Aşkın İhaneti

Son güncelleme: 17.12.2010 10:49
  • noimage

    Yirmi yıldır hiç vazgeçmediği alışkanlığıyla Üsküdar'ın kıyısındaki çay bahçesine ağır adımlarla yürüyüp, her zaman ki masasına oturdu. Oturur oturmaz da bastonunu yanındaki sandalyenin tepesine asıp elma çayı siparişini verdi. Genç garson sürekli müşterisi bu ton ton yaşlı kadına gülümseyerek başıyla siparişi onayladığını ifade etti.

    Yaşlı kadın, bakışlarını denize doğru çevirecekti ki, hemen az ötesindeki masa da oturan iki aşık genci fark etti. Muhtemelen, masada duran kitaplarına bakılırsa Tıp Fakültesinde okuyan iki öğrenci olmalıydılar. Kız minyon, düz uzun siyah saçlı oldukça sevimli bir yüze sahipti. Çocuksa uzun boylu kumral bir gençti.

    Ne de güzel şeydi şu AŞK!..

    Peki ya o? Yarım asrı devirip, tamamlamaya doğru hızla ilerleği yaşamında hiç aşık olmuş muydu?

    Sahi şu AŞK duygusu neye benziyordu? Altmış yıldır aynı yastığa baş koyduğu eşine hissettiklerine mi?

    Genç delikanlının sevgilisine sarılıp rüzgardan uçuşan saçlarını eliyle, incitmekten koktuğu mis kokulu gül yapraklarına dokunur gibi düzlemesini izledi bir süre.

    Eşinin saçlarını hiç böyle dokunmadığını anımsadı. Gerçi onların zamanı başkaydı. On beş yaşında istemeye geldiklerinde görmüştü evleneceği adamı. Öyle çok kalbi çarpmıştı ki oracıkta bayılıverecek gibi olmuştu. Bu hissettiği duygu aşk mıydı?

    Aşkın anlamını oracıkta çözüverecekmiş gibi, yaşanmışlıkların yorgun düşürdüğü gözleriyle gençlere yeniden baktı.

    Bu kez, kız sevgilisinin sımsıkı kavradığı eliyle oyunlar oynayarak hararetle bir şeyler anlatıyordu. Gözleri öyle ışıl ışıl bakıyordu ki!.. Bu bakış yaşlı kadının içinin huzurla dolmasına neden oldu?

    O da eşine bakardı hep. Gözlerinin ışıldadığı olmuş muydu acaba?

    Keşke her şeyi yeniden yaşasam diye iç geçirip, beklemekten soğumuş elma çayından bir yudum aldı.

    Sevgi güzel şeydi. Sevgiyle aşk aynı şey miydi ki, sevgi demişti. Aslında altmış yıldır aynı yastığa baş koyduğu eşi onu hiç üzmemiş hep sevmişti. Saçlarını okşamamış, özel günlerinde çiçekler almamıştı belki ama sevmişti. Hastalandığında çorbalar pişirmiş, çocuklara bakmaktan yorgun düştüğünde evin işlerine yardım etmiş, annesine gezmeye gitmek istediğinde hiç söylenmeden götürüvermişti.

    Genç kızın ışıl ışıl yanan gözlerine bir daha bakmak için başını çevirdiğinde, utandı Derin çizgilerin kırıştırdığı yüzü pembeleşti ve hemencecik başını denize doğru çevirdi. Delikanlının kızı dudaklarından öpmesini zihninde yeniden yeniden canlandırıp izledi.

    Güzel şeydi sevilmek. Adı aşk ya da değil ne fark ederdi ki!.. Önemli olan o duygu değil miydi? Biliyormuş gibi o duyguyu nasılda konuşuyordu. Utanmasa, romatizma ağrılarına inat gençlerin masasına kadar yürüyüp hissettikleri duyguyu soruverecekti.

    Tekrar başını çevirdiğinde gençlerin masası boştu. Nasılda çabuk gidivermişlerdi.

    Sonra ki günlerde yirmi yıldır alışkanlıktan geldiği çay bahçesine bu kez aşık gençleri görmek için geldiğini fark etti.

    Peki nedendi onları bu kadar çok görmek isteyişi?

    Kendini sorgulamak için yorgun bedenini her zamankinden daha yavaş ve ağır olarak tahta sandalyeye bıraktı. O gün diğer günlerden farklıydı. Bunu hissedebiliyordu. Her zamanki alışkanlığına inat elma çayı siparişini de vermedi.

    Uzun uzun deniz dalgalarının kıyıya vuruşunu izledi. Ara ara denizin rüzgarla söylediği şarkıya eşlik etmek için çok eskilerden bildiği türküyü mırıldandı. Sonra aşık gençleri görme umuduyla yavaşça başını yan masaya doğru çevirdi.

    Yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Günler sonrasında aşık gençlerin gelip aynı masa da oturduğunu görmenin rahatlığıyla elma çayını söylemek için yaşlı, yorgun ellerini garsonun görmesi için havaya kaldırdı. Yan masadaki genç ona bir şey söylemek için el kaldırdığını sanıp;

    "Bir şey mi söyledin teyze?" dedi.

    Yaşlı kadın eli havada, seslenen aşık gence uzun uzun baktı. Genç aynıydı ama yanında sarılıp saçlarını okşadığı, ara ara dudaklarına buseler kondurduğu kız aynı kız değildi.

    Bu manzara karşısında kendisi ihanete uğramış gibi gözleri doldu.

    Aşkın ihanetiydi bu!..

    Aşık gence bir şey diyecek oldu, sustu İçinde o güne kadar hiç duymadığı bir acı hissetti..

    Dünyaya veda ederken, aşka inanarak gitmek istemişti oysa! Olmadı.
#17.12.2010 10:49 0 0 0