Sosyolojik Yöntemde Çağdaş Tartışmalar

Son güncelleme: 21.09.2010 11:51
  • Aöf Sosyoloji Dersleri - Aöf Sosyolojide Araştırma Yöntem ve Teknikleri DersiPozivitizm ve Empirizme yönelik eleştiriler
    1. Pozitivizm empirizme dayandığı için gerçekliği deneyimlenebilir olana indirgemesi tek bir bilimsel yöntem kabul etmesi ve tek doğru bilginin bilimsel bilgi olduğunu savunması açılarından eleştirilmiştir.
    2. En yaygın eleştiri bilimsel yöntemin kapsamının toplumsal yaşamı içerecek biçimde genişletilmesi gerektiği düşüncesidir.
    3. Empirizmin deneyimi çok ön plana çıkarması insan merkezli olduğu eleştirilerine neden olmuştur.
    4. Empirizme yönelik diğer bir eleştiri de gözlem kavramıyla ilişkilendirilir. Bilgimizin dayandığı duyu verilerinin bütün yorumlardan arındırılmış deneyimler olduklarını savunurlar oysa ki yorumlarımız deneyimlerimizi etkileyebilirler.
    5. Empirizme göre bilim gözlem, deney ve formel akıl yürütmeyle dünyayı gerçekte olduğu gibi araştırma girişimidir oysa deney, gözlem ve akıl yürütme süreçlerinin hepsi yorumlamayı da içerir
    6. Pozitivizm'e göre bilimde veriler hamdır yorum içermezler, teorilerden bağımsızdır ve teorilerin nitelikleri vrilere göre belirlenir. Hangi teori benimsenirse benimsensin gözlem terimlerinin anlamı aynıdır. Oysa ki teoriler düşünmenin ortaya çıkardığı sorulara verilen mantıklı cevaplar olarak geliştirilirler, bu tür cevapların bulunması bilimsel hayal gücü ve yaratıcılık gerektirir.

    POPPER VE ELEŞTİREL AKILCILIK

    GELENEKSEL POZİTİVİZM POPPER'İN GÖRÜŞÜ
    1-gözlem ve deney 1-problem(genellikle mevcut teori yada açıklamanın çözemediği problem)
    2-tüme varımsal genelleme 2-önerilen çözüm, başka bir deyişle yeni bir teori
    3-hipotez 3-yeni teoriden tümden gelim yoluyla test edilebilir önermeler elde edilmesi
    4-hipotezi doğrulama çabası 4-sınama yani deney ve gözlem yoluyla yanlışlamaya çalışma
    5-kanıtlama yada kanıtlayamama 5-rekabet eden teorilerden birinin tercih edilmesi
    6-bilgi Popper eleştirel akılcılık modelini geliştirmiştir

    Popper'e göre bir teorinin empirik olarak test edilmesi o teoriyi destekleyen ya da doğrulayan
    kanıtlar bulmak değil aksine sistemli bir şekilde yanlış olduğunu göstermeye çaılışmaktır.
    Bilimselliğin ölçütü bir teorinin hangi koşullarda yanlışlanacağının belirtilmiş olmasıdır.
    Bilimsel bilgini birikimi teorilerin doğrulanması yoluyla değil yanlışların ayıklanması yoluyla gerçekleşir.
    Popper'e göre teoriden bağımsız salt gözlem söz konusu değildir.
    Aynı zamanda popper tarihselciliğide eleştirir. Bu kademeli toplum mühendisliği görüşünün temelidir.
    Popper'e göre tarihselci kuramlar normal değişim süreçlerine kapalı oldukları için kapalı toplumlara yol açarlar, açık toplumlar ise etkinlik ve çoğulculuk üzerine kurulu olan liberal ve demokratik toplumlardır.

