Ondan sonra on bire adım attığımız bu ritim neyi anlatıyor diye düşünüp yorma kendini.
Ben söyleyeyim! Milattan öncesine denk gelirken ph değeri düşük sevişmeler, ağrıların havaya sıktığı kurşunu,
o kurşunun havadan başka her şeyimizi delip geçtiğini,
delip geçerken ıslak birkaç kelimeye hep yek,
hep düşkün kalışımızı simgeliyor.
Yani kısa yollarını keşfetmeden önce ayrılıkların, duyduğumuz o ateşi üstünde, yastığa yorgana iz bırakmış çığlıkların
ameliyat edilmez, ziyaretçi kabul edemez hallerine,
mecburen kendini boğarak öldürmesine denk geliyor.
Kısaca ve sadece bu yol:
İşkence odasına kilitlenmiş bir ruhun çok şiddetli ihtilallerden sağ çıkma hayalini sol cebinde saklarken,
ilk önce bedenini kaybetmesine çıkıyor.
Dü
Akşamların sabahla çarpımıdır geceden kalma ayyaş bir sevgili edinmek.
Midenden en çok da kalbinden kus beni diye yalvarılan küfürbaz saatlerde içmek işte.
İçmek güzelim; kasıklarındaki nehirde zehirlenen balıkların cenaze töreninde dimdik durup,canın sağ olsun? diyebilmek.
Sabahı akşamla çarptığında çıkan sonucu hiç karıştırma sakın.
Kısaca ve sadece bu düş :
Akşamın sabaha başı bağlanan o soluksuz, o kimsesiz,
o cebimden, sana gelememenin verdiği sıkıntıyla çalınan
nakaratıdır şarkının.
Se
Teselli etmesi için gezintiye çıktığım bedenleri kendimle çarptığımda sana olan hakkımın sol tarafı dokunuyor
usulca bünyeme.
Kırılıyor dalları ağaçlarımın bir bir.
Kalanlarımı adam akıllı aldatamıyorum bile.
Ah bu nasıl bir münasebetsizliktir?
Çekip giderken ve hep dans etmek isterken aldırmadan trafiğine aşksızlıkların, içimde büyüttüğüm hayalinin,
bir gün çıkıp geldiğinde seni de ezip gerçeği emsalidir.
Küçük çocukların da küçük kadınların da kendisinden
büyüktür aşkları.
Kısaca ve sadece bu acı:
Seni sevmenin kaçıncı yüzyılında olduğumu unutup, trenlerin kaçıncı seferinde infilak ettiğini sayamayıp,
her yolcuya hiç usanmadan anlatmaktır ızdırabımı.
Cehar
Aşkımı helal etmem yeminlerine bakıp bakıp ağlamamak adına son hızla vatansız bir ırkın acılarına bırakırken kendimi,
genetikleşmiş yaralarımdan sızlıyor ölüm kokan ihanetin.
Sokakta yalnız başıma kalıyorum birden.
Işıklar sönüyor, netken farklı hafifim, brütken geceyi de sırtlayıp kendimden geçecek kadar ağır... ah ceketsizim!
Yalın ayak ve evet senli bir yolun sensizliğe çıkacak uzunluğunda, dört kapı kırk makamın önündeyim.
Kokmuyorum!
Kendimden ve bütün akılların hayranlıkla dinleyeceği, çok şık,
derin dekolteli kelime hazinenden eminim.
Çünkü biliyorum!
Oyun daha yeni başlayacak ve ömrümüz dışlayacak
zar tutanı.
Kısaca ve sadece bu düzen:
Sonu asla anlaşılamayan alt yazılı bir aşkı kucağına oturtup, nereden doğduğuna değil nasıl battığına bakan hayatın
utancını silemeyecek kaderden.
Penç
Şimdi etraf karanlık, şimdi geceliğini giyinmiş bir sistem üzerimize boşalıyor sırıtarak.
Belki diyorum, belki de rahat ve endişesiz uyumak için
her ayrılık.
Hepsinin sonunda aynı soruyu sormadık mı güzelim.
Kaptan, bu gemi onun olmadığı limanlara gider mi?
Oysa uykusuz kaldığımız gece çarpmalarında sevişirken kelimelerimiz, hatırlamadığım bir geçmiş bırakıyordum üstüne!
Tanrım, yemin ederim ki beşinci mevsimdi kanamalarım.
İçimde emzirdiğim adamın hiçbir suçu yok.
O daha küçük, o daha ufak?
Onun kalbi bu kahpe hayata dayanmaz.
Ne gördüysen geride kalan, hepsini benim hesabıma yaz.
Kısaca ve sadece bu sır:
Ellerimi hep yalnız bırakıp, yüreğimi nasırlaştıran kum fırtınasının her gece yarım kalmış birkaç heceden damlayan,
kendi peygamberini öldürebilecek kadar
cesaretli bağırışlarıdır.
Şeş
Henüz gelmedik sanıyordum son durağa.
Daha çok yolumuz, daha çok hüznümüz var sanıyordum.
İnadına, lastiğin üstündeki koltuğa sere serpe yayılmış,
ne zaman patlayacak diye ladese giriyor,
dönen puşt olsun mu diyerek gülüşüyorduk.
Yaşlanmamış ve yorulmamış gibi bakıyordum dünyaya.
Oyunun bizden alıp götürdüklerine ise ne zaman şahitlik edeceğimi bile hesaplamıştım.
Düşün ne kadar hazırlıksızdım.
Yol bitmez, duraklar hep aynı yerde beklerdi
uykusuzluğumuzu.
Alışkanlıklarımıza söz geçirmek birbirimizden vazgeçmekten
daha zordu.
İlk on soruya zekice cevaplar verip, bu özel ve tüzel bağımlılıklarımıza şahane bir istikrarsızlık hediye ediyorduk.
Görünenlerin aslında göründüğü gibi olmadığını ben anladım.
Ah bu ne büyük şaşkınlık böyle?
Biz en büyük hatayı, olmazı oldurduğumuz halde bu gerçeğe inanmayıp, aklı beş karış bulutlaşmış yalanları
Alis'in harikalar diyarı sanarak yaptık.
Masadan kalkıyorum, mağlup ve hesabı tek başıma ödeyerek.
Sana iyi şanslar diliyorum.
Artık hiçbir hayâl doğal sayıları saymayı öğrenemeyecek!
Kısaca ve sadece bu hüzün:
Tek kollu yaşam pazarında bilerek yenildiğim bir oyunun, kaybedenine sıkıca sarılan intiharı, kalanına bir daha gitme
şansı tanımayan geceye aşırı dozda enjekte edilen
bir yıkımdır.
Şunu da eklemek isterim ki;
Bir gün buradan da ayrıldığımda, ellerim bu şehrin iki yakasındadır.