Aşkın Halleri

Son güncelleme: 05.10.2010 14:53
  • Aşkın Halleri Öyküsü - Erol Balcı - Aşkın Halleri Hikayesi - Hikayeler
    Akıp giden akşamdan sökülüp alınmış bir zaman ve unutulmuş bir masaldır geriye kalan. Aşkın, tüm halleridir yaşanan...

    Geceleri, gündelik yaşamın dışında soluklanacağım bir ev yaparım kendime.Küçücük bir ev ve tek odalı . Duvarları aşkın renginde, kapısı yeşil, penceresi mavi; çatısında gökkuşağının tüm renkleri.

    İçinde minik zeytin dalları. Mutlaka kekik kokuları sinmiş olmalı bir köşeye.Diğer köşede ıhlamur ağacı.Yerlerde solmamış papatyalar. Ortasında bir karanfil. Bir minik kedi, bir de kanarya hani.Kitaplarım, şarabım ve sazım. İçinde çağlayan ırmağım. Duvarlara sinmiş anılarım.

    Bir anın fotoğrafını çekebilir mi insan sözcüklerle.Ya da sözcüklerle; anları geleceğe taşıyabilir, zamanı resimleştirebilir mi sizce.

    Fotoğraf sanatı taşır ya geleceğe anıları . Objektifin camına düşence ölümsüzleşir ya her şey hani. Umutlar, güzellikler taşınır ya geleceğe soluksuz. Şiirselleşir ya her şey zamanla.Bazan bir sevgilinin bakışlarında durur ya zaman. Duyguların objektifine düşmeye görsün an.Aşkın ''yalın'' halidir yaşanan.

    Vakit gece yarısı olunca sessizce basarım ziline evimin. Gündüz hallerimden sıyrılmış, bir başka ben karşılar orda beni. Kısa bir gülümseme anıdır şimdi yaşanan. Hal hatır sormalar ayaküzeri. Birbirini anlayan iki beden.Ve sessizce bir veda anı. Kaplumbağa misali çekilirim kabuğuma. Ruhum kuytulardadır şimdi.

    Aklın dışına taşmalı insan geceleri.Yürek özgürleşmeli böyle anlarda. Herkesin kumdan hayalleri olmalı dostlar. Kumdan hayalleri. Gün ışığı ile varsın yıkılsın ne çıkar... Yaşanacak güzel bir geceye, verilebilecek ne çok şeyler var... Aşkın 'i' halidir yaşanan geceleri...

    Anı yazmak; ölümün elinden bir şeyler kurtarmak olmalı. Yazılırken, an yaşanıyor çünkü. Zamanın azgın dişlerinin arasından çekilip alınır güzellikler ve zamana dur der insan böyle anlarda. Vahşi bir hayvanın ağzından, bir canlıyı kurtarmak gibidir yazmak. Eller kan revan içinde, yürekler paramparça olabilir. Varsın olsun ne çıkar.An taşınır ya geleceğe böylece.Aşkın'' e'' halindedir zaman...

    Güneş,bir görünüp bir kayboluyor. Naz ediyor bulutlara. Ağaçlar, nazlı nazlı, bazen da sert esen rüzgârla birlik olup, alkış tutuyor güneş ile bulutların dansına.

    Gün çevirmiş yüzünü akşama. Külrengi bir burukluk çökmek üzere şehrin üstüne.Güneş, gün içinde kalan son kırıntılarını parkta oturan insanın üzerine boca etmekte , cünkü yaşayan, anın tadını çıkaran bir tek o var sahnede.

    Yükseklerde düşüyor yağmur yeryüzüne. Yaldızı ışığın ardına gizlenmiş. Kıvrım kıvrım akarak düşüyor toprağa. Vuslat başladı işte.Toprak sarıp sarmalıyor yağmuru delicesine. Ne de hızlı akıyor böyle anlarda zaman. Hasret bile yudum yudum içilirken, hızla akıp gidiyor an. Her mevsim taze kalıyor zaman. Aşkın 'den' halidir yaşanan.

