Acılar Beslermiş İnsanı

Son güncelleme: 28.11.2010 09:25
  • Acılar beslermiş insanı. Ekmek su kadar gıdasıymış meğer üzüntüler. Büyümek için lazımmış ateşlerde yanmak ve kavrulmak. Meğer gözyaşları olmazsa gülmenin değeri azalırmış. Anlaşılmazmış mutlu anların hüzünlü zamanlardan farkı. İnsan kıymet bilmek için ihtiyaç duyarmış sıkıntı ve zorluklara

    Çenemizin laf yapması kadar düşünsek, yazdığımız kadar okusak, düşünmek yerine tefekkür ederek nefsimizi hesaba çeksek ne kadar fazla sıkıntımızı çözer, gerçek dostun kim olduğunun daha iyi farkına varmış olurduk herhalde...

    Kul mahzun olmalı. Sık sık gözleri dolmalı üzüntüden..Yüzünde gözyaşı izleri oluklar açamasa da karizmasına çizik atmamalı yeri geldiğinde akan gözyaşları. Hüzün Peygamberinin ümmeti olduğunu unutmadan batan dikenler kanatsa da bedenini, çıkartırken bile yaratanına hürmeten acıtmamalı hiçbir diken sahibini. Herkes tarafından anlaşılmak istemek yerine, cümle yaratılmışa anlayış göstermeyi becerebilmeli. Beşeriyet için kemal derece bu olsa gerek

    Üzülmeli ama üzmemeli. Menzil ararken, Abdülkadiri Geylani Hazretleri gibi yolsuzlara rastladığında yol gösterecek kadar eremese de, yoldan çıkmaya da meyletmemeli. Yolun fedaisi mi yoksa haramisi mi olacağını bilemiyorsa ortada kalmak diye bir şey olmadığını, bitaraf olanların bertaraf olduklarını hatırlamalı. Her hareketiyle kime yaklaştığını, kimden uzaklaştığını gözetmeli.. Başını koyduğu davalara, peşinden gittiği insanlara, inandığı değerlere sık sık yaptığı işlemlerin doğruluğunu anlamak için sağlama yapmalı Kendini, kendisine bırakacak kadar bile güvenmemeli nefsine. Her dem uyanık olmaya çalışmalı Anın farkına varacak kadar yavaşlamalı. Vaktini zayi etmeyecek ölçüde hızlanmalı. Tüm bunları yaparken, yapabilmenin de bir lütuf olduğunu idrak etmeli Kendini aradan çıkartıp, asıl sahibine bağlayabilmeli Maksuda ulaşmak için yol bulmalı. Yolcu olmalı.

    Duyguların hücumu altında ezilirken, ağzından çıkan söze hâkimiyet kesp edecek kadar insan olmanın lüzumunun farkına varmalı. Nefsinden gelen sözlerle, kalbinden çıkıp yol bulanların ayırtına varabilmeli. Sözünü sakınarak söyleyemiyorsa, söylememenin evlalığına vakıf olacak seviyeye haiz olmalı. Hiç değilse muterif olmalı suçlarını.. Özür dileyebilmeli Hakiki tövbenin dilden ziyade amelle ispatlandığını bilerek yalancıların tövbesinden sakınmalı Tövbe-i Nasuh edemiyorum diye de günahında sebat etmemeli.. Divanına çıkıp af dileyecek yüzü olmadığı için, başı yerden kalkmayan kullardan olmamak adına büyük günün azabından kendisini sakınmalı.

    Kim bilir belki de bizi ağlatanlara ya da canımızı yakanlara borçluyuzdur sahip olduğumuz hasletlerin çoğunu. Biraz düşünsek içimizde kirlenmemiş bir yanımız, minnet duygularıyla şükranlarını sunmak isteyebilir, ruhumuzu taşıdığı merhale için zalimlere. Belki de bu nedenle kötülere de ihtiyaç vardır, tavında dövülmek ve olgunlaştırılmak için. "Kainatta her şey zıddıyla kaimdir." ne de olsa

    Bu satırlar da gözyaşlarıyla sulandı. Onlar olmasaydı derinlerde filizlenen kelimeler yol bulamazlardı gün yüzüne çıkmak için. Gönül bahçesinde açan çiçekleriniz hiç solmasın efendim

    Zahide Başak
#28.11.2010 09:25 0 0 0