Hadis Atlası 2

Son güncelleme: 16.06.2011 12:25
  • noimage

    noimage

    Hazreti Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte, her ifadesi lâl ü güher Efendiler Efendisi şöyle buyurur:

    "Çok gülmeyiniz! Zira çok gülmek kalbi öldürür."

    (İbn Mace, Zühd, 19)

    noimage

    noimage

    noimage


    Şeddâd ibn Evs (radıyallahü anh) hazretlerinin naklettiği bir hadis-i şerifte, Kainatın Medar-ı İftiharı Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor:

    Akıllı kimse, sürekli kendi nefsini sorgulayan
    ve durmadan ölüm ötesi hayat için çabalayandır.
    Nefsini hevâsının peşinde koşturan
    ve buna rağmen Allah Teâlâ'dan beklentileri olan kimseye gelince o zavallının tekidir.

    (Tirmizi, Kıyame,25; İbn Mace, Zühd, 21; Müsned, 4/124)

    noimage

    noimage

    noimage

    Hazreti Ümmü'd-Derdâ (radiyallahu anhâ) Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

    "Kıyamet günü
    mîzana ilk konulacak olan şey
    güzel ahlaktır."


    (Taberâni, el-Mu'cemü'l- kebîr, 24/253)



    noimage

    noimage

    noimage

    Ebu'd-Derda (radiyallahu anh) Hazretleri'nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte, Hikmetin Lisân-ı Fasîhi Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur:


    Cenâb-ı Allah, ilim tahsil etmek maksadıyla yola çıkan kimseyi sonu varıp Cennet'e ulaşan yollardan birine dahil eder. Melekler, ilim tâlibinden öyle memnun olurlar ki, onun önünde kanatlarını yerlere sererler. Yerde ve göklerdeki bütün varlıklar ve hatta denizlerdeki balıklar âlim için istiğfar eder, Allah'tan rahmet dilerler. Âlimin âbide üstünlüğü dolunaylı gecede kamerin diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Şüphesiz, âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler, ne dinar ne dirhem miras bırakmışlardır, onların mirası ilimdir. O ilimden nasibini alan insan, büyük bir bereket ve hayır kaynağına ulaşmış olur.



    {Ebu Davud, İlm 1, (3641); Tirmizi, İlm 19, (2683); İbnu Mace, Mukaddime 17, (223)}



    noimage

    noimage


    Hazreti Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh)'ın rivayet ettiğine göre,
    Ruh-u Seyyidi'l-Enâm (aleyhi elfü elfi salâtin ve selâm) Efendimiz şöyle buyurmuştur:



    Kim bir mü'minin dünyevî sıkıntılarından birini giderirse, Allah Teâlâ da onun Kıyamet gününe ait meşakkatlerinden birini giderir. Kim darda kalmış bir insana kolaylık gösterirse, Cenâb-ı Allah da onun hem dünyadaki hem de ahiretteki işlerini kolaylaştırır. Kim bir müslümanın ayıbını örterse, Allah (celle celalühu) da onun kusurlarını gizler, onu dünyada ve âhirette rezil rüsvay olmaktan muhafaza eder. Bir mü'min, kardeşinin yardımına koştuğu müddetçe, Mevlâ-yı Müteâl'de onun yardımcısı olur.

    Cenâb-ı Allah, ilim tahsil etmek maksadıyla yola çıkan kimseyi sonu varıp Cennet'e ulaşan yollardan birine dahil eder ve o yolda yürümeyi o kimseye kolaylaştırır. Bir grup insan, Allah'ın kitabını okumak, aralarında tedris etmek ve Cenâb-ı Hakk'ın kelamından O'nun marziyatını öğrenmek üzere Allah Teâlâ'nın evlerinden herhangi birinde toplanırsa, müzakere esnasında üzerlerine mutlaka sekîne iner, rahmet onları her yandan kuşatır, melekler çevrelerini sarar ve Mevlâ-yı Müteâl, huzurunda bulunan mukarreb meleklere onlardan bahseder.

