Endüstri Sosyolojisi

Son güncelleme: 29.09.2010 13:29
  • Endüstri Devrimi Sonuçları - Endüstrinin Tarihi Süreci18. yüzyıl İngiltere'nin sosyal yapısında yeni ve çok köklü gelişmelere yol açmıştır. Özellikle bu yüzyılın ikinci yarısında, İngiliz toplumu o güne kadar hiçbir ülkede görülmemiş genişlikte sarsıntılar ve değişiklikler geçirmiştir.

    Bu dönemde, ekonomik hayatta ortaya çıkan büyük değişmelerin sonucu olarak, İngiltere'deki sosyal gruplar kaynaşıp çalkalanmış ve bu sarsıntılar durulup toplum az çok dinginliğe ulaştığı zaman, İngiltere halkının birbirinden kesinlikle farklı sınıflara ve mesleklere ayrılmış olduğu görülmüştür.

    Burada söz konusu olan yeni değişmeler gerek ortaya koydukları toplumsal ilişkilerin eskilerden köklü bir biçimde farklı olması, gerekse kısa sayılabilecek bir süre içinde yaşanmış olmaları yüzünden bir devrim niteliğindedir. Kendisini ortaya çıkaran ana neden endüstrideki yenilikler olduğundan, bu devrime Endüstri Devrimi adı verilmektedir.

    Endüstri Devrimi sürecinde, endüstride ve üretim yöntemlerinde yapılmış olan yeni icatlar ekonomik hayatın çok hızlı bir biçimde gelişmesine ve değişmesine yol açmıştır. Bu gelişme ve değişmeler karşısında sosyal hayat da etkilenmiş ve yepyeni bir biçim almıştır.

    Toplum yaşamındaki her büyük dönüşüm ekonomik, teknik, sosyal çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkar. Ancak, bu nedenlerin her olayda açık seçik olarak ortaya konulabilmeleri kolay değildir. Endüstri Devrimi konusunda ise bunlar arasındaki karşılıklı ilişki ve bağlantılar oldukça açıklıkla görülebilmektedir.sosyoloji

    İngiltere'de başlayan ve gelişen bir olay olmakla birlikte. Endüstri Devriminin önemi İngiltere'yi çok aşmıştır. Bu devrimi izleyen olaylar, bunun bütün dünya üzerinde geniş etkiler yaratan bir gelişme olduğunu gösterir. Bu bakımdan, Endüstri Devrimi, çağdaşı 1789 Fransız Devrimi gibi, dünya tarihinde iz bırakan ve etkileri günümüze kadar gelen bir gelişme olarak değerlendirilmelidir.

    Endüstri Devrimini incelemeye geçmeden önce, bu terim üzerinde yapılan tartışmalara kısaca değinmek yerinde olur.

    Bazı yazarlar, Endüstri Devrimi'nin terim olarak yetersiz, giderek, sakıncalı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu yazarlara göre, eski çağlardan beri, kesintisiz bir çizgi üzerinde gelişe gelen ekonomik yaşamda hiçbir zaman ani bir değişiklik ortaya çıkamaz. Öyleyse, ekonomik alanda bir "devrim"den söz edilmesi yerinde değildir.

    Ancak, Endüstri Devrimi terimini benimseyen yazarların, bu devrimi, kendisinden önceki ekonomik ve sosyal gelişmelerden tamamen bağımsız olarak, birdenbire ortaya çıkmış bir olay biçiminde görmediklerini unutmamak gerekir.

    16. ve 17. yüzyıllarda kimya, astronomi gibi bilimlerin gelişmesi, denizcilerin yeni ülkeler keşfetmeleri ve yeni deniz ulaşım yollarının açılması, hiç şüphesiz, Endüstri Devrimini hazırlayan olaylardır. 17. yüzyılın bilimsel çabaları olmasa, 18. yüzyılın makineleri belki de icat olunamayacaktı. Yine, dış ticaretin iki yüzyıl boyunca biriktirdiği kapital olmasa, bu icattan uygulayacak mali kaynaklar bulunamayacak, kütle halinde üretime geçilemeyecekti. Denizcilikteki büyük gelişme olmasa, yeni fabrikaların ürettiği mallar uzak pazarlara yollanıp satılamayacaktı.

    Fakat Endüstri Devrimi, tarihin belirli bir döneminde, belirli bir ülkede başlayan ve birkaç kuşağın ömrü içinde gerek dünya ekonomisi üzerinde, gerekse toplumların yapısında köklü değişiklikler meydana getiren bir olay olduğuna göre, onun "devrim" olarak nitelendirilmesinde bir sakınca yoktur.


