Ama eğme başını yere,ben senin dikbaşlılığını sevmiştim en çok kabaran
gururunu,şimdi eğme başını öyle utanma sevmekten!
ne çıkar sevdiysen yeniden, biz bitmişiz artık !
biz iki çocuktuk büyümeye dur! Diyen ,ama ne büyüdük nede çocuk
kaldık,farzet ki bir evcilik oyunun da olmayan ana babaydık
kucağımızdaki naylondan çocuğa
Ve dağıldı şiddetli geçimsizlikten bir yuva daha,
çocuk ise kaldı işte analı babalı kimsesiz ortada
Dönüşümü yok gelip giden zamanın, zamanlar giderken birer parçada
götürmüşler içimizden,dışımızdan o yüzden eksikliğimiz
tamamlanmayan yarımlığımız
Sevmeyi becerebildiysen yeniden durma hiç! Git!
Ama giderken adam gibi sevdim de!
Eğmeden başını yere
Dur! dersem kopsun ağzım dilim,bir damla yaş düşerse kör olsun gözlerim,
ben seni sevdim!
sen de beni sevdiysen çok eskiden, hiç düşünmeden gidişini ertelemeden git!
Yalan söyleme bilirsin sevmem!
Yılanıda yalanı da!
Bahane arama sevgine eğer sevdinse!
Benim seni sevdiğim gibi , utanmadan,çekinmeden git!
Ama dönüşü olmasın bu gidişinin,
yanılmışlığın telafisi pişman bakışın olmasın gözlerime
Gizlice olursa gidişin, işte budur asıl ihanetin ,ne ihanetinin,
nede pişmanlığının hiç! affı yok! sevdiğim
Onun için söyle! eğme başını sessizce yere, mertçe!
bende sevdim! sevdim işte! nedensiz de.
İşte o vakit alnından öperim seni Eğme!
Dik tut başını adam gibi sevmek ayıp değil ki!
Üzülme sen ben acımı da !çekerim sevdamı da!
Adam gibi girdin madem kalbime adam gibi de çık git gideceksen.
Yeter ki adı ihanet olmasın gidişinin..
" Buhran, dilimin kemiğini kırdı ve yamacına sığındım efendi'lere,
yarınsız sözler söyledim makamında.
" Er'meden evliya oldum, çatmadan derdiğim dergahımda, "ben de'liğim"
suçumla aforoz edildim.
Akıbetim kendime bırakıldı.Kardeş katline vacip gitmedi;
sofuluğumun desturuyla yok saydım Fatih'in fermanını ve şimdi,
her gün öldürüyorum aslımı.
Perva vaat eden dizelerle dize gelmeyecek kadar dizginsizdim de,
şimdi, satırlayarak her bir harfimi, kendi şiirimde dizeleniyorum.
Adımın iki parçalığı, doğuştan parçalanmışlığımın kanıtıymış da,
ben, kısaca'lardan gidersem daha uzunca kalırımakıllarda ve
ön ad yoksulluğum eksilir"sanıyormuşum" sadece...
Kaç kişi adından kaybeder hayatını?
Adını söyle öyle sus!
Susmassam, sonra'mda neyi söyleyeceğim ki? 5 harflik adım, 5 ayrı dile
çevrilse bile anlatıyor önce'mi.
Adını söyle öyle sus!
Gölgelerine saklanan birer hayalet sanki insanlar...
Çelik alaşımlı plastik bedenleri yedek parça garantisiyle hiçbir namussuz geceyi
yarı yolda bırakmıyor. 'Boğuluruz' korkusundan denizi bile hayal edemeseler de,
dümen köşkünde hep onlar eğleşiyor. bir-iki bakışa ters takla atan yürek
cambazları, köşebaşlarında aç rezervuar köpekleri gibi dövüşüyor.
Gösteriler ucuzladıkça, biletler eşantiyon yerine, kalleşlik listeye ilk sıradan
girip kapalı gişe oynuyor.
İlkel sanrılar derinlemesine parselledi, mızrakların ucunda aşkın kelleleriyle
yürüyor onun bunun kafatası avcıları!
Metroseksüel Indiana Jones'lar sarmış dört yanımızı, bâkir duygular zührevi
hastalık muamelesi görüyor tutku koridorlarında.
Bağımsızlığı tanınmayan demirperde bir ülkenin pahalı başkenti insanlık...
