ihanetin bedeli

Son güncelleme: 29.01.2011 22:06


  • noimage

    Üşüyorlardı. Çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı üşüyorlardı. Dereler buz tutmuştu. Dağlar karlarla kaplıydı.
    Dondurucu bir rüzgar esiyordu. Üşüyorlardı. Elleri, kulakları, burunları morarmıştı. Dişleri birbirine çarpıyordu. Kundaktaki bebekler uyuyuveriyorlar ve bir daha uyanmıyorlardı. İhtiyarlar sendeleyerek yerlere düşüyorlardı:

    - Bırakın uyuyalım biz de, diyorlardı.

    Biri:

    - Ateş yakalım, dedi.

    İtiraz ettiler:

    - Odunu nereden bulacaksın, bulsan da tutuşmaz, hepsi ıslak. Yakacağımız ateş kime yetecek.

    Biri:

    - Böyle felce uğramış fareler gibi ölümü bekleyemeyiz, diyordu. Toplanın, odun taşıyalım, ateş yakalım.

    Bir başkası:

    - Ben gelirim, dedi.

    Bir başkası daha:

    - Ben de, dedi.

    - Haydi hep beraber, odun bulalım, yakalım ateşi...

    Canlanır gibi oldular. Son bir enerjiyle sağa sola seyirttiler. Çocuklar, gençler, kızlar, erkekler karları eşeliyor, kökleri çıkartıyor, kırık ağaçları topluyor, odun taşıyorlardı.

    Gelen odunlar ortaya tepeleme yığılmaya başlamıştı... İçlerinden en ustası kavı çaktı. Kuru dalların en incesini tutuşturmaya başladı. Hep birlikte eğilmişler, üflüyorlardı. Küçük bir alev parladı. Bir ince dal daha koydular üstüne, bir ince dal daha... Alev azıcık büyüdü. Üflüyorlardı... Yavaş yavaş dil vermeye başladı alevler. Odunlar çıtırdıyordu. Alevler
    kollarıyla sarmaya başladı odunları... Herkesin yüzü birden gülmüştü. İhtiyarlar çömelmişler ellerini ısıtıyorlardı. Ateş adamakıllı canlanmaya başlamıştı.
    Bebekler kendilerine gelmişler, bağırıyorlardı...

    Biri:
    - Söndürmeyelim bu ateşi, diyordu. Daha odun getirelim, daha odun...

    Artık boyuna odun toplanıyordu. Gidenler kucak kucak odunlarla geliyorlar, ateşe tepeleme yığıyorlardı.

    Aralarında ekipler ayırdılar. Durmadan nöbetleşe odun taşıyacaklardı. Ateşte hep birlikte ısınacaklardı. Donmayacaklardı, ölmeyeceklerdi.

    Ama aralarında bir hain vardı. O içinden:

    - Hele gece olsun ben buradan azıcık ateş apartır bir tenhada keyfime bakarım, ne diye dağ tepe dolaşıp odun taşıyacakmışım, diyordu.

    Gece oldu. Herkes uykuya daldı. O, nöbet tutmaya gönüllü çıkmıştı:

    - Sizler uyuyun, sizin hatırınıza ben beklerim ateşi, hiç korkmayın, demişti.

    Ve herkes en derin uykusundayken, yanmamış kalın odunlarla, ateşi çalıp; bir bayırın kuytusuna kendisi için gizli bir ocak yapmıştı.

    Sabahleyin ateşin çalınmış olduğunu kimse fark etmedi. Yine herkes odun toplamaya dağıldı. Gece ateşi çalan, göze görünmeden kendi ocağının başına tüymüş,
    yan gelmişti. Ötekiler boyuna uğraşıyor savaşıyor, odun topluyorlardı. O ise onlarla alay ediyordu:

    - Enayi gibi yoruluyorlar, diyordu.

    Bir aralık doğrulur gibi oldu, kafileden bir erkekle göz göze geldi. Adam soruyordu:

    - Ne yapıyorsun burada?

