Allâh Gönlü Kırıklarla Beraberdir

Son güncelleme: 25.09.2010 10:45
  • "Allâh, gönlü kırıklarla beraberdir."

    Hadîs-i şerîfte buyurulur:

    "Mûsâ -aleyhisselâm- Cenâb-ı Hakk'a bir ilticâsında:

    "- Yâ Rab! Seni nerede arayayım?" dedi.

    Allâh Teâlâ buyurdu ki:

    "- Beni, kalbi kırıkların yanında ara."" (Ebû Nuaym, Hilye, II, 364) Hazret-i

    Mevlânâ'nın naklettiği şu hikâye, bu gerçeği ne kadar güzel yansıtır:

    Bir gemide bir derviş vardı. Yükü ve eşyası yoktu. İyi huylarından, mertlik ve

    insanlıktan bir yastığa dayanmıştı. Gemi suların üzerinde akıp giderken bir ara

    gemide bir kese altın kayboldu. Derviş ise o sırada uyumuştu. Herkesi aradılar,

    bulamadılar; biri de o dervişi gösterdi. Ve:

    "- Şu uyuyan fakiri arayalım." dedi.

    Para sahibi, derdinden dolayı yok yere onu uyandırdı. O mâsum dervişe itham

    dolu bakışlarla:

    "- Bu gemide bir kese altın kayboldu. Herkesi aradık; bulamadık. Sıra sende!

    Hırkanı çıkar, soyun da, halkın şüphesi kalmasın." dedi.

    Derviş:

    "Ya Rabbî! Mâsum kulunu suçlu buluyorlar, hâlimi sana arzediyorum!" diye

    Hakk'a iltica etti.

    Gemidekiler dervişin gönlünü kırıcı davranmışlardı. O temiz gönlün sahibi, yâni

    Hak Teâlâ ise, onun kırılmasına râzı olmadığından balıklara emretti ve o anda

    denizin her tarafından sayısız balık başını çıkardı. Her birinin ağzında çok

    kıymetli iri bir inci vardı. Her birinin ağzında bir inci vardı ama ne inci... O

    incilerden her biri bir memleket geliri değerinde idi. Allâh tarafından

    lutfediliyordu. Kimsenin o incilerde hakkı yoktu.

    Derviş balıkların ağzından birkaç inci alıp geminin ortasına attı. Kendisi de

    sıçrayıp havada iskemleye oturur gibi oturdu. Padişahların tahtlarına

    oturdukları gibi bağdaş kurmuş, havada duruyordu. Gemi de onun önünde

    gitmede idi. Gemidekilere seslenerek dedi ki:

    "Haydi gidin; gemi sizin olsun Hak benim olsun! O, ne beni hırsızlıkla suçlar, ne

    de beni kusurlarımı açığa vuran birisinin eline bırakır."

    Gemide bulunanlar:

    "- Ey ulu kul! Sana bu yüce makamı ne yüzden verdiler?" diye seslendiler.

    Derviş:

    "Mânâ sultanlarına saygı gösterdiğim için verdiler. Yoksullara karşı da hiç kötü

    zanna kapılmadım. O latîf ve nefesi hoş yoksullar yok mu; "Abese" Sûresi onları

    yüceltmek için geldi. Onların yoksulluğu dünyalık için veya dünyaya sarılmak

    için değildir. Onların dünyada Hak'tan başka hiç bir şeyi olmadığından, onlar

    yoksulluğu benimsemişlerdir." dedi.


    Bu kıssadan hisseyi Hazret-i Mevlânâ şöyle ifade buyurur:

    "İnsanı inciten kişinin, Allâh'ı incittiğinden haberi yoktur. O bilmiyor ki bu küpün

    suyu, Hak ırmağının suyu ile birleşmiştir."
    ____________

    ALINTI
#25.09.2010 10:41 0 0 0
  • tşk arkadaşımk faydalı bi konu
    unutulmaması gereken ise..haksızlıga ugruyan veya öyle oldugunu düşünen
    mazlumların duası kabul olması muhtemel dualardandır,gerek beddua gerekse iyi niyet
#25.09.2010 10:45 0 0 0