    Bugün, Endüstri Devrimini hazırlayan ve yaratan olayları açıklayabilecek durumdayız. Kısa zamanda, birbirine paralel olarak ortaya çıkmış teknik, ekonomik ve sosyal gelişmeler objektif gerçekler olarak ortadadır. Bunlar, kendilerinden önceki dönemdeki birikmelerin bir sonucu olsalar da, getirdikleri yeni ekonomik ve sosyal düzen, dünya tarihi içinde, eski düzeni köklü bir biçimde aşan bir düzendir. Endüstri Devrimi sonrası ekonomik ve sosyal ilişkiler yeni ve ileri bir aşamanın belirtileridir,

    Bu bakımdan, bugün Endüstri Devrimi terimi üzerinde tartışmaya girişmek gereksizdir ve bu terim yaygın olarak benimsenip kullanılmaktadır. Giderek yazarlar, yalnız Endüstri Devrimi terimi kullanmakla kalmayıp, bu olayın çeşitli yönlerini Ulaştırma Devrimi, Pamuk Devrimi gibi terimlerle ifade ediyorlar.


    Endüstri Devrimine Yol Açan Teknik GelişmelerEndüstri Devrimi öncesi İngiltere'si bir tarım ülkesiydi. Çağının diğer ülkelerine göre imalatçılık alanında bir hayli ileri olmakla birlikte, ekonomik yaşamında tarım yine de geniş ölçüde ağır basıyordu.

    Nüfusunun büyük çoğunluğu tarımla uğraşıyor ve köylerde yaşıyordu. Kalabalık şehirler henüz çıkmamıştı. Sosyal ve siyasal sistemin, siyasi iktidarın ve nüfuzun temelini toprak oluşturuyordu.

    Gerçekten, o zamanlar imalatçılık alanına egemen olan küçük birimlerin sahipleri de, bir yandan kendi işleriyle uğraşırken, bir yandan da ellerinde bulunan küçük tarlalarında çalışıyorlardı.

    Kapitalist işverenler sınıfı henüz "çocukluk çağında" idi. Birkaç büyük fabrika görülmekle birlikte, imalatçılık genel olarak çiftçilikle imalatçılığı bir arada yürüten küçük, bağımsız ustaların elindeydi. Bu ustalar bir iki kalfa ve çırak çalıştırıyorlardı ve usta ile çalıştırdığı adamlar arasında büyük bir (sosyal farklılaşma) görülmüyordu. Bu, az hareketli ve sakin düzende, genel olarak, usta ile kalfa ve çıraklar arasındaki ilişkiler sıcak bir yakınlığa dayanıyordu.

    Daha sonraları Endüstri Devriminin hareket noktası olarak ortaya çıkacak olan dokumacılık, bu dönemde, elle işletilen ilkel makinelerle yapılıyordu. Bu işte, genel olarak bütün aile üyeleri elbirliği ile çalışırlardı. İşçilerin karıları ve kızları ipliği eğirir, onlar da bu iplikleri ya kendileri dokur, ya da bir dokumacıya satarlardı.

    Bu dokumacı ailelerin çoğu bir şehre yakın yerlerde yaşıyor ve geçinmelerine yetecek kadar para kazanıyorlardı. Yerel pazardan gelen talep, nüfusun sürekli olarak artmasıyla genişliyor ve tam istihdam gerçekleşiyordu, işçiler köylerde birbirlerinden uzak, tecrit edilmiş durumda yaşadıkları için, bunlar arasında rekabet görülmezdi. Bu dokumacılar para biriktirip, boş zamanlarında çalışmak üzere tarlalar kiralayabiliyorlardı. Dokumacı, tezgâhı başında çalışacağı saatleri kendisi ayarlıyor, yaptığı kumaş ve iplikleri ayağına gelen seyyar satıcılara satarak, ihtiyaçlarını karşılayacak kadar kazanç sağlıyordu.sosyolojik.wordpress.com

    Dokumacıların bazıları, işleyecekleri hammaddeyi kumaş tacirlerinden alıp, onlar için kumaş yapıyorlardı. Bu bakımdan, bunların "ücretli" işçilerden pek farklı olmadıkları ileri sürülmüştür. Fakat bu dokumacıların, hiç olmazsa ismen, bağımsız zanaatkâr durumunda bulundukları ve kendi evlerinde çalıştıkları da bir gerçektir.

