11) Mucizâtı Nebi: Peygamberimizin gösterdiği mucizeleri anlatan eserlerdir. Her peygamberin bir mucizesi vardır. Efendimizin de bir çok mucizesi vardır. Ancak O bir hadisinde bu durumu şöyle ifade etmiştir: "Her peygamberin ümmeti tarafından tanınan bir mucizesi vardır. Benim mucizem bana vahyolunan Kur'an'dır." Peygamberimizin mucizeleri özellikle halk edebiyatı ürünleri arasında sıkça anlatılmıştır. Mucizeler genellikle Efendimizi anlatan ğer dini türlerde işlendiği için bu türde fazla ürün verilmemiştir. Günümüzde Sezai Karakoç'un, Necip Fazıl'ın, M. Asım Koksal'ın bazı şiirleri bu türe örnek olarak gösterilebilir.
12) Naat: Kaynağı Arap edebiyatı olan ve bu edebiyatta "medhiyye" başlığı altında yer alan naatların asrı saadette yazılmaya başlandığı düşünülürse de, naat muhtevalı ilk şiirin Hz. Peygamber'in dünyaya gelişinden yedi asır önceye ait olması da benzeri görülmeyen enteresan bir hadisedir. Âlimlerden semavi kitaplarda müjdelenen son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s)'in geleceğini öğrenen Es'ad Ebû Kerîb el-Himyerî, kaleme aldığı birkaç beyitlik şiirde, beklenilen peygamberin Allah'ın Resulü olduğuna dair inancını ve O'nun zamanına yetişmesi hâlinde ona büyük bir sadakatle bağlanacağını belirtmiş; Ebû Kerîb'in asırlar önce söylediği bu küçük manzume muhafaza edilmiş, şair de Hz. Peygamber tarafından ehli tevhid olarak nitelenme şansına sahip olmuştur.
Arap edebiyatında asrı saadette A'şâ ve Ka'b bin Züheyr'in kasideleriyle ilk örnekleri görülen naatlar; Hassan bin Sâbit, Abdullah ibn Revâha, Ka'b bin Mâlik, Âmir bin Sinâni'l Ek-vâ ve Enceşe gibi "Şuarâ-ü'nNeb(Peygamber şairleri) lakabına layık görülen Arap şairleri tarafından kaleme alınmış, hicri dördüncü asırdan itibaren bu methiyeler tam bir olgunluğa ve geleneksel tertip ve muhtevasına ulaşmıştır. Klasik Fars edebiyatında ise Hakîm Senâyî, Türk asıllı şair Genceli Nizâmî, Ferîdüddin Attâr, Sa'dî-i Şîrâzî, Emir Husrev-i Dih-levî ve Molla Câmî naat türünün en başarılı şairleridir. Türk edebiyatında ilk naat, Türklerin İslamiyet'i kabulünden kısa bir süre sonra, Yusuf Has Hâcib'in 1069'da Kaşgar'da tamamladığı Îslamî Türk edebiyatının da ilk örneği olan Kutadgu Bilig'de görülür. Daha sonra Edîb Ahmed Yüknekî'nin "Atabetü'l-Hakâyık" ve Ahmedi Yesevî'nin "D'vân-ı Hikmet"'mûe yer alan naatlar, takip eden asırlarda Türklerin yaşadığı bütün alanlarda bir gelenek hâlinde devam etmiştir. Bu arada Çağatay edebiyatının zirveye ulaşan şairi Ali Şîr Nevâî'nin, divan ve mesnevilerinin tamamı yanında mensur eserlerinde de yer verdiği birçok naatla, naat şairi unvanına layık bir şahsiyet olduğu dikkati çeker.
13) Sîretü'nNebeviyye: "Sire" kelime anlamı olarak "tavır, hareket tarzı" anlamına gelmektedir. Siyer ise bu kelimenin çoğuludur. Ta Ha suresinde de "şekil, vaziyethal" olarak anlamlandırılmıştır. Türkçeye tercüme-i hal olarak da çevirebiliriz. Ancak edebi tür olarak "siyer" ya da "s^ret" denildiğinde akla hemen Peygamberimizin hayatının tamamını ya da bir kısmını anlatan eserler gelmektedir. Edebiyatımızda bu türe ait ilk örnek Kadı Darir'in 14. asırda yazmış olduğu "Kitabı Siyer-i Neb^"dir. Edebiyatımızda türe ait bir çok örnek vardır.
14) Şefaatname: Hazreti Muhammed'in isyan eden ümmetine yaptığı duaları ve ahiretteki şefaatini anlatan manzum eserlerdir. XIV. asırda Ömeroğlu adlı şairin yazdığı 125 beyitlik manzume bu türde görülen ilk örnektir.
15) Şemaili Nebi: Şemail; elbiseye bürünmek, huy, tabiat, ahlak gibi anlamlara gelen şimal kelimesinin çoğunluğudur. Ancak bu kelime zamanla sadece Efendimizin huy karakter, tabiat, hal ve hareketlerini anlatan bir tür olarak kullanılmaya başlanmıştır. Efendimizin Peygamberlik sıfatının yanında insani yönleri ile de dikkat çeken mükemmel insandır. Mükemmel insani özelliğe sahip olan Peygamberimizi anlatan bu eserler diğer türler kadar yaygınlık kazanmıştır. Bu türün edebiyatımızda bilinen ilk örneği Hoca İshak Efendiye aittir. Günümüzde ise Necip Fazıl'ın, M. Asım Köksal'ın bu türden eserlerinin varlığını söyleyebiliriz.
16) Vefatname: Efendimizin ebedi âleme irtihalini konu alan eserlerdir. Genellikle Efendimizi anlatan diğer türlerde işlendiği için bu türde fazla ürün verilmemiştir. Günümüzde Sezai Karakoç'un, Necip Fazıl'ın, M. Asım Köksal'ın bazı şiirleri bu türe örnek olarak gösterilebilir.