine gideriz; sen, rahatını bozma
    o zaman, güzel bir çocuk gibi bu şık dünya yatağında,
    böyle masum böyle mazlum uyu Türkiye,

    K.İskender

    Ne Çok?

    seni ne çok kedi tırmalamış anne
    camlara baktım orda mısın hala
    dün akşam haydutlar bıçaklamış bir karanfil
    kaçamamış vurmuşlar ölmemiş solmuş
    seni ne çok iğfal etmişler anne
    her yerin delik deşik
    ağlayışın bile yamuk yumuk
    bakışların kısık
    ve bilhassa değişik
    ne çok isyanlanmışım ne çok gitmişim meğer
    bağırdıkça etlenmiş sesim
    etlendikçe sesim, kanamış elmas liğme liğme
    seni ne çok öldürmüşler anne
    beni ne çok dövmüşler
    artık evlenelim anne hayata karşı
    ve gel, beraber kaybedelim bu mor savaşı
    benimle birlikte intihar et anne

    K.İskender

    Kilitli kimlik müsameresi

    Unuttum sana yazdığım mektubun altına adımı yazmayı: Belki hatırlarsın beni, senin çok eski bir dudağınım öptüğün.

    Damlayan bir musluğum geceye: Şıp şıp şıp! Belki hatırlarsın beni, hani gücün yetiyorsa kendini hüzne alıştırıp, şu an okuduğun bu sayfaya o hiçbir şeye yaramayan yüreğinle göğüs gerip, içine çeke çeke, hatta biraz da umursamamaya çalışarak, hadi canım sende, geçmişte kalan bir sevgiye insan zulüm diyebilir mi, en kötü ihtimal beni öldürmeye hazırdır ya da intikamla kıskançlık kenetlenmiştir ve zamanı aldattığım bir puştun edası da kalmamıştır bahanesiyle, yüzüme baka baka ters ilişkiye girdiğin muhakebe kabiliyetinle, kenarından özenle yırtıp açtığın zarftaki olası gönderen adresine yönelip beni tanımaya başlarsın. Bir mektup, hafızayı tahakküm altına alamaz ki; bir mektup, serzenişten öteye öte bir şey değilse gerçekte: Yırtılmalıdır. Yırtılmazsa buruşturulmalıdır. Buruşturulmazsa yakılmalıdır. Yakılmazsa atılmalıdır. Mektup, lüzumsuzdur çünkü. Sözün, yolun, silahın olduğu yerde mektup yazmak, günahtır. Mektup yazmak, ilahi ahengi bozan ferdi ahenktir. Seni özlemek büyük külfet piç kurusu! Kes çükünü ve masanın üstüne koy! Otur karşına ve düşün: Artık neyim ben; neyim kaldı beni ben yapan?! Sen baştanaşağı bir kamışsın sadece. BİR KAMIŞ! Sende zerre kadar hayat kalmamış!

    Unuttum sana yazdığım mektubun altına adımı yazmayı: Belki hatırlarsın beni, senin çok eski bir casusunum aldattığın.

    Kaçan bir elektriğim; haylaz, inatçı bir âşık. Belki hatırlarsın beni, hani saklıyorsan hâlâ resimleri; cismim yetiyorsa kanıtlamaya kusuru, aklım şaşırtıyorsa bedeninin azametini, teklifim geçerliyse ve romantizm lök gibi oturmuşsa gündemine, hangi varlığımı yok sayabilirsin ki?! Katoliksin sen. Bütün eşrafınla katolik ve müptela. Eziyet müptelası, hürriyet düşmanı ve karanfilsin. Sen baştanaşağı bir kamışsın sadece. BİR KAMIŞ! Sende zerre kadar hata kalmamış!

    Unuttum sana yazdığım mektubun altına adımı yazmayı: Belki hatırlarsın beni, senin çok eski bir çocuk hastalığınım kırk derece ateşte yattığın.

    Sağlıksız aşk koşullarında bir tavsiyeyim: Benimle sevişebilmek için yeşil reçeten olmalı. Çünkü her temasım yasadışı, çünkü her fantezim septik. Losers kuşağında çıkmış bir WW3, Dark Side of The Moon albümünde atlanmış bir şarkıyım. Siyah beyaz çekilen filmlerde bordo çıkmayı ilke edinmiş, sistemin sunduğu nimetlerden yalnızca fastfood dükkânlarının tuvaletlerini kullanma hakkını değerlendiren yüzünü batıya, kıçını doğuya dönmüş bir ejdarhayım topu topu.

    İsteksizim; yeteneklerimin doğrultusunda zararlı, zaaflarım çerçevesinde insiyatif sahibi ve muktedir olduğum kudret açısından kötüyüm. Hepsi bu! Senin yalnızca KAMIŞ olmana karşılık gelen GARİP ÇUKUR'um: Karanlığı vazife edinmiş, uzun ve ıssız bir çukur. Larvalarla donatılmış, içine akan suların kokusunu arşivleyen bir çukur.

    Sonra salyaları dilenen, akvaryumunda spermler biriktiren, burjuvazi bozması sırtlanlara dönüşmüşüz: Öyle diyorlar. Derinliğini yitiren bir mağaradayım. Karanlığını, ilkelliğini vahşice kaybeden bir mağarada tek başınayım. Sualsiz çıkmayı planlarken prensesin önüne, önümü bir prens kesiyor ve diyor ki, sen total anestezi uzmanıydın hani?! Herkesi uyuşturan bir yanın olacaktı ve uyuşturduğunla sağladığın uyum, gerçek kesirleri, doğru açıları, denklemin iki değil üç yanı olduğunu gösterecekti?! Spekülasyona uyum sağladın, ortamdaki alt-kültür emisyon hacmini büyüttün?! Boşversene sen, ben sadece yürüdüm ve bir bar buldum yine içecek. Tuvaletlerinde tuvalet kâğıdı yerine çaldıkları bayrakları kullanan insanların arasında bir nebze olsun akıllı davranmaya çalıştım. KAMIŞ olmayı ihanet saydım kısaca. KAMIŞlarıyla çoğalan ideolojileri şırıngayla damarlarına, radarlarına vuran nesli eğitmeye, onları belli bir maarife oturtmaya çabaladım. Gerisi mefisto!