    En uzun geceye mevsim ne çok oyunlar sığdırıyor.Güneş, bulutlar, yağmur ve rüzgâr, büyüleyici dansın eşliğinde doyasıya yaşıyorlar günü.Toprak doyasıya çekiyor yağmuru içine. Yeni bir yılın yaklaştığı fısıldanıyor kulaklara.Kim bilir neler sığdırdık uzun geceler. Unutulmaz sevgililer. Ayrılıklar ve yitip gidenler. Geleceğe taşınan umutlar. Umutlarımız soluksuzca geleceğin kollarına kaç kez yaslandı kim bilir...

    İnsan kalabalıkları sarmış her yeri.. Yıllara inat göklere ayakta duran bir ağacın altındayım imdi.Tam karşısına oturuyorum adamın. Uzunca bir pardösü var sırtında. Kahverengi rengi siyaha çalmış sanki. Pantolonu ve üzerinde kirden görünmeyen kazağı delik deşik adeta. Dağınık saçlar... Günlerdir yıkanmamış belli. Kirli sakalların arasına gizlenmiş, çizgileri kıvrımlaşmış hatlar. Kalınca bir burun ve mutlu bakan iki göz var. Kocaman iki el ve çıplak ayaklar.

    Siyah beyaz bir heykele yaslanmış adam. Belli ki o da terk edilmiş yıllardır. Yıllara dayanamamış, yer yer renk değiştirmiş, beyaza çalan kırıklar göze çalmakta.Ellerinin biri göğsünün üzerinde, diğeri adama uzanmakta. Avuçlarında bir karanfil saklamakta. Yüzü adama dönük. İki adet mum alevi eşlik ediyor geceye ve aşka hazırlanan iki sevgilinin serenadı başlamakta.

    Soğuk bir heykele can veriyor elleriyle adam.Önce saçlarını okşuyor özenle. Hafif hafif hareketlerle gözlerinde geziniyor bir süre. Göğüslerde şimdi elleri. Yavaş yavaş kalçasına uzanıyor. Dudaklarında dolaşıyor bir süre ve eğilip öpüyor dudağından heykelin. Kalıyorlar bir süre öylece .
    —Biliyorum sevgilim, istiyorsun beni...
    Ama kıyamam ki ben sana... Sen bakiresin biliyorum. Benden sana fayda olmaz ki aşkım...
    Ve ben hayretler içinde seyrediyorum bu ölümsüz anı. Yeni doğmuş bir yavruyu besleyen anaç bir canlı misali. Elleriyle besliyor heykeli. Bir türkü var dudaklarında.
    —Aşkım... Seni ben de çok seviyorum. Ben de istiyorum seni. Ama kıyamam ki ben sana. Sen bakiresin biliyorsun. Ve sakın beni aldatma olur mu...
    Orda geçip giden insanlarda, şaşkınlıklar göze çarpıyor. Durumu bilenler, gülüp geçenler var.Yer yer dalgaya alan insanlar da.

    Mumlar yanmaya devam ediyor rüzgâra inat. Bunca insan kalabalığına aldırmıyor adam. Aşkın 'çıplak' halidir yaşanan...

    Benim kendisini izlediğimden haberli. Usulca kalkıyorum yerimden, yavaş yavaş yürüyerek varıyorum yanına. Teşekkür etmek istiyorum kendisine.Gözlerini kaçırıyor. Bir sigara ve bir miktar bozuk para bırakıyorum avuçlarına. Sevgilisine taze bir karanfil almalı diyorum ve uzaklaşıyorum oradan. Kulaklarımda hala o ses var. ''Ben kıyamam ki sana sevgilim çünkü sen bakiresin.Seni seviyorum aşkım. Sakın beni aldatma''.

    Sevginin bu kadar çıplak yaşandığını unutmuştum. Teşekkür ederim sana.Heykel ve adam...

    Vakit gece yarısına yaklaşmakta. Mum alevleri rüzgâra, yağmura inat yanmakta. Dudaklarımda, en uzun gecenin yeni yıla uzanan müjdesi çınlamakta.

    Akıp giden akşamdan sökülüp alınmış bir zaman ve unutulmuş bir masaldır geriye kalan. Kumdan evlerde 'aşkın 'delilik' halidir yaşanan... Masallarınız unutulmasın...

    Erol Balcı
#05.10.2010 14:53 0 0 0