    Bunlar sakin ve rahat bir hayat sürüyorlardı. Yaşama düzeyleri Endüstri Devrimi dönemindeki işçilerinkinden yüksekti. Bahçelerinde ve tarlalarında açık havada çalışmaya fırsat bulabildikleri için sağlık durumları da iyiydi.

    Kendilerinin de küçük tarlaları olduğundan, kaderleri köylülerle birleşiyordu. "squire"i, yani bölgenin en önemli toprak sahibini, doğal egemen olarak kabul ederler, uyuşmazlıklarının çözümü için ona başvururlardı.

    Toplumun daha varlıklı katlarıyla yan yana, barış içinde yaşayan bu insanlar, Endüstri Devrimi ortaya çıkıncaya kadar, kendilerinin dışındaki dünyadan habersiz bir hayat sürmüşlerdir.

    Ancak, bu basit hayat, ortaya çıkan bir dizi değişiklik sonucunda silinip gitmiştir. Bu değişikliklerin en önemlisi de 18. yüzyılda başlayan ve olağanüstü bir hızla birbirini kovalayan büyük mekanik icatlardır.

    Endüstri Devrimi öncesinin, Ortaçağdan gelme düzeni içinde devlet,üretimi, ticareti ve dağılımı hayli sıkı bir biçimde düzenlemekteydi. Büyük Britanya'da serbest iç ticaret kurulmuştu, ama dış ülkelerle ve sömürgelerle ticaret engellenmiş ve bu alanda serbest teşebbüs sınırlanmıştı.

    Fakat Kristof Kolomb ve Vasco da Gama'nın coğrafi keşifleri, 17. ve 18. yüzyıllarda, denizaşırı ticarette önemli gelişmelere yol açmış ve bu gelişmeler tarımın öneminin azalması yerini endüstriye bırakması sonucunu doğurmuştur.

    Denizaşırı ticaretin gelişmesi, Avrupa'da üretilen mallara talebi arttırmıştır. Böylece, gittikçe artan mal taleplerinde bulunan yeni ve geniş bir dünya pazarı ortaya çıkmıştır. Bunun sonucu olarak, birbiri ardından her endüstri alanında, yeni üretim metotları ve yeni örgütlenme biçimleri geliştirilmiştir. Örneğin, Hintlilerin giydikleri pamuklu kumaşlar gibi basit, kolaylıkla standardize edilebilen ve makineyle imal edilmeye elverişli mallar için talebin artması, bu kumaşları yapacak endüstriyi harekete geçirmiştir. Bu durum, Endüstri Devriminin en belirgin özelliğini, yani makineyle üretim metotlarındaki hızlı gelişimi ortaya çıkarmıştır, İmalatçılıkta daha önceleri de makine kullanıldığı olmuştu, fakat bu ayrıksı bir durumdu. Oysa Endüstri Devrimi, makineyle üretimi yaygın ve olağan üretim biçimi durumuna getirmiştir.

    Endüstrinin makineleşmesi ile (buhar gücünün makineye uygulanması arasında yakın bir ilişki vardır. Makinelerin daha önceleri geliştirilememesinin ana nedeni, yeterli bir enerji kaynağının bulunamayışıydı. Rüzgâr "kaprisli" bir enerji kaynağıdır. Suya da her zaman güvenilemez; yazın kurur, kışın donar. Üstelik su olsun, rüzgâr olsun, yerel koşullara sıkı sıkıya bağlıdır. Su ve rüzgâr, makinenin ayağına götürülemez; makine bunların ayağına götürülmelidir. Oysa buharda bu sınırlamalar söz konusu değildir. Buhar tamamıyla insanın kontrolü altında elde edilip kullanılabilir.

    Endüstri Devrimi ile birlikte, birçok endüstri kolunda büyük gelişmeler başlamıştır. Fakat bu gelişmelerin en tipik bir biçimde görülebildiği alan, pamuklu dokuma endüstrisidir. Bu kolda Endüstri Devriminin özellikleri çok geniş ve belirgin bir biçimde göze çarpmaktadır.

    Endüstri Devrimini anlatan yazarlar, bu devrim içinde pamuklu dokuma endüstrisinin gelişmesine özel bir önem vermekte birleşiyorlar. Endüstri Devriminin, ilk önce, dokumacılıkta uygulanan yeni metotlarla kendini gösterdiğini söylemek yerinde olur.