Tam da İpek Yolu'nun ticaret beşiğini sallayan bu kent, kalabalık yalnızlıklarıyla
meşhurdur ve geçimini ihanetle sağlar kendilerine dokunmayan yılanı
koyunlarında besleyen halkı.
-ki aynı ihanet, metresidir aşkın tatminsiz ihtiras akşamları!
erken çöken yaşlılık... prematüre aşklar... antifriz katılmış kanlar...
astigmat göz dizimleri...suretsiz söz düşümleri...ketum kalp atışları...
raf ömrü dolmuş anılar... turşusu kurulmuş acılar... stepne dostluklar...
anestezik vücutlar... kendini kanıksayan kimlikler... sorumsuz yükümlülükler...
penaltı kokan insanlık soneleri...
... Nicedir yaşamak, sağdan-sola, yukarıdan aşağı sözlüye kaldırıyor
deneyimlerimi.
Son zamanlarda hayat korkutuyor, beslemiyor, solumuyor beni...
Zararın neresinden döneriz, kârımız kaç karın doyurur bilmiyorum; yine de
"kendinize gelin!", diye bağırmak istiyorum gözlerim ağlama moru,
dudaklarım kupkuru.. oysa adı yalnız halk öykülerinde geçen "kendiniz"
neresi, hiç kimse hatırlamıyor!
"Hey, yürek ressamı!
Senin hayata çizdiğin platonik resimler ancak entellektüel geometriden
sınıf geçer.
Sen biraz yazı saçmala istersen...
Boşver, insanlığı sen mi restore edeceksin?
Üzümünü sorma, yaşa gitsin!" dediler.
Yaşa gitsin dediler yaşadım gitmiyor..
seni hasretini hiç bir vefasız geceye yedirmedim
payıma beklemekmi düştü eyvallah ben beklerim
herkes işini yapsın deyilmi
ben slogan aşklara doydum artık
evet ben ölümüne severim,ölümüne yaşarım
ve sonunadek beklerim
herkes işini yapsın
senin payına gelmek düştüyse
geleceksin
herkes payına düşeni yapsın
güzel bir sayfa olmuş,katkıda bulunmak istedim sayfana
,tşk
Çekip gitmek istiyordum ardıma bakmaksızın şu ruhsuzluğuma inat
Sonbaharın hiç bitmediği yere tüm şu hüzünlerimi yanıma alarak
Ama olmadıAşkı ellerimde bitirdim son sözlerimle ve avare bakışlarla..
Önüme çıkıp durduran olmadı aşk burada diyecek
Ve sonun adı vedanın türküsü oldu tüm seslerim
Ellerimin büyük boşluğu içerisinde sen ey meftun hakikat artık sükunetinde
Ve uzayan bu sözlerin son noktasında söylenmemiş onca sözü
İşte tüm her şeyimi deruni haliyle bırakıyorum
ben slogan aşklara doydum artık
evet ben ölümüne severim,ölümüne yaşarım
ve sonunadek beklerim
herkes işini yapsın
senin payına gelmek düştüyse
geleceksin
herkes payına düşeni yapsın
ismin dudagımda iki hece
kulagım alışmış senin sesine
geleceksen evvel gel
alışmışım senin sevgine
gözlerimde bir ışık
sabahı bekliyorum
kara gecelere
denız feneri oldum
yolunu şaşıran aşıklara
sabahı bekleyen mısraları dizdim kapına
dua oldu gelmeyen sevgiliye
ismin dudagımda iki hece
kulagım alışmış senin sesine
geleceksen evvel gel
alışmışım senin sevgine
gözlerimde bir ışık
sabahı bekliyorum
kara gecelere
denız feneri oldum
yolunu şaşıran aşıklara
sabahı bekleyen mısraları dizdim kapına
dua oldu gelmeyen sevgiliye
sığınak...
Geceyi alır mısın giderken?
Yıldızları koy cebine...
Biliyorum
Üstüme hasretini örteceksin.
Ve artık beni uyku tutmayacak.
Öyleyse uykularımı da al...
Peki şu kadehi diyorum
kırp atsak.
senin mayanla tatlanan şarabı kaldırsak.
Biliyorsun ya
Sen varsan mubahtır bana sarhoş olmak.
Öyleyse günahlarımı da al...
Şehrimi de götür lütfen.
Sokaklarımın rengini yağmurumun ıslaklığını götürdüğün gibi...
Biliyorum
Özlemini hayatıma ekeceksin.
Ve artık beni koyup koyup giderken sen
Yollarıma büyüyecek çiçeklerin
Öyleyse tohumlarını da al...