Kendime doğru yürürken düşünmeye başladım sorduğun soruyu.
Hafiften yağmur çiseliyordu, kalbimde bir sel akarken.
Hayatı şemsiyesiz yaşayanlardanız biz ikimiz, yaşanacak her şey başımızın üstüne.
Belki de bu yüzden hem bulutları, hem de güneşi sığdırabiliyoruz gözlerimize.
“Gitmek mi, kalmak mı? “dedin bana, “hangisi daha zor?”
Gitmenin derin kederi, kalmanın ağır esareti.
Acaba hangisini seçmeli?
14 yaşında bir oğlan çocuğu için, reçel kokulu sıcacık evinden ayrılıp yatılı okula gitmek zordur mesela, gitmek buysa.
26 yaşında bir koca adam için, postal kokulu bir koğuşta ranza demirleri arasında kalmak zordur mesela, kalmak buysa.
Sevgin günden güne tükenirken, içindeki acı seni kemirirken kalmak, güzel midir?
Gökkuşağının tüm renklerini onun bir bakışında bulmuşken gitmek, ne fecidir.
Geride gözü yaşlı, yüreği paslı sevgiliyi bırakıp gitmek, ıslak mendiller kadar ağırdır.
Terk edenin ardında notasız şarkı gibi kalmak, silinmeyecek bir kara noktadır.
Ama yine de…
Diner zamanla gidenin acısı, kalanın yası.
Gitmek bir andır, kalmak bir an.
Gün olur unutulur.
Çünkü gitmek de tercihtir, kalmak da.
Dayanılmaz olan başkadır.
Asıl katlanılmaz ikilem, “gidememek” ve “kalamamaktır”.
Beş dakika paylaşamayacağın biriyle, aynı çatı altında bir ömür tüketirsin, gidemezsin.
Bir ömrü paylaşmak istediğin insanla beş dakika geçiremezsin, kalamazsın.
Gönlünde kocaman bir ev kurarsın, bahçe içine yerleştirirsin, içine sevdiklerini doldurursun.
Yollar uzaktır, engeller vardır, ayağın bir taşa takılır, gidemezsin.
Hadi gittin diyelim, kimse senin kadar ince değildir, sanki senin vazifen kimseleri üzmemektir.
Kimseyi kırmamak için yaşarsın, sesin alçak çıkar, kalamazsın.
Uzak denizler çeker seni, serüvenci ruhun yeni dalgalara kulaç atmak ister.
Oysa pranga misali bağlısındır işine, gücüne, yaşadığın yere. Gidemezsin.
Sonunda bulursun aradığını, yorgun kolların limanda demirlemek ister.
Oysa bekleyenler vardır seni, görevlerin, emirlerin. Kalamazsın.
İyisi mi, hayat bize ufak bir torpil yapsın.
Ne kimse bırakıp gitsin, ne kimse arkada kalsın.
Gökten üç elma düşmüş; biri gidene, biri kalana, biri de bu yazıyı okuyana…