    18. yüzyıla gelininceye kadar, pamuklu imalatı Doğu ülkelerinde yapılıyor, pamuklular en çok tropik bölgelerde giyiliyordu. Endüstri Devrimi ile bu, bir Batı endüstrisi durumuna geldi ve Avrupalılar da geniş Ölçüde pamuklu giyinmeye başladılar. Öte yandan, Batı endüstrisinin yaptığı bu mallar Doğu'ya da büyük miktarda yollanmaya başlandı. Eskiden sıcak iklim yüzünden Avrupa'da yapılan kumaşlara kapalı olan Hindistan pazarı da yeni makinelerle yapılmış ince kumaşlar sayesinde İngiltere için geniş bir satış alam durumuna geldi.

    Pamuklu dokuma endüstrisinde, Endüstri Devrimini hazırlayan ilk icat, John Kay adlı mucidin "uçan mekik"idir (flying shuttte). 1733′te yapılan bu icatla, dokumacı, mekiği eliyle hareket ettirmek zorunluluğundan kurtulmuş ve bir tek işçinin geniş bir tezgâhı işletebilmesi olanaklı hale gelmiştir.

    O zamana kadar, tekstil endüstrisinde iplik eğirme işlemi, dokuma işleminden daha yavaş yürümekteydi. Yapılan bu yeni icatla, dokuma işleminin hızı ile iplik eğirme işleminin hızı arasındaki fark daha da açılmıştır. 1760 sıralarında uçan mekik yaygın bir biçimde kullanılmaya başlanmış ve dokumacılar, eğiricilerin hazırlayabildiklerinden daha çok iplik istemeye başlamışlardır.

    Bu durum yeni bir iplik eğirme makinesi ihtiyacını doğurmuştu. Bu ihtiyaç, l770′te yapılan iki icatla karşılandı.. Bunlar, James Hargreaves'in yaptığı eğirme makinesi (spinning jenny) ile Richard Ârkwright'ın yaptığı su tezgâhı'dır (water frame).

    Eskiden eğirme makinesi olarak kullanılan tekerleklerde sadece bir iğ olmasına karşılık, Hargreaves'in makinesinde 8, 16 ve daha sonraları 100 iğ vardı ve bunu bir tek işçi çalıştırabiliyordu. Bunun sonucu olarak, eskiden olduğundan çok daha fazla iplik üretilmeye başlandı. Daha önceleri, yeteri kadar iplik üretilemediği için, dokumacılar sık sık boş oturmak zorunda kalırlardı. Şimdi ise durum değişmiş ve ortaya dokumacıların ihtiyacından çok daha fazla iplik çıkmıştı. Dokumacı sayısı yetmemeye başlamış ve bunların kazançları da artmıştı.

    Dokumacılar bu işten daha fazla kazanç sağladıklarından, tarlalarında çalışmayı yavaş yavaş bırakmaya başladılar ve kendilerini tamamıyla endüstriye verdiler.

    Yeni makinelerin işletilmesi daha fazla fizik güç gerektirdiğinden, erkekler kadınların yerini almaya başladı, işçiler kendilerini tamamıyla dokumacılığa verebilmek için tarlalarını satışa çıkardılar. Bu tarlalar yeni bir zengin çiftçiler sınıfının eline geçti. Böylece, yeni makinelerin ortaya çıkması, tarım düzenini de etkilemiş oluyordu.

    Bu yeni zengin çiftçi sınıf, geniş topraklar üzerinde tarım yapıyor, işlenmemiş toprakları tarla haline getiriyor, yeni yöntemler uygulayarak toprağın verimini arttırıyordu. Bunlar elde ettikleri ürünleri küçük çiftçilerden daha ucuza satabiliyorlardı.

    Bu durumda küçük çiftçiler artık tarlalarına bağlı olarak yaşayamaz oldular ve kendi küçük topraklarım ve bahçelerini ister istemez elden çıkarmak zorunda kaldılar. Bunlar artık günlük emeklerinin kıt geliriyle geçinmek durumuna girmişlerdi.

    Öte yandan, yeni makinelerin etkisiyle pamuklu dokuma endüstrisi 18. yüzyılın son yirmi yılı içinde gittikçe artan bir hızla gelişmekteydi Edmund Cartwright adlı amatör bir mucit, James Watt'm 1769′da patentini almış olduğu buhar makinesini dokumacılığa uygulayan bir makine yapmayı 1785′te başardı.1 Başlangıçta yetersiz olan bu makine sonradan yapılan yeniliklerle geliştirildi ve sonunda, önce eğirme, sonra da dokuma işlemi tamamıyla bir fabrika işi durumuna girdi.

