Gel Tut Elimden Bebeğim Alın Yazımı Sileceğim

Son güncelleme: 07.09.2010 23:41
  • Gel, tut elimden bebeğim. Bugün seninle gezeceğiz. Dağ, bayır bahçeler en sona kalacak kusura bakma... Bizim üzüm bağımızla, çilek bahçemiz de yok...

    Bu dağ başında bir otumuz bile yok. Bana nereyi gezdireceksin abla diye sorma. Sen anlamazsın bebeksin, daha saçlarını bile öremiyorsun baksana. Benim elimi bırakma yeterbirazdan Mele koyunun yanına varacağız orada sana neler anlatacağım bir bilsen... Aha da geldik. İşte bak! Bu Kınalı , bu da onun anası Mele.

    _Gel haydi oturalım şu kayanın dibinde ıhh şöylee... Bak şurdaki dam var ya ,onun tam altındaki kayanın dibinde babamın mezarı , az berisindeki de anamın. Dayımgillerden duymuştum bir zamanlar kendi aralarında konuşurlarken, kulak verip dinlemiştim.Günlerden bir gün yanında getirdiği kuşlarla konuşan bir adam köyümüze gelmiş. Şahin avlayacağım derken , yanlışlıkla anamla babamı kurşunlamış.

    Şuradaki otsuz tarla var ya... Onu da yakıp yıkmış bir kaç adamla kaçıp gitmiş. Derken başka bir gün , elinde bir çanta dolusu kitap ve kalemlerle Öğretmen Abla çıka gelmiş.Herkese okuma yazma öğretecekmiş. Amma onu da Muhtar Emni istememiş... Niye ki deme, sus azıcık dinle!

    Ne diyordum ben hah! Hatırladım öğretmen ablayı anlatıyordum ya aslında anlatacak pek bir şey de kalmadı onun hakkında...
    Atıvermişler ahır damından çantasını... Canını seviyorsan gidersin buradan deyip, çağırmışlar köyün postacısını. Bir merkebin üzerine bindirip göndermişler memleketine...

    Yaa , işte böyle olmuş. O günden sonra ne bir öğretmen gelmiş bizim köye, ne de köyümüzde okul çatı yapmış öğrencilerine. Hep inek sağmış, davar gütmüş büyüklerimiz.Ben en çok neyi merak ediyorum biliyor musun...Kalemi bir de silgiyi.Onların biri yazarmış aha burada gördüğün taşlı yazılarmış.Bak tepede Önce Vatan yazıyor ya... İşte onu yazan da bir kalemmiş.

    Atatürk diye bir Emni varmış.O çok ama çook büyük bir insanmış. Çocukları da çok severmiş. He ya bebekleri de severmiş. Sus da anlatayım. Bebekler konuşmaz. Acıkır , ağlar bir de kaka yapar... Hazır aklıma gelmişken bakayım. Senin de alın yazın var mı acep?
    Ninem dertlenirken hep der ki; Alınyazımız böyle imiş.. . Her dertlenip de ağladığında bu lafı söyleyip durur.


    __Ben ne zaman okula gideceğim, okuyup büyük insan olacağım dediğimde ise...
    " Alınyazımız bu kızım...deyip iç çeker...


    Bıktım artık bebeğim, vallahi de billahi de bıktım bu Ninemin laflarını duymaktan!


    Bu yüzden ben en çok kalem ve silgi istiyorum. Ahh ... Onlara bir sahip olabilsem en başta şu alınyazımı sileceğim . Kalemle de istediğim şeyleri yazıp;


    Ninemin karşısına geçeceğim ve;


    " Bak benim Piri Ninem, alın yazısı diye bir şey yok. Çünki senin kalemin ve silgin yok!Ama benim hem kalemim,hem de silgim var diyeceğim... Ah bir de defterim olsaymış keşkee...Belki onun da alnındaki yazıyı siler yenisini yazarım ha...Sende ister misin alın yazını değiştirmemi?


    Ama yok yok ! Sen cansızsın işine yaramaz ki... Çünki oyuncakların canı olmaz... Bakma ben sana değer verip her şeyimi anlatıyorum. Ama sen de harbi bebeksin ha... Beni bir tek sen dinleyip anlıyorsun. Neyse hadi bakalım gecikmeden ahıra gidelim. Başka zaman seni Fırat'ın sular ülkesinde gezdireceğim.

    Oralar bizim köye uzak ama olsun. Belki onu da bir gün kalemle çizerim. Şimdi bu ağaçsız toprağa parmağımla seni çizdiğim gibi.... Eyvah!Ninem sesleniyor... Seni görmese bari....


    "Kız Ceylan körolasın e mi, nerdeydin boynu kırık!? "


    "Heeç ... Davarların suyuna baktıydım Nine..."


    " Kız , benim yün çorabımın teki nerde...her yeri aradım bulamadım."


    "Nerden bileyim Nine... Belki de döşeğininin içinde kalmıştır.Akşamları giyiyorsun ya.Uyanınca ayağından çıkarttığında oraya düşmüş olabilir...."


    "Yıkıl karşımdan yalancı! Ardında sakladığını görmedim sanma... Tez git o çorabın içindeki torpağı dök!
    Daha kaç kere söyleyeceğim çorabımı torpaktan bebe yapma diye!"

    Nurcan TALAY
    05.10.2009
#07.09.2010 23:41 0 0 0