    Sen git bana şurdan biraz petrol çıkart! Jack London çıkart! Se7en'e eklenecek taptaze bir 8 gibi!

    İlkel koşullarda üretilmiş bir maşuksun topu topu; Dark City'ye doğmayı planlayan bir güneş olsan da benzin kaçıran ve havaya uçmasına az bir zaman kalmış bisikletsin. Bir KAMIŞ! Alelade bir serzenişsin bu âlemde: Avazın çıktığı kadar yalnızsın aslında. Avazın çıktığı kadar alkole batır gövdeni; yine de kurtulamazsın temennimden: Sen benim kucağımda vereceksin son nefesini ve ben alıp o son nefesi bir kavanoza koyacağım; nesiller boyu sergileyeceğim o aşksızlık, ihanet, vicdansızlık kokan nefesini.

    Sen küfürsün. Ben bu küfrü etmeyi reddediyorum. Seni sana ediyorum. Seni sana bir hançer gibi tam da adresinde, o dolaylarda saplarken parmakizim kalsın istiyorum. Yüzünde parmakizim kalsın.

    İster bir gözyaşı olarak taşı onu, ister müstehzi bir ifade diye. Kalsın. Yüzünde parmakizim kalsın.

    Bu izle git bana şurdan biraz mazi çıkart! Kulvar çıkart! Cobain çıkart! Se7en'e eklenecek taptaze bir 8 gibi!

    K.İskender

    Küçük İskender Yazıları - Küçük İskender - Küçük İskender Anıları - Küçük İskender'den Seçmeler
#29.08.2010 09:11 0 0 0
  • Önceleri hatayı hep kendimde bulurdum.
    "Az geçtim" kalbinden, derdim hep
    Söyleyemedim sevdiğimi diye ağlardım geceleri.
    Ama senin bir başkası için yandığını gördüm ya.
    ..."Az geçtim" demiyorum artık.
    Bir harf daha ekledim acım diner belki diye.
    Artık " Vazgeçtim"...

    ‎...
    Sık sık partner değiştiren,
    Kendisinin asla değişmeyeceğine inanan insandır...
    Heykelini dikmeye gerek yoktur,
    Çünkü zaten taştandır..

    Hayat beni nereye sürüklüyorsa, onu orada kaçmadan yaşarım..Oyunun biteceği anı düşünmektense, oyundan zevk almaya bakarım...

    ...
    Küçük İskender Şuanda Türk Edebiyatının En İyi Marjinal şiir Temsilicisi.Evet Küçük İskender Eşcinsel..Ve Bu Yönüyle Onu Karalamak İsteyen O Kadar Çok Kişi Var ki..Ama İskender'i Takip Eden Biri Olarak Söyleyebilirim ki Cinsel Tercihini Asla Kalemine Yansıtmıyor.. ;)
    Ve Cinsel Tercihiyle İlgili Onu Karalamak İsteyenlere... de Şu Sözleriyle Yanıt Veriyor : ''Ben Şiirimi Yazarken Kalemimi Elimde Tutuyorum , Onların Aklına Gelen Organımla Değil' '

    ‎...
    Bir veda hazırladım ikimize.. Evet sevgilim, hala ikimiziz ayrılırken bile.. Binde bir ihtimal gibi sevdim seni.. Gözlerinden kendimi aşağı bıraktığımda artık çok geçti! Gözlerin, içine bir sürü aşk park etmişti.. Sen yeşil ışık yakarken tüm kadınlara.. Ben kötü sollama sonucu tam solumdan vurdum kendimi.. Kaza gibi... sevmiştim seni..

    ‎...
    Evimi arındırdım senden... Böcek ilaçlama firmasının elemanı, ''Bu türün kökünü kazıyamazsınız.Yeniden ürer bunlar.'' dedi.
    ''Biliyorum'' dedim.
    ''Aşkla beslenen böceklerin sonu yoktur !

    ‎...
    Balık tavada neden yanar,denizde fazla açılan biri neden boğulur,bir kadın neden hamile kalır?!"Üç sorunun da yanıtı tek ve aynı.Yanıt:
    'zamanında çıkartılmadığı için...!'

    ..
    Ham petrol bulmakta zorlanan bir yalnızlığım vardı
    Hep sıkıntılarımdan söz ettiğimden dolayı,
    Artık gelenim gidenim de yoktu

    ...
    Ben sende ardı arkası kesilmeyen bir korku sevdim. Ben bir cüce çocuk sevdim sende sıska. Şiddetli ve hayret uyandıran manevralarla kendi kanına olan saplantılı aşkını sevdim. O rutubet kokan loş yüzündeki kanalizasyonları, az kelimeyle kurduğun cümlelerdeki gizli soru işaretlerini, barlardan çatlak bardak gibi atıl...mayı beklemeni, serserice patlamalarını, yuttuğun toplu iğneleri ve bir film hilesi hissi uyandıran utangaç hasret pozlarını sevdim. Dokunamadım sana. Parmakuçlarım neşterdi çünkü. Kırılan bir kemiğin sesiyle veda ederken,

    Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.
#29.08.2010 09:58 0 0 0