    Ne var ki, bir kimse amellerindeki kusurlar yüzünden yavaşlar ve ilim yolunda geride kalırsa, soyu-sopu ve ecdadının fazileti onu hızlandıramaz; öyleyse, hiçkimse nesebine güvenip de salih amelleri ihmal etmemelidir.



    {Müslim, Zikr: 38, (2699); Ebû Dâvud, Edeb: 68, (4946)}


    noimage
    noimage

    Hazreti Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte,
    her ifadesi lâl ü güher Efendiler Efendisi şöyle buyurur:

    İnsanın izzeti inancını hayatına yansıtmasında, kişiliği aklını hep hayra kanalize etmesinde, şeref ve asaleti de ahlakını güzelleştirmesindedir.
    (Beyhakî, Sünen, 7/136, 10/195; Dârekutnî, 3/303)


    noimage

    noimage

    Sahabe efendilerimizin önde gelenlerinden Abdullah ibn-i Ömer (radıyallahü anh)'ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte, Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

    Sırf ahiret mülahazasıyla yapılması gereken bir işte dünyevî beklentilere giren kimsenin ötede o amelle elde edebileceği hiçbir kazanç yoktur.

    (Müsnedü'ş-Şihab, 1/293; Ez-zühd ve sıfatü'z-zâhidîn, 1/67)


    Ebû Mûsâ (radıyallahu anh) hazretlerinden rivayet edildiğine göre;
    Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

    Saçı-sakalı ağarmış müslümana,
    Kur'an-ı Kerim'i usûlüne uygun olarak okuyan, içindekiyle amel hususunda ölçüyü aşmayan ve ondan uzaklaşmayan âlime
    ve herkesin hakkını gözetmeye çalışan âdil idareciye hürmet etmek,
    Allah Teâlâ'ya duyulan saygı ve ta'zimden ileri gelir.

    [Ebû Dâvud, Edeb: 23, (4843)]


    noimage

    noimage


    Sahabe-i güzînden Atıyye es-Sa'dî'nin naklettiğine göre takva ve vera' hususunda da beşeriyetin üsve-i hasenesi Efendiler Efendisi (aleyhi efdalüssalavât ve ekmelüttahiyyât) şöyle buyurmuşlardır:


    "Kul, sakıncalı şeylere düşme endişesiyle bir kısım sakıncası olmayan şeyleri de terk etmedikçe gerçek takvaya ulaşamaz."


    (Tirmizî, Sıfatü'l-Kıyame, 19; İbn Mâce, Zühd, 24)

    noimage

    noimage


    Dahhâk bin Kays (radıyallahü anh)'ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve selem) şöyle buyurur:

    Yaptıklarınızı Allah için yapma hususunda teyakkuz halinde olun ve bilin ki, Allah halis olmayan ameli kabul etmez.

    (Ed-Dârakutnî, es-Sünen, 1/51; el-Beyhakî, Şuabü'l-İman, 5/336; el-Makdisî, el-Ehâdîsü'l-Muhtâra, 8/90)


    noimage

    noimage

    Hazreti Ebû Hureyre (radıyallâhu anh)'ın rivayet ettiğine göre,
    Ruh-u Seyyidi'l-Enâm (aleyhi elfü elfi salâtin ve selâm) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

    Sizden biriniz uyuduğu vakit şeytan, onun ense köküne üç düğüm atar;
    her düğümün bulunduğu yere, "Haydi uyu, gecen uzun ola!" (diyerek) vurur. Eğer o kimse uyanır ve Allah'ı zikrederse bir düğüm çözülür; abdest alacak olursa bir düğüm daha çözülür; namaz kılarsa bütün düğümler çözülür. Böylece, o insan gönül inşirahı içinde, canlı ve hoş bir halet-i ruhiye ile sabaha erer; aksi halde, kalbi kararmış, içi daralmış ve iyice uyuşuklaşmış bir halde sabahlar.


    [Buhari, Teheccüd 12.]










#16.06.2011 12:25 0 0 0