    - Hişt sesini çıkarma, dedi. Deli misin, gidip odun toplayacak... Gel beraber ısınalım burada. İkisi beraber, odun toplamadan ısınmaya başladılar. Kimse fark etmesin diye, arada bir ortalıkta görünüyor, ötekileri teşvik ediyorlardı.

    - Haydi, dayanın, toplayın, hepimiz böyle kurtulacağız.

    Ve geceleri yine ateşten büyükçe parçalar çalıyorlardı.

    Birkaç gün sonra hainin yanındakilerin sayısı dörde, beşe çıkmıştı. Aralarında kıs kıs gülüyorlar, zekalarını övüyorlardı.

    Ötekiler boyuna odun taşıyor, didinip yoruluyorlardı. Ancak gizlice ateşi çalan başka hainler de çıkmaya başlamıştı. Ortadaki ateş küçülüyordu. Asıl odunları taşıyanlar ısınamaz
    olmuşlardı. Birkaç kişi meseleyi fark etti:

    - Aramızda hainler var, ateşimizi çalıyorlar, dediler. Bu söz herkesi uyaracağına, tam tersine onların da aklını çeldi. Her biri:

    - Dur ben de biraz ateş çalayım, diye düşünmeye başladı...

    Sonunda bir gece yarısı ateşi çalmak isteyenlerin arasında bir kavga başladı:

    - Bırak onu ben alacağım.

    - Sen aldığın kadar aldın, o benim...

    Kimse artık odun taşımayı düşünmüyordu. Son ateşleri de çalma yarışına girmişlerdi. Ateş iyice ufalıyor bitiyordu. Ve onlar kavga ediyorlardı:

    - Bırak onu ben alacağım...

    - Kafanı kırarım, o benim...

    Ve ateş söndü. Odun taşımadan ısınmanın yolunu ararken, hepsi birden donup öldüler.

    Hainlik etmeyip, hep birlikte çalışsalardı; şimdi daha sıcak, daha sıcak, daha sıcak yaşayacaklardı.
#28.01.2011 23:55 0 0 0
  • Teşekkürler paylaşım için

    konuyu buraya aldım..
#29.01.2011 00:05 0 0 0
  • Teşekkür ederim anlayışınıza zahmetinize...
#29.01.2011 00:10 0 0 0
  • çok eşekkürler süperdi yani harika ellerine sağlık
#29.01.2011 07:18 0 0 0
  • Ozan Bey!
    Yine çok güzel ve ders verici.
    Nerde birlik, orda dirlik demiş atalarımız.
    Elleriniz dert görmesin...

#29.01.2011 17:52 0 0 0
  • okuyan gözleriniz nura baksın değerli arkadaşlarım...
#29.01.2011 20:02 0 0 0
  • Birlikten kuvvet doğar, bencillik ve hainlik sonucu canlarından olmuşlar
    ders verici , emeğine sağlık teşekkürler ozan
#29.01.2011 20:30 0 0 0
  • Gı delimisin ne işin var bu başlıkta yetenek sizsinizi seyretmiyonmu sen ben onu seyrediyom sende seyret emiii :) teşekkür ederim canım arkadaşım duyarlılığına...
#29.01.2011 21:33 0 0 0
  • seyrediyorum tam karşımda , yetenekli kişi çıkmadı henüz
    rica ettim
#29.01.2011 21:48 0 0 0
  • Gı amcaya bak sen yaa ben düz yolda yürüyemiyom amca neler etti hakket bu yetenek ama heee..
#29.01.2011 21:50 0 0 0
  • amca antrenmanlı ,sende öğrensen yürün ozana
#29.01.2011 21:52 0 0 0
  • yaw bazen senin zeytin yağı olmadığına kanıtlar arayasım geliyo heeee hep üste çıkıyon..
#29.01.2011 21:56 0 0 0
  • yudum ayçiçek yağı yedim hafifledim , ondan olabilirmi acaba
#29.01.2011 22:06 0 0 0