"Efendim, Müjdecim, Kurtarıcım, Peygamberim!
Sana Uymayan Ölçü Hayat Olsa Teperim"
Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1905 tarihinde İstanbul'da doğdu. 25 Mayıs
1983 yılında 78 yaşında hakka yürüdü. 20. asır Türk şiirinin zirve
isimlerinden olan üstat lakaplı Necip Fazıl, Türk fikir tarihine de büyük
katkı sağlamıştır. İlk şiirinin çıkışından vefatına kadar geçen 60 yıl,
aynı zamanda 20. asır düşünce ve iman hayatımız bakımından çok önemli bir yere sahiptir. İlk şiirleri 1922 yılında Yeni Mecmua'da yayımlanan Necip
Fazıl, 1925 yılında ilk şiir kitabı "Örümcek Ağı"nı yayımlar. Ardından 1928
yılında "Kaldırımlar" adlı ikinci şiir kitabı çıkar. Kısa sürede büyük bir
şöhrete kavuşur. Yaşayan genç şâirlerin en büyüğü olarak görülür. Devrin ünlüedebiyatçılarından Yakup Kadri, onu bir deha olarak tanıtır. Edebiyat
tarihçisi İsmail Habib, onun his ve hayal yüksekliğine hiçbir şâirin
çıkmamış olduğu yazar. Devrin kimseyi beğenmeyen ünlü eleştirmeni Nurullah Ataç, onu yarına kalacak tek şâir olarak değerlendirir. Yaşar Nabi, ondan "bir mısraı bir millete şeref verecek şâir" diye söz eder. Şiirleri ders
kitaplarına girer ve bu arada 1932 yılında üçüncü şiir kitabı "Ben ve Ötesi"
yayımlanır.
Necip Fazıl'ın hayatında, 1934 yılı, çok önemli bir dönüm noktası olur.
Hayat tarzı değişir, şâir fildişi kulesinden çıkar, geniş halk kitleleriyle
bütünleşir. Eserlerinin sayısı hızla artar. Kendi ifadesiyle "O güne kadar
bütün eseri bir buçuk kitapçıktan ibaret mistik şâir, sadece o büyükten
aldığı feyizle seksen-doksan cilt esere doğru yürür.
"4 Şiirleri, tiyatro eserleri, araştırma ve incelemeleri, gazete ve dergi
yazılarıyla Türk edebiyatının ve Türk sosyal hayatının en renkli simalarından biri haline gelir. Artık gözü "büyük sanatkârlıktadır." Onun için sanat Allah'ı
aramaktan başka bir şey değildir. Gerisi ise çelik-çomaktan ibarettir:
"Anladım işi, sanat Allah'ı aramakmış;/Marifet bu, gerisi yalnız
çelik-çomakmış.."
Necip Fazıl, bir iman ve aksiyon adamıdır. O, aynı zamanda bir mücadele ve aşk şairidir. Özellikle sağ aydınların tamamı üzerinde büyük etki
bırakmıştır. Fikir dünyamızda onun nakışları vardır. O, İslam ile Türk'ü
aynı potada birleştirdi. Türk'e; İslam'ın iman şuuru verildiğinde başarıdan
başarıya koşacağını her defasında korkmadan, yılmadan haykırmıştır. Necip
Fazıl, yaşadığı dönemde hakkı ve hakikati söylemekten çekinmiş,
korkmamıştır.
Bir güzel ölümle 22 yıl önce dünyamızdan ayrılan Üstat Necip Fazıl
Kısakürek, yüz kadar eser bıraktı. Bütün bu eserlerinde ortaya koyduğu ve
gelişmesi için çırpındığı bir şuur, bir idrak ve bir iman heyecanı vardı. Bu
heyecanı Tür Milletinin ruh ve idrak dünyasına sundu. Necip Fazıl, Türk
Edebiyatı Vakfı ile Kültür Bakanlığı tarafından "Sultanü'ş Şuara" (Şairlerin
Sultanı) ilan edildi.
Shakespeare İngilizler için neyse, Victor Hugo Fransızlar için neyse, Goethe
Almanlar için neyse, Necip Fazıl bizim için odur. Puşkin'le Dosteyevski'nin
milletleri için yapamadıklarını, Necip Fazıl bizim için gerçekleştirmiştir.
Ona yalnızca millî gurur olarak değil, tarihî misyonumuzun ifade edicisi
olarak bakmak gerekir. Türk kültürünü şahsiyetine yaraşır biçimde dünyada
temsil edecek tek kişi olduğu gerçeği anlatılamadığı sürece, Necip Fazıl
değerlendirilmiş olmaz.
Onun bu şiirleri Anadolu insanı tarafından sevilerek okunur. Ve Türk halkı,
kendi duygularını, düşüncelerini, inançlarını, tarihini, kültürünü,
mukaddeslerini böylesine güzel bir şekilde destanlaştıran İstanbullu şâiri
hasretle kucaklar. Türk edebiyatında heceyi onun kadar başarıyla kullanan
çok az şâir yetişmiştir. Çile şâirinin en önemli vasıflarından biri de, en
olumsuz şartlar altında bile umutsuzluğa kapılmaması, daima umut dolu
olmasıdır.
Necip Fazıl, 1978'de Büyük Doğu on altıncı defa çıkarmış. Ama o artık bir
hayli ihtiyarlamıştır.
"Pırıl pırıl zekâsına, muhayyilesine, dipdiri sesine rağmen, bedeni son senelerde süratle çökmüştür." Ve koca şâire artık dünya boş, odaları loş gelmekte, gözleri müebbette, gününü beklemektedir. Gelen meleğe hoş geldin, safa geldin demeye hazırlanmaktadır. İnanan bir insan olarak onun için
"Ölüm güzel şeydir." Bu inancını ne kadar da güzel şiirleştirir: "Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber& /Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?"O da her fani gibi, 25 Mayıs 1983'te bir güzel ölümle bu dünyadan ayrıldı.
Çok sevdiği Yüce Yaratıcısına kavuştu. Şimdi doğumunun yüzüncü yılında büyük şairimizi rahmet ve şükranla yad ediyoruz.
Necip Fazıl, 1963'te başlayan konferanslarıyla Anadolu'yu bucak bucak
dolaşır. "Büyük Doğu Neslini" yetiştirmeye çalışır. Binlerce insana hitap
eder. Hep ümit doludur. Geleceğe umutla bakar. Hiç durmadan Anadolu'ya tohum saçar. Bu tohumlar bitmezse toprak utanmalıdır:
UTANSIN !
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi küheylân, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Eski çınar şimdi Noel ağacı,
Dallarda iğreti yaprak utansın!
Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!
Ey binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşmıyorsan, bayrak utansın!