    Bu endüstri, özellikle Lancashire bölgesinde yayılıyordu. Yani makineler burada en geniş bir biçimde kullanılıyordu, yeni endüstri şehirleri kurulup genişliyor ve fabrikatörler kısa zamanda büyük servetler kazanıyorlardı. Clyde nehri boyunca, Lancashire ve Lanark'ta, su gücüyle işleyen büyük dokuma fabrikaları kurulmuştu.

    Yeni üretim metotları endüstrinin diğer kollarında da uygulanıyordu. Fakat bu kollarda, yeniliklerin karşısına eskiden kalma üretim ilişkileri ve ön yargılar çıkmaktaydı. Oysa pamuk endüstrisi, gelenekleri fazla olmayan yeni bir endüstri koluydu. Bu yüzden, yeni metotlar bu endüstriyi kısa zamanda ve

    1 Thomas Newcomen'in yaptığı buhar makinesi, 1712′den beri maden ocaklarında suların dışarı pompalanması için kullanılıyordu. Fakat bu ilkel bir makineydi. Watt buhar makinesini ekonomik ve kullanışlı bir hale getirmiş, buhar gücüyle çarkları döndürecek hareketi elde etmeyi başarmıştır.

    tamamıyla fethetti denilebilir. Ayrıca, pamuklu mallar ucuz ve kütle halinde üretime elverişliydi. Bunlar o zamana kadar İngiltere'nin başlıca ihraç malı olan yünlülerin yerini almaya başladı. Az da olsa, pamuklu dokuma endüstrisinde gelişmenin önüne bazı engeller çıkmıştır. Eğirme makineleri hiçbir direnmeyle karşılaşmamışsa da, dokuma makinelerinin karşısına örgütlü bir direnme çıkmıştır. Bunun nedeni, Endüstri Devrimi öncesinde eğiricilerin genellikle kadın ve çocuklardan meydana gelen dağınık işçiler olmasına karşılık, dokumacılığın birlikler kurmuş, usta erkekler tarafından yapılmasıdır. Bunlar ellerinden geçim kaynaklarını alacak olan yeni makinelere şiddetle karşı durmuşlar, fakat sonunda yenilikler karşısında yenilmekten kurtulamamışlardır.

    Enerji kaynağı olarak suyun yerini buharın alması, daha geniş üretim birimlerinin ortaya çıkmasını ve teksif edilmiş üretimi sağladı. Böylece artık fabrikaların şehirlerden uzak, su kaynaklarının yanında kurulması zorunluluğu ortadan kalktı. Artık işçilerin uzak fabrikalara nakledilmesi gerekmiyor, bunlar şehirlerde kurulan fabrikalarda toplanıyorlardı. İngiltere tarihinin bu dönemine ait istatistikler, endüstrideki hızlı gelişmeyi ortaya koymaktadır. Örneğin, İngiltere'ye ithal olunan ham pamuk miktarı 1776 ile 1780 arasında yılda ortalama 6,5 milyon pound (yaklaşık 3 milyon ton) iken, 1790′da 31,5 milyon pound'a, yaklaşık 14,5 tona yükselmiş ve 10 yıl sonra da iki misline çıkmıştır, İhraç olunan pamuklu malların değeri 1780′de 335 bin sterlin iken, 1790′da 1 milyon 662 bin sterline çıkmıştır.2 Pamuklu dokuma endüstrisindeki hızlı gelişmeleri diğer tekstil kollarındaki gelişmeler izlemiştir. Dantelacılık, kumaş boyacılığı, basmacılık gibi kollarda önemli yenilikler yapılmıştır. Öte yandan, buharın enerji kaynağı olarak kullanılması, İngiltere'nin geniş kömür yataklarının büyük önem kazanmasına yol açmıştır.3 Kömür, ayrıca, yeni makinelerin yapımı nedeniyle, gelişen demir endüstrisi için de önemli bir maddeydi. Ham demiri eritmekte yüzyıllardır mangal kömürü kullanılıyordu.

    2 Margaret Cole, Robert Owen ofNew Lanark, Londra, 1953, s. 16.

    3 18. yüzyıla kadar kömür sadece evlerin ısıtılmasında kullanılıyordu. 18. yüzyılın başında çıkarılan kömür miktarı 3 milyon ton iken, 19. yüzyılın başında bu rakam 10 milyon tona varmıştı.

