yavaş yavaş yokluğuna alışıyor gözlerim
her gün içimden bomboş gemiler yüzerken
gurbetin kucağında hasretle boğuşan sözlerin
çığ halinde üzerime yığılmasına izin veriyorum
yüreğimde sensizliğin yatıya kalışı
ve yabancı kesilen bakışlarının
gözlerimde oturuşunu seyrederken
çok uzaklarda olduğunu hatırlayıp
istemeyerek de olsa sana güle güle diyorum...
koca bir sessizliktir şimdi yalnızlık
nefes alamadığını düşünüp kendini sokağa atarken
gözüne ilişen herşey artık yabancıdır
hasret türkülerini diline dolayıp halaylar çekerken
kimsesiz taşlarında gezinirsin kaldırımların
mıknatıs gibi çekilirsin yanı başına
sana arkadaş gibi görünen yalancı yolların...
şimdi hiçliğini soyunan cümleler soğuktan d/üşüyor
içime gelip oturan seni her sabah uğurlarken
Köln'de Noel şarkıları çalınıyor
her taraf ışıklarla örtülü cıvıl cıvıl
dört gözle beklenen kar biraz erken yağmış
ve erimeye yüz tutup çamurlara bulanırken
ben Almanca öğreniyorum
sen ise sinir olacağımı bildiğin halde
inadına seyrine dalıyorsun ya futbol
ya da boks maçlarının...
say ki korkarak çıktığımız Dom'un tepesinde
Köln'ü ayaklarımızın altına alıyoruz
bir anda herşeyi ve herkesi unutup
yağmurun tepeden tırnağa ıslatmasına izin veriyoruz
hâlbuki ne sen ne de ben hiç sevmezken yağışları
ve üzerimize çevrilen intihar şüpheli kalabalığı
görür görmez bu seferde paniğe kapılıyoruz
sen "kapa gözlerini ve bizi yalnız hayal et " diyorsun
tenimize değen her yağmur damlasını birer öpücükle uğurlarken
sonra "duygusallığa soyunan çılgın aşıklar sadece" diyen
onca insanın alkış yağmuruna tutuluyoruz...
aslında seni çok seviyorum
hangi cümlede bir harf sessizliğini giyinse
içimde biriken ünsüzlere kendimi çırılçıplak edip
noktalarını armağan etmek istiyorum
beklediğim duraklarda hasretimi yolculara dağıtıp
seni kalbimden söküp atarak
artık gidiş biletini ömrümün sonuna kadar kesiyorum...