    KUHN VE BİLİMSEL DEVRİMLER
    Paradigma, belirli bir bilimsel disiplinle paylaşılan teorik kabullerden, inceleme nesneleri hakkındaki ortak görüşten, dünyayı anlayış biçiminden ve bilimsel kurallardan oluşan, araştırmaları uzlaşma içinde sürdürmeyi ve değerlendirmeyi sağlayan yol gösterici bir kaynaktır.
    Normal bilim döneminde bilimsel bilgi, doğrulama ile yani bilimsel hipotezlerin duyular aracılığıyla doğrulanmasıyla birikir.
    Pozitivizm'e göre hiçbir açıklama belirli bir doğrulama ve açıklama mantığıyla temellendirilmedikçe bilimsel olamaz.
    Pozitivistler için son derece önemli olan doğrulanabilirlik ilkesine göre bir önerme ya da iddia sadece empirik olarak doğrulanabilir nitelikteyse anlamlıdır, aksi halde anlamsızdır.
    Kuhn'a göre bilim insanlarının problemleri mevcut bilgilerle çözmeye çalıştığı normal bilim dönemleri ve mevcut bilgilein sorgulandığı ve eleştirildiği bilimsel devrim dönemleri tarihsel olarak birbirlerini takip eder.
    Kuhn'un görüşü büyük ölçüde iki bilimsel devrime dayanmaktadır. Birincisi Aristocu paradigmanın yerine Kopernik'le başlayan Newton'la doruğa ulaşan Newtoncu paradigmanın hakim olması, ikincisi ise 200.yy başlarında Nevtoncu paradigma yerine kuantum mekaniğine ve Einstein'ın görelilik teorisine dayanan yeni bir paradigmanın hakim olmasıdır.
    Bilimsel problemler belirli bir paradigma içinde çöözüldükçe paradigma daha da güçlenir ve paradigmayı paylaşan bilim insanlarının sayısı artar. Böylece her sorunun bu paradigma içinde çözüleceğine inanılır. Paradigma hakimiyet kazanır ve eleştirilmez.
    Farklı paradigmaları uygulayanlar dünyayı farklı şekilde gördükleri ve farklı dillerden konuştukları için paradigmaları karşılaştırmak ya da kıyaslamak mümkün değildir.

    LAKATOS VE ARAŞTIRMA PROGRAMLARI
    Popper'in öğrencisi olan Lakatos, "eleştirel akılcılık" yöntemini temelde doğru bulur ama yanlışlamanın tek başına yetersiz bir ölçüt olduğunu düşünür.
    Kuhn'un "paradigma" kavramına benzer şekilde Lakatos "araştırma programı" terimini kullanır.
    Bilimsel bir araştırma programı kurallar, formüller ve empirik araştırma konuları sağlar, araştırmacıların etkinliklerini bir araya getirir ve yönlendirir.
    Uzun vade de, araştırma programları doğrulanabilecek tahminler ürettiği sürece başarılı oldukları, bunu başaramadıklarında ise dejenere oldukları kabul edilir.
    Lakatos bilimsel gelişmenin Popper'in ileri sürdüğü gibi yanlışların ayıklanmasına değil, bir teorinin diğer teorilerin yerini almasına bağlı olduğunu belirtir. Bunun için teorilerin karşılaştırılması gerekir, olguyu açıklayabilen ve daha fazla bilgi içeren tercih edilir.

    FEYERABEND VE GÖRELİLİK
    Feyerabend'in geliştirdiği epistemolojik anarşizim teorisi bilimin ilelemesi ya da bilgini birikimini yöneten istisnasız yöntemsel kurallar olmadığını öne sürer.
    Bilimsel düşüncenin gelişmesi genel olarak kabul edilen bilimsel yöntemi ihlal etmekle mümkündür.
    Ait olduğumuz geleneğin inanışları neyi gerçek olarak babul edeceğimizi belirler.
    Bilim özgürleştirici bir hareket olarak başlamış olsa bile baskıcı bir ideoloji haline gelmiştir ve toplumun diğer ideolojilerin etkisi altında kalmaktan korunması gerktiği gibi bilimin etkisi altında kalmaktanda korunmak gerekir.