    Fakat tam İngiliz endüstrisinin demir talebinin arttığı sıralarda bu kolda bir bunalım başlamıştı. Çünkü kömürü elde etmek için kullanılan odun, ormanların azalması yüzünden kıtlaşmış ve pahalılaşmıştı. Öte yandan, devlet de, o zamanın koşullarına göre, savaşlarda bir "tahta duvar" olarak İngiltere'nin savunması bakımından önem taşıyan ormanların kesilmesine yasaklar koyuyordu. İngiliz demir endüstrisi Derby adlı bir demirci ustasının 1709 sıralarında yaptığı bir buluş sayesinde buhrandan kurtuldu. Bu buluşun uygulanmasıyla, maden kömürü kok haline getirilip ham demiri eritmekte kullanılmaya başlandı. Başlangıçta pek çabuk yayılmamakla birlikte, bu buluş İngiliz demir endüstrisine yeni bir canlılık kazandırdı.

    Endüstri Devrimine koşut olarak ulaştırma alanında da bir devrim yapılıyordu. Endüstri Devrimi, ulaşım yolları ve araçlarında ortaya çıkan bu devrimin hem nedeni, hem de sonucu olarak görülmektedir.

    18. yüzyılın başına kadar ekonomik yaşamın temeli Ortaçağdakinden pek farklı değildi. Köy kendine yeterli bir ekonomik birim olarak yaşıyordu ve bölgeler arasında ticaret ve temas pek azdı. Ticaret, mallarını (at sırtında) taşıyan gezginci tacirler eliyle yürütülüyordu. Şehirler arası yollar son derece bozuk ve arabayla yapılan ulaştırma için elverişsizdi. Ağır yükler ancak deniz ve nehir yoluyla taşınabiliyordu.

    Yolların onarımı görevi, küçük yerel yönetimlere verilmişti. Fakat bunlar bu işi ihmal ediyorlardı. Özellikle çiftçiler gelişen bir ulaştırma sistemine karşı durmaktaydılar. Bunlar geniş bir ulaşım sisteminin, uzak pazarlarla rekabete girişmek sonucunu doğurmasından korkuyorlardı.

    18. yüzyıla ulaşıldığında, yolların geliştirilmesi işi özel şirketlere bırakılmaya başlandı. Bu şirketler, Parlamentonun verdiği yetkiyle, yeni yollar yapıp eskilerini onarıyor ve karşılığında, bunları kullananlardan geçiş parası alıyorlardı. Şirketlere kâr sağlayan bu sistemin sonucunda, İngiltere, o zamana göre çok ileri sayılan bir yol şebekesine kavuşmuştur. Parlamento 1700 ile 1750 yıllan arasında 400,1751 ile 1790 yılları arasında da 1600 yol yapma ve karşılığında geçiş ücreti alma yetkisi vermiştir.

    Öte yandan, yapılan yeni kanallarla nehir yolu ulaşımı da geliştirilmiştir. 18. yüzyılın ikinci yarısında geniş ölçüde girişilen kanal yapımı faaliyeti sonucunda, büyük endüstri şehirlerinin çoğu geniş bir kanal şebekesiyle birbirine bağlanmıştır.sosyolojik.

    Yolların ve kanalların gelişmesi yalnızca ülke içinde ticaretin genişleyip hızlanması sonucunu doğurmakla kalmamış, denizaşırı ticareti de etkilemiştir. Ulaşım alanındaki her gelişme, pazarların genişlemesine, mal mübadelesinin hızlanmasına ve denizaşırı ilişkilerin artmasına yol açmıştır. Asya, Amerika ve Afrika'nın uzak pazarları, denizyollarıyla birbirine bağlanmış, İngiliz limanlan dünyanın her yanına gidip gelen ticaret gemilerinin merkezi durumuna gelmiştir.

    Tarihçi George Macaulay Trevelyan'ın deyişiyle, bu dönem 'Liverpool'dan kalkan 'köle gemileri'nin Lancashire'da üretilen pamuklu malları Afrika'ya götürüp, bunların karşılığında zenci köleler yüklediği ve Amerika'ya taşıdığı bu kölelere karşılık olarak aldığı ham pamuk, tütün ve şekerle geri döndüğü" dönemdir.



    alıntı
#29.09.2010 13:29 0 0 0