Özellikle Hz. Peygamber'in hayatının her safhasını ve O'nunla ilgili bütün hususiyetleri konu edinen türler; Peygamber Edebiyatı diyebileceğimiz bir zenginliğe sahiptir.
Türkler, İslamiyeti kabul ettikten sonra samimiyetle inanıp bağlandıkları bu dinin yayılmasında çok büyük hizmetlerde bulunmuşlar, kısa zamanda bu dinin asırlar süren öncüsü olmuşlardır. Türkler, ilk kelimeyi şehadet getirdikleri günden bugüne kadar da hayatlarını İslam'a; Allah ve Peygamber sevgisine adamış bir millet olarak yaşamışlardır.
Milletimizde Peygamber sevgisi o kadar derindir ki herkes onun ismi anılınca saygı gösterir, salavat getirir. Ona duyulan aşk öyle bir sevgi atmosferi oluşturmuştur ki iman ve kahramanlık sembolümüz olan ordumuzun askerine "Mehmetçik" denilerek, Peygamberimizin adını hatırlatan bir isimlendirme yapılmıştır. Yeryüzünde Peygamber'in ismini, millî bir sembol haline getiren tek millet Türkler olmuştur.
Milletimiz, asırlardır Hz. Muhammed'e derin bir muhabbet beslemiştir. Ona duyulan bu sevgi, onun adını yaşatmak şeklinde de kendini göstermiştir.
Klasik Türk edebiyatının en belirgin ve yaygın özelliği, temelinde dinî kültüre yer vermesidir. Bu özellik kullanılan malzeme itibarıyla bütün edebî tür ve şekillere hâkim olurken yalnızca dinî konularda kaleme alınmış binlerce manzume ve dinî konuların terennüm edildiği onlarca tür, edebiyatımızda küçümsenmeyecek bir yere sahiptir. Allah'ı anlatan, "Esmayıhüsna şerh ve muammaları, tevhid, münacat; Kur 'an-ı Kerim 'le ilgili tercüme, tefsir, kırk ayet, tecvid, esmayı suver, fâli Kur'an" gibi manzum dinî eserler vardır.
Bunun yanında Hz. Peygamber'i konu edinen: "esmayı Nebi, sire, mevlid, mirac-name, mucizât-ı Nebi, gazavatı Nebi, hilye, ahlâku'n Nebi, hicretü'n-Nebi, vefâtü'tı-Nebi, şefaat-name, kırk hadis, yüz hadis, bin hadis" gibi manzumeler, dinî edebiyatın çeşitliliği ve zenginliği konusunda yeterli fikir vermektedir. Özellikle Hz. Peygamber'in hayatının her safhasını ve O'nunla ilgili bütün hususiyetleri konu edinen türler; Peygamber Edebiyatı diyebileceğimiz bir zenginliğe sahiptir.
1) Bi'set Name: Peygamberimize 610 yılında Hira Dağı'nda peygamberlik verilişini anlatan eserlerdir. Bu eserler o kutlu günden başlamak üzere Peygamberimizin hayatının diğer zamanlarını da anlatmaktadır. Edebiyatımızda bu türün en önemli örneği, Şeyhülislam İshak Efendi'nin "Bi'set name" sidir.
2) Esmayı Nebi: Peygamber efendimizin isim, sıfat, lakap ya da unvanlarını bir araya getiren eserlerdir. Peygamberimizin bin civarında isminin varlığı araştırmacıların kanaatidir. Bu türün en önemli eseri 16. yüzyılda Süleyman Cezeri'ye aittir. Bu eser Kara Davut tarafından Türkçe şerhedilmiştir. Bu eserde Efendimizin iki yüz ismi açıklanmıştır.
3) Gazavatı Nebi, Gazavatname: Peygamberimiz İslamiyet'in ilk yıllarında tebliği ön plana aldığından savaşa taraftar olmamıştır. Fakat Hicret'ten sonra müşriklerin saldırıları karşısında kendilerini korumak için çeşitli savaşlar yapmışlardır. Hicret'ten sonra gerçekleşen bu savaşlar ya da yapılan fetihler edebiyatın konusu olmuştur. Bu sayede Efendimizin savaş ve fetihlerini mesnevi tarzında işleyen edebi türler ortaya çıkmıştır. Bu türün ilk örneği Tursun Faki'nin "Kıssa-i Mukaffa" sııdr. Günümüzde ise Necip Fazıl Kısakürek'in "Esselam" adlı eseri bu türe örnek olarak gösterilebilir. Bu tür edebiyatımızda yaygınlık kazanmamıştır.
4) Hicretname: Hicret, tslam tarihi ve Peygamberimizin hayatının dönüm noktalarından biridir. Hicret, milattan sonra 622 yılında Efendimiz ve çevresinde bulanan bazı sahabelerin müşriklerin baskısından kurtulmak için önce Sevr Dağı'ndaki mağaraya ardından Medine'ye yaptıkları zorunlu göçtür. Medineliler bu durumu sevinçle karşılamışlardır.
Medine'de Peygamberimizi karşılayan Medineliler O'nu karşılarken hep bir ağızdan "Tala al bedrü Aleyna"yı söylemişlerdir. Gerçekleşen bu zorunlu göçü anlatan eserlere hicretname denmektedir. Hicretname bazen bir "s^ret"in içinde de yer alabilmektedir. Bilinen ilk hicretname Süleyman Nahifi'nin 800 beyitlik "Hicret-i Nebi"sidir, Günümüzde bu konuyu esas alan birçok şiir yazılmıştır. Mustafa Miyasoğlu'nun "Hicret Destanı" müstakil bir kitabı vardır.