    ELEŞTİREL TEORİ, FRANKFURT OKULU VE HABERMAS
    Frankfurt okulu pozitivizm'in materyalizmin ve fenomolojinin sınırlılıklarını aşmaya çalışır.
    Frankfur üniversitesindeki bir gurup neo marksist eleştirel teori, sosyal araştırma ve felsefe alanında çalışan bilim adamlarından oluşan bir ekoldür.
    Pozitivizmi eleştirir ve diyalektik yöntemi savunur.
    Eleştirel teori anti indirgemeci, anti empirist ve anti pozitivisttir.
    Bunun temsilcilerinden habermas'ın çalışmaları eleştiren teoriyi zayıflatan bazı çelişkilerin üstesinden gelmiştir.
    Habermas rasyonelliği özerk öznelerle değil etkileşim halindeki öznelerle ve dilin kullanımıyla ilişkilendirir.
    Yöntemsel tutum olarak rasyonel yeniden inşa modelini benimser.

    YAPILAŞMA TEORİSİ
    Yapının ikiliğini vurgular.
    Yapılar hem davranış biçimlerini belirler ve sınırlandırır hemde sınırlılıklar kadar olanaklar da sunarak davranışı mümkün kılar.
    Giddens tarafından ortaya atılan bu teoriye göre yapı ve eylem mikro va makro ayrılmaz bir şekilde birbiriyle bağlantılıdır. Ne aktörler belirli yapısal koşulların dışında seçimler yapabilirler ne de yapısal özellikler aktörlerin eylemleri sonucu oluşmak dışında bir şekilde var olabilirler.

    FEMİNİST YÖNTEM
    Hem teori hem yöntemi içerir ancak tek bir teoriden ibaret değildir.
    Feminist bakış açısından, feminist olmayan çalışmaların çoğu erkeklerin sorunlarına odaklanan ve erkek bakış açısını kullanan cinsiyetçi araştırmalardır, kadınların nasıl özgürleştirileceği konularında tek bir bakış açısını paylaşmazlar
    En ayırt edici özelliği politik olmaları, geleneksel sınırı aşmaya ve toplumsal değişim yaratmaya çalışmalarıdır. Feminst araştırmaların özellikleri;
    1. Cinsiyetciliği reddeder.
    2. Cinsiyet ve güç ilişkilerini göstermeye çalışır
    3. Araştırmacının duygu ve deneyimlerini araştırma sürecine dahil eder
    4. Esnektir
    5. Duygusallığı ve bağımlılığı vurgular
    6. Eylem yönelimli araştırmalardır
    7. Feminist değer ve bakış açısına sahip olmalıdır

    POST YAPISALCILIK
    1960'larda Fransada ortaya çıkan dil merkezli disiplinler arası bir yaklaşımdır.
    Yapısalcılara göre dil birimleri arasındaki sistematik, sonlu ve sabit ilişkilerden oluşmaktadır, post yapısalcılar ise dilin içindeki karşılıklı ilişkilerin sabit ve keskin olmadığını akışkan, açık uçlu ve değişken olduğunu bu nedenle de dilin yapısalcı bir analizle çözümlenemeyeceğini öne sürerler.
    Post modernizm gibi post yapısalcılıkta aydınlanma düşüncesine karşı çıkar. Aydınlanmada ki bilgi, güç ve özgürlük ilişkisi anlayışı post yapısalcılıkta tersine çevrilir.
    Temsilcileri, Michel Foucault ve Jacgues Derrida'dır.


    POSTMODERN ARAŞTIRMA
    Postmodernizm'e göre hiçbirşey kesin değildir, hiçbirşey belirlenebilecek kadar uzun süre kalmaz
    Bilimsel anlamda bilgi yoktur, rasyonel düşünce söz konusu olabilir ama irrasyonel düşünceden daha önemli ya da daha öncelikli değildir. Özellikleri;
    a. İdeolojileri, örgütlü inanç sistemlerini ve sosyal teoriyi reddeder.
    b. Sezgiye, hayal gücüne, deneyim ve duyguya güvenir.
    c. Anlamsızlık ve kötümserlik merkezidir.
    d. Özneldir, görececidir, parçalanmışlık, kaos ve karmaşıklılığı varsayar
    e. Bulunduğumuz zaman ve mekanı esas alır, geçmişi reddeder.
    f. Nedensellik ilişkilerinin kurulamayacağını savunur
    g. Araştırmaların gerçekte neler olup bittiğini asla doğru birşekilde temsil edemeyeceğini varsayar.



    alıntı
#21.09.2010 